Tiyatro Boğaziçi eğitim-araştırma çalışmaları çerçevesinde Meg Mumford'ın
'Brecht Stanislavski'yi Tartışıyor; Sadece Taktik Bir Hamle mi?'1
makalesini ele almış ve bu makaleyi 02.08.2006 tarihinde grup olarak
tartışmıştır. Bu yazı, ilgili metindeki tezleri ve bahsedilen oturumda Tiyatro
Boğaziçi tarafından bu tezlere bağlı olarak yapılan tartışmaların notlarını
içermektedir.

1950'li yıllarda Brecht kapsamlı bir Stanislavski
incelemesine girişmiş, Berliner Ensemble'daki sahne çalışmalarının bazılarında
Stanislavski yöntemlerini kullanmıştır. Makale, sosyalist gerçekçilik ortamında
Brecht'in Stanislavski'ye ilgisinin politik ve sanatsal baskıdan korumak için
girişilen taktik bir hamle mi yoksa benzer noktalar keşfettiği samimi bir
araştırma mı olduğunu tartışmaktadır. Aşağıda Tiyatro Boğaziçi olarak bu
makaleyi okurken belirlediğimiz bazı vurgu noktaları, ve bu vurgu noktalarına
dair oluşturduğumuz bazı görüşler kaydedilmiştir.

Brecht'in
araştırmalarında Stanislavski'nin teorik metinlerinden çok sahne çalışmalarını
incelediğini görüyoruz.

Tartışma: Stanislavski'nin sahne
çalışmaları notlarının yaygın olmaması tiyatro gruplarının Stanislavski'nin
teorisini daha çok kendi pratiklerinden hareketle anlamaya çalışmalarına neden
oluyor. Biz de Tiyatro Boğaziçi olarak, Stanislavski'yi yazdığı teorik
yazılardan ve Stanislavski hakkında yazılmış makalelerden tanıyoruz. Oysa
Brecht'in Stanislavski hakkındaki en olgun görüşlerini onun sahne çalışmalarını
inceleyerek oluşturduğunu düşünürsek, Stanislavski'nin sahne çalışmaları
notlarının incelenmesinin Stanislavski'ye dair sağlıklı bir yorum yapabilmek
için son derece gerekli olduğu sonucuna varabiliriz.


İki
tiyatro adamı da oldukça düzenli ve ayrıntılı bir sahne çalışması yaratmayı
amaçlamışlar, çalışmalar esnasında disiplinli bir ortam kurmuş ve provaları
ayrıntılı kaydetmek için tutanaklar tutmuşlardır.

Tartışma:
Brecht'in ve Stanislavski'nin tiyatro sahnesini aynı zamanda bir laboratuvar
olarak görmelerinin, başarılı prodüksiyonlar çıkarmanın yanısıra araştırma
yapmalarının ve bulgularını kaydederek kalıcılaştırmalarının çok önemli bir
özellik olduğunu düşünüyoruz. Düzenli not tutmak ve bu notlardan ders çıkarmak,
hem aynı hataları tekrarlamamayı sağlmakta, hem de sahne çalışması sırasında
elde edilen kazanımların kamu oyuyla paylaşılmasına olanak
sunmaktadır.


Brecht'in oyuncu-karakter bölünmesi üzerine
Stanislavski'yle yürüttüğü tartışma kısmi bir uzlaşıyla
sonuçlanmıştır.

Brecht, 1930'larda oyuncunun tamamen karakterle
özdeşleşmesi fikrine karşı Stanislavski'yle bir polemiğe girişmişti. 1950'lere
gelindiğinde Brecht 'herşeyin merkezdeki düşünceye tabi olması' olarak
yorumladığı 'üstün amaç' olgusunu Stanislavski'nin de kullandığını fark etti.
Oyuncular üstün amaca ulaşabilmek için karakterleri ile aralarında belli bir
mesafeyi koruyacaklardı. Yani kastedilen Stanislavskiyen oyunculuğun belki de
sadece empatiye dayalı bir yaklaşımı değil, aynı zamanda eleştirel ve nesnel bir
yaklaşımı da talep etmesiydi.
Tartışma: Bu tartışmada iki tiyatro adamı
arasındaki köprüyü, üstün amaç kavramı kurmaktadır. Brecht'in 'her seyin
merkezdeki düsünceye tabi olması'na verdiği önem Stanslavski'nin üstün amaç
dediği olguyla örtüşmektedir. Yanlız şöyle bir farkla, Brecht'in kastettiği
merkezdeki düşünce, toplumsal açıdan eleştirellik içeren bir cümle olarak
belirlenmektedir.


Oyuncu-karakter ilişkisinde empati
kavramı

Oyuncu-karakter ilişkisinde Brecht, karakter oluşumunda
oyuncunun şu üç aşamadan geçmesi gerektiğini belirtmektedir:
1) İzlenimlerin
toparlanması, muammalı ve çelişkili yönlerin öğrenilmesi.
2) Karaktere
empatiyle yaklaşması.
3) Oyuncunun karakteri toplumsal açıdan eleştirel
sergilemesi.
Tartışma: Bu üç aşamayı incelediğimizde, özellikle eleştirel
bir yorumla sergilenmesi amaçlanan karakterlerde, oyuncuların empati aşamasını
atlayabildiklerini düşünüyoruz. Oysa empati, tam olarak özdeşleşme ve karakterin
tümüne olumlu yaklaşma anlamına gelmemektedir. Bunun ötesinde oyuncunun
karakterin koşullarına kendini yerleştirmesi, 'o koşullarda ben olsaydım ne
yapardım' cümlesinden hareket etmesi, ve bu yolla inanç ve gerçeklik duygusu
yaratma çabasıdır.


Doğalcılık ya da Brecht'in gerçekçi
gözlem ve ayrıntıya yaptığı vurgu

Brecht, doğalcılık konusunda
toplumsal açıdan değersiz ayrıntılarla uğraşmama taraftarıdır. Ancak
karakterlerin toplumsal açıdan önemli olan özelliklerinin vurgulanmasını
sağlayacak ayrıntılara önem vermektedir. Bu sayede ayrıntıları yanlızca
'doğalcılık' adına kullanmaktan uzaklaşır ve 'toplumsal hakikatleri'
vurgular.
Tartışma: Bu nokta oyunlardaki kalabalık sahnelerde kimi zaman
gözden kaçırabildiğimiz bir noktadır. Gerçekçi gözlem ve ayrıntıların atlanması
kalabalık odaklarda oynayan oyuncuların ilk akıllarına gelen imgeyi sahneye
taşıyarak klişelere yönelmelerine neden olmaktadır.
Aslında sahne üzerindeki
her karakterin gerçekçi gözlem ve ayrıntılar düşünülerek ele alınması
klişeleşmiş figürler yerine bireyselleşmiş karakterler konmasını, karakterlerin
'komik ve karikatürize' edilmekten kaçınılarak 'insanlaştırılmasını' olanaklı
kılmaktadır.




1 Mimesis 11- Tiyatro/Çeviri
Araştırma Dergisi, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi

<!--ICERIK END-->