08/10/2013
Haziran ayında Brezilya'da bir kaç hafta boyunca çok sayıda gösteriye tanık olduk. Otobüs ücretleri yükseltilince şehirlerde yaşayan pek çok insan benzer bir tacizkâr fiyat artışının yapılmayacağından emin olmak için ayağa kalktılar. Protestoculara karşı uygulanan vahşi polis şiddeti protestolara daha fazla dikkat çekilmesine neden oldu ve ulusal gündemi belirledi. Dahası protestolar daha da büyüdü ve yalnızca ilk ortaya çıktıkları yer olan merkezi şehirlerle sınırlı kalmayıp tüm bölgeye yayıldı.

Protestolar zamların geri alınmasını sağladıysa da, büyüdükçe çok faklı bir biçim aldıklarının altını çizmek önemlidir. Pek çok sağcı da sokaklara döküldü ve milliyetçi bir söylem güç kazandı. Sağcı güçler protestoları belirleyememiş olsalar da meydana çıkıyor olmaları protestoların yönünün belirsiz olduğunu gözler önüne serdi. Öfkenin Haziran ayında vardığı tepe noktasından sonra hala bir protesto duygusu ile yaşıyoruz, ancak bu protestoların mirasının ne olduğu hala belirsiz. Başka bir değişle her şey karmakarışık.

Geçen ay 7 Eylül günü Brezilya'nın bağımsızlık günüydü. Bu günde geleneksel toplumsal hareketlerin ve sol siyasi partilerin düzenlediği yıllık "Ötekilerin Çığlığı" yürüyüşü de vardı. Ancak bu sene "Anonim Brezilya" da bir çağrı yapmıştı. Anonim grupların yakın dönemde Amerika ve Avrupa'da ortaya çıkan hareketlenmelerde çok önemli bir yeri olsa da Brezilya'daki izleri pek de belli değildi.

Buradaki grup şiddetli bir şekilde her türlü partiye karşı çıkıyor ve sanki ülkenin en önemli sorunu buymuş gibi genellikle yozlaşmaya dikkat çekiyor. Bu nedenle Anonim Brezilya'nın iddiaları muhafazakâr söyleme çok yakın düşüyor ve sağcı güçlerin maskeli temsili olmakla suçlanıyorlar. Aynı zamanda Anonim Brezilya, şirket medyasının ve hükümetin hedef tahtasında bulunuyor ve bazen de Kara Blok ile ilişkisi olmakla itham ediliyor.

Bu günlerde Brezilya'da yozlaşma karşıtı söylem çok güçlü olduğu için orta sınıftan pek çok muhafazakâr insan 7 Eylül yürüyüşleri sırasında tıpkı Haziran'da yaptıkları gibi hükümete karşı soyut suçlamalarda bulundu. Bu "orta sınıf" iddiaların yalnızca Anonim'in eylem çağrısı ile biçimlenmediğini belirtmek önemlidir. İnternet sayesinde sıradan insanlar da kendi yürüyüşlerini örgütleyebiliyorlar. Bunun sonucu olarak birçok şehirde gösterileri düzenleyen otonom örgütler ortaya çıktı, ancak bu yürüyüşlerin ve taleplerin özgürlükçü ya da sol bir ton içerdiği anlamına gelmemekteydi.

Neyse ki o gün sokakta yalnızca sağcı güçler yoktu. "Ötekilerin Çığlığı" katılımcıları bir süredir Bağımsızlık Günü'nde harekete geçen tek gruptu, ancak geçmiş yıllarda çok zayıf protestolar örgütleyebiliyordu. Bu sene bu geleneksel yürüyüş, Haziran'daki protestolardan cesaret aldığı için çok daha güçlüydü. Solcu güdülerle düzenlenen başka yürüyüşler de vardı ve bu yürüyüşlerin baskın özelliği lidersiz olmaları ya da belirsiz bir liderliğe sahip olmalarıydı.

Eylül ayındaki protestolardan birkaç gün önce Rio de Janeiro yönetimi gösteriler sırasında maske takılmasını yasakladı ve maske takan ya da yüzünü örtenleri saptayıp tutuklamakla tehdit etti. Bunun sonucunda diğer eyalet ve şehir yönetimleri de maskeli kişileri tutuklamayı değerlendirdi. Burada ana hedef ,"şiddet eylemlerini" kışkırtmakla suçlanan ve Brezilya'daki şirket medyasının gözünde "demokrasi düşmanı" ilan edilen Kara Blok idi.
Bunun yanı sıra Kara Blok'un ve Anonim Brezilya'nın Facebook sayfalarının yöneticileri 7 Eylül'den birkaç gün önce tutuklandılar ve "hareketin" "liderleri" olmakla suçlandılar. Bu nedenle çok sayıda insan toplumsal hareketlerin kriminalize edilmesine karşı çıkmak ve temel protesto haklarını talep etmek için sokaklara döküldü.

Bu yasaklamalarla birlikte pek çok destek eylemi de ortaya çıktı. Örneğin, Caetano Veloso, Chico Buarque ve diğer önemli sanatçıların Kara Blok'u desteklediklerini göstermek için kafalarında siyah eşarplarla bir fotoğrafları yayınlandı. Kara Blok Brezilya'daki gösterilerde önemli bir aktör haline geldiğinden ve haberlerde yer bulduğundan beri yalnızca hükümet ve medya kurumları tarafından yöneltilen saldırıların hedefi olmakla kalmamış, aynı zamanda bazı sol partiler ve liberal entelektüeller tarafından da kapitalizme karşı çıkmak için uygunsuz ve kafa karıştırıcı taktikler kullanmak, hatta kendi içinde otoriter olmakla eleştirilmişti.

Brezilya'da Kara Blok tam olarak bir hareket olmadığını, daha ziyade bir strateji olduğunu kötü bir biçimde halka anlatmaya çalışıyor. Tıpkı küreselleşme karşıtı hareket ve küresel adalet hareketi kökenli hareketler gibi bu stratejik ve örgütsel eylem biçimleri de Amerika ve Avrupa'nın tersine Brezilya'nın siyasi evreni için yenidir. Bu anlamda Kara Blok bir geçiş anını, yeni bir siyasi aktörün doğuşunu temsil etmektedir.

Yine de Kara Blok tarafından yürütülen doğrudan eylemler müşterek bir yapının organik bir öğesine dönüşmedi. Tam tersine pek çok insanın –hatta "Haziran yolculuğuna" katılanların bile– güçlü bir tepki gösterdiği, mülklerin tahrip edilmesi imgeleri ile özdeşleşti. Dolayısıyla Kara Blok liberal ya da sol güçler tarafından yürütülen tartışmalardan dışlandı. Gerçekte burada insanların bazıları çok fakir olduklarından, mülklerin tahrip edilmesi, kendi kullanımları için yağmaya girişmeleri ile sonuçlandı ve "hareketin" geneli için gerçek bir sorun teşkil etti.

7 Eylül protestolarının hemen sonrasında siyasi tartışmaların nasıl daha genele yayıldığı ve tüm ülkede yankılanmaya nasıl devam ettiği dikkat çekmektedir. Ancak Haziran ayında protestoların zirveye ulaşmasından sonra sol, gerçek bir birlik inşa edememiş ve orta sınıfın gerçek bir değişim isteyen, muhafazakâr olmayan tatminsiz kesimleri ile bir diyalog kuramamıştır. Bu senaryo, büyük olasılıkla Haziran ayında ortaya çıkan ve geçen ay daha az olsa da açık bir şekilde kendisini yeniden gösteren vahşi devlet baskısına katkıda bulunmuştur.

Haziranda açık açık daha saldırgan hale gelen polis şiddeti 7 Eylül yürüyüşlerinde de kendisini gösterdi. Özellikle de birçok şehirde fakir insanlar yaz ayaklanmalarının çok öncesinden beri polisin kendilerine nasıl davrandığını ifşa ederek isyan etmeye başladılar. Şimdi Brezilya polisi tarafından insan haklarının sistematik bir biçimde ihlal edildiğinin daha yaygın bir şekilde farkına varılıyor.

7 Eylül'de Brezilya'nın tüm büyük şehirlerindeki sert çatışmalar, yaralanmalar ve tutuklamalardan sonra polis şiddeti özellikle Rio'da daha fazla didiklenir oldu ve değişik toplumsal sınıflar ve gruplar arasında tartışmalara yol açtı. Siyasi örgütler ve bazı kişiler özellikle de askeri polis tarafından gerçekleştirilen vahşi eylemleri ve suçları vurguladılar. En çok konuşulan örnek, kayıplara karışan ve varoşlarda polis şiddetine karşı mücadelenin simgesi haline gelen Amarildo Dias de Souza. Amarildo Rio de Janeiro'nun en büyük gecekondu semti olan Rocinha'da yaşayan bir duvar ustası idi. En son 14 Temmuz'da bir soruşturma bahanesiyle bir polis aracına götürülürken görülmüştü.

Ailesi tarafından kayıp olduğu bildirilince "Amarildo nerede?" kampanyası başlatıldı. Ancak ne polis ne de Rio yönetimi iddialara yanıt veremiyor. Fakir insanların açıklanamayan bir şekilde kaybolmalarının bir diğer örneği olan bu olay ile "Amarildo nerede?" sorusu caddelerde yankılanıyor ve internette birçok siyasi grubu ve örgütün de desteğini alan bir kampanyaya dönüşüyor. Amarildo örneği Brezilya'da fakirlerin otorite tarafından nasıl şiddetli bir şekilde denetim altında tutulduğunu gösteriyor ve özellikle de Rio'da halkın polisin meşruiyetini daha fazla sorgulamasına neden oluyor.