İklim değişiminin ve dünya çapında kıtlığın ortaya çıkmaya başladığı şu günlerde, insanlar su için kavga mı edecekler yoksa suyu korumak için bir araya mı gelecekler? Küresel su adaleti hareketi, evrensel bir hak olan herkesin temiz suya erişimini teminat altına almak için uluslararası hukukta değişiklik talep ediyor.

ABD seçim kampanyasında suyun önemli bir mesele olarak ortaya çıkmaması siyasal sağduyunun muazzam bir başarısızlığıdır. Savaş, petrol ve ABD dış politikası arasındaki ilişki herkesçe malum. Ama su –biz onu ister kamu malı olarak, ister alınıp satılabilen ticari bir mal olarak görelim– geleceğimizin korkulu mu yoksa huzurlu mu olacağını geniş ölçüde belirleyecek.

Amerikalılar suyu petrolden bile daha pervasızca kullanıyorlar. ABD’nin günlük tüketiminin yarısı yenilenemez yeraltı sularına dayanıyor ve otuz altı eyalet, şu anda ciddi su sıkıntısıyla karşı karşıya; bazıları krizin eşiğinde.

Bu arada, fosil yakıt salımlarından kaynaklanan iklim değişimi tehdidinin yanında tüm dünyada tatlı su kaynaklarının küçülmesi, suya erişimdeki adaletsizlik ve suyun kontrolünün şirketlerin elinde olması gezegen çapında bir ölüm kalım meselesi yarattı.

Hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler parti programlarında Amerika’nın yenilenemez enerji kaynaklarını kaybetmesine vurgu yapıyorlar; ama hiçbir parti su sıkıntısının ortaya çıkardığı tehditleri yayınlamak için ciddi zaman ayırmıyor.

Bu hiç kimsenin konuya ilgi göstermediği anlamına gelmiyor. Aslında su, Amerika Birleşik Devletleri hükümeti için kilit bir güvenlik stratejisi ve dış politika önceliği haline geldi.

Anlaşmayı Yap, Suyu Götür 

Şirketlerin çıkarları doğrultusunda yıllardır suyu özelleştirmek, metalaştırmak ve ihraç etmek için planlar peşinde koşuluyor. Biz bu oyunun Kanada’da nasıl sonuna kadar oynandığını gördük. Örneğin, 1990’ların sonunda, Sun Belt Water Inc. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) gereğince Kanada hükümetine dava açtı. Çünkü British Columbia, kendi eyaletinin suyunun Kaliforniya’ya dağıtımıyla ilgili bir anlaşmayı durdurarak su ihracatını yasakladı. Şirketler aynı zamanda Kanada suyunu Asya ve Orta Doğu’ya kadar gemiyle nakletme teşebbüsünde bulunmuşlardı. Suyun yerel ekosistemlerden daimi olarak çıkarılmasının ve şirket denetimi altında tutulmasının tehlikelerini anlamaya başlayan şiddetli bir toplum muhalefetiyle bu tasarıları suya düştü.

Şu anda, Pentagon ve ABD’nin güvenlik üstüne düşünen diğer pek çok beyin takımı, eğer Amerika Birleşik Devletleri dünyadaki halihazırdaki askeri ve ekonomik gücünü korumak istiyorsa enerji kaynakları gibi, su kaynaklarının da güvence altına alınması gerektiği sonucuna vardılar. Ve Amerika Birleşik Devletleri, Kanada da su sıkıntısı çektiği halde, Kanada suyuna erişebilmek için baskı uyguluyor.

“Kuzey Amerika’nın Geleceği 2025 Projesi” adı altında, Amerika Uluslararası Çalışma ve Strateji Merkezi (CSIS), üst düzey devlet yetkililerini ve Kanada’dan, ABD’den ve Meksika’dan şirket yöneticilerini, altı toplantı dizisiyle bir araya getirdi. Toplantılarda, Güvenlik ve Refah Ortaklığı ile ilgili çok çeşitli meseleleri, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nın (NAFTA) genişlemesi için ihtilaflı ve sıkıca korunan görüşmeler dizisini tartışmak hedeflendi. 

Amerika Uluslararası Çalışma ve Strateji Merkezi’nden (CSIS) adı açıklanmayan bir kaynaktan alınan bilgiye göre “Küreselleşme devam ederken, güç dengesi potansiyel olarak değişirken ve küresel güvenlik tehlikesi yayılırken... Kanadalı, Meksikalı ve Amerikalı karar mercilerinin, 2025 için öngörülebilen güvenlik tehditleri ile etkili bir şekilde başa çıkabilecek bir Kuzey Amerikan güvenlik inşası tasarlamaları tek akıllıca yoldur.”

Calgary’deki iki toplantıdan birinin gündemi, “mevcut suyun optimum kullanımında ortaklık” hedefinin başarılması için “su tüketimi, suyun taşınması ve ambalajsız suyun kurgusal paylaşımı” idi.

Su ve güvenlik bağlantısı, Küresel Suyun Vadesi Projesi’nde CSIS’in önemli bir partneri olan Sandia Ulusal Laboratuvarlarının ABD askeri güvenliğinde de büyük bir rol oynamasıyla derinleşiyor. Sandia teknik olarak Amerikan Hükümetine ait olduğu ve ABD Enerji Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi Başkanlığına karşı sorumlu olduğu halde, yönetimi dünyanın en büyük silah üreticisi Lockheed Martin’e ihale edildi.

Su danışmanı ve Kanada Hükümeti Federal Su Polikaları’nın 1987’deki baş yazarı olan Ralph Pentland, sınır ötesi bu tartışmaların amacının, ABD’nin petrol tedarikinin kesilmemesi adına Alberta’nın katran üretmesi için gerekli suyun temin edilmesi olduğuna inanıyor. Eğer katran için yeni bir su kaynağı boru hatlarıyla ya da diğer yollardan Kuzey Kanada’dan getirilebilseydi, enerji elde edilmesi çok daha cazip olabilirdi. Su uluslararası sınırları geçemedikçe, bunu yapmak Alberta’nın yetki alanında olacak.

Suyun bir ekosistemden diğerine, şirket çıkarlarına hizmet etmesi adına, taşınması planları, tüm gezegen için çevresel bir sorun. ABD’nin yabancı enerji kaynaklarına bağımlılığıyla ilgili tartışmalarda suyun neden önemli bir payı olduğunu açıklayan bir diğer gerekçe.

Şirket çıkarları bu bağlantıyı biliyor ve kendilerine su kriziyle ilgili çözüm üretmek için bunu kullanıyor. ABD’nin Irak işgalinin nedeninin demokrasi değil, petrole erişmek ve şirket çıkarlarına hizmet etmek olduğunu söyleyenlere tanıdık gelecek bir dilde, CSIS Küresel Suyun Vadesi Projesi 2005 raporunda su hakkında şunlar söylendi:

“Su meseleleri, ABD milli güvenliği için çok önemlidir ve Amerikan insani değerleri ile demokratik gelişimi muhafaza etmekte bütünleyicidir. Dahası, uluslararası su meselerine bağlılık, ekonomik mükafatın semeresini almak ve gelişime katkı sunmak için konumu sağlam olan ABD özel sektörünün iş fırsatlarını güvenceye alır.”

Herkes için Su

ABD’deki güçlerin, suyun kamusal bir mal değil, her ne yolla olursa olsun güvenlik altına alınması gereken özel bir kaynak olduğuna karar verdikleri çok açık.  

Ama alternatifler var.  

Kuzey Amerika, evde ve tarımda suyu koruyarak ayağını yorganına göre uzatmayı öğrenmek zorunda. Kurak arazilere suyu dağıtmak için eski bir doğal ark sulama geleneğini kullanan yeni Meksika “Acequia” [[dipnot1]] sisteminden, Cenevre’de dünyaca sürdürülebilir yağmur suyu toplama programlarını desteklemek için çalışan IRHA’ya[[dipnot2]] kadar yanı başımızdaki ve sınırlamızın ötesindeki pek çok örnekten ders alabilirdik. 

Doğal kaynakları koruma stratejileri, su aktarım projesi, atık suyun yeniden kullanımı, suyu tuzdan arıtma gibi teknoloji ve alt yapı çözümlerine yapılan büyük yatırımların altını oyacaktır. Ve doğal kaynakları koruma, halihazırda yürürlükte olan uluslararası su anlaşmalarındaki şirket çıkarlarına değil halka hizmet eden kat kat ucuz bir nimet olacaktır.

Kitlesel küresel su adaleti hareketi, suyu kimin kontrol ettiğinin, su krizine karşı oluşturulan yanıtların halk için mi yoksa şirket çıkarları için mi suyu güvence altına alacağının belirlenmesi adına uluslararası hukukta ilk ve son kez değişiklik talep ediyor. Ricardo Petrella, suya erişimin temel bir insan hakkı olduğunun farkedilmesi için İtalya’da her düzeydeki politikacılar arasında desteklenen bir harekete öncülük ediyor. Ekvator’daki Halk Suyunu Savunma Koalisyonu, su hakkının tanınması için hükümetin anayasada değişikliğe gitmesini talep ediyor. Güney Afrika’da Suyun Özelleştirilmesine Hayır Koalisyonu, Soweto vatandaşlarının insan haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Yohanesburg Yüksek Mahkemesi huzurunda suyun ölçülmesine karşı çıkıyor. Meksika’da düzinelerce grup, halk için su hakkını anayasal güvence altına alan ulusal bir kampanya olan, Meksika Su Hakkı Örgütleri Koalisyonuna, COMDA’ya katılıyor.

Suyu bir insan hakkı olarak kabul etmek için gösterilen uluslararası çabaların önünde aktif olarak engel oluşturan ülkeler sadece ABD ve Kanada. Ama her iki ülkedeki hareketler bunu değiştirmek için uğraşıyor. Kanada’da geniş bir insan hakları ağı, inanç temelli gruplar, işçiler ve çevre grupları, Kanada hükümetinin BM su akdini desteklemesi için Kanada Suya Erişim Hakkı Arkadaşlığını oluşturdular. ABD’de, Gıda ve Su İzleme Örgütü tarafından yönetilen bir ağ, su değerlerinin korunmasının güvence altına alınması ve suya erişim hakkı için hükümet politikalarında değişiklik yapılması için çağrıda bulunuyor.

Böyle kampanyalar mücadelenin çok ileri bir aşaması olabilir. Ama bu tasavvur ulaşılmaz değildir: Dünyanın ve diğer türlerin temiz suya erişim hakkını tanıyan bir Birleşmiş Milletler anlaşması, dünyanın su kaynaklarını korumayı ve devamlılığını sağlamayı taahhüt eder, suyu olan ülkeler ile olmayanlar arasında suyun kontrolünün -şirketlerin değil- yerel yönetimlerin idaresine geçmesi amacıyla bir anlaşma oluşturur. Suyun herkes için temel bir insan hakkı olduğunu kabul etmek zorundayız.  

Yazar Hakkında

Maude Barlow, bu makaleyi YES! Magazine 2008 Yaz sayısının “A Just Foreign Policy” bölümü için yazdı. Maude Barlow, Blue Covenant: The Global Water Crisis and the Coming Battle for the Right to Water kitabının yazarı ve Kanadalılar Konseyi’nin ulusal başkanıdır.