Sevilay Saral / 24 Ağustos 2009

Bu sene, Mart ayında üzerinde çalışmaya başladığımız "Otobüs" adlı oyunumuzdaki ana eksenlerden biri de "namus cinayeti". Dolayısıyla 2009 Kasım ayı içinde, yine "Kadınların Tiyatrosu" formunda sahnelemeyi öngördüğümüz bu oyun için yaptığımız arka plan çalışmalarından bir kısmı da namus kavramının tartışılması ve namus cinayetleri ile ilgili muhtelif raporların[1] okunması üzerinden yürüdü. Çoğu 2007-2008 yıllarında, farklı kurumlar tarafından hazırlanmış bu raporların, araştırma yöntemleri ve nihai olarak ulaştıkları sonuçlar birbirinden oldukça farklılaşsa da, neredeyse tümünün çalışmamız açısından oldukça bilgilendirici olduğunu söyleyebiliriz. 

Bu raporlarda asıl olarak, Türkiye’de "namustan, namus cinayetine" uzanan hikâyeler üzerine sorulan onlarca soru ve varılan onlarca sonuç bulunmakta. Ancak ben bu yazıda konuyu ele alırken bu kaynaklara bakacak ve en temel soruyu soracağım: "Namus Nedir?" 

Hem bu raporlarda, hem de farklı kaynaklarda açığa çıkan en dikkat çekici nokta, görüşmecilerin namus kavramını tanımlamakta oldukça zorlanmış olmaları ve ortaya birçok farklı namus yaklaşımının çıkmış olduğu gerçeği. Mesela BM Kalkınma Programı için Filiz Kardam tarafından hazırlanan raporda, görüşülen bazı kişilerin namusla ilgili olarak "hayatlarındaki en önemli şey ve her şeyden önce gelen şey" benzeri oldukça iddialı cümleler kurdukları fakat bu iddiaların ardından namusun somut tanımını bir türlü yapamadıkları yazılmaktadır. 

Yine Bağlar Belediyesi, Bağlar Kadın Kooperatifi ve Sigrid Rausing Trust Vakfı tarafından birlikte yürütülen, "Namus Cinayetleri ve Kadın İntiharlarını Araştırma Projesi"nin sonuç raporunda da bu durum şu şekilde ifade edilmektedir: 

"Yaşam öyküsünü alırken anlatıyı fazla kesmemek için araya girip soru sormadık. Sadece bazı yerlerde namus sözünü ettiklerinde "bunu nasıl tanımlıyorsunuz?" diye sorduk. Aynı zamanda bu olayların ne kadar farklı yorumlanabileceğine, yorumlayanların dünya görüşlerinin etkisine, statülerine, yaşam biçimlerine göre çeşitliliğini gördük. Her şeyin ötesinde de ‘namus’ kavramının ne kadar çok tanımı olduğunu tespit ettik. Konuştuğumuz kişiler de namusun ne olduğu, neyin namussuzluk olarak tanımlanması gerektiği konusunda epey zorlandılar." 

Namusu tanımlama konusundaki zorlanma ve de tanımların birbirinden oldukça farklılaşmasının yanı sıra namusun en yaygın biçimde kadının cinselliği üzerinden tanımlandığını da yine bu raporlarda açık şekilde görebiliyoruz. Namus kavramı esas olarak kadın, kadının bedeni, kadının cinselliği üzerinden tanımlanmaktadır. Bu tanımdan yola çıkan erkek egemen anlayış "namus için kadının kontrol altında tutulması" gerekliliği fikrine ulaşır ve sistemini de bu fikir üzerinden inşa eder. Sonuç olarak bu şekilde bir namus anlayışı, hem güya namuslu yaşam içinde hem de güya namusun kaybedildiği düşünüldüğü noktada, kadına şiddetin en ağır biçimlerini de içerecek şekilde geri dönmektedir. 

"Namus Cinayetleri ve Kadın İntiharlarını Araştırma Projesi"nin sonuç raporunda varılan önemli sonuçlardan biri şöyledir: 

"Çalışmamızda bugünkü güç ve şiddet ortamı, akrabalık ilişkileri ve üretim ilişkileri üzerinden namusun kadınla özdeşleştirilerek kadına yönelik şiddet aracına dönüştürüldüğünü gözlemledik. Bu özdeşleştirmenin sadece aileye özgü olmadığını yargının, polisin ve medyanın da aynı bakış açısıyla hareket ettiğini gördük." 

Yine BM Kalkınma Programı için hazırlanan raporda da, görüşülen kişilerin namus anlayışı birbirinden farklılık göstermekle beraber, en yaygın anlayışa göre namus; kadın ve erkek arasındaki cinsel ilişki, kızların iffet ve bekareti ve evlilikte sadakatsizlikle bağlantılı bir kavramdır. 

Namus Nedir? sorusu, KAMER’in 2003 yılında hazırladığı bir ankette de yer bulmuş. Anket KAMER adına Dicle Üniversitesi'nden Prof. Dr. Aytekin Sır ve ekibi tarafından yapılmış ve KAMER'in "Alışmayacağız: Namus Adına İşlenen Cinayetler" Raporu'nda yer almış. Aşağıda okuyacağınız anketin sonuçları namusun algılanışına dair önemli ipuçları barındırıyor. 

"Ankette 'Namus nedir' sorusuna çoktan aza doğru şu yanıtlar verildi: 
1-Karım, bacım, annem, ailem; 
2-Kadınların iffeti; 
3-Kadının cinselliği, bekâreti; 
4-Kadınların toplumsal kurallara itaati; 
5-Erkeğin şerefi haysiyeti; 
6-Kadınların erkeklere itaati; 
7-Dinin emrettiği. 


'Namussuzluğun ne olduğu' sorusuna ise çoktan aza doğru şu karşılıklar alındı: 
1-Kadının bekaretini kaybetmesi; 
2-Kadının açık gezmesi; 
3-Erkeklerle konuşması; 
4-Aşık olması; 
5-Ailenin istemediği birisi ile evlenmek istemesi; 
6-İzinsiz dışarı çıkması; 
7-Zina yapması; 
8-Dedikoduya sebep olacak davranışlar sergilemesi; 
9-Dili uzun olması;" 


Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da kadına yönelik şiddet ve kadın intiharlarını araştırarak İnsan Hakları Ortak Platformu için rapor hazırlayan Yakın Ertürk’ün raporunda bölgede namus cinayetine uzanan yol şu şekilde açıklanmaktadır: 

"Namus, Türkiye toplumunda önemli bir değerdir, kadınlar ve cinsellikleri üzerinde katı bir kontrolün yeniden üretilmesine hizmet eder. Kadınlar için, namuslu olmak demek alçakgönüllü şekilde giyinmek ve davranmak, evlilik öncesi bekâretin korunması, ayarlanmış evlilikleri kabul etmek, daha yaşlı bir akrabanın rızası / eşlik etmesi söz konusu olmadan evi terk etmemek gibi davranışlarda bulunmak demektir. Namus bölgede töre olarak anılan geleneksel hukukun bir parçasıdır. Töreye göre aile, kendi üyelerinin namus kurallarına uymasını gözetmek zorundadır. Kuralların ihlali veya ihlal edildiğine ilişkin söylentiler tüm ailenin "lekelendiği" anlamına gelir. Bu leke bedeli ne olursa olsun temizlenmelidir, bunun yolu gerektiğinde cinayet dahi olabilir." 

Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı tarafından yayınlanmış olan "Töre ve Namus Cinayetleri Raporu"nda cinayetlerle ilgili bazı rakamlar verilmiştir: 

"İnsan ve özellikle kadın varlığına yönelik en ağır insan hakkı ihlallerini oluşturan töre ve namus cinayetleri toplumumuzda maalesef halen varlığını korumakta ve ciddi bir toplumsal yara olmaya devam etmektedir. Her yıl yaklaşık 200’ü aşkın insanımız bu cinayetlere kurban gitmektedir. 81 ilimizin İnsan Hakları Kurullarından alınan raporlar dikkate alındığında bu konuda 2006 yılına göre 2007 yılında töre ve namus cinayetlerinde ciddi bir değişiklik gözlenmemektedir. Şöyle ki; 2003 yılında töre ve namus cinayetlerine kurban gidenlerin sayısı 159 iken 2006 yılında bu sayı 233, 2007 yılında ise 231 olmuştur. Son beş yılda töre ve namus cinayetlerinden ölenlerin sayısı 1 100’ü aşmış durumdadır." 

Yukarıda birkaç rapordan oldukça özet alıntılar yaparak, özelde Türkiye’de, erkek egemen sistem içinde "Namus"un yaygın olarak nasıl tanımlandığını ve bu şekilde tanımlandığında kadın cinsi üzerinde nasıl "meşru" bir şiddet uygulandığını aktarmaya çalıştım ve bu şekilde "namus" üzerinde ilk fikirlerin oluşması için bir zemin kurulabileceğini düşünüyorum. Bana göre toplumda kadına yönelik şiddet, karşı mücadelenin yetersizliği ile paralel şekilde artmakta. Shahrzad Mojab’ın da "Namusun Tikelliği ve Öldürmenin Evrenselliği" makalesinin girişinde yazdığı gibi: 

"Erkek şiddetinin kökenleri çok eskiye dayanmaktadır ve bu olgu sosyal, ekonomik ve siyasi örgütlenmelerin dokusuna derinlemesine nüfuz etmiş durumdadır. Bu tür şiddetin ataerkillik adı verilen toplumsal cinsiyet ilişkileri rejimi ile radikal bir savaşıma girilmeden ortadan kaldırılamayacağı gayet ortadadır." 

"Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele", feminist hareketin namus kavramını da içinde tartışmaya aldığı ekseni oluşturur. Alınacak acil önlemler ve takip edilecek uzun vadeli stratejilerle bu mücadele sürekli, kararlı ve güçlü bir şekilde yürütülmelidir. Ayrıca namusun kadın bakışı ile yeniden yorumlanması ve bu yorumun toplumda yaygınlaştırılması meselesi çok önemlidir. Var olan haliyle namus yıkıcı bir kavramdır. Kadınların özgürlüğünü, erkeklerin kontrolü altına alır ve kısıtlar. Erkeklere kadına mal gibi davranma hakkını verir ve kadınları ezer. Kontrolün kaybedildiği kadınları ise yok etmeye çalışır. Bu bir cinayettir, namus adına işlenir, toplum içinde bu yolla normalleştirilir. Açıktır ki bu bir kadın düşmanlığıdır, bu bir suçtur, namus asla bu değildir. 

________________________________________
[1] "Türkiye’deki Namus Cinayetlerinin Dinamikleri: Eylem için Öneriler Sonuç Raporu"Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Nüfus Bilim Derneği, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Haz: Filiz Kardam, 2007. "Namus Cinayetleri ve Kadın İntiharlarını Araştırma Projesi", S.S. Bağlar Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele, İletişim, Çevre, Kültür ve İşletme Kooperatifi, Haz. Ayşe Gökkan, Nükhet Sirman. Kadına Karsı Şiddet, Nedenleri ve Sonuçları Özel Raportörü Yakın Ertürk’ün Turkiye Raporu, 2007. "Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara Yönelik Şiddet Olayları", T.C. İstanbul Valiliği, Haz. Av. Vildan Yirmibeşoğlu 2007 "2007 Töre ve Namus Cinayetleri Raporu", Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, Haziran 2008.