Bgst Dans Birimi olarak aralık ayında yaptığımız fiziksel aksiyondan dansa atölyesinden sonra, 15 Ocak-15 Mart arasındaki iki aylık dönemde, atölyede elde ettiğimiz yöntemleri sınayıp geliştireceğimiz bir sahneleme denemesine giriştik. Eylül ayında, bu olası sahnenin konusunun "Çingeneler" olmasına karar vermiştik. Bu nedenle, sahne çalışmasına geçmeden önceki dönem olan fiziksel aksiyondan dansa atölye çalışmalarımız sırasında, bir dizi okuma-izleme-araştırma çalışması yaptık. Amacımız; atölye yöntemlerini deneyip bu yöntemlerle çıkarılmış bir sahne önerisi oluşturmaya çalışırken, hem kuracağımız fiziksel aksiyon cümlelerimiz, hem de sahnenin cümlesi olacak olan dramaturjimiz için bir temel oluşturmaktı. Aşağıda, bu faaliyet sırasında yararlandığımız kaynakların liste halinde dökümünü bulacaksınız.[[dipnot1]]
Çingene eğitim çalışmasının kuramsal ayağında yazılı ve görsel materyallerden faydalandık. İstanbul'un Yahya Kemal (Kâğıthane) ve Neslişah (Sulukule) mahallelerinde yaşayan bazı Çingenelerle, BGST Müzik Birimi'nden arkadaşlarımızla beraber yaptığımız sohbetlerse okuyup izlediklerimizin gerçekliğini sınamamız açısından çok önemli bir deneyimdi.
BGST Dans Birimi olarak son birkaç senedir Kardeş Türküler projesi çatısı altında çıktığımız Harbiye Açıkhava gösterilerimizde Çingene sahnelerine yer vermekteydik. Şukar Şukar ve Anako adlı sahnelerimiz bu bağlamda repertuvarımızda bulunan sahneler. Vaktiyle bu çalışmaları yaparken Çingeneler hakkında okuma-araştırma çalışmaları ve bu kültürün içinden kişilerle çeşitli görüşmeler yapmıştık. O sırada Çingeneler hakkındaki yazılı kaynakların genel olarak Çingenelerin tarihine veya mitolojisine odaklanan kaynaklar olduğunu görmüştük. Çingenelerin toplumsal yaşamda uğradığı ayrımcılığı konu alan, Mustafa Aksu ve Nazım Alpman gibi sayılı yazarı saymazsak, sahneleme sürecinde Çingenelere dair alternatif bir bakış geliştirmekte faydalanabileceğimiz eser neredeyse yoktu.
2000'li yıllarla beraber, kaynakların sayısında ve çeşitliliğinde gözlemlenebilir bir artıştan bahsedebiliriz. Bunun nedenleri arasında Çingeneler arasında daha önce rastlamadığımız örgütlenme girişimlerini, yerel ve uluslararası çapta derneklerin kurulmasını; AB sürecinin ve projelerin etkisiyle çeşitli sivil toplum örgütlerinin bu alana ilgi duymasını sayabiliriz. Bu derneklerin yerel inisiyatifleri güçlendirmek, Çingenelerin uğradığı ayrımcılığı yüksek sesle söylemek anlamında önemli bir yeri olduğunu ifade etmek gerekir. (Örgütlenme çalışmalarının ne derece söylem bazında, AB güdümünde kaldığını, ne derece Çingenelerin gerçek sorunlarına parmak bastığını anlamak elbette daha içeriden ve ayrıntılı bir çalışmayı gerektirir.)
Son yıllarda internetin hayatımıza yoğun bir şekilde girmesi ile de bu farklı çalışmalardan haberdar olmamız kolaylaştı. İnternetin Çingenelerin örgütlenmesi açısından en dinamik işlevlerinden birisi de üniversitede okuma şansı bulmuş Çingeneleri bir araya getirmesiydi. "Üniversiteli Çingeneler" adıyla kurulan e-posta grubunda bir araya gelen Çingene öğrenciler, Çingene toplumunun genelindeki eğitimsizliğe mahkûm olmasalar da, Çingene olmalarından dolayı maruz kaldıkları dışlanmaları ve ayrımcılıkları, üniversitede Çingene olarak yapabileceklerini paylaşıyorlardı. Çingene olmadığı halde Çingenelerle ilgili bir çalışma yapan kişilere de, kendi gruplarını da kapsayan bir platformla açılıyorlardı. Bu daha geniş olan e-posta grubuna Çingenelerin yakıcı gündemleri ilk elden tanıklar tarafından sıcağı sıcağına taşınıyordu. Çalışmamızda, bu bağlantılar aracılığıyla tanıştığımız arkadaşlarımız gerçeğin "dolaysız" aktarımı konusunda çok önaçıcı oldular.
2006 yılında Çingenelere dair geleneksel önyargılar, ayrımcılıklar bir yandan sürmekle beraber, Çingenelerin sorunlarına ölümcül bir yenisi eklendi: "Kentsel dönüşüm" adı altında başlatılan operasyonlarda Hasanpaşa, Gaziosmanpaşa, Küçükbakkalköy, Gültepe, Yahya Kemal Mahallesi... gibi bölgelerde, Çingenelerin yaşadığı evlere/ barakalara/ çadırlara balyozlar inmeye başladı. Bu operasyonlarda, bazen, tapu tahsis belgesi olan gecekondular da yıkıldı; zaten zor koşullarda yaşayan Çingenelerin başına bir de salgın hastalık belası açıldı, biber gazından etkilenen mahalle sakinlerinde kalıcı sağlık sorunları oluştu; evleri yıkıldığı için ikametgâh alamayan Çingene çocukları, anne-babalarının 50-60 yıldır yaşadıkları mahalledeki okullara kayıt edilmedi; evleri yıkıldığı için bunalıma giren çocukların birçoğunda ağır psikolojik hasarlar oluştu. Yoksulluk, açlık, susuzluk ve evsizlik birleşince dünyanın en büyük sefalet ve rezilliği İstanbul gibi bir "kültür başkenti"nin göbeğindeki birçok semtte yaşanır olmaya başlandı. Yahya Kemal mahallesindeki evi yıkıldıktan sonra Sadabad Viyadüğü civarına sığınan ailenin altı aylık bebeği Zeynep'in soğuktan donarak ölmesinden sonra ekranlara çıkan Kâğıthane Belediye Başkanı, bu ailenin o mahalleden olduğunu inkâra kalkıştı. İnkâr, yok sayma, görmeme, duyarsızlık dizboyu giderken mahallelerdeki halkın en büyük şikâyeti de medyanın olayları aktarımındaki tek taraflılıktı. Yine Çingeneler ekrana olay çıkaran, hak etmediği mekânları işgal eden, yıkılacak evler karşılığında teklif edilen üç kuruşa razı olup evini seve seve satan, aldığı para üstüne üç de göbek atan bir manzarayla getiriliyorlardı. Gerçeğin hiç de öyle olmadığını, görüştüğümüz mahallelilerin hemen hepsi ifade ediyordu.
Çingenelerin en yakıcı sorunu geçen yıldan beri süren bu yıkımlar. Ancak yıkımlardan önce de zaten var olan çeşitli dışlanma, ötekileştirme biçimleri bu süreçte de devam etti. Ne tesadüftür ki, medya bunlara yıkımlara gösterdiği ilgiden fazlasını gösterdi. 2006'da da ekranlardan, sakinlerinin "Çingene" oldukları özellikle belirtilme ihtiyacı hissedilen mahalleler arasında çıkan kavgalar, polisin "Çingene" mahallerine yaptığı baskınlar, polise şiddetle karşılık veren "Çingeneler" eksik olmadı. Suçun her türlüsüyle özdeşleştirilip sıradan bir adi olayda bile Çingeneliği vurgulanan bu insanların asıl sorunları bu yolla, olağan hale gelmekte, niçin bu kriminal işlere bulaştıkları kimsenin aklına getirilmemekteydi. Hâkim medya bu konuda yıkımlardaki tavrının tersine "sorumlu" bir yayın anlayışı sergiliyor; "nerde kapkaç, uyuşturucu kaçakçılığı, gasp, orda Çingeneler" iletisiyle yayınladığı haberler aracılığıyla Çingeneleri bir kez daha "doğası kriminal" insanlar olarak sunuyordu. Bu konuda Egemen Yılgür'ün Gaziosmanpaşa'daki Şen Mahalle üstüne yaptığı çalışmada söyledikleri, durumu çok güzel özetliyor:
Ne yazık ki, Şen Mahalle'ler unutulmuş, yoksun kaldıkça; büyük toplum için de giderek daha yoğun bir biçimde tehdit oluşturacaklar. Hayatı boyunca öz benliği sürekli olarak hırpalanmış, insanlığı sürekli olarak sorgulanmış, dedelerinden miras aldığı açlığı torunlarına aktaracak olan çaresiz insanların kaybedecek hiçbir şeyi yoktur. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan insanlar ise, başkalarının öz benliğine şu veya bu şekilde zarar vermekten çekinmezler. Yaşamı ölüm tadında yaşayanlar, ne ölmekten ne de öldürmekten korkarlar… İnsanlar bu yaşam koşullarına mahkum kaldıkları sürece bazı gençler geleceksiz kalacaklardır. Geleceksiz kalan gençler içinse diğerlerinin hayatlarını almak sadece teknik bir sorundur…[[dipnot2]]
Çalışmamız sırasında güncel sorunlar olarak yıkım ve kriminalizasyon temalarının bizi yönlendireceği ta baştan belli olmuştu. Ancak Çingene dans ve müziklerinin, kültürünün sahneye taşınması söz konusu olduğunda Çingenelerin hâkim medyada sunuluşlarına alternatif bir bakış geliştirmek, öne çıkarılan eğlenceye yatkın mizaçlı Çingene tiplemesine, "vur patlasın çal oynasın", dertsiz tasasız mahalle atmosferine mesafeli yaklaşmak zaten daha önceki sahneleme çalışmalarımızda da gündemimize aldığımız bir konuydu. Çingene dans ve müziklerinin büyük çoğunluğunun eğlence atmosferi kurmaya daha elverişli olması açısından, sahneye yansıtma aşamasında arka planda kaldığını düşündüğümüz bu yaklaşımımızı bu sene ciddi şekilde öne çıkarmaya karar verdik. Bu konuda bir ayrıntı olarak, Nazım Alpman'ın "Romanlara Bakışta Çifte Standart" adlı makalesinde dile getirdiği ikilik de önemlidir. Yazar, poplaştırılan, tüketilen Roman kültürüne karşın hâlâ Romanlara karşı çok büyük önyargılar olduğundan bahsediyor. Alpman'ın, "Türkiye'de Romanlar için gerçek anlamda çifte standart var. Sosyetede "Çingene Partileri" düzenleniyor. Bütün zengin ünlü kadınlar Roman kadınları gibi giyiniyorlar. O partide Roman olmak çok güzel bir şey. Ama o partinin yapıldığı kulübün kapısında çiçek sanat bir Roman kadını her türlü aşağılanmaya muhatap olabiliyor"[[dipnot3]] şeklinde ifade ettiği çelişki, bizi fiziksel aksiyon cümleleri kurma aşamasında görülmeme, reddedilme, zaten yok olan geleneksel meslekler dolayısıyla hor görülme gibi temalar çerçevesine doğru yönlendirmiştir. Bu noktada piyasadaki çeşitli "çok satan" popüler prodüksiyonlarla yeniden üretilen, eğlenceden başka bir şey bilmeyen Çingene imgesine karşı kendi sözümüzü söylemek temel amaçlarımızdan biri haline geldi. Bu amaçla, TV'de her gün izlediğimiz ve yaklaşımı tartışmasız olarak yukarıda saydığımız klişelere saplanmış olan Cennet Mahallesi gibi dizilerin dışında kalan yapımlar, Bana Mastikayı Çalsana ve Uzun Yol gibi alternatiflik iddiasıyla ortaya çıkan prodüksiyonlar, izlendi.
Aşağıda yukarıda saydığımız üç ana temayı (yıkımlar, kriminalizasyon, tüketim nesnesi haline getirilen Çingene imajı) toparlamamızda yararlandığımız kaynakların mevcut olanlarının internet adresleri verilmiştir. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi, bu tarz bir çalışmada bize en çok yardımcı olan; akademik nitelikli makalelerden çok, konunun bizzat içinde yer alan Çingene arkadaşlarımızla yazışmalarımız, konuşmalarımız; alternatiflik ve onurlu gazetecilik iddiasını koruyan bazı gazetecilerin haberleri ve Çingene dostlarımızın sohbetleri oldu. Bu anlamda aşağıdaki liste e-posta grubundaki yazışmaları ve mahallelerdeki görüşmeleri içer(e)memesi nedeniyle okurlara konuya giriş niteliğinde mütevazı fikirler verebilir.
Başak SOLMAZ, "Türk Çingenelerin Medyada Temsili ve Kimlik Süreci", İstanbul:II. Uluslararası Roman Çalışmaları Konferansı, 14-15 Mayıs 2005, Konferans tebliği.
Caner CANERİK, "A be Birleşin!", http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=1&ArsivAnaID=26818
Cemil ATMACA, "Burada Bir Roman Yaşıyor", http://romanistanbul.org/index.php/2007/01/22/burada-bir-roman-yasiyor/
Çeşitli sivil toplum örgütlerinin 14 Eylül 2006'da, yıkımlarla ilgili olarak Başbakan'a yazdığı mektup, http://romanistanbul.org/index.php/basbakana-mektup/
Egemen YILGÜR, "Sarıgöl Şen Mahalle: Garibanların Dünyasına Yolculuk", http://www.cingeneyiz.org/yilgursenmahalle.htm ("Romanlar, abdallar, poşalar, elekçiler, domlar! Çingene diye adlandırılan veya kendisini çingene olarak kabul eden herkes! Burası sizin siteniz!" çağrısıyla Çingene kültürünün bizzat taşıyıcıları tarafından kurulan bu site, güncel ve kültürel anlamda Çingenelere dair çok çeşitli bilgiler bulabileceğiniz, önemli bir platform. www.cingeneyiz.org )
Elif GÖRGÜ / Şahin DOĞAN, "İlle de Roman mı olsun?", http://www.evrensel.net/06/09/04/gundem.html
Emine ÖZCAN, "Evi Yıkılacak Roman Kadın Olmak Daha da Zor", http://www.bianet.org/2006/09/13/85198.htm
"İstanbul'un Orta Yeri Şantiye!" başlıklı dosya, İstanbul dergisi, Ekim 2007 sayısı.
Kâğıthaneli Romanların basın açıklaması, http://romanistanbul.org/index.php/2007/01/22/basin-aciklamasi-zoraki-gocebelige-hayir/
Kemal ÖZMEN, Evsiz Kalan Roman Çocuklar Okula da Alınmıyor, http://www.bianet.org/2006/09/01_c/85556.htm
Korhan GÜMÜŞ, "Yoksullukla değil, yoksullarla savaş", http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=6170
Pınar Öğünç, "Teşhisin Adı Romantizma", 4 Kasım 2006 tarihli Radikal Cumartesi orta sayfa, http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=cts&haberno=6266
Romanlar (Çingeneler) Sempozyumu Sonuç Bildirgesi, http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=9&ArsivAnaID=28939
Suat KOLUKIRIK, "Tarlabaşı Çingenelerinde Dilin Sosyal İşlevi", Akademik Araştırmalar Dergisi, Yıl:8, Sayı:31, (Kasım 2006), s. 97-109.
Suat KOLUKIRIK, "Türk Toplumunda Çingene İmgesi ve Önyargısı", Sosyoloji Araştırmaları Dergisi / Journal of Sociological Research, Yıl: Güz 2005, sayı: nr: 2, cilt: vol: 8.
1. Uluslararası Roman Sempozyumu Bildirilerinde sunulan tebliğlerden aşağıda adı belirtilenlerden özellikle yararlanılmıştır: (http://www.cingene.org/semp05/index.html )
* Çetin YILMAZ, "Romanlarla Beraber Bir Çalışma Deneyimi"
* Halim YILMAZ, "Çingeneler, Önyargılar ve Irkçılık"
* Nazım ALPMAN, "Romanlara Bakışta Çifte Standart"
* Dr. Elena MARUSHIAKOVA ve Dr. Vesselin POPOV, "Balkanlarda Müslüman Çingeneler"
* Mustafa AKSU, "Açılış Konuşması"
* Suat KOLUKIRIK, "Çalışma Yaşamında Çingeneler: Çingene İş ve Meslekleri"
* Prof. Dr. Zerrin TOPRAK, "Kentlerin Mekânsal Kullanımında Dönüşümü Zor Adacıklar: İzmir Örnekleminde Roman Mahalleleri"