kaynak: http://www.akramkhancompany.net/  (fotoğraf: Richard Haughton)

22 Nisan 2010 Perşembe akşamı, yenilenen Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı-Dans Platform İstanbul kapsamında, Akram Khan Topluluğu’nun Gnosis [[dipnot1]]isimli gösterisini seyrettik. Dört bölümden oluşan programda dansçı Akram Khan, İngiltere, Pakistan ve Japonya’dan müzisyenler eşliğinde sahneye çıktı.

1974’de İngiltere’de Bangladeşli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Akram Khan, geleneksel Kathak dansı eğitimi almış ve 1988’de Peter Brooks’un Mahabharata oyununda sahneye çıkmış. 20 yaşında klasik bale ve çağdaş dans eğitimine başlayan sanatçı, 2000 yılında kendi topluluğunu kurmuş ve farklı disiplinlerden sanatçılarla işbirliği içinde prodüksiyonlar sergilemiş. Sanatçının diğer eserlerinde de, geleneksel ve çağdaş dans alanlarındaki eğitiminin, oyunculuk yeteneğinin, farklı sanatçılarla birlikte üretim yapmış olmasının kattığı zenginlik dikkat çekiyor.


Khan, İstanbul’da ilk kez sergilediği programın ilk iki bölümünde Hindistan’ın geleneksel Kathak dansını temel alarak yaptığı erken dönem eserlerinden Polaroid Feet ve Tarana’yı icra etti. Bu bölümlerde, hem geleneksel dans hem de klasik bale ve çağdaş dans eğitiminden beslenerek oluşturduğu dans yorumu göze çarpıyordu. Khan, geleneksel dans adımlarını, duruşlarını, ritimlerini temel almakla birlikte, kendine has bir hareket yorumu geliştirmişti. Geleneksel Kathak dans formundaki anlatımcı kol duruşlarını ve keskin dönüşleri, kendi formasyonu çerçevesinde geliştirerek yorumluyordu. Khan, üçüncü bölümde sahne üzerinde müzisyenlerle birlikte doğaçlamalar yaptı ve geleneksel dans adımlarının karmaşık ritimlerini seyircilerle paylaştı. Program, Khan’ın klasik Hint danslarındaki kökenlerine dönüş yaptığı 2009 tarihli son çalışması Gnosis’le tamamlandı. Sanatçı bu eserde, tarihi ve güncel pek çok edebi kaynağın yanı sıra, Hindu epiği Mahabbarata’dan –özellikle kör kocasının kaderini paylaşmak için kendini gözbağına mahkum eden Gandhari’nin hikâyesinden- ilham almış.(2)Khan eserin çıkış sürecini şöyle özetliyor:

“…Başlangıçta yalnızca Mahabbarata’dan bir takım karakterleri resmetmekle ilgileniyordum. Ama aynı zamanda Kathak dansının biçimini nasıl başkalaştırabileceğim sorusuyla da meşguldüm –yalnızca hareket dağarcığı değil, aynı zamanda eserin genel sunum biçimiyle. Dolayısıyla, oldukça geleneksel bir kurguyla başlıyor olmamıza rağmen, yolculuğun ortasına varıncaya kadar bu resmi sunum çerçevesini bozmaya… başlıyorum.

Mahabbarata’da karşıma çıkan, kendi arzusuyla kendini gözbağına mahkum eden bir insan figürü beni derinden etkilemişti. Bu hikâyeye konu olan kadın, … onuru, gururu ve yeminleri yüzünden, çocuklarının doğumu, evlilikleri ve ölümleri boyunca dahi gözbağını çözmemeyi tercih ediyordu. Bu, daha derinlemesine keşfetmeye çok hevesli olduğum büyüleyici ve karmaşık bir karakterdi. Ama bu temalar benim için yalnızca bir takım imge ve taslaklar oluşturuyordu. Daha sonra bunlar, bahsi geçen ve benim ağırlıklı olarak bir “hareketler hikâyesi” olarak tarif etmeyi tercih ettiğim hikâyenin daha kişisel bir yorumuna dönüştü ve başkalaştı.”

kaynak:  http://www.akramkhancompany.net/

Khan bu son bölümde, Japon vurmalı çalgılar topluluğu Kodo’nun bir üyesi olan Yoshie Sunahata ile birlikte dans etti. Khan’ın önceki doğaçlama bölümünde seyircilere “dans eden, vurmalı enstrümanlar çalan, şarkı söyleyen çok yetenekli bir sanatçı” olarak tanıttığı Sunahata, finaldeki bu teatral ikili dansta Gandhari karakterini canlandırdı ve gerçekten de bu bölüme -bedeniyle ve sesiyle- zenginlik kattı. Kodo’nun yalnızca kadın çalgıcılardan oluşan Cocon isimli biriminde de çalışma yürüten bu müzisyen-dansçı, eserin program dergisinde, “erkek egemen taiko(3) dünyasında kadınsı ifadenin yeni biçimlerini araştıran bir sanatçı” olarak tanıtılıyor.(4)

Gnosis’le sona eren bu dört koreografilik program, Avrupa’daki çağdaş dans festivallerine “yerel/geleneksel” danslarla zenginlik katan Akram Khan’ı İstanbullularla buluşturmanın yanı sıra, geleneksel dans, müzik, tiyatro ve çağdaş dansın kesişim noktalarında ne tür zenginlikler yakalanabileceğini de ortaya koydu.