Bu yazı daha önce ZNet Türkiye sitesinde yayınlanmıştır.

Pornografi karşıtı feministler, soldan gelen hakaretlere alışkındır. Bize, tekrar tekrar, seks düşmanı, namus kumkuması, siyaseten naif ve dar kafalı olduğumuz; yüzeysel düşündüğümüz ve konuyu saptırdığımız söylenir. Eleştirilerinde daha da kabalaşanlar, bu rahatsızlıklarımızın tedavisinin sağlam bir seksten geçtiğini ima etmekte tereddüt etmezler. 

Bu hakaretlere ek olarak, sürekli şu soruyla karşı karşıya kalırız: Neden zamanımızı pornografi meselesi için “harcıyoruz”dur? Feminist olduğumuz kadar, anti-kapitalist ve anti-emperyalist solcular da olduğumuza göre, savaş, yoksulluk, küresel ısınma gibi çeşitli siyasi, ekonomik ve çevresel krizler üzerine odaklanmamız gerekmez midir? Son yirmi yıldır entelektüel ve örgütleyici enerjimizin bir kısmını neden pornografinin ve cinsel sömürü endüstrisinin feminist eleştirisine ayırmışızdır?

Cevap basit: Biz tam da feminist ve solcu olduğumuz için pornografi karşıtıyız. 

Solcu olduğumuz için günümüz piyasalarında yaygın olarak bulunan pornografinin cinsiyetçiliğini ve ırkçılığını reddediyoruz. Solcu olduğumuz için, insanlığımızın en temel yanlarından birinin kapitalist meta haline gelmesini reddediyoruz. Solcu olduğumuz için, medya ve kültürün, ticaretin egemenliğine girmesini reddediyoruz. Pornografi karşıtı feministler solun yeni bir dünya görüşünü benimsemesini değil, analiz ve ilkelerinde tutarlı olmasını talep ediyorlar. 

Birçok solcunun tutarlı ve dikkatli düşünülmüş bir pornografi eleştirisi ortaya koymayı ısrarla reddedişi bize hep tuhaf gelmiştir. Tüm bunlar, solun halka ulaşmak için çabaladığı şu günlerde özellikle talihsiz gelişmeler; sağın ahlakçılığına karşı radikal feminist ve sol bir analize dayalı bir pornografi eleştirisi, etkin bir örgütlenme stratejisinin parçası olabilir oysa. 

Sol Medya Analizi 

Solcular; yaygın medyayı, egemen sınıfın dünyaya dair tanım ve açıklamalar oluşturmak ve bunları empoze etmek için kullandığı bir alan olarak değerlendiriyorlar. Haber bültenlerinin tarafsız; eğlence programlarının sadece eğlence ve oyundan ibaret olmadığını biliyoruz. Buralar, ideolojinin sağlamlaştırıldığı, iktidar sahibinin dünya görüşünün ifade edildiği yerler. Bu süreç her zaman bir mücadele süreci; egemen sınıfların dünyayı tanımlama teşebbüslerine karşı durulabilir ve karşı duruluyor. “Hegemonya”; egemen sınıfın, anlamın kurgulanması üzerinde kontrol sahibi olmak için çabaladığı bu çekişmeli süreci tasvir etmek için kullanılan bir terim. 

Feminist pornografi eleştirisi, solda genel kabul gören ideoloji, hegemonya ve medya analizi ile tutarlı; hatta birçoğumuz için, tam da o analizden çıkıyor – ki bu analizin bizi götürdüğü yer, ticari televizyonun kapitalizm için neyse, pornografinin de erkek egemenlik için aynı şey olduğu düşüncesi. Ama buna rağmen konu pornografi olduğu zaman, soldaki birçok kişi Gramsci’nin hegemonya teorisini unutmuş; pornografi üreticisinin kendi çıkarına hizmet eden ve pornografinin sadece bir fantezi olduğuna yönelik savını kabullenmiş görünüyor. 

Öyle görünüyor ki, medya aracılığıyla iletilen imajların, eşitsizliği meşrulaştıran araçlar olabileceğine yönelik yaygın sol içgörü, CBS ve CNN yayınlarının analizi için kabul görürken; bu içgörü, boğazına, öğürmesine sebep olacak kadar büyük bir kuvvetle penis tıkılmış bir kadının görüntüsü söz konusu olunca buharlaşıveriyor. Bu durumda, nedense, pornografik görüntüleri ciddiye almamamız veya onları cinsiyet rolleri, ırk ve sınıf eşitsizliği üzerine kurulu daha geniş bir sistemin dikkatlice kurgulanmış ürünleri olarak görmememiz gerekiyor. Medyayı eleştirenlerin üretim süreçlerindeki politikaya yönelik değerli analizleri, pornografi söz konusu olduğunda hiçbir anlam taşımıyor. 

Pornografi bir çeşit fantezi. Tıpkı polisleri ve savcıları, özlerinde asalet taşıyan halk koruyucuları gibi gösteren polis-adliye programlarının fantezi oluşu gibi. Tıpkı Horatio Alger’ın kapitalist sistemde çok çalışmanın getireceği mükafatlara yönelik öykülerinin fantezi oluşu gibi.[[dipnot1]] Tıpkı Arapları sadece terörist olarak gösteren filmlerin fantezi oluşu gibi.

Solcular tüm bu medya ürünlerini, tam da, yarattıkları fantezi dünyasının, içinde yaşadığımız gerçekliğin çarpıtılmış hali oluşları üzerinden eleştiriyorlar. Polis ve savcılar bazen gerçekten adalet için mücadele veriyorlar, ancak onlar aynı zamanda iktidar sahibinin kuralını da uyguluyorlar. Kapitalist sistemde bireyler bazen çok çalışmalarının karşılığı olarak refaha erişiyorlar, ama sistem her çok çalışana düzgün bir yaşam sağlamıyor. Çok ufak bir kesim Arap, terörist; ama bu, beyaz Amerika’daki iktidar sahiplerinin terörizmini ve Arap’ların büyük bir çoğunluğunun insaniyetini gözlerden saklıyor. 

Bu fanteziler, aynı zamanda, iktidarda olanların, ezilmişlerin nasıl hissetmelerini istediklerini de yansıtıyor. Büyük çiftliklerde çalışan mutlu siyahların görüntüleri, beyazların kendilerini daha güvende ve kölelerin yaşadıkları zulümle ilgili suçlu hissetmelerini sağladı. Hallerinden memnun işçilerin görüntüleri, kapitalistlerin devrim korkusunu gideriyor. Acıdan ve aşağılanmadan hoşlanan kadınların görüntüleri ise, erkeklerin seksle şiddetin zehirli bir karışımından oluşan günümüz erkekliğiyle ilgili kendi karmaşık duygularıyla baş etmelerini sağlıyor. 

Neden soldaki birçok kişi, pornografi üreticilerinin kapitalistlerinkinden farklı bir evrende iş gördüklerini varsayıyormuş gibi görünüyorlar? Kapitalist şirketler tarafından üretilen ve dağıtılan pornografinin, eşitsizliği meşrulaştıran bir araç olmaması mümkün mü? Neden pornografi üreticilerini, hegemonik sistemleri devirmeye çalışan muhalifler gibi mi görelim ki?

Neden Pornografi Üreticileri Solun Büyük Bir Kısmından Böyle Bir Destek Alıyor? 

Solun kamusal alanda yıllar süren düşmanlığıyla karşı karşıya kaldıktan sonra, cevabın aşikar olduğuna inanıyoruz: Cinsel arzu, insanların – özellikle cinselliğin sadece zevkle değil, iktidarla da ilgisi olduğu erkek egemen sistemde yaşayan erkeklerin – eleştirel düşünme kapasitesini kısıtlayabilir. 
Solcuların – özellikle solcu erkeklerin – cinsel zevkle ilgili saplantılı tutkularını sorgulamaları gerekiyor. 

Pornografiyi seks olarak değil, medya olarak düşünelim. Bu bizi nereye götürecek, görelim.

Tekelci Medya 

Sol içinde tekelci medyanın iktidarını eleştirenlere sıkça rastlamak mümkün. Çok farklı siyasi projelere sahip olan solcular, medya holdinglerinin haber bültenleri ve eğlence programları üzerindeki kontrolünü kınamak için bir araya gelebiliyorlar. Sistemin yapısı göz önüne alındığında, bu kurumların sıradan insanların değil, reklam verenlerin ve elitlerin ihtiyaçlarını karşılayan programlar ürettikleri bilinen bir gerçek. 

Buna rağmen, pornografi konusu açıldığında, bu analiz aklımızdan çıkıveriyor. Solda olup da pornografiyi savunanları dinledikçe; pornografik materyalin, cinselliğin gizemini anlamamıza yardım etmek için, yalnız başlarına tavan aralarında büyük mücadeleler vererek bıkıp usanmadan çalışan sanatçılarca üretildiğini düşünebilir insan. Hiçbir şey bundan daha çok gerçekten uzak olamaz; pornografi endüstrisi sadece ve sadece pornografik materyal üreten pornografi üretim şirketleri tarafından kontrol edilen ve aracı şirketlerin bu materyalin dağıtımından kar ettiği bir endüstri. 

Pornografi üreticilerinin sohbetlerine kulak kabartın; “Yetişkin Video Haberleri” adlı sektörel dergilerindeki tartışmalar; pornografinin, ahlak kurallarını çiğnemeye yönelik potansiyeline ya da müstehcen metinlerin çok anlamlı doğası üzerine odaklanmıyor. Aksine bu tartışmalar kar oranları üzerine. (Ne şaşırtıcı değil mi?!) Dergideki konular, başta cinsiyet rolleri, ırk ve cinsellik olmak üzere, herhangi bir konuda eleştirel bir bilinci yansıtıyor da değil. 
20 milyon dolarlık bir Internet pornografisi şirketi olan Flying Crocodile’ın başkanı ve CEO’su Andrew Edmond, bunu şu sözleriyle açıkça ifade ediyor: “Konu seks olduğu için birçok insanın işletme modeli açısından kafası karışıyor. Oysa bu da herhangi bir başka pazar alanı kadar sofistike ve çok katmanlı. Bizim şirketimiz de herhangi bir Fortune 500 şirketi gibi işliyor”.[[dipnot2]]

Larry Flynt Yapım[[dipnot3]] gibi pazardaki büyük oyunculardan tutun da küçük çaplı, kısa ömürlü şirketlere kadar tüm pornografi üreticileri, kapitalist sistemdeki diğer şirketler gibi – tahmin edileceği üzere – pazar paylarını ve karlarını artırma amaçlı hareket ediyorlar. İnsanların ihtiyaçlarını ya da ürünlerinin etkilerini diğer kapitalistlerden daha fazla düşünüyor değiller. Pornografi üreticilerine karşı romantik hisler beslemek, ancak Viacom ya da Disney’in yöneticilerine karşı romantik hisler beslemek kadar anlamlı.[[dipnot4]]  

Artan oranda, asıl işi pornografi üretimi olmayan medya şirketleri de bu piyasadan kar elde etmeye başladılar. Hugh Heffner([[dipnot5]] ve Larry Flynt, kapitalist çevrelerde saygınlık kazanmak için savaşmak zorunda kaldılar, ama bugün pornografiden kar elden edenlerin çoğu büyük şirketler. Kablo dağıtım şirketlerinin ve Internet hizmetlerinin sahipleri olarak pornografi dağıtımı yapan büyük şirketler, aynı zamanda yaygın medya ürünlerinin de dağıtımını yapıyorlar. Rupert Murdoch’un[[dipnot6]] sahibi olduğu News Corp. bunun bir örneği. 

News Corp., DirecTV’nin büyük ortağı ve Flynt’ten daha fazla porno film satıyor. New York Times’ın haberine göre, 2000 yılında, DirecTV, 8.7 milyon abonesinden 200 milyon dolar gelir elde etti. News Corp.’un diğer medya holdingleri arasında Fox yayıncılık ve kablo TV ağı, Twentieth Century Fox film şirketi, New York Post gazetesi ve TV Guide dergisi var. Buyurun, sinerjiye bakın: Murdoch aynı zamanda, porno yıldızı Jenna Jameson’un “Nasıl Bir Porno Yıldızı Gibi Seks Yapılır” adlı çok satan kitabının yayıncısı olan HarperCollins’in de sahibi. 

Paul Thomas, pornografi endüstrisinin 2005 ödül töreninde “En İyi Yönetmen” ödülünü kabul ederken, endüstrinin tekelleşmesi üzerine şu şakayı yapıyordu: “İtalyanlar bana nakit ödeme yaparlardı. Şimdi bir Yahudi bana çekle ödeme yapıyor”. Kaba etnik dokundurmaları bir yana bırakırsak, (Thomas Vivid[[dipnot7]] ile çalışıyor ve Vivid’in başkanı da bir Yahudi) bir zamanlar büyük ölçüde finansmanı gangster çeteleri tarafından karşılanan bir işletme, şimdi herhangi bir tekelci şirket haline geldi. 

Solcular tekelci işletmeler hakkında ne hissediyorlar? Kültürümüzü kar peşinde koşan tekelci yöneticilerin mi oluşturmasını istiyoruz? 

Metalaştırma 

Solun uzun zamandır bildiği bir şey var; o da, kapitalizmin en sinsi yanlarından birinin her şeyi metalaştırması olduğu. Kara dayalı kapitalist oyunda satışa çıkarılmayacak hiçbir şey yok. 

Pornografide risk çok daha yüksek – metalaştırılan şey, bizim “kendi”liğimiz açısından can alıcı bir öneme sahip. Bir insanın cinsiyeti/cinsel yönelimi ya da cinsellik üzerine görüşleri ne olursa olsun, hemen hemen herkes cinselliğin, kimliğimizin önemli bir yanını oluşturduğunda hemfikirdir. Pornografide ve genel olarak seks endüstrisinde ise, cinsellik paketlenen ve satılan herhangi bir ürün. 

Bu kaygılar dile getirildiğinde, pornografiyi savunan solcular hemen atılıp pornografi sektöründe çalışan kadınların bu işi yapmayı kendilerinin seçtiğini söylüyorlar. Her ne kadar, bir tercihi değerlendirirken, o tercihin yapıldığı koşulları da göz önüne almak gerekse de, biz, kadınların bir tercih yapıyor oldukları gerçeğine karşı çıkmıyoruz ve feministler olarak bu tercihe saygı gösterip onu anlamaya çalışıyoruz. 

Ancak, bildiğimiz kadarıyla, hiçbir solcu, kapitalist medyayı – ya da başka herhangi bir kapitalist işletmeyi – işçilerin işlerini yapmaktan memnun olduklarını söyleyerek savunmuyorlar. Medya ürünlerini ya da diğer herhangi bir ürünü üreten kişiler, bu işletmelerde çalışmayı çeşitli kısıtlamalar ve fırsatlar çerçevesinde kabul ediyorlar. Öyleyse burada eleştirilen işçiler değil, işletme sahipleri ve sistem. 

Pornografi endüstrisinin en büyük yıldızına, Jenna Jameson’a bakın; Jameson kendi iş hayatı üzerinde kontrol sahibi gibi gözüküyor. Fakat kitabında, gençken tecavüze uğradığını ve hayatı boyunca çeşitli erkeklerin onu nasıl pazarladığını anlatıyor. Jameson parasızlığın yarattığı çaresizliği aşmak için, striptizci olarak işe başlamak ister ancak çok genç görünmektedir: Bunun üzerine banyoya kapanır ve kerpetenle diş tellerini söker. Jameson kitabında ayrıca uyuşturucu madde bağımlılığından bahsediyor ve pornografi endüstrisinde çalışan arkadaşlarını uyuşturucuya kurban verişiyle ilgili üzüntüsünü de dile getiriyor. Ve işte bu kadın, pornografi endüstrisinde en büyük güce sahip kişi olarak tanımlanıyor.

Bizim anladığımız sol analizde odak noktası, her şeyi metalaştıran ve hayatlarımızı kontrol edebilmemiz için gerekli olan fırsatları elimizden alan bir sistemde hayatta kalabilmek için yapılan bireysel tercihler değil; aksine sistemle savaşmak. 

Irkçılık

Irkçılığın en aşikar ve çirkin türleri yaygın medyadan silinse de, solcular ırkçılığın daha ince, örtük hallerinin hala varolduğuna ve bunların medya aracılığıyla sürekli yeniden üretildiğine dikkat çekiyorlar. Irk önemli ve medyanın ırkı nasıl tasvir ettiği de öyle. 

Pornografi, açıktan yapılan ırkçılığın hala kabul edilebilir olduğu tek medya türü. Burada ince, örtük bir ırkçılıktan bahsetmiyoruz; kastettiğimiz eski tarz ABD ırkçılığı – cinsel ilişkiye doymayan genç siyah erkek; hayvani güdülere sahip siyah kadın; ateşli Latin; yumuşak başlı, uslu Asyalı geyşa üzerine kurulu klişe temsiller. Pornografi satıcıları özel bir kategori de yaratmışlar; “ırklararası”. Bu kategori, tüketicilerin çeşitli ırklardan ve ırkçı senaryolardan bir bileşim yapmalarını da sağlıyor. 

Pornografi endüstrisinin ırkçılığı artık o kadar olağanlaşmış ki dikkat bile çekmiyor. “Siyah O…lar ve Asyalı F…ler” adlı DVD’nin yapımcısıyla yaptığımız bir röportajda birimiz, filmlerindeki ırkçılık için hiç eleştiri alıp almadığını sorduk. Aldığımız cevap “Hayır, bunlar çok popüler ürünler.” oldu. Soruyu tekrarladık: “Evet, popüler. Ama hiç insanlar filmlerdeki ırkçılığı eleştirmiyorlar mı?”. Yapımcı bize inanmayan gözlerle baktı. Görünüşe göre bu soru aklının ucundan bile geçmemişti. 

Herhangi bir porno dükkanını gezin, göreceksiniz ki endüstride ırksal adalet yok. “Siyah Saldırı Grup Tecavüzü” filmlerinin tipik iddiası şudur: “Benim görevim, siyah Amerikan gettolarından çıkan iyi içici zenciler tarafından grup tecavüzüne uğramaktan hoşlanan en tatlı beyaz yavruları bulmak!”. Pornografiyi savunan bir solcunun, beyaz ırktan olmayan bir dinleyici kitlesinin karşısında, bu filmlerin ırk politikaları ve beyazların egemenliği ile hiçbir ilgisi olmadığını iddia etmesini dinlemek ilginç olurdu. 

Vivid gibi elit pornografi üreticileri genelde beyaz kadınları kullanıyorlar; pornografinin resmi yüzü büyük ölçüde beyaz. Ancak, bunun yanı sıra, beyaz ırkın dışındaki kadınların daha sık kullanıldığı hayli saldırgan ürünler de var. Pornografi endüstrisinde çalışan siyah bir kadının, yapımcıların muamelesinden tutun da, meslektaşlarından farklı ücret almasına ve film setinde geçen günlük konuşmalara kadar yaşadıkları üzerinden bize söylediği gibi, “Bu, ırkçı bir endüstri”. 

Cinsiyetçilik

Bugün yaygın olarak piyasada bulunan heteroseksüel pornografi – ki bu, müstehcen ürünlerin büyük bir kesimini oluşturuyor – belli bir cinsellik ve cinsiyet rolleri kurgusunun oluşturulduğu ve dolaşıma sokulduğu bir alan. Pornografinin temel ideolojik mesajını kaçırmak mümkün değil: kadınlar, erkeklerin cinsel zevki için varlardır – erkeklerin bu zevki hangi şekilde talep ettiği, ya da bunun kadınlar için sonuçlarının ne olduğu önemli olmaksızın. Kadınlar sadece seks için değil, aynı zamanda, özellikle erkeklerin istedikleri tarz bir seks için varlar. 

Pornografinin kadınların cinsel özgürlüğü için bir araç olduğu yönündeki naif (veya samimiyetsiz) iddialara rağmen, piyasadaki pornografinin büyük bir bölümü inanılmaz derecede cinsiyetçi. Kadınları tarif etmek için kullanılan çirkin dilden tutun da, kadınları ikincilleştiren pozisyonlara ve cinsel pratiğin kendisine kadar, pornografi amansız bir kadın düşmanı. Endüstri “olgunlaştıkça”, “gonzo”[[dipnot8]] adı verilen tür filmler, kadına yönelik aşağılamanın ve zalimliğin sınırlarını zorluyor. Yönetmenler bundan sonra ne geleceğini bilmediklerini itiraf ediyorlar. 

Bu kadın düşmanlığı birtakım marjinal filmlere has değil. Son on yılda, ortalama video/DVD pornoların içeriğine yönelik yapılan üç araştırmaya dayanarak, kadına duyulan nefretin günümüz pornografisinin merkezinde olduğu sonucunu çıkardık. Kadınların “ka…k, a…ık, ka…e, o…u” diye adlandırıldığı tüm filmleri çıkarın, raflar neredeyse boş kalır. Bir kadının, bir erkeğin aşağılamasına maruz kaldığı tüm DVD’leri atın, geriye pek bir şey kalmayacak.

Piyasadaki pornografi, kadınları ve cinselliklerini yüceltmiyor; aksine kadınların aşağılanmasının bir ifadesi olduğu gibi, bu aşağılanmanın cinsel ifadesini yüceltiyor. 

Solcular, genelde, eşitsizliği açıklamak üzere geliştirilen kaba biyolojik teorileri reddederler. Fakat, pornografide cinsiyet rollerinin hikayesi, biyolojik determinizmin hikayesidir. Pornografide belli başlı tema, kadınların erkeklerden farklı oldukları; acıdan, küçük düşmekten ve aşağılanmaktan hoşlandıkları; erkeklerden farklı yaratıklar oldukları için erkeklerin hak ettikleri insanlığı hak etmedikleri üzerinedir. Pornografide, kadınlar sadece aşağılayıcı bir şekilde si…ilmek istiyor değillerdir, aynı zamanda buna ihtiyaç da duyarlar. Pornografi, son tahlilde, kadınların nereye ait oldukları üzerine hikayeler anlatır – pornografiye göre kadınların ait oldukları yer erkeklerin altıdır. 

Birçok solcu, erkekegemen sistemi eleştirir ve erkekegemenliği üzerine kurulu bir sisteme karşı durur. Cinsiyet rolleri, egemenliğe karşı mücadelenin, yani ideolojik mücadelenin, gerçekleşeceği alanlardan biridir. Medyaya dair bildiklerimizi, feministlerin cinsel eşitlik savlarıyla birleştirin ve işte size pornografi karşıtı sav. 

İktidarın Tutarlı Analizine Duyulan İhtiyaç 

Başka zamanlar sistemlere ve iktidar yapılarına yönelik analizleri nedeniyle kendi kendileriyle gurur duyan solcular, pornografi konusunda aşırı özgürlükçü bireycilik savunucularına dönüşüyorlar. Sol politikanın sofistike, eleştirel düşünme pratiği; yerini yüzeysel, siyaseten naif ve konuyu saptırıcı analize bırakarak çoğu solcunun sömürüye dayalı bir endüstri için amigoluğa soyunmasına yol açıyor. Bu analizlere göre, kültürün ideolojisini ve onun insanların, ellerinde olan seçeneklere yönelik algılarını nasıl şekillendirdiğini incelemememiz gerekiyor; insanların içinde yaşadıkları koşulları görmezden gelmemiz gerekiyor – her şey sanki bireysel seçimlerle ilgiliymiş gibi düşünmemiz gerekiyor. 

Pornografi eleştirisi, bireyin seçim yapabilme yeteneğine dayalı özgürlüğünü önemsemediğimiz anlamına gelmez. Bunun yerine, bu konuların bireyin bir anlık seçimine indirgenemeyeceğini savunur. Sormamız gereken soru şudur: Irkçı ve cinsiyetçi bir sistem olan kapitalizmde anlamlı özgürlük nedir?
Solcular; iktidar sahiplerinin, kişinin hiyerarşideki yerini kabul ettiği ölçüde özgürleşebileceği savına her zaman itiraz etmişlerdir. Feministler ise bizi kısıtlayan iktidar sistemlerinden birinin cinsiyet rolleri olduğuna dikkat çekiyorlar. 

Biz şunu savunuyoruz: feminizmi ciddiye alan solcuların; kapitalist sistemde pornografinin ve – yetişkin erkekler tarafından, özellikle kadınlara, kız ve oğlan çocuklarına uygulanan – diğer cinsel sömürü biçimlerinin, sıradan insanların kendi kaderlerinin kontrolünü ellerine alabildikleri bir dünyaya aykırı olduğunu görmeleri gerekiyor. 

Böyle bir dünya ise; solun, feminizmin, eleştirel ırk teorisinin, radikal hümanizmin ve modern tarihin her özgürlükçü hareketinin vaadi. 

Yazarlar Hakkında

Gail Dines, Boston’da Wheelock Üniversitesi Amerikan Çalışmaları Bölümü’nde; Robert Jensen ise Austin’de Texas Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nde görev yapmaktadır.