“90’larda Lubunya Olmak” adlı “Sözlü Tarih” çalışması Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği yayınlarından çıktı   LGBT bireylerin ilk kez bir araya gelmeleri ve kendi içlerinden örgütlenmelerini hikâye eden kitapta 19 tanıklık yer alıyor.

80’lerin hikâyesi ile başladı… 

Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği tarafından Şubat 2012’de yayınlanan “80’lerde Lubunya Olmak”, dernek tarafından hazırlanan Sözlü Tarih dizisinin ilk kitabıydı. 90’lı yıllara kadar görmezden gelinip yok sayılan LGBT bireylerin -başta 1980 Askeri Darbesi olmak üzere- yaşadıkları kötü deneyimler, uğradıkları ayrımcılıklar ve her şeyiyle “lubunyalar”ın o tarihlerdeki yaşamları 9 trans kadının anıları ile okuyucuya aktarıyordu.   Çalışmanın Türkiye’de bir LGBT tarihi, LGBT belleği oluşturmak namına sunduğu katkı serinin “90’larda Lubunya Olmak” isimli ikinci kitabı ile devam ediyor. Bu kez 19 tanıklığın yer aldığı çalışmada, LGBT bireylerin ilk kez bir araya gelmeleri ve kendi içlerinden örgütlenmeleri hikâye ediliyor.

Örgütlenmeler, dergiler

İlklerin yaşandığı bir dönem olan 90’lar Onur Yürüyüşü, örgütlenme denemeleri, tematik dergiler gibi pratiklerin ortaya çıkışına ve günden güne büyümesine sahne oluyor. LGB bireylerden farklı olarak harekete, açıktan ve sokaktan katılarak, hatırı sayılır bir ivme kazandıran trans kadınların deneyimleri ve 90’lı yılların önemli köşe taşlarından Ülker Sokak Olayları da kitabın başlıca konuları arasında. 

Bar, kulüp, hamam ve parklar

Kitap ayrıca, özel televizyonlardan başlayarak, tüm kitle iletişim araçlarındaki LGBT temsili, devletin LGBT bireylere uyguladığı sistematik şiddeti ve dönemin LGBT kültürü açısından önemli olan bar, kulüp, hamam ve parklarına kadar tarihe not düşülmesi gereken tüm detaylarını da bir araya getirme özelliği taşıyor.  Kitap LGBT derneklerinde   “90’larda Lubunya Olmak” Siyah Pembe Üçgen'den ve diğer tüm LGBT derneklerinden temin edilebilir.

Arka Kapaktan:

  …Denizli’nin Acıpayam ilçesine bağlı Kuzören Köyü’nden bir arkadaş gelmiş ve Kaos GL’nin posta kutusu 53 Cebeci ya, Cebeci Postanesi’nin önünde beklemiş. Yani şeyi hayal ediyor; o posta kutusundan hareketle bizimle karşılaşacak. Telefon melefon yok ki…   …elinde falçatalı, hep bağırıp çağıran, kesip biçen, insanlara saldıran tipler olarak gösteriliyordu, O Basmane’deki bizim olayda da haberlere, televizyonlara, her yere çıktık orda. Çok kötü tanıtıldık ama. Polise saldırdılar diye. Ama neden saldırdığımız çıkmadı…   …gettolaşmanın iyi taraflarından biri, sosyal entegrasyon gibi dertleriniz olmuyor. Hani sabah 9’da gece tuvaletiyle, üç metrelik kirpikleriyle bakkala giden sürreal tipler görüyordum… Ülker Sokak, Almodovar filmlerinin seti gibiydi…   …yürüyüş çok dramatikti, çünkü yurtdışından bir sürü konuk gelmişti. Hem derneklerden aktivistler, hem de yabancı ülkelerin milletvekilleri, hem de Avrupa Parlamentosu’nun eşcinsel milletvekilleri destek olmak için buraya geldiler. Fakat, Tanrım! Çok karışık. Anlatacak o kadar çok şey var ki…