Direniş Hareketi parklara yöneldiğinde İstanbul’un Beşiktaş/Abbasağa ile birlikte en büyük forumu Kadıköy/Yoğurtçu’ydu. Foruma ilk başlarda 5 bin civarında kişinin katıldığı söyleniyor. Bugün Yoğurtçu Forumu 50-60 kişi arasında katılımla toplanmaya devam ediyor. Katılımın zayıflamasının doğal diyebileceğimiz nedenleri var: Zaman geçtikçe ve toplumsal hareketlilik azalınca katılım doğal olarak düşebiliyor.

Buna karşın, pek çok forumda olduğu gibi Yoğurtçu’da da bir yerlerde hata yaptığımız çok açık. Belli ki katılımcı, demokratik ve üretken mekanizmalar kurabilmek için daha uzun bir mesafe almamız gerekiyor. Bu söyleşiler dizisinin, sorunları bilince çıkarmaya ve zengin bir tartışmanın oluşmasına katkıda bulunmasını diliyoruz.

Yoğurtçu Forumu’yla ilgili ikinci söyleşimizi önümüzdeki günlerde yayımlayacağız. Şimdi Deniz Polat’la yaptığımız söyleşi yayımlıyoruz.

 

Taylan Tosun: Forumun ilk döneminde katılım nasıldı, hangi kesimler geliyordu?

Deniz Polat: Başlangıçta çok geniş kesimlere yayılan bir katılım söz konusuydu. Beş bin kişiye varıyordu. Bağımsızlardan oluşan bu kalabalık politik grupların ilgisini çekti ve foruma yüklenip kendi renklerini egemen kılmaya çalıştılar. İlk günlerde “Boyun Eğme” [TKP kast ediliyor] kendini öne çıkardı. Bunun üzerine diğer gruplar müdahale etti ve bunun doğru olmadığını söylediler. Ardından, Gezi’de olduğu gibi, hiçbir pankart veya flama olmadan Yoğurtçu Park Forumu şemsiyesi altında toplanmaya başladık. Sonra da bir politik yapının bayrağı, flaması vs. pek görülmedi.

O dönemde işleyiş nasıldı?

Forum toplantısının ardından, kalanlarla Koordinasyon toplantıları yapıyorduk. Yer yer 200 kişi katılıyordu bu toplantılara. Koordinasyon ilk başlarda, Forum’da ortaya atılan önerileri topluyordu. Çok yaratıcı öneriler geliyordu ve yazmanlar tarafından kaydediliyordu. Bazen 4 saatte 100 kişi söz istiyordu. Bu önerilerin alınması o gün tamamlanamıyordu ve ertesi güne sarkıyordu.

İşte bu öneriler Koordinasyon’da toplanıyordu. Fakat Koordinasyon bu işin altından kalkamadı ve süreç sonuca ulaşmadı. Ben sorunun, belirli bir yöntem belirlenememesinden kaynaklanan bir bocalama olduğunu düşünüyorum. Koordinasyon toplantılarında siyasi çekişmeler ve yer tutma yarışı gibi şeyler gözlendi. İnsanlar da “Buradan bir şey olmaz” diye homurdanmaya başladı.

Gruplar Koordinasyon’da nasıl bir tarz izliyordu?

Gruplar oraya kalabalık gelerek egemenlik kurmaya çalışıyordu. Bir keresinde bir grubun 50 kişi geldiğine tanık oldum. Koordinasyon’daki bu rekabetçi tutum insanlar arasında büyük hoşnutsuzluk yarattı. Aldığımız en büyük eleştiri, hep bu oldu.

Koordinasyon nasıl seçiliyordu peki?

Koordinasyon forum toplantılarından sonra kalan insanlardan oluşuyordu, seçimle oluşmuyordu. Aslında Koordinasyon’un işlevi şuydu: Sahneyi kuracak, organizasyon yapacak, çay ocağını getirecek. Normalde Koordinasyon’un, bunun gibi işlerde gönüllü olarak görev alan kişilerden oluşması gerekiyordu. Ama pratikte şöyle oluyordu: Forumdan sonra açık çağrı yapılıyordu ve kalanlardan, ertesi günkü somut işleri yerine getirmesi bekleniyordu.

“Koordinasyon bu işin altından kalkamadı” dedin. Biraz açar mısın?

Mesela diyelim ki bir kardeş köy belirleyelim yardımda bulunalım, kitap gönderelim veya yüz bin mektup yazalım gibi öneriler gelmişti. Bunlar biraz uçuk önerilerdi, ama bir şekilde altından kalkabilecek bir forma sokulabilirdi. Fakat bu önerilerin o beş bin kişi tarafından kabul edilip edilmediği netleşmedi, bunlarla ilgili çalışma yapılıp yapılamayacağı planlanamadı, öneriler uçtu gitti böylece.

Bir önerinin binlerce kişilik forumda tartışılıp hayata geçirilmesi mümkün müydü?

Aslında başlangıçta bir söz birliği vardı. Forumdan somut kararlar çıkabilirdi. Serbest kürsünün amacı, boş keseden konuşmak değildi. Başta insanlar oraya somut bir şeyler önerelim, yapalım ve büyüyelim amacıyla gelmişti. Gelen somut önerileri oylatmak, bir formata kavuşturmak, hayata geçirmek Koordinasyon’un göreviydi. Ama az önce söylediğim gibi, Koordinasyon bunun altından kalkamadı. Tabii bu arada manipülasyonlar da oldu. Moderasyondaki arkadaşlar hep aynı kişilerdi. Bu bazen demokratik bulunmuyordu.

Mesela bir kere bazı forum katılımcıları moderasyona müdahale etti, hatta kürsüyü işgal etti. Bir öneri gelmişti: Ertesi gün Aydın Üniversitesi rektörünü Bağdat Caddesi’nde protesto edelim diye. Öneriyi 10 kişilik bir grup yapmıştı. O sırada moderasyonu oluşturan siyasetlerin çizgisine uymayan bir öneriyiydi bu. Dolayısıyla moderasyon bu öneriyi foruma oylatmadı. Bunun üzerine o grup kürsüyü işgal etti. Grup bağımsız insanlardan oluşuyordu.

Bunları niye anlatıyorum? Çünkü Yoğurtçu’dan geri çekilmeyi belirleyen süreçler bunlardı. Burada iki belirleyici neden vardı bana göre: Birincisi, siyasetler arası rekabet. Fakat bütün sorumluluğu siyasetlere atmamak lazım. Aynı zamanda yoğun bir acemilik de vardı. İlk kez siyasetle tanışıp bir şeyler yapmak isteyen insanların bu işi nasıl yapacağı, nasıl bir ucundan tutup o konuda çalışacağına dair net bir yöntem yoktu ortada.

Koordinasyon bu işin altından kalkamayınca, yeni bir yapılanmaya geçelim dendi ve böylece “Yürütme” oluşturuldu.

Yürütme nasıl seçildi?

Yürütme, Koordinasyon toplantısında şöyle seçildi: Biz çeşitli masalar kuralım, bu masalardan ikişer temsilci rotasyon usulüyle Yürütme’ye katılsın. Yürütme’nin oluştuğu toplantı çok kalabalıktı, söz alabilmek imkânsızdı. O toplantıda masalar belirlendi.

Sekiz masa vardı: Sağlık, mahalleler, sosyal medya, dış ilişkiler, gibi. Bence Yürütme sağlıklı bir sistemdi. Fakat bu yapıda şöyle bir sıkıntı baş gösterdi. Örneğin bizim 4-5 mahalleye yayılan mahalleler komisyonuyla iki-üç kişiden oluşan sağlık komisyonu Yürütme’de aynı şekilde temsil edildi. Bu adaletsiz bir temsildi.

Bence mahallelerin daha fazla temsilciyle Yürütme’de yer alması gerekiyordu. Bu tartışma hâlâ devam ediyor, o açıdan söylüyorum. Mahallelerin hâlâ böyle bir talebi var: Yürütmede mahallelerin daha fazla temsilciyle, örneğin 10 temsilciyle temsil edilmesi, Yoğurtçu’dan da iki temsilcinin katılması. Sonuçta Yürütme iyi bir sistem olmasına karşın, komisyonlar arası adalet ve rotasyon sağlanamadığından başarılı olamadı.

Ayrıca şunu da belirtmek gerekir diye düşünüyorum: Yürütme ile forum ve komisyonlar, mahalle çalışmaları arasında sağlıklı bir geri besleme oluşmadı. Komisyonlar iyi çalışmadı. Biz mahallelere yoğunlaşınca Yoğurtçu’daki mahalle komisyonunu aktif olarak çalıştırmadık. Dolayısıyla Yürütme’ye yeni insan seçemedik. Yürütme’de bir kastlaşmadan çok, aslında bir koordinasyonsuzluk ve orasını besleyememe problemi oluştu. Yürütme yalnızlaştı. Bizim de mahalleler olarak burada bir hatamız var, sistemi çalıştıramadık. Belki sistem çalışacak bir sistem değildi. Forum da daraldığı için oradan da yeterince beslenemedi.

Daha sonra biz mahallelere yöneldik ve mahallelerle Yoğurtçu Forumu’nun ilişkisi kopma noktasına geldi. Mahalle çalışmalarında yer alan arkadaşlar, iyi tanımadıklarından ve ilk günlerdeki olumsuz algının sonucu olarak, “Acaba Yoğurtçu Yürütmesi kendi içinde karar alıp dayatmacı mı oluyor?” diye, bence mesnetsiz bazı sorular sordular. Bunlar da aşılamadı.

Bu yaklaşımlar, Yoğurtçu Forumu ile mahalleler arasında bir çekişmeye yol açtı mı?

Hayır, çünkü mahallelerde artık Yoğurtçu’ya yönelik bir ilgisizlik var.

Yoğurtçu’da Yürütme sistemi ne kadar devam etti?

Bildiğim kadarıyla ForumFest’e kadar ciddi bir sıkıntı yaşanmadı. Sonra bana göre doğru bir karar alarak Yürütme’yi dağıttılar. Zaten şu anda bana sorarsan bir yürütmeye ihtiyaç yok.

Yoğurtçu’ya katılım ne zaman ciddi olarak azalmaya başladı?

Ramazan ayında katılımın azalması yoğun olarak gözlenmeye başladı. O dönem biz mahalle dayanışmalarını de kurmuştuk. Mahalle çalışmalarının hız kazanması da Yoğurtçu’ya katılımı azalttı diyebiliriz. Bir de, daha önce bahsettiğim gibi, ilk başlarda Koordinasyon’a ve moderasyona yönelik güvensizlik problemlerinin oluşması da önemli rol oynadı. İnsanlar Yoğurtçu’dan çekilmeye başladı, ama mahallelerde yoğun katılımlı toplantılar yapabiliyorduk.

Üretimsizliğin de etkili olduğunu söyleyebilir miyiz?

Evet. İnsanların önemli bir kısmı forumu serbest kürsü olarak gördü, deşarj olma fırsatı olarak değerlendirdi ve sonra “buradan bir şey olmaz” diyerek çekildi.