Brezilyalı göçmen kadın Virginia da Loma, Kuzey Karolina’da Chapel Hill’de bir temizlik şirketinde çalışıyordu. Loma bir gün boş bir evin temizliğini yaparken şirketin sahibi geldi ve “hayır” demesi halinde kovmakla tehdit ederek Loma’ya tecavüz etti. Claudia Gomez’in Florida’da sebze paketlediği işyerinin patronuysa Gomez’i karşı koyamaz bir şekilde çekici bulduğunu söyleyerek taciz etmeye başladı. Bu olayın ardından defalarca Gomez’e ikisinin yalnız kalmasını sağlayacak görevler verdi. Kendisine boyun eğmediği takdirdeyse sadece kovmakla değil aynı zamanda Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza’ya (GGM) (kaçak göçmenleri bulmak ve sınır dışı etmekle yükümlü birim) bildirmekle tehdit etti. Kaliforniya’da marul kesme ve paketleme işi yapan Angela Feliz’se ustabaşının flörtöz tavırlarına karşı çıkınca ustabaşı onu ulu orta lezbiyen diye damgaladı.
ABD’nin kaçak göçmenlere karşı politikası kadınlara birçok yönden zarar veriyor. Onları çocuklarından ayırıyor, desteksiz bırakıyor ve aileleri için para kazanmalarını zorlaştırıyor. Fakat bunların arasında özellikle fiziksel hasar, kadınların bedensel yaşantılarına ve sağlıklarına karşı doğrudan bir tehdit oluşturuyor; çünkü kaçak çalışan kadınlar özellikle şiddete karşı korunmasızlar ve hukuki mercilere başvurma imkânlarına sahip değiller. Kaçak göçmen kadınların hukuki müracaatlar yapamamalarının nedenleri çok belli. Polise veya herhangi bir sosyal hizmet birimine başvuran kadınların ABD’de oturma izinlerinin olmadığının açığa çıkma olasılığı yüksektir. Polis güçlerinin –ki ABD’de polis güçleri şehir ve kasabalar tarafından yönetilir ve bu yüzden politikaları geniş ölçüde farklılaşır – oturma izni statüsüyle ilgili bir soruşturma yapmayı veya rapor hazırlamayı tercih etmemelerinin sebebi budur. Bu nedenle, eğer göçmenler durumlarının GGM’ye bildirileceğini düşünürlerse, polis memurlarına herhangi bir suç bildirimi yapmak veya bilgi sağlamak konusunda tereddütlü davranacaklardır.
Fakat şiddet söz konusu olduğunda kadınlar iki kat bir riskle karşılaşıyorlar, çünkü kadınların tacize ve saldırıya maruz kalma olasılığı daha yüksek. Kaliforniya’da, şirketlere bağlı tarımsal arazilerde çalışan ve çoğu yabancı ülke kökenli olan kadın tarım işçilerinin % 90’ı cinsel tacizi en önemli sorun olarak görüyorlar. Buralardaki kadın çalışanların yarısı kaçak durumda. Kuzey Karolinalı bir tarım işçisinin bahsettiği gibi “Bitkilerin sizin boyunuzdan uzun olduğu tarlalarda bir adam sizi yakalayabilir.” Bir başkası erkeklerin nasıl kendilerine dokunduklarını, birbirleriyle sevişme numarası yaptıklarını ve “Geçen gece senin hayalini kurdum. Bir bilsen senle ilgili nasıl hayaller kurduğumu, sana neler yaptığımı...” gibi yorumlar yaptığını anlattı. Iowa ve Nebraska’da çok çalışıp yorulan işçilerin keskin bıçaklar taşıdığı, herkes için tehlikeli olan kesim ve et işleme işletmelerindeyse her yerde kaçak çalışan kadın işçiler var. Tarihçi Deborah Fink’in bildirdiğine göre, iş karşılığında cinsel arzuların tatmin edilmesi o kadar standart bir durumdu ki işe alınma koşulu olarak bile kabul ediliyordu.
Bunun kadar zor bir durumsa, kaçak göçmen kadınların kendi partnerleri tarafından mağdur ediliyor olması. ABD’deki Latinlerin % 48’i partnerlerinin uyguladığı şiddetin ABD’ye geldiklerinden bu yana arttığını söylüyor. Bazen erkekler daha stresli olduğu için, bazen kadınların kendi işleri olduğu ve bu yüzden evde oturamadıkları için ya da kadınların daha fazla kazanıp daha bağımsız tavırlar geliştirdikleri için, bazense erkek partnerlerin kadınların şikâyet etmeye kalkışmayacaklarını düşündükleri için şiddet artmaya devam ediyor. Kore doğumlu kadınların % 60’ı, kocaları tarafından şiddete maruz bırakıldıklarını söylüyor. New York Beden ve Ruh Sağlığı Dairesi, 2004 yılında partnerleri tarafından öldürülen kadınların çoğunluğunun göçmen olduğunu raporladı. Kadınların kendilerine karşı kötü davranan partnerleriyle beraber kalmaya devam etmelerinin nedeni özellikle ekonomik olarak bu adamlara bağlı olmaları. ABD’de çocuklu yalnız anneler için çok az ekonomik destek sağlanıyor. Kadınların partnerleriyle kalma nedenlerine bir de GGM korkusunu ekleyin: Sadece sınır dışı edilmek ve çocuklarından ayrılmaktan değil aynı zamanda partnerinin de sınır dışı edileceğinden korkuyorlar. Ve tabii kaçak göçmenler federal hükümetin çeşitli yardımlarından yararlanmaya da uygun görülmüyorlar. Hatta Uygun Bakım Yasası’na (Obamacare olarak da bilinir) göre bile bir sağlık sigortasından yararlanamıyorlar.
Feminist avukatlar bu sorunlara karşı kadınlara yardım etmeye çalıştı ve 1994 tarihli Kadına Karşı Şiddet Yasası’nın geçmesi için Kongre’yi ikna ettiler. Bu kanun şiddete maruz kalmış mağdurların, istismarcılarının bilgisi olmadan göçmen vizesi almak üzere dilekçe vermelerine olanak sağlıyor. 2013’te bu kanun yeniden görüşülürken Cumhuriyetçi kanun koyucular kanuna ilişkin kendi önerilerini sundular. Buna göre dilekçe sahibi kadınların, daha çok şiddete yol açacağı bariz olsa da, kendilerine şiddet uygulayan istimarcılara vize başvurusu yaptıklarına dair bilgi vermesi gerekecekti. Bu yasa önerisi, şiddete başvuran kişilerin ifade verip mağdurun dilekçe başvurusuna karşı çıkabilmesine imkân verecekti ve mağdurun sınır dışı edilmesinin yalnızca bir süreliğine ertelenmesini sağlayacaktı. Aynı zamanda yasanın Cumhuriyetçi versiyonu, şiddete başvuran kişilerin henüz ispatlanamamış bir suçlamadan dolayı sınır dışı edilmesine izin veriyordu. Kongre’deki Cumhuriyetçiler tabii ki mümkün olduğu kadar göçmenin sınır dışı edilmesi için her yola başvuruyorlardı. Bereket versin ki Cumhuriyetçilerin kanun tasarısı kabul edilmedi ve Kadına Karşı Şiddet Yasası orijinal haliyle yeniden yürürlüğe girdi. Fakat bu kanun da şiddet ve tacize maruz kaçak göçmen kadınların yalnızca bir kısmına yardım sunabiliyor. Polis ve sosyal hizmet birimleri GGM’ye bildirimde bulundukları sürece sınır dışı edilme korkusu adalet ağlarına ulaşımı olmayan kaçak göçmenleri çaresiz bırakacaktır. Ayrıca kadınlar, tacize veya saldırıya maruz kaldıklarında işi bırakabilmelerini sağlayacak yetersiz destek programlarından dahi dışlandıkları sürece taciz ve istismara karşı koyup kaçmaları daha da zor olacak.
Feminist, tarihçi Linda Gordon aynı zamanda Dear Sisters: Dispatches from the Women’s Liberation Movement kitabının yazarlarındandır.