Kuşadası’nda seks işçisi olarak çalışan trans birey Dora Özer 9 Temmuz’da, Stockholm’de seks işçisi olarak çalışan aktivist Petite Jasmine ise iki gün sonra, 11 Temmuz’da hayatını kaybetti. Dora Özer’i müşterisi olan Serdar O., Petite Jasmine’i ise daha önce Jasmine’e şiddet uyguladığı halde mahkemenin Jasmine’in mesleğini gerekçe göstererek çocuklarının velayetini verdiği eski partneri öldürdü. Seks işçilerine ve trans bireylere yönelen şiddeti protesto etmek için seks işçilerine yönelik şiddete karşı uluslararası eylem günü ilan edilen 19 Temmuz’da, 25 şehirde protestolar düzenlendi. Avrupa çapında Uluslararası Avrupa’da Seks İşçilerinin Hakları Komitesi (International Committee on the Rights of Sex Workers in Europe/ İCRSE) tarafından koordine edilen eylemleri, çoğu şehirde yerel seks işçisi ve LGBT örgütleri düzenledi.

Nisan’da yaptığım plana uyarak, 25 Haziran’da Türkiye’de devam eden Gezi protestolarını bırakıp Londra’ya, Crossroads Kadın Merkezi (the Crossroads Women’s Centre) çatısı altında çalışan Küresel Kadın Grevi’nde (Global Women’s Strike) ve Uluslararası Fahişeler Kolektifi’nin bir üyesi olan bağımsız grup İngiliz Fahişeler Kolektifi’nde (English Collective of Prostitutes) üç ay gönüllü olarak çalışmaya geldim. Dora ve Jasmine için burada yapılan eylem İngiliz Fahişeler Kolektifi, Küresel Kadın Grevi’nin parçası olan Queer Grev (Queer Strike), bir açık öğretim üniversitesi olan Seks İşçisi Açık Üniversitesi (Sex Worker Open University) ve Londra’daki göçmen seks işçilerine İngilizce eğitimi veren x:talk gruplarının katılımıyla gerçekleşti. Ben de eyleme İngiliz Fahişeler Kolektifi’yle birlikte, “Trans Cinayetleri Politiktir” ve “Nefret Öldürüyor Devlet Bunu Görmüyor” pankartları ile katıldım. Geldiğimden beri merkezden kadın ve erkek arkadaşlarla katıldığımız ondan fazla eylem arasında en canlı ve kalabalık geçenlerden biri İsveç Büyükelçiliği önünde yapılan bu eylemdi –Diğeri ABD’nin Florida eyaletinde mahalle bekçisi Zimmerman tarafından öldürülen 17 yasındaki siyah genç, Trayvon Martin, için 17 Temmuz’da ABD Büyükelçiliği önünde yapılan ve yaklaşık 100 kişinin katıldığı eylemdi.

Dora ve Jasmine’in hayatlarına mal olan nefret cinayetlerini protesto etmek ve hükümetleri seks işçiliğini/ seks işçilerinin müşterilerini kriminalize etmeyi bırakmaya (İsveç örneğinde olduğu gibi) ve seks işçilerine güvenli çalışma koşulları sağlamaya çağırmak için bütün dünyada 25 şehirde eylemler düzenlenmesi buradaki aktivistler için de harika bir haberdi. Türkiye’de 7 şehire yayılan protestoların ulusal ve uluslararası çapta bu kadar ses getirmesinde, LGBT aktivistlerinin Gezi direnişi boyunca farklı ideolojilerden kişi ve gruplarla kurduğu beklenmedik ve dönüştürücü temasların  da payı vardır belki.

2002’den beri bilinen rakamlara göre 70 trans kadının öldürüldüğü Türkiye’de, devlet politikaları ve toplumsal önyargılarla trans kadın ve erkekler ile kendini queer olarak tanımlayan bireyler zaten şiddete bu kadar açık haldeyken, seks işçilerine yönelik şiddetin büyük kısmı trans seks işçilerini hedef alıyor. Megafonu elime tutuşturduklarında Türkiye’deki bu farkı vurgulamaya çalıştım. Petite Jasmine’in de bir aktivist ve bir anne olarak mücadelesini verdiği gibi İsveç’te ise seks işçileri çocuklarının velayetini dahi alamıyorlar. Sözde “feminist” saiklerle, seks işçilerinin müşterilerinin suçlu kabul edildiği ve seks işçiliğinin yasadışı olduğu ülkede çalışma koşulları eskisine göre çok daha fazla risk yaşıyor ve seks işçileri, maruz kaldıkları şiddet olayları karşısında yasal olarak mücadele veremiyor.

Türkiye’de LGBT Blok seks işçilerine ve translara yönelik şiddeti ve nefret cinayetlerini de pek çok şiddet biçimi gibi söylemleriyle ya da haklarında hiçbir şey yapmayarak sürekli meşrulaştıran iktidar sahiplerine şöyle sesleniyor:

Açık ki bu ilk değil ve maalesef son da olmayacak. Sokaklarda, meydanlarda, alanlarda yıllardır söylüyoruz : Trans cinayetleri sistematik ve politiktir. Devlet, katillere verdiği her türden taviz ve teşvikle; trans katliamlarına kapı aralamaya devam etmektedir. Adeta öfke ve umutsuzluğa boğulmuş topluma “Bunlar stres topudur, tüm hıncınızı translardan çıkarabilirsiniz” denmektedir.

İktidar sahipleri, egemenler, efendiler! Sesimizi duymayanlar, bizi üçüncü sayfalardan, yandaş medyanın taraflı haberlerinden tanıyanlar. Ardı ardına yaşanan bu cinayetlerin ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz.

Öfkeliyiz! Bunu aklınızdan çıkarmayın!

[...] Bu hukuksuzluğu ve katliamı sadece transların yaşamadığını biliyoruz. Gezi Parkı direnişi başladığı günden beri kaybettiğimiz 5 canı, onlarca tutuklunun, kaybın ve gözaltının da takipçisiyiz. Artan kadın cinayetleri, savaşa kurban giden gençler, tecavüz dahil her türden erkek eziyetini yaşayan ve yaşamaya devam eden kadınlar ve çocuklar aynı kıyımın farklı yüzleridir.

Türkiye’deki taciz, tecavüz, şiddet olayları ve nefret cinayetleri gibi bir sürü olayla, Türkiye’deki gibi susan medyası yüzünden çalkalanmayan İngiltere’de ise eylemin en basit ve güzel sloganları aşağıdakilerdi:

Hiçbir bekar anne şiddeti hak etmiyor

Hiçbir seks işçisi şiddeti hak etmiyor

Hiçbir tans kadın şiddeti hak etmiyor

Hiçbir kadın şiddeti hak etmiyor

Hepimiz Jasmine’iz

Hepimiz Dora’yız