Pek çok feminist ev işlerinin kadının kurtulması gereken bir yük olduğuna inanmış ve kadının özgürleşme yolunda bu kurtuluşu önemli bir yere koymuştur. Özellikle 1970’lerde doruk noktasını yaşayan ikinci dalga kadın hareketinden sonra, kadının özgürleşmesi ev dışında çalışarak ekonomik özgürlük kazanmasına ve doğası gereği yükümlü olduğu varsayılan ev işlerinden uzaklaşmasına bağlı sayılmıştır. Bu bağlamda, ev işleri için ücret talep edilmesi, kadının zaten kurtulmaya çalıştığı bu işlerin üzerine yapışmasıyla sonuçlanacağı gerekçesiyle pek çok kesimden kadın tarafından haklı bir mücadele olarak görülmemiştir. 90’lı yıllardan günümüze kadar ise hem Batı’da hem de Türkiye’de “çocuk da yaparım kariyer de” ekseninde sloganlar türemiş, iş yaşamında kariyer basamaklarını tırmanan kadının da ev işlerinden, çocuk bakımından kopmadan hayatına devam edebileceği iddia edilmeye başlamıştır. Ancak yine de, kadının sadece ev işi yaparak geçimini sağlayabilmesi fikri, hep bir geri adım olarak değerlendirilmiştir. Bunun sonucu da kadının evde ve ofiste çalışarak çifte mesai yapması olmuştur. 

Feminist gündem açısından önemli olan bu tartışmaları derinlikli bir şekilde ele alarak somutlaştıran bir kitap, BGST yayınları tarafından yayınlandı: “Cinsiyet, Irk, Sınıf: Kadınlardan Yeni Bir Perspektif” Ocak ayında raflardaki yerini aldı. Kitabın yazarı, 79 yaşında Amerikalı bir kadın hakları aktivisti ve yazar olan Selma James, hayatının 50’den fazla yılını kadın emeği ekseninde mücadele etmeye adamış. Yazarın 50 yılı aşkın süre zarfında yazdığı makalelerden derlenmiş kitapta, kadın emeği eksenli bir mücadelenin yukarıdaki söylemin tam aksine kadın için tüm özgürlüklerin yolunu açacağı; ev dışında çalışmaya yönlendirilen kadının çifte mesai gerçeğinden dolayı iki kez sömürüldüğü iddia ediliyor. “Cinsiyet, Irk, Sınıf”, ev içi emek, seks işçiliği, yoksulluk, eşit ücret, sınıf tartışmaları, annelik, emzirme gibi konuları tartışırken aslında James’in uzunca bir döneme yayılan aktivizm deneyimini yansıtıyor.    

Selma James, 1950’li yıllarda, sol hareket içinde aktif olan bir ev kadınıyken, kadın sorunlarının aslında muhaliflerin hiç de gündeminde olmadığını fark ediyor. Günlük hayatında kafasını kurcalayan bu gibi pek çok konuda keskin söylemlere sahip. Ancak, eğitimi ve yazma deneyimi olmadığı için söylediklerini kağıda dökemeyeceğini düşünüyor; kocasının da tavsiyesiyle “ayakkabı kutusu” yöntemini geliştiriyor. Yani bir konuyla ilgili aklına gelen düşünceleri kağıda yazıp bu iş için ayırdığı ayakkabı kutusuna atıyor, ve zamanı geldiğinde elindeki paragraflardan bir yazı oluşturuyor. Şu anda da yazmak için bu yöntemi kullanmaya devam ettiğini belirtiyor. 1972’de kendisiyle aynı çalışmaları yürüten kadın arkadaşlarıyla birlikte Uluslararası Ev İçi Emeğin Ücretlendirilmesi Kampanyası’nı kuruyor. James aynı zamanda 2000 yılında kurulan ve 69 ülkede faaliyet gösteren Küresel Kadın Grevi’nin koordinatörlerinden. 

“Cinsiyet, Irk, Sınıf”ın temel tezi ise, kadınların dünyadaki bütün işlerin üçte ikisini yapmalarına rağmen dünya gelirinin yüzde 5’ini elde etmeleri ve dünyadaki malların yüzde 1’den azına sahip olmaları üzerine kurulu. Ekonomik araştırmalara göre, dünyadaki yoksulların yüzde 70’ini kadınlar oluşturuyor. Bu kadar iş yapmalarına rağmen kadınlar toplumun ekonomik açıdan aktif görülen kesimine dahil değiller. Bu bağlamda ev içi emeğin ücretlendirilmesi ve kadınların ekonomik açıdan aktif kesime dahil edilmeleri gerektiğini savunan James, bir yandan da “ücretlendirilmeyen emek” kavramını literatüre katıyor. Aslında bir anlamda, feminizmin şiarı “özel olan politiktir”e, özel olanın aynı zamanda ekonomik olduğunun da eklemesi gerektiğini savunuyor. Tartışmalarda en dikkat çekici olan, James’in sınıf kavramını taban hareketlerini kapsayacak şekilde genişleterek, sınıf merkezli bir mücadele yürütülmesi gerektiğini savunması. Elbette bahsi geçen sol literatürdeki işçi sınıfı değil. James, kadınların, seks işçilerinin, LGBT bireylerin, farklı etnisiteye sahip insanların, yani aslında egemen ideolojinin görmezden geldiği, sindirmeye çalıştığı tüm kimliklerin oluşturacağı bir sınıfın mücadelesinden bahsediyor. Tüm bunların yanı sıra kitap, birinci elden 20. yüzyılın ikinci yarısına kadın bakış açısıyla ışık tutuyor.