Bilindiği gibi bir süredir İBŞB Başkanı Kadir Topbaş ile bazı tiyatro insanları arasında Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin yıkılarak yeniden inşa edilmesi meselesi üzerine bir tartışma yaşanmakta. Gerçekte -hatırlanacağı üzere- bu tartışma eski bina için yıkım kararı alındığı dönemde başlamıştı. Belediye kendi projesini yeterince şeffaf bir biçimde tiyatro kamuoyuyla paylaşmayı tercih etmemiş, adeta “erk bende, ister yıkarım ister yaparım” şeklinde özetlenecek bir tavır sergilemeyi uygun bulmuştu. Türkiye’deki genel belediyecilik anlayışının sakatlıklarını çok iyi bilindiğinden bu tür bir tavrın tiyatro kamuoyunda tepkisel bir hareketlenme yaratması zaten kaçınılmazdı, İBŞB de adeta bu konuda kamuoyunu bölmeye ve kamplaştırmaya dönük bir tavır sergileyerek bu türden bir tepkisel tavrı kışkırtmıştı. Dolayısıyla o dönemde geniş bir tiyatrocu kesim İstanbul’un tiyatro tarihinde önemli bir yeri dolduran bu salona sahip çıkmak için sokaklara döküldü. Projenin şeffaf biçimde kamuoyuyla paylaşılması ve tiyatro insanlarının da fikirlerinin alınması gerçekte bir çok sorunu daha baştan çözebilirdi. Ama İBŞB bu projeyi sanatçıları karşısına alarak çözmeyi tercih etti ve kendisine dönük eleştirileri de sadece AKP karşıtı politik bir tavrın uzantısı olarak görmeyi/göstermeyi tercih etti. Sonuçta şimdi proje tamamlandı ve İBŞB Başkanı o dönemde kendisine karşı sergilenen ve önyargılı olduğunu iddia ettiği tepkilere bir yanıt oluşturduğu kanaatinde. Bunun da verdiği özgüvenle kendisini eleştirenlere incelikten uzak bir üslupla yanıt vermenin derdine düşmüş durumda. Bu tavrın en uç noktada tezahürü Belediye Başkanı’nın Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin açılışı sırasında gösterilecek bir belgeselde eski merkezin yıkılmasını protesto eden tiyatrocuları teşhir edeceğini duyurması oldu.

Zaten kamuoyunun gözü önünde ve o dönemin şartlarında derdini net biçimde ortaya koyan sloganlarla, diğer bir deyişle açık seçik gerçekleştirilen bir eylemi“teşhir” etmeye neden gereksinim duyulduğunu anlamak zor. Fikirlerine katılalım ya da katılmayalım herkesin ve özellikle de tüm kamuoyunu ilgilendiren kamusal bir inşaatın yıkımı ve yeniden yapımıyla ilgili bir konuda görüşlerini özgürce kamuoyuyla paylaşma hakkı vardır. Belediyenin görevi bu hakkı tartışmaya açmak değil şehirde faaliyet gösteren sanat ve kültür yaratıcılarına en doğal hakları olan altyapı olanaklarını sunmaktır. Gelişmiş demokrasilerde, bu türden tüm şehri ilgilendiren projelerin kapalı kapılar ardında değil olabildiğince şeffaf biçimde ve tüm kesimlerin fikirleri dikkate alınarak geliştirilmesi adettendir. Bu süreçler yeterince şeffaf işletilmediğinde de konuyla ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinin kamusal alanda ilgililerden hesap sorması kaçınılmaz hale gelecektir.

Şu anki gündemi de bu biçimde algılamak ve inşaatın tamamlanmasıyla kamuoyunun “çenesini kapanacağını” zannetmek abesle iştigal olur. Elbette ki gerçekleştirilen projenin kazanımlarını dile getirenler olduğu gibi yeni eleştiriler ve sorular ortaya atanlar da olacaktır. İBŞB Başkanı’nı sanatçıların tavrını bir münazara yarışmasındaki puan toplama çabası olarak görmek ve göstermek yerine bu türden tüm İstanbulluları ilgilendiren konularda geniş bir kamuoyunun görüşlerini almaya dönük hareket etmeye çağırıyor ve projenin tamamlanması sonrasında ortaya çıkan ve cevapsız kalan bazı sorulara yanıt oluşturmasını talep ediyoruz:

1. Kongre vadisinde tiyatromuzun çınarı Muhsin Hocanın heykeline yer olacak mı?

2. Eski binanın sahip olduğu sahne derinliği ve yüksekliği yeni binada azaltılırken tiyatro salonu inşası konusunda deneyim sahibi hangi mimar ya da tasarımcılardan danışmanlık hizmeti alındı? Bu icraatın sahne diline nasıl bir katkı sağlayacağı düşünülüyor?

3. Önceki salonun sahip olduğu geniş fuayenin eksikliği yeni binada nasıl doldurulacak? 600 kişilik grubun nereye sığdırılması planlanıyor?

4. Eski binada farklı projeler için farklı salon olanakları (örneğin oda tiyatrosu) söz konusuydu. Bu projede bunlardan vaz mı geçildi? Öyleyse neden?

5. Söz konusu alanın Kongre Vadisi’ne dönüşeceği düşünülürse sık sık düzenlenecek üst düzey toplantılar sırasında tiyatro binasının durumu ne olacak? Bölge yoğun güvenlik önlemleri altındayken repertuarın kesintisiz bir biçimde tüm yıl boyunca sahnelenmesi mümkün olabilecek mi? Bu salonun amatörler tarafından kullanımında güvenlik gerekçeleriyle azalma olacak mı?

6. İBŞB salonla ilgili bundan sonraki süreçlerde daha şeffaf davranmayı ve çeşitli uygulamaları devreye sokarken farklı kesimlerden tiyatro insanlarının da fikirlerini almayı düşünmekte midir?

Türkiye Tiyatrolar Birliği

Not: İATP-G grupları Kasım 2009'da toplu olarak Türkiye Tiyatrolar Birliği'ne katılma kararı almıştır; Tiyatro Boğaziçi Türkiye Tiyatrolar Birliği üyesidir.