Acıbadem Dayanışması, “Katılımcı sayımız düştü; her kesimi ilgilendirecek sorunlara dokunamadık” diyerek yapıyor özeleştirisini. Ancak, gördüğümüz kadarıyla somut sorunlarla mücadele etmede, yerelle ilişkilerde sıkıntı yaşayan birçok foruma göre daha başarılılar.
Dayanışma, toplumun tüm kesimlerini direkt ya da dolaylı ilgilendiren eğitimdeki dönüşüme karşı, Özdemiroğlu Ortaokulu ve Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin imam hatipleşmesi üzerinden mücadele veriyor. Bu süreçte çevre forum ve dayanışmalarla ilişki kurup, genel ve yerel eylem planlarını uygulama konusunda oldukça etkililer.
Aşağıda sizlerle paylaştığımız söyleşide, Acıbadem Dayanışması’ndan arkadaşlarımız mücadeleyi nasıl yürüttüklerini ve yaşadıkları olumlu olumsuz süreçleri anlatıyorlar. Bunun yanı sıra, Gezi direnişinin nasıl bir değişime katkı sağladığına dair düşüncelerini bizimle paylaşıyorlar.
Yoğurtçu Forumu’ndan ayrılıp Acıbadem Dayanışması altında toplanma sürecinizi anlatır mısınız?
Simge- Yoğurtçu Forumu ilk toplanmaya başladığında hep bir tartışma ortamı vardı. Sabahlara kadar süren koordinasyon toplantıları yaptık. Çok kalabalıktı; herkes her konuda konuşuyordu, ama eyleme dönüşemiyordu.
Mete- Bir süre sonra yerelde örgütlenme fikri oluştu. Mahalle komisyonları kuruldu. Tüm mahallelerin katıldığı ortak toplantılar yapıldı. Kalabalık olan mahalleler kendi aralarında toplantı çağrısı yaptı. Bizim mahallemizin de içinde bulunduğu, katılımcısı daha az olan mahalleler ise bir arada toplandı: Hasanpaşa, Fikirtepe, Merdivenköy, Göztepe, Kozyatağı ortak toplantı yaptık.
Ulaş- İletişim bilgilerimizi topladık. Acıbadem’e yönelmeden önce, kendi içimizde yaklaşık bir ay kadar, komisyon ne iş yapar, görev tanımı nedir, nasıl bir ortak söylem içinde olmalıyız, konularını tartıştık. Acıbadem’e geldiğimizde de toplantıyı nasıl yöneteceğiz, moderatör vs. gibi konuları çözmeye çalıştık. Diğer mahallelere gittik, nasıl çalıştıklarını gözlemledik ve bu bilgileri arkadaşlarımızla paylaştık.
Toplantılarda hangi kesimlerden insanlar vardı?
Ulaş- İlk zamanlarda destek ve katılım fazlaydı. Ama sonraki toplantılarda belli siyasi gruplar, özellikle de TKP, Dayanışma içinde hakimiyet kurmaya çalıştı. Bu, sorunlara sebep oldu, çünkü cumhuriyetçiler, ulusalcılar, başka siyasi görüşte insanlar da vardı. Tartışmalar yapıcı olmayınca ve TKP geri adım atmayınca, toparlanma süreci kolay olmadı açıkçası.
Özetle, başlardaki parti siyaseti çalışmaları katılımda azalmaya neden oldu. Bunlarla vakit kaybetmek yerine, birlikte mücadeleyi nasıl sürdürebiliriz, diye konuşmalıydık. Bunu başarabilseydik, şimdi katılım fazlalığından dolayı geniş mekanlar arıyor olacaktık.
Ertuğ- Katılımcılar değerli zamanlarını forumların forum olmasını engelleyen insanlar ve onların siyasetleriyle harcamak zorunda kaldı. En verimli zamanların bunlarla geçirilmesinin ardından, ivmenin durduğu bir süreçte bulduk kendimizi.
Simge- Şunu da unutmamak lazım, Gezi’de o kadar süre direnebildiysek, bunda örgütlü insanların katkısı büyüktür. Çünkü deneyimliler bu konularda. Sonraki park forumları sürecinde de, bazı eksi yanları olsa da forum kültürünü oturtma aşamasında yine katkılarının olduğu bir gerçek.
Sonraki süreçte bu sorunu çözebildiniz mi?
Özlem- Acıbadem Dayanışması’ndaki arkadaşların sağduyulu hareket etmesiyle sorunu bertaraf ettik. Yaşadığımız sorunları insanlara anlattık. Bizi dinleye dinleye, emek hırsızlığı olduğunu anlayıp tavır geliştirdiler. Acıbadem’den olmayan insanların karar sürecine katılmamaları gerektiği yönünde karar almak zorunda kaldık. Kimseyi dışlamadık, sadece kurallarımızı koyduk.
Sema- Forumlardaki tek sıkıntının örgütler olduğunu düşünmüyorum. Katılımcıların kendilerini izleyici konumunda görmeleri de büyük bir sorundu. Hep iyi bir şeyler bekleyip sıkıntı yaşanınca, gelmemeyi tercih edenler oldu. Dolayısıyla bence asıl sorun, bağımsız bireylerin katılımının azalması. Eyleme geliyorlar; özellikle de yerel eylemlerimize katılıyorlar. Ancak Dayanışma’da sadece belirli bir ekip işleri sırtlanıyor.
Mete- Özdemiroğlu için uğraşırken mahalledeki her sakine dokunan bir meseleyi ele alamadık. Her kesime dokunamadık. Dayanışma olarak en büyük sorunumuz bu bence.
* “CHP milletvekili Öğüt, dilekçemiz üzerine Milli Eğitim’e soru önergesi verdi…”
Yerel sorunlar üzerinden açılım kanalları yaratabildiniz mi?
Mete- İlk gündemimiz Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatibe dönüştürülmesiydi. Gezi öncesinde Eğitim Sen’le birlikte eylem süreci planlıyorduk. Gezi başlayınca ötelemiştik eylemleri. Dayanışma kurulunca tekrar gündemimize aldık.
Sema- Özdemiroğlu Ortaokulu için imza kampanyası başlattık. Okulu imam hatip yapma kararının geri alınması için yaz boyu 10 bini aşkın imza topladık. 1 Ağustos’ta Yoğurtçu Parkı’nın da çağrısı ile eylem yapıldı: Boğa’da başlayan yürüyüşle okula yüründü, basın açıklaması yapıldı. Yaklaşık 500 kişi katıldı. 17 Ağustos’ta da Acıbadem Parkı’nda buluşarak Yeldeğirmeni Dayanışması’yla birlikte tüm ara sokakları dolaşıp eylem yaptık ve okul önünde basın açıklaması yaptık.
Ertuğ- Bunlar basına yansıyan eylemlerdi.
Sema- Topladığımız 10 bini aşkın imzayı dilekçelerimizle birlikte Başbakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı ve muhalefet partilerine ilettik. Bunun sonucunda CHP Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt Milli Eğitim Bakanlığı’na yazılı soru önergesi verdi. Aynı milletvekili bir kez de dinleyici olarak Dayanışma toplantımıza katıldı.
Ayrıca dilekçelerimizi Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne teslim ettiğimiz sırada İlçe Mili Eğitim Müdürü Acıbadem Dayanışması olarak bizimle görüşmeyi kabul etti ve çıkışta basın açıklaması yaptık. Dilekçemize gelen resmi cevaptaki ‘Acıbadem Dayanışması’ hitabı, resmen tanındığımızın göstergesi oldu.
Özlem- Okullar açılana kadar imam hatipleşme süreciyle ilgili net bilgi sahibi olamadık. Öğrencilerin ne olacağı belli değildi. Onlar da planlarının sonuçlarını kestiremediler; çünkü okul çevresinde imam hatibe talep yoktu.
Yukarıdaki imam hatip okulundan Özdemiroğlu’na öğrenci getirdiler. Bu öğrencilerin velileri okulu bakımsız bulup beğenmediği için, bu sefer uzak çevrelerden servisle öğrenci getirildi. Okulun kendi öğrencileri Eylül 15’e kadar bekledi. Bir yere mi gönderilecekler, burada mı kalacaklar belli değildi.
Sonra baktılar ki ellerinde 70 öğrenci var. Bu durumda okula yeni kayıtları imam hatip olarak yaptılar. Eski öğrenciler ise normal eğitimde kaldı. Onun da garantisi yok tabii… Seneye ne olacağı belli değil. Dayanışma olarak Eğitim-Sen’in desteği ile, bir velimizin mağduriyeti üzerinden dava açmasını sağladık. Maalesef, sonraki süreçte velimiz, bazı çekinceleri yüzünden davayı geri çekti.
Velilere ulaşmada sorun yaşadınız mı?
Ulaş- İlk aşamada sıkıntımız bu oldu. Velilerin yer almadığı bir mücadele verimli olmayacaktı. Bazı öğretmen arkadaşlar yardımcı olacaklarını söylediler, ama yeterince ilgilenmediler ve velilerin iletişim bilgilerini bulmakta zorlandık.
Özlem- Birçok veli, çocuğu söz konusu olduğu için ya da kişisel sebeplerden, uzaktan destek vermeyi tercih etti. Kesinlikle imam hatip olmasını istemiyoruz, diyorlar. Ama aktif olma noktasında geri duruyorlar. Anlaşılır bir durum. Çocuğunun okuduğu okula dava açmak çok kolay değil.
* “Acıbadem bölgesinde ‘İmam Hatip Kampüsü’ oluşturma planı var…”
Bu konuya dair ilerki planlarınız neler?
Ertuğ- Acıbadem’de bir çeşit kentsel dönüşüm söz konusu. Ama yoksul mahallelerde yaşanan anlamda bir dönüşüm değil bu. Acıbadem’in her yerinde inşaat var; evler yıkılıp yeniden yapılıyor. Mülk sahiplerinin konutlarının -aslında rant amacına uygun olarak esnetilmiş- yeni deprem yönetmeliğine uygun olmadığı yönünde kaygıları var. “Seçimden önce evimizi yenileyelim, ileride TOKİ yüzünden zorla evimizden çıkarılmayız” diye düşünüyorlar.
Bununla beraber Acıbadem’de yoğun bir imam hatipleştirme süreci var. Özdemiroğlu Ortaokulu’nun ardından Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin de imam hatipleştirileceği söyleniyor. Diğer taraftan Validebağ Korusu’nun etrafında yüksek gelirli muhafazakar kesimin oturduğu mahalleler var. Sonuçta demografik yapı değişiyor.
Özlem- Karma eğitim veren Ahmet Sani Lisesi’ni Fikirtepe’ye taşıyıp, onun binasını imam hatibe verme planı var. Asıl amaç bölgede bir imam hatip kampüsü oluşturmak.
Ulaş- Bu dönüşümle birlikte Acıbadem’de oturan öğrenciler için imam hatip dışında bir lise seçeneği kalmayacak.
Eylemlerinizde diğer forumlardan destek aldınız mı?
Mete- Tüm Kadıköy bölgesindeki mahalle dayanışmalarından ve Koşuyolu Yaşam Parkı’ndan destek aldık. Alman kanalı ZDF’nin de çekim yaptığı bir şenlik düzenledik; bunun organizasyonunda bize destek verdiler. Özellikle Koşuyolu Yaşam Parkı afiş ve bildiri konusunda destek oluyor.
Eğitim dışında yöneldiğiniz sorunlar var mı mahallede?
Mete- Mahallemizde fazla parkımız yok. Acıbadem iki bölgeden oluşuyor: Yarısı Üsküdar yarısı Kadiköy Belediyesi’ne ait. Telekom’un yanında park olmaya müsait bir alan var ve Üsküdar Belediyesi sınırlarında. Bu konuda çalışma yapmayı düşünüyoruz, ama eğitim konusu daha acil olduğundan yeterince ilgilenemedik.
* “Mahallene sahip çık, geleceğine sahip çık!”
Gezi direnişi ve park forumları sizce bir değişime katkı sağladı mı?
Mete- 30 yıldır görmediğim bir şey yaşadım, özellikle Acıbadem bölgesi için söylüyorum. Eğer biz burada bu kadar insanla Acıbadem Dayanışması’nı yürütebiliyorsak; ciddi bir bilinçlenme ve uyanış yaşandı demektir. Bu kadar zamandan sonra bile Gezi direnişi Türkiye gündemindeyse, çok şey başarılmıştır. Önümüzde seçimler var; partiler Gezi direnişini göz ardı ederek seçime gidemeyecek…
Özlem- Ben Eğitim-Sen’liyim, uzun zamandır eylemlere katılırım. Ama en keyif aldığım eylemlerden biri mahallemdeki 60’lı yaşlardaki kadınlarla Acıbadem köprüsünün merdivenlerini boyamaktı. Rüyamda görsem bunu yapacağıma inanmazdım.
Acıbadem’deki atıl bir alan için ben park talep edeyim, diye düşünmezdim. Belediye burayı park yapsa diye düşünürdüm. Eylem yapmak, organize olmak, benim dahi aklıma da gelmezdi. İşte Gezi bizde “Mahallene sahip çık, geleceğine sahip çık” duygusu uyandırdı.
Park forumlarının yaşadığı tıkanıklıkları nasıl yorumlayabiliriz?
Ertuğ- Park forumları, gerek örgütlü gerek örgütsüz bireylerin doğrudan demokratik forumlar biçiminde yükselen yeni mücadele anlayışlarına alışık olmadığını gösterdi. Forumların zayıflamaya başlaması ve Gezi sonrasındaki eylemlerin etkisinin azalmasıyla, birçokları aslına rücu etti. Bir noktadan sonra klasik sol siyasetlerde örgütlü insanların birçoğu, bir forum ya da mahalle meclisinin ayrı bir örgütlenme olamayacağına inanmaya başladı.
Örneğin Yoğurtçu Forumu şemsiyesi altında gerçekleşen son iki eylemde -‘kızlı erkekli’ eylemi ve Mehmet Ayvalıtaş Parkı açılışı- gördüm ki, Gezi direnişinde herkesin ağzına pelesenk olan sloganlar nispeten azalmaya başladı. Solun klişe sloganlarına dönüş vardı. Demek ki, oradaki örgütlü topluluk bu eylemlerin vaziyetinden memnun; ya da uzaklaşmış olan Gezi kitlesinden pek katılım olamayacağını düşünüyor ve bildiklerini eyliyorlar.
Buna paralel, Gezi’yle politikleşen ya da apolitik olan insanlar, son süreçte biraz uzaklaştılar, özellikle de bu civarda. Özgürlük bir yerde sorumluluğu eline almaktır. Yoksa iplerini başkasının eline verirsin. İnsanlar temsil edilmeyi bekliyorlar; böyle bir bakış açısı var. Mutlaka bir lider çıkması bekleniyor.
Dolayısıyla olumsuzluklar var, ama forumların pratik siyaseti genişletebileceğine inanıyorum. Sol, demokratik zemini oluşturmada öncü olabilirdi; ama devrimci olarak bildiğimiz siyasetlerin çoğu maalesef özgürlük değil iktidar ilişkileri yaratmaya meyilli. Yine de bir şeylerin değiştiğini düşünüyorum. Sonuç olarak, yaşananların illa ki bir anlamı var; belki de hâlâ öğreniyoruz…