Ritüel şarkılarına dair bu yeni denemenin ilk örneğini farklı vokal düzenlemelerine oldukça elverişli olduğunu düşündüğümüz “Zahid Bizi Tan Eyleme” parçasıyla verdik.  Bu deyiş 1700’lü yıllardan bu yana Alevi kültüründe isyanın, direnişin ve başkaldırının sembolü olmuştur ve rivayete göre Tuzla’da katledilen İstanbul Bektaşi’lerine aittir. Parçada geçen sözlerden “Sayılmayız parmağ ile, tükenmeyiz kırmağ ile” kısmı, 70’li yıllardaki devrimci sloganlarından biri olarak karşımıza çıkmaktaydı. Bu parçanın düzenlemesinde isyankâr bir atmosfer yaratabilmek bizim için önemliydi. Buradan hareketle parçada çeşitli makamsal geçişler denedik ve bazı bölümleri uşşak, bazı bölümleri saba makamında icra ettik.

Çalışma sürecinde ikinci seçtiğimiz parça “Tevhid” oldu. 'Tevhit,  sözleri Pir Sultan Abdal'a ait olan bir Türkmen Alevi deyişidir. Allah’ın birliğini, Hz. Muhammed ve Hz. Ali'ye olan övgü ve güzellemeleri, Alevilik yolunun inceliklerini konu edinir. Bu şarkıyı ise hem ritüelistik anlamda zengin hem de sözlerin vokaller arasında devredilebildiği ağızdan alma tekniğinin kullanılabildiği bir şarkı olması bakımından önemli bulduk. Bu şarkıyı düzenlerken vokalleri olabildiğince geçişken ve zengin kurgulamaya çalıştığımızı söyleyebiliriz.

Daha sonra “Agni Parthene” isimli bir Ortodoks ilahisi üzerine çalıştık. Agni Parthene, çok farklı dillerde icra edilen ve sözleri 1846-1920 yılları arasında İstanbul’daki Rum-Ortodoks Kilisesinin patrikliğini yapmış olan Agyos Nektaryos Ayginis’e ait bir ilahi. Bu kilise ilahisini seçmemizin sebebi, hem Batı armonisini hem de İstanbul’a ait vokal kullanımlarını aynı parça içinde görebileceğimiz bir örnek olmasıydı. Çalışmalar sırasında, ses tınlatma bölgelerini ve koral duyuşu geliştirme üzerine yoğunlaştık.

Ortodoks ilahiler arasından çalıştığımız bir başka ilahi de Makedonya’da icra edilen “Alilujah” idi. Ardından Pontus Rum’larına ait bir şarkı olan ve Sümela Manastırı’yla ilişkilendirilerek icra edilen “Sumela”yı ele aldık.

“Eyhok” albümünden Kurmancî bir ilahi olan “Qiyamete” de diğer ilahilerin verdiği barış ve şükür mesajlarının aksine, daha karanlık bir tablo çizmesi ve Allah’tan ve Muhammed’den kurtuluş dilenmesi ile farklı bir yerde duruyordu.

Henüz giriş aşamasında olsa da bunun yanında Arapça bir Katolik ilahi olan “Wa Habibi”, Ermeni ilahileri “Amen” ve özellikle 1915 Ermeni Soykırımı anmaları ile bütünleşmiş bir ilahi olan Der Voğormia”yı da repertuarımıza aldık. Repertuarımızı halen genişletmeye devam ediyoruz.

Repertuarı belirlerken mümkün olduğunda farklı inanç, bölgeler ve dillerden beslenmeye çalıştığımızı söyleyebiliriz. Önümüzdeki dönemde bu repertuardan seçilen bazı parçaların bir araya getirilip, sanatsal olarak kurgulanması ve bir akış oluşturulması çalışmamızın temel hedefidir.