Kardeş Türküler projemizin gelenekselleşen Harbiye Açıkhava Tiyatrosu gösterisi bu yıl “Barış Zamanı” adıyla 19 Eylül 2014’te gerçekleşti. Gezi direnişinin yaşandığı, Soma faciasının olduğu, barış sürecinin toplumsal bir barışa dönüşemediği, yanı başımızdan, Rojava’dan hem savaş hem devrim haberlerini aldığımız bir dönemle birlikte bu gösterimizi hazırlarken inatla barış demek, barışın sesini yükseltmek istedik. Tahribad-ı İsyan, Miraz Erbane Topluluğu, oyuncu Zeynep Esmeray ve Okmeydanı’ndan, Göztepe’den, Bahçelievler’den, 1 Mayıs’tan, Gazi’den, Ankara Tuzlu Çayır’dan, Hatay’dan bağlamacılarla, Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nden dansçı ve müzisyen arkadaşlarımızla ve gelen tüm izleyicilerle birlikte Barış isteğimizi daha yüksek bir sesle dile getirdik.

 

ŞİMDİ BARIŞ ZAMANI!

 

Savaşların ve sınırların tarihi olan Ortadoğu coğrafyasında acıyı da sevinci de tek bir dille anlatmak mümkün olamayacağı için gösterimize Türkçe, Ermenice ve Arapça olan “Ortadoğu” isimli bestemizle başladık ve ardından Rojava’ya “Merhaba” dedik. Savaşlar ve kırımlar sadece Ortadoğunun değil Balkanlar, Kafkasya, Anadolu, Mezopotamya coğrafyalarının ortak tarihi. Bu tarih çok geçmişte değil bize bugün kadar yakın… Hiçbir şekilde barışamadığımız şu sınırlar bugün de değişmekte ve yine göçler, savaşlar yaşanmakta. Savaş ne kadar savaşsa umut da o kadar umuttur. Rojava direnişi bizim için bir umut oldu Ortadoğu kaosunun içinde.

 

İlk defa o akşam seslendiridiğimiz bu şarkının sözlerini tüm seyircilerle birlikte söyledik:

 

“Caney caney cana min,

Merhaba Rojava.“   

 

ACABA ŞİMDİ NELER OLACAK-MÜZİK OLMAZSA…

 

Barış sadece silahların susmasıyla değil, geçmişimizle yüzleşmek, tüm kimliklerimizle hür bir şekilde yaşamak, yaşadığımız alana sahip çıkabilmek mümkün olduğunda gerçek anlamına kavuşacaktır. Kentsel dönüşümün yıkıntıları arasında barışı hayal eden, yıkılan semtlerin isyanını şarkılarına, performanslarına taşıyan Tahribad-ı İsyan da bu gece aramızdaydı.

           

İlk önce Tahribad-ı İsyan’ın kendi bestelerinden biriyle başladık: Wonderland. Kendi “Harikalar Diyar”larını şöyle anlattılar:

 

“Sulukule’de oturmuyorum burada yaşıyorum, burda huzursuz insanlar çünkü tadı kaçtı,

Bunun sebebi TOKİ, şimdi konuyu açıyorum,

Biz yeni yapılan evin temeline işedik çünkü çok sıkıştık TOKİ.

Sulukule birkaç vinçle yıkılmaz boşuna çabalıyorsun diyeceğim o ki.

Devir değişti, Romanlara kötü gözle bakana ırkçı denmez aga Mustafa denir

Adını koyduğunuz bu kentsel dönüşüm aslında bu kentin çöküşü.”

 

SO(R)MA

 

Kentsel dönüşüme hayır derken Tahribad-ı İsyan’la söylediğimiz Yolcu şarkısından sonra ışıklar kapandı ve karanlığın içinde sadece fenerler yanmaya başladı. Sahnede oluşturmaya çalıştığımız maden ocağı görüntüsünü seyircilerin de kendi ışıklarıyla destek olmasıyla hep beraber kurduk. Bu görüntü hepimiz için ne yazık ki oldukça tanıdıktı, çünkü daha birkaç ay önce maden cinayetinde/katliamında 300 kişi ölmüştü ve inşaatla büyümeye çalışan “Türkiyemizde” her yıl bir Soma yaşanıyor ve en az 300 işçi iş cinayetinde hayatını kaybediyordu.

 

“Böyle yükselmiş

Katmerli kârlar

Kader diye keder vermiş

Kanma!”

 

AH!

 

Toplumsal barış ancak ölümler durduğunda mümkün olur dedik konserin tamamında. Konserin ilk yarısını da her geçen gün artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddete karşı “Yeter!” diyerek noktaladık. Kardeş Türküler projesinden kadınların bestelediği ve söz yazdığı AH! isimli parçadan sonra Kela Meme’yi Miraz Erbane topluluğundaki kadınlarla birlikte bu sefer çok daha güçlü ve çok daha kalabalık bir şekilde söyledik. Burcu Yankın ve Fırat Alkış’ın kurucu olduğu ve eğitmenlik yaptığı topluluktan 20 defçi kadınla birlikteydik bu sefer sahne üzerinde. Onlarla birlikte Kardeş Türküler açıkhava sahnesinde kadına yönelik şiddete “Yeter!” diyen sesimiz ve dansımız oldu.

 

“O pervasız ekranlarda,

Fink atıyor sokaklarda,

Cümle alem bir olmuş,

Sırtını sıvazlamakta.”

DEMME VE MEDET

 

Ortadoğuda bitmek bilmeyen kavganın içinde son dönemde farklı inançlara dönük ayrımcılığı fazlasıyla hisseder olduk ama bu bizim için ne yeni bir şeydi ne de bitmiş bir kavgaydı. Türkiye’de Alevilerin uğradığı hiçbir kırımla yüzleşilmemişken ve hala cemevleri ibadethane olarak görülemiyorken  bu cemevlerinin bulunduğu yerlerdeki mahallelilerle bir de sahne üzerinde buluşmak istedik. Gösterimizin ikinci kısmına Okmeydanı’ndan, Göztepe’den, Gazi’den, Bahçelievler’den, 1 Mayıs’tan, Ankara Tuzluçayır’dan, Hatay’dan gelen Alevi bağlamacılarla birlikte Düvaz İmam isimli deyişi icra ederek başladık. Sahne üzerinde kadın, erkek, farklı yaş gruplarından bağlamacılar Demme ve Medet’i icra ederek coğrafyamızda barışa karşı, insanlığa karşı yükseltilmeye çalışılan farklı inançlara dönük gerilimlere yine müzikle, sesle, ve danslarla cevap verdiler.

 

AAA NAMUS YOLDA KALMIŞ!

 

Cinsiyeti, cinsel yönelimi ne olursa olsun Buradayız! diyenlerin sesine ses katmak için Barış Zamanı gösterimize Zeynep Esmeray Özatik’in anlatıları ve Namus şarkısıyla devam ettik. “Cadının Bohçası” ile sahne hayatına başlayan köşe yazarı, oyuncu, feminist, LGBTi aktivisti Esmeray’ın cesur ve bir o kadar da samimi anlatımı ile, görmezden gelinmeye çalışılan, hayatlarını çeşitli baskıları göğüslemekle geçiren LGBTi’lerin hikayelerini bu sefer Namus şarksı eşliğinde duyduk. Sahneden “Nerdesin aşkım?” diye seyirciye seslendik, seyirci de “Burdayım Aşkım!” diyerek cevap verdi.

 

“Fazilet dediğin meğer masalmış,

Namuslu görünmek kimlere kalmış,

Zenginmiş, fakirmiş, halkmış, kralmış,

Gördüm ki kimseyi takmadın namus.

Hadi ordan!

Hadi hadi ordan!”

 

YERİN DİBİNE GİRSİN ŞU HES’LERİ YAPANLAR

 

İnsanlar sadece kendileriyle değil, doğayla da bir savaş içerisinde sanki. Karadeniz’de her geçen gün sayısı artan HES’ler, kuruyan dereler, yerinden ettirilen hayvanlar, katledilen ağaçlar… Her sene gibi bu sene de Kardeş Türküler sahnesinde bu dertlere tercüman olan, Karadeniz’i Karadeniz’in dilinden Megrelce, Lazca, Türkçe kaydelerle, şarkılarla ve danslarla sahne üzerine taşıdık.

 

“Kara kara kazanlar,

Kara yazı yazanlar,

Yerin dibine girsin,

Şu HES’leri yapanlar.”

 

AĞLADIKÇA

 

Barış için geçmişle yüzleşmek dediğimizde 99. yılındaki Ermeni soykırımını anmamak “Barış Zamanı” gösterisini eksik bırakacaktı. Bizi kırmayıp Amerika’dan aramıza katılan Diyarbakırlı besteci Ara Dinkjian’ın, Ahmet Kaya’nın icrası ile özdeşleşen “Ağladıkça” isimli şarkısıyla hem Ermeni soykırımını hem de Ahmet Kaya’yı bir kez daha andık, binlerce söz, binlerce dil beraberce şarkıyı söyledik.

 

SON SÖZ YERİNE…

 

Kardeş Türküler Harbiye Açıkhava sahnesinde bir kez daha izleyiciyle buluştu, yarın değil hemen şimdi “Barış Zamanı” dedi. Sadece seyirciyle bir buluşma gerçekleşmedi bu akşam, sahne üzerinde barış talebini dile getiren herkes birbiriyle buluşup daha yüksek bir ses çıktı sahneden. Konseri izleyenlerin coşkusu ve umut dolu enerjisiyle de hep beraber barışa susadığımızı hatırladık, güçlendik.

 

Birbirimizin hikayelerini, mücadelelerini anlayıp dinleyeceğimiz, hem geçmişle yüzleşip hem geleceği birlikte inşa edeceğimiz bir Barış umuduyla...