Geleneksel formların popüler eğlence biçimleriyle birleştirilerek ortaya çıkan ve ticari başarısının yanısıra Amerikan kültürünün önemli bir ifade aracı olan müzikallerin tarihçesi üzerine bir çalışma.
Ana kaynak:Musical theater in America in No Fixed Points: Dance in the Twentieth Century, Nancy Reynolds and Malcolm McCormick, New Haven and London, Yale University Press. 2003.
Öncelikle ticari bir biçim olan müzikallerde dans ile "sanatsal" olarak adlandırılan danslar arasındaki farklara bakalım:
-Müzikallerdeki danslarda teorik arka plan derdi yoktur.
-Popüler zevklere göre şekillenir.
-Kollektif bir şekilde üretilir. "Sanatsal" danstaki gibi koreografın serbest imajinasyonu ile değil diğer bütün partnerler ile ortak bir şekilde üretilir ve ortak hedef prodüksiyonun başarılı olmasıdır.
Arada, bahsettiğimiz büyük farklar olmasına rağmen 20.yy'ın bütün önemli dans koreografları bir şekilde bu ticari formun içinde yer almışlardır: Fuller, Tharp, Fokine, Massine, Graham, Humprey, Nijinska, Ashton, Balanchine, Limón, Robbins, Holm and de Mille.
Müzikallerin "hafif eğlence" olduğu görüşü yaygın olmasına rağmen, bu görüş hele Vernon Castle, Marilyn Miller, Bill "Bojangles" Robinson, Gwen Verdon ve Fred Astaire gibi ustaların performanslarına bakıldığında tartışılır bir hale gelir.
[Kökler]
Amerikan popüler dansları Afrika ve Avrupa'dan gelen dans formlarına dayanır. Dışarıdan beslenmiş olmasına rağmen "Amerikalı" kimliği konusunda bir sorun olmamıştır. Kolonileşme döneminde icracılar hem şarkı söyler, hem dans eder, hem oyunculuk yapar hem de çeşitli beceriler sergilerdi. 1800-1825 arası popüler eğlence formları şöyleydi: müzikal farslar, pandomim, gölge oyunu, sirk, varyete, palyaçolar, bolero, mazurka, polka v.s.
[Black Crook, New York, 1866]
İlk müzikal olarak değerlendirilebilecek bu gösteri popüler eğlence biçimlerini bir arada sergileyen bir prodüksiyondu. Şarkı, dans ve operet görkemli bir şekilde birleştirilmiştir. Ayrıca akış ile doğrudan ilişkisi olmayan kadın dansçı grubu vardı. Bunun yanında bale kısımlarını için Avrupa'dan getirilmiş iki balerin vardı. Gösterinin en yüksek noktası kadınların yarı çıplak dans ettiği "şeytanların dansı" kısmıydı. 475 defa sergilenen bu gösteri ile müzikallerde iyi dans sahnelerinin muhakkak olması gerektiği ortaya çıktı.
[Minstrel ]
Daha önce bahsedildiği gibi Amerikan popüler dansları özellikle güneyde plantasyonlarda yaşayan Siyahlar ve onların danslarından önemli ölçüde etkilenmiştir.
1740'da köle sahiplerinin korkusu ile Afrikalı kölelerin geleneksel müzik aletleri olan "davul ve flüt çalma" yasağı uygulamaya konmuştu. Bu yasağa tepki olarak Siyahlar alkış, kemik sesleri, ayak ve topukla çıkarılan sesler kullanılıyor ve banjo gibi alternatifler ritm ve müzik aletleri geliştiriliyor. Bunun yanında güneyde Siyahlar ve Beyazlar arasında ilişkinin daha rahat olduğu bölgelerde, köleler ve Avrupalı göçmenler; ayrıca kuzeyde Siyahlar ve İrlandalı göçmenler arasındaki daha yakın ilişkiler sayesinde yeni dans formları ortaya çıkmaya başlıyor. Avrupa ve özellikle İrlanda halk danslarında yaygın olan jig danslarına gövde hareketleri ekleniyor ve ritimler karmaşıklaşıyor.
Bu melez danslar 1840'larda yüzlerini siyaha boyayan İrlandalılar tarafından minstrel gösterileri adıyla sahneye taşınıyor. Bu gösterilerin Siyahi klişelerle ile alay edilmesi üzerine kurulu. Uzun yıllar Amerikan toplumunda popüler olmayı sürdürüyor.
Ancak iyi minstrel sanatçıları Siyahlar arasından çıkıyor. Uzun süre kamusal alanda kendine yer bulamıyorlar. En iyi minstrel dansçısı olarak özgür doğmuş William Henry Lane (Master Juba) olarak sayılır. Senkoplu dansı ve "oynak" ayak bilek hareketleri ve rahat stili ile en iyi Beyaz dansçılardan kat kat iyiydi. Bundan sonra minstrel için bir mihenk taşı olarak kabul edildi. İzleyen yıllarda Siyah minstrel kumpanyaları kuruldu. Ancak Siyahi grupların gösterileri de hala Siyah kültürünün klişeleri ile dalga geçilmesi üzerine kurulu idi. Hatta Beyaz sanatçıların yaptığı gibi yüzlerini siyaha boyayan Siyahlar da vardı.
En ünlü dans : Eski Virginia'nın Özü idi.
Avrupalıların yüksek ve sert adımları dönüşerek, çok yumuşak, kıvrak vücut hareketleri, kalça hareketleri ve senkoplarla ve kaymalarla yeni bir şekil aldı. Minstrel gösterilerinde danslar yayında komiklikler ve diğer beceri sergilemeleri de yer alırdı.
Minstrel olarak bahsettiğimiz bu dans türü zaman içinde evrim geçirerek soft shoe ve tap dans olarak karşımıza çıkacak.
Her minstrel şovu cakewalk (kek yürüyüşü) finali ile biterdi. Cakewalk eğlencesi aslında Siyahların köle olarak çalıştırıldığı çiftliklerden kalmadır. O zamanlar efendilerinin onlara verdiği eskimiş kıyafetleri giyer, onları taklit eder ve dalga geçerlermiş. Bu esnada akrobasi, dans ve benzeri beceriler sergilenir ve seyircilerden alkış alınmaya çalışılırmış. En çok alkış alanın bu rekabeti kazandığı kabul edilirmiş. Bu formun çok sonraları break dans kültüründe etkileri olduğu öne sürülebilir.
1903'de In Dahomey isimli gösteri ile Cakewalk uluslararası bir ün kazanıyor.
Buck-and-wing: Banjo eşliğinde yapılan şarkılı ve danslı bir minstrel çeşidi. Alkış eşliğinde mim ve dans da içeren bir tür palyaçoluk.
Diğer minstrel dansları: Buzzard Lope, Slow Drag, Pigeon Wing, Snake Hips ve Charliston.
En son bahsedilen dansların Beyaz topluluk üzerinde 18.yy sonunda kadar fazla bir etkisi olmuyor. 1900'lü yıllarda vodviller içinde kendilerine yer buluyor.
Sonuç olarak 1900'lere kadar komedi, skeç, sihirbazlık, hayvan gösterileri, ünlü opera ve bale sanatçılarının gösterileri popüler olarak izlenirken. 1900'lerden itibaren vodvil yöneticileri popüler her şeyi sahneye taşıyor ve farklı biçimlerin bir arada bir bütünlük kaygısı olmadan tek bir gösteri çerçevesi içinde sergiliyorlar; bunlar arasında örneğin modern dans alanında ünlenmiş olan Isodora Duncan taklitçileri, dans salonlarını dolduran ragtime ve jazz dansları v.s.
[Yatırım: Hippodrom]
1905 'te New York'ta büyük bir yatırım yapılarak çok büyük bir sahne açılıyor: Hipodrom. 5200 koltuklu, sirk şeklindeki devasa salon orta sınıf seyirciyi kendine çekti.
Black Crook ile başlayan gelenek burada çok daha büyük bir ölçeğe taşınıyor. Görkem, fantastik sahneler, illüzyon, asansörlü sahne ve diğer teknik imkanlar ile büyük prodüksiyonlar gerçekleştiriliyor. Örneğin uzay, yangın, sel, fil sürüsü, buz balesi sahnede yer alabiliyor. Virtüöz, mükemmel, en büyük, en güzel ve enlerin eni.... 280 dansçının yer alabildiği gösteriler hazırlanıyor. Dansların çoğunluğunu icra eden grup az eğitimli ve sadece belli bale figürlerini yapabilen dansçı kızlardan oluşuyordu. 1910'da Anna Pavlova Amerika'ya geldiğinde Amerikan Balesi'nde standartlar yükseliyor.
Kalabalık kadro, teknik aksam, sahne arkası personel, dar koridorlar ve karanlık sebebiyle hipodromda dans etmek tehlikeliydi. Ayrıca bazı riskli sahnelemeler de vardı, örneğin suyun altında gözden kaybolan dansçıların, hava alabilecekleri odacığa kadar nefeslerini tutmaları gerekirdi.
Bu büyük yatırımın neden New York'ta yapıldığı sorulabilir. Bunun sebebi büyük sermayenin, Avrupa'ya en yakın ve Amerika'nın en büyük limanı olan kentte toplanmasıdır.
[Operetler ve Lirizm]
Diğer yandan, 1800'lerin sonlarına doğru Avrupa'dan turneye gelen gruplar ile Viyana Operetleri de popülerleşiyor. Romans hikayeleri, güzel dekorlar, hoş melodiler...
Buradaki dans sahneleri operalardaki gibi, şarkıcıların kıyafet değiştirmesi gibi dinlenme aralarını doldurmak için konuyordu ve konu ile ilgisi olması zorunlu değildi. Solo danslar genellikle Avrupa'lı dansçılar tarafından icra ediliyordu. Arkada ise güzel kıyafetler giyen çekici Amerikan kızları dans ederdi. Bazen ulusal danslar yaparlar bazen basit akrobasi hareketleri yaparlardı ama her zaman güzel bacaklı kızlar seçilirdi.
1907'de New York'ta George Marion tarafından sergilenen The Merry Widow gösterisinde yer alan bir çiftin vals yaptıkları sahne seyirciler tarafından çok etkileyici ve duygusal bulunur. Böylece dansın sadece dinlenme aralarında kullanılması geleneği kırılıyor ve dansın duyguları ifade edebileceği ortaya çıkıyor.
[Erkek dansçılar]
Dans sahnelerinde genellikle güzel kızlar beğeni toplarken, erkeklerin dansları ilgi görmezdi. İstisnalar arasında The Merry Widowda dans eden Donald Brian ve müzikal komedinin babası sayılabilecek George M. Cohan sayılabilir.
Cohan'ın ailesi vodvillerde çalışırdı ve genç yaşta ailesi ile birlikte (Four Cohans) bir çok gösteride yer aldı. Daha sonra kendi gösterileri için söz yazdı, beste yaptı, yönetti ve bu gösterilerin yıldızı oldu. Amerikan tarzı yerel "kitap" (yani gösterinin iskeleti) üzerine kurulu gösteriler hazırladı. Amerikan gündelik hayatı ile ilgili hikayeler, tiplemeler, milliyetçi temalar kullandı. Over There, You're a Grand Old Flag, The Yankee Doodle Boy, Give My Regards to Broadway, ile çok popüler oldu. Bazı eleştirmenler tarafından "ucuz milliyetçilik"le suçlandı ve "orta sınıf idolü" olarak nitelendirildi. Onun izinden gidenler arasında Eddie Cantor, Bob Hope, Dan Dailey Donald O'Conner, Gene Kelly ve Tommy Tune sayılabilir.
[Ragtime- Soft Ragtime]
1900'lerin başlarında Ragtime 'ın popülerleşmesi ile dans salonları ve klüplerde ragtime dansları yapılmaya başlıyor. Latin ritmleri ve Tango Amerika'da yayılıyor. Hayvan isimleri verilen danslar ortaya çıkıyor: Grizzly Bear, Turkey Tort, Bunny Hug, Monkey Glide, Bu dansların hepsinin kökeni siyahlar arasında yapılan seksi danslara dayanıyor, ancak sonrasında "evcilleştiriliyorlar". Amerikan halkı içinde de farklı görüşler var: Halkın yarısı bu dansları çok severken, diğer yarısı ise ahlaksızlık olduğu görüşünde ve nefret ile karşılıyor.
Bu popüler akımdan yola çıkarak gösteriler hazırlayan Vernon ve Irene Castle 1900lerin başlarında hem Amerika'da hem de Avrupa'da ünleniyorlar.
Castle çiftinin (Castles) popülerize ettiği danslar arasında One Step, Vals, Castle Walk ve Fox Trot sayılabilir. Castle çifti ve öğrencileri tarafından popüler kültüre "kazandırılan" bu danslar klasik Ragtime danslarının düzenlenerek asimile edilmesi ile ortaya çıkıyor. Castle çifti ile salon dansları sanatsal bir forma "yükseltiliyor."
1914'deki Watch Your Step gösterisinde Castle çifti yer alıyor. Bu gösteri "Ragtime isyanı ve dans çılgınlığı" olarak lanse ediliyor. İlk önce Siyahlar tarafından icra edilen Ragtime danslarını evcilleştiren ve asimile edenlerin gösterisinin bu şekilde anılıyor olması dikkat çekicidir.
1913-1914 de Fred-Adele Astaire kardeşler de aynı yolu takip ediyor. Ayrıca De Marcos, Veloz, Yolanda çiftleri de var.
[Ziegfeld Follies]
1907-1931 yılları arasında Ziegfeld, daha sonra Ziegfeld Follies olarak anılacak Folliesgösterilerini hazırlıyor ve müzikal dünyasında standartları oluşturan bir dönüm noktası oluyor.
Follies gösterileri kısaca, güzel kızlar, en iyi komedyenler, en iyi şarkıcılar, en iyi dansçılar, en iyi şov, en büyük bütçe ve en şaşalı kostümler ve tabii ki starlar olarak özetlenebilir.
Ziegfeld Follies gösterilerinin öncekilerden farkı, popüler olmuş starları kadroya dahil etmek yerine kendi yıldızları yaratıyor. Önceleri Avrupa'dan gelen iyi ve dansçı ve şarkıcıları (Danimarka'lı bir balerin olan Adelie Genee, Macar kardeşler Dolly Sisters) yıldızlaştırırken sonraları Amerikalı kadın yıldızları da yaratıyor. Örneğin Ann Benington'ın bütün dansları birbirine benzese de önemli değildi, çünkü seyirciyi tavlamayı her seferinde beceriyordu. Black Bottom isimli bir dansı yapardı. Castles çifti gibi bu dans da Harlem'den alınmış, fakat kendi buluşlarıymış gibi sunulmuştur.
Ziegfeld, Follies gösterileri için özel bir dans eğitim sistemi oluşturdu ve bu işin başında Ned Washburn vardı. Bu sayede oluşan eğitim sistemi ile bir çok dansçı yetiştirildi. Bu sistem dansçıların gruplara ayrılmasına dayanıyordu. Beceri gerektiren grup dansları için dansçılar, (özellikle erkek seyircileri etkilemek için kurgulanan) flört dansları için kızlar, solocular, akrobatik dansçılar, Amerikan Bale dansçıları, jazz dansçıları (Black Bottom ve Charliston) ve starlar.
Ziegfeld'in starları arasında olan balerin Marilyn Miller, Rus Balesinin "Femme Fatal" balerin tipolojisinin antitezidir.
[Siyahlar ve jazz dans]
Yapımcı Ziegfeld gösterileri genellikle Harlem'deki Siyahi müzikallerden alınan parçalar üzerine kuruludur. Siyah dans çalıştırıcıları olmasına rağmen uzun süre Ziegfeld gösterilerinde Siyah icracılara yer verilmiyor. İlk Siyah dansçılar 1921'de Harlem müzikallerinden transfer oluyor.
Shuffle Again gösterisinin başarısı ile Siyah dansçılar müzikallerde yer almaya devam ediyorlar. Ancak şunu belirtmek gerekir ki, Siyahların sahneye çıktığı gösterilerde daha önce minstrel gösterilerinde olduğu gibi Siyahi şablonlarla dalga geçilmesi devam ediyordu ve (Beyaz) seyirci bu gösterilerden hoşlanıyordu. Bu şekilde yeni bir Siyahi jazz dans formu ortaya çıktı. Jazz dans; folk, minstrel ve kişisel buluşların bileşimi olarak tarif edilebilir.
[Tap dance]
Jazz dansın popüler olduğu bu dönemde en iyi jazz dansçısı olarak Siyahi Bill "Bojangles" Robinson kabul ediliyor. Özellikle 50'li yaşlarında rahat ve şov yapmayan tarzı ile öne çıkıyor. Ağırlığını öne kaydırarak oluşturduğu gayet hafif görüntü ile bugün Tap Dans olarak adlandırdığımız dansın ilk örneklerini sergiliyor. Gençler onun izinden gidiyorlar. Özellikle 1935'de çocuk yıldız Shirley Temple ile oynadığı The Little Colonel gösterisindeki merdiven dansının çok etkileyici olduğu söyleniyor.
Liberal Beyazlar Robinson'u büyük coşku ile kutlarken, Siyahlar arasında Robinson "efendisine itaat eden köle" klişesini sahnede devam ettirdiği gerekçesi ile suçlanıyor.
Clifton Webb Beyaz dansçılar arasında jazz dansını becerebilen nadir dansçılardandır.
[Kompozisyon]
Bu zaman kadar hazırlanan gösterilerde bir bütünlük derdi yok, en fazla "kitap" olarak adlandırılan bir iskeletten söz edilebiliyor. New York'ta bir yanda büyük prodüksiyonlar ve diğer yanda Harlem'de siyahi müzikaller yapılırken 1915-1919 yılları arasında küçük bir tiyatro olan Princess Tiyatrosunda ilk kompozisyon denemeleri Jerome Kern ve Guy Bolton ile başlıyor. Küçük tiyatro olması sebebiyle daha ucuz prodüksiyonlar hazırlanıyor.
Yapımcı Ziegfeld, New York'ta küçük bir tiyatroda denemeler yapan bu gençleri yanına alıyor ve müzikaller tarihinde mihenk taşı olacak Showboat gösterisi 1927'de Jerome Kern tarafından hazırlanıyor. Missisipi'de bir nehir gemisinde geçiyor, ve bir anlamda daha önceki 50 yılın müzikal ve danslı bir tarihçesi sahneye taşınıyor ve ilk defa müzikallerde gelenekselleşen dansçı kız korosu kullanılmıyor.
Siyah dansçıların da olduğu gösteride, "Zulu" kabile danslarından can-can danslarına, apaçi danslarından oryantal dansa, tango, cakewalk, step, line dans, acrobasi, baletik danslardan valse, skirt danslardan Black Bottom ve Charlestona geniş bir dans yelpazesi yer alıyor.
Bu gösteri çok başarılı oluyor.
[Buhran ve merkezileşme]
Amerika'daki büyük bunalım dönemi (1930'lar) müzikaller açısından çok sancılı geçiyor. Sadece New York Broadway'deki büyük bütçeli yatırımcılar ayakta kalıyor ve coğrafi olarak merkezileşiyor. Bununla eş zamanlı olarak sinemanın Hollywood'da gelişmeye başlaması ile müzikaller sinemanın gerisinde kalıyor.
Bu sıkıntılı dönemde daha çok Showboat modeli takip ediliyor.
Bunalım döneminde Viyana'dan gelen bir balerin olan Albertina Rasch Broadway'in çariçesi haline geliyor. Eğitimini Marry Wigman ve Dalcrose'dan alan Rasch aslında 1910'da bir turne için New York'a getiriliyor ama geri dönmüyor New York'ta bir dans okulu açıyor. Bale modern dans ve jazz dansını birleştirerek bir eğitim veriyor.
Kriz döneminde Washburn ekolünün yerini Rasch ekolü alıyor.
1931'de yapımcı Ziegfeld ile Rasch müzikaller tarihinde en iyi revü olarak geçecek olanBandwagon'u sergiliyor. Bu gösteride Fred Astaire de yer alıyor. Ayrıca Beggars Vals sahnesinde balenin yeni bir kullanımı keşfediliyor: Dream Bale. Kahramanın hayal gördüğü sahne bale dansları ile oynanıyor. 1934 'de Rasch MGM ile anlaşarak Hollywood'a geçiyor. Psikanalitik rüya sahneleri denemeleri olan Rasch, Müzikallerde edindiği etkin rol ile koreografın işlevini yeniden tanımlıyor.
[Balanchine]
1936'da Amerikan Balesinin öncülerinden olan Balanchine Ziegfeld'in kadrosuna katılıyor.
1930'larda Rusya'dan gelen bale grubunun turnesinin çok başarılı geçmesinin ardından hazırlanan On your toes göstesi bir bale kumpanyasının hayatını anlatıyor. Ama Amerikan tarzı bale kumpanyası striptizci kızların bale yaptığı bir grup. Balanchine gösterilerinde Siyah dansçılar yer almazken, en önemli yardımcısı ve dans çalıştırıcısı Siyah.
Balanchine balenin sahnede farklı şekillerde nasıl yer alabileceğini deniyor. Bazı gösterileri başarısız oluyor. Ama sonuç olarak sadece dans ile bir şovun anlatılabileceğini ve dramik bir yapı kurulabileceğini gösteriyor ve balenin "hafif" eğlenceye zarar vermeden gösteriye yerleştirilebileceğini kanıtlıyor.
[1940'lar ve Gene Kelly]
1940'lar, realist, gündelik hayattan, anti-kahraman, beceriksiz tiplemelerin sergilendiğiPal Joey ile başlıyor. 26 yaşında dans etmeye başlayan, şarkı söylemeyi seven orta düzey bir aktör olan Gene Kelly bu gösteri ile yıldızlaşıyor. Bu gösteri aynı zamanda önceki müzikal formatının eleştirisi gibi.
Rodgers ve Hammerstein ikilisi ve Gene Kelly bu döneme damgasını vuruyor. 1943 yılındaki Oklahoma! gösterisi ile müzikallerin yeni bir sanat dalı olarak gören eleştirmenler ortaya çıkıyor. Bu dönemin müzikallerinin; baletik lirizmi, geleneksel adımları ve modern dansın sembolizmini birleştirdiği söylenir.
[Modern Dans Etkisi]
1930'larda Modern Dansın gelişmeye başlaması ile beraber müzikal sahnesine de etkisi oluyor. Ünlü modern dans koreografları, Doris Humprey, Charles Weidman, Helen Tamiris, Margareth Lloyd müzikallere danslar hazırlıyorlar. Modern dansın popüler tarz ile yer aldığı gösteriler 1960'lara kadar hazırlanıyor. Bazıları: Kiss Me, Kate (1948), My Fair Lady (1956)
[Jack Cole]
Ruth St. Dennis'in öğrencisi olan Jack Cole kendine has mükemmeliyetçi tarzı olan iyi bir dansçı. Hint dansları, swing, karayip dansları, latin, oryantal, jazz dans gibi farklı bir çok dansı öğreniyor ve sahneliyor. Jazz dansını yeniden tanımlıyor, eğlence yerine yoğunlaşma ve cinsellik öne çıkıyor. Mükemmeliyetçi Cole için kişiliği aşan mekanik ve gerilimli dans önemli. Virtüöz bir dansçı olmasına rağmen Jack Cole'un ancak bazı gösterileri başarılı oluyor.
[Jerome Robbins-West Side Story]
1957'de West Side Story ile bütünlüklü müzikal açısından yepyeni bir yöntem oluşuyor. Robbins farklı dönem, stil ve kültürlerinin danslarını ve komediyi zekice birleştiriyor. Batı Yakasının Hikayesi ile ilk defa sosyal bir tema, modern bir Romeo Juliet hikayesi ile sahneye taşınıyor ve dans zenginleştirici öğe olarak değil bizzat anlatının taşıyıcı öğesi olarak kullanılıyor.
Yahudi kökenli Jerome Robbins'in 1964 'de Fiddler on the Roof (Damdaki Kemancı) gösteri ile aslında kendi hayatı ve kökleri hakkında kişisel bir temayı ele aldığı söylenebilir.
1989'da Jerome Robbins' Broadwayiadlı biyografik bir gösteri hazırlanıyor.
[Kidd]
Bale kökenli Michael Kidd, jazz ve jimnastiği birleştiriyor ve erkek dansçı korosunu oluşturuyor. Enerjik koreografilerinde akrobasi dansın önüne geçiyor.
[Bob Fosse]
Dans birikimi fazla olmayan Bob Fosse, Broadway'e geldiğinde iyi bir jazz dansçısı değil ve genelde koreografların talep ettiği dansları becermiyor ve yapmıyor. Aslında bu, onun hayatının en önemli tercihi oluyor, çünkü bu şekilde kendine has cins bir tarz oluşturuyor. Dizleri kırık, aksak, sokak danslarına benzeyen tarzı ve aksesuar kullanımı dikkat çekiyor.
Sweet Charity (1966), Chicago (1974) gibi önemli müzikallere imza atıyor. Bob Fosse'nin gösterilerinde libido, cinsellik ve teşhir var. Gençler arasında çinsel özgürlük tartışmalarının olduğu 60'lar düşünüldüğünde çok da aykırı bir yerde durmuyor. Bob Fosse'nin dans anlayışından TV, revüler ve Las Vegas şovları etkileniyor. Disko çılgınlığı, aerobik furyası ile 1980'lerdeki müzik klipleri Bob Fosse'dan etkilenmiştir. Bob Fosse 1980'de All that jazz isimli otobiyografik bir gösteri hazırlıyor.
1960-1970'lerde Gower Champion'un döneminde megahit Hello Dolly (1964) gösterisini saymak gerekir. Champion gösterilerinde projeksiyon tekniğini kullanıyor, fotoğraf ve hareketli görüntüleri sahneye yansıtıyor.
[Michael Bennett]
1975 'de müzikallerin iç dünyasını ve star olmayan dansçıları konu edinen A Chorus Linegösterisi, kendisi de Broadway müzikallerinde (West Side Story) dans etmiş olan Michael Bennett tarafından yönetiliyor. Büyük gelir getiren gösteri dansçıların anılarının derlenip kurgulanması ile hazırlanıyor.
[Nostalji furyası ve son dönem]
1960'larda ve 70'lerde başarılı müzikallerin yeniden sahnelendiğini görüyoruz.
1980'lerde Gregory Hines tap dans üzerine birkaç müzikal hazırlıyor.
1980'lerde İngiliz stili hakim oluyor, Andrew lloyd Weber'İn yönettiği ve senaryosuz Catsmüzikali, ve içinde az dans olan pop-opera Phantom of the opera.
1996'da Siyah insanın Amerikan tarihindeki yolculuğu olarak özetlenebilecek Bring in da noise Bring in da funk müzikali Glower tarafından hazırlanıyor.
1990'larda Amerikan şov dünyası Riverdance ve Lord of the dance gösterileri ile belirleniyor ve aslında Amerikan müzikalleri döneminin kapanmakta olduğunu işaret ediyor.
[Dökümantasyon]
Tiyatro severler ve devlet katkısı ile Lee Becker Theodore 1976'da Amerikan Dance Machine adında bir grup kuruyor. Amacı, eski gösterileri eski gösterilerde yer almış dansçılarla ilişkiye geçerek yeniden üreterek yaşayan bir müzikaller tarihi repertuarı oluşturmak, ancak burada eğitim alan bir çok dansçının projeyi devam ettirmemesi sebebiyle daha çok bir arşiv ve kütüphane olarak devam ediyor.
Müzikaller hakkındaki bu tarihçede Amerikan kültürünün kendini inşa ederken ve yeniden üretirken her aşamada Siyahların kültüründen yararlandığı ama bunu gizlemeye çalıştığı açıkça görülebiliyor.
Bu aktarımda ulaşılan kaynakların ana-akım müzikal tarihine yoğunlaşmaları sebebiyle diğer müzikaller ele alınamadı, başka bir çalışmada Hair (1968 Londra), Tommy (1969 Londra), Jesus Christ Superstar (1971 New York), Rocky Horror Show (1973, Londra) gibi rock-opera örneklerinin, Amerika'daki ana-akım dışı müzikallerin ve dünyanın diğer kesimlerindeki müzikallerin de ele alınması gerekecek .
Ana kaynak:
Musical theater in America in No Fixed Points: Dance in the Twentieth Century, Nancy Reynolds and Malcolm McCormick, New Haven and London, Yale University Press. 2003.