Anna Teresa De Keersmaeker’in kurucusu ve yöneticisi olduğu P.A.R.T.S (Performing Arts Research and Training Studios) Belçika’da eğitim veren ünlü bir çağdaş dans okulu. Okul bu sene 8. kuşak dansçılarını mezun ediyor. Bu kapsamda, 5 kıtadan ve 12 farklı ülkeden 24 dansçı ve koreograf geçtiğimiz günlerde İstanbul’a geldi ve eserlerini seyirciyle buluşturarak dört yıllık eğitimlerini tamamlamış oldu. P.A.R.T.S.’ın İstanbul turnesi, İBB Şehir Tiyatroları ve Bimeras|iDANS’ın işbirliğiyle ve Avrupa Birliği Kültür Programı’nın DÉPARTS projesi desteğiyle gerçekleştirildi.
14-16 Mayıs 2010’da Üsküdar Musahipzade Celal Tiyatrosu’nda sergilenen bu mezuniyet projelerinin bir kısmını seyredebildim. Öncelikle, öğrencilerin projelerini farklı ülkelerde sergileyerek profesyonel hayata erken bir başlangıç yapma şansına sahip olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Okulun bu tür mezuniyet eserleri, her iki senede bir Avrupa’nın önemli dans festivallerinde yılların profesyonelleriyle yan yana sunuluyor.
P.A.R.T.S.’ın sahip olduğu eğitim anlayışı hakkında ayrıntılı bilgi vermenin, İstanbullu dansçılar, seyirciler, sanatseverler…vb. açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Zira üç gün süren bu etkinlik, İstanbullu dans okulu öğrencilerinin bile ancak bir kısmına ulaşabildi.
1983’te kurulan bu “bağımsız” okul, öğrencilerine kendi bağımsız fikirlerini ve tarzlarını geliştirmelerine uygun ortam sunmasıyla tanınıyor. Ünlü bir koreograf tarafından kurulmasına rağmen, öğrencilere belli bir tarz dayatmıyor; zorluklarla yüzleşme ve yaratıcılıklarını geliştirme cesareti kazandırmaya çalışıyor. İstanbul’daki organizasyonu düzenleyenlerden biri olan Gurur Ertem’e göre “okulun bağımsız statüsü kendi kendini sorgulama, kendi kendini yenileyebilme gibi sanatsal kurumlar için elzem olan durumlara olanak veriyor. Hiçbir hocanın okulla süresiz angajmanı yok. 2400 ders saatinden oluşan müfredat her yıl ideal program nasıl olmalı, yılın hangi bölümünde hangi dersler olmalı gibi konularda derin tartışmalar sonucunda yeniden belirleniyor; artık ihtiyaçlara devap veremeyecek, kemikleşmiş hocalar ve dersler ayıklanıyor.”[[dipnot1]] Yine Ertem’in aktardığına göre, P.A.R.T.S.’ta eğitim birbirini tamamlayan, ikişer yıllık iki ayrı devreye ayrılıyor. “Temel Eğitim” adı verilen 1. devrede öğrencilere bilgi ve beceriler aktarılıyor. “Araştırma” adlı 2. devrede ise kendi sanatsal duruşlarını ve özgün yaratımlarını oluşturmaları için öğrencilere rehberlik ediyor. Not, karne gibi standart değerlendirme ölçütlerinin geçersiz olduğu bu ortamda, her öğrenciye birebir danışmanlık yapılıyor. Sanatta yaratıcılığın öğretilip öğretilemeyeceği, deneyimin iletilip iletilemeyeceği konularını kendine dert edinen ve hazır cevaplar sunmaktansa soru üretmeyi teşvik eden P.A.R.T.S. “bütünselci” bir eğitim anlayışını benimsiyor. Müfredatta Avrupa ve Kuzey Amerika kökenli dans tekniklerinin yanı sıra yoga, shiatsu gibi uzak doğu kökenli yöntemler ve dans tarihi, sosyoloji, felsefe, anatomi gibi teorik dersler de bulunuyor.
Benim 14 Mayıs’ta izlediğim, yaklaşık yarımşar saat süren üç farklı koreografi de okulun bu eğitim yaklaşımını gözler önüne seriyordu. Gecede, anlatımsal-teatral yanı öne çıkan, hareket-aksiyon ilişkisinden yola çıkarak hareket arayışına giren, yer yer müzikal ve mizahi öğeleri kullanan çalışmalar art arda sergilendi. P.A.R.T.S’ın kurucusu Anna Teresa de Keersmaeker “kimseye dans etmeyi öğretemeyeceğini, ancak dansçıların ve dans hocalarının değişmesi, büyümesi, kendi hareketlerini bulması ya da bulamamasına aracılık edebileceğini”[[dipnot2]]söylüyor. Koreografilere baktığımda da, okulun öğrencilerin kendi yollarını bulmasına katkıda bulunulduğunu görebildiğimi rahatlıkla söyleyebilirim…