Dünya olduğu gibidir. Eğer daha iyi bir gelecek için ortaklaştığımız bir vizyona ulaşırsak bu vizyon da olduğu gibi olacaktır. Ancak strateji ve taktikler bundan farklıdır. Bir kereliğine şiirsel bir dil kullanmama izin verirseniz, strateji ve taktikler oldukları gibi değildir. Bir strateji ve taktik bir yerde anlamlı olabilir, ancak başka bir yerde farklı bir strateji ve taktik anlamlı olacaktır. Bir zaman bir şey yaparsınız, başka bir zaman tam tersini.
Bir hareketin her zaman ve her yerde ne yapması gerektiğini söyleyen bir kişinin kafası karışmıştır. İşgal Hareketi için tek bir doğru yol yoktur. Oakland ile New York aynı değildir. Madrid ile Atina da. Bir yer için makul olan şey mekândan mekâna ve zamandan zamana değişiklik gösterir.
Strateji ve taktiklerin bir anlamı vardır, ancak genellikle sabit kalmazlar. Bu, değişik yollar arasında seçim yaparken aklımızda bulundurmamız gereken bir kriterdir.
Tabii ki bu kriterler de hareketin elinde bulunan kaynaklar, hareketin ebadı, hareketin düşmanlarının karakteri ve harekete dahil olan kitlenin zihin yapısı gibi şeylere bağlıdır. Tek bir doğru yol olmasa da “İşgal Hareketini Gelecekte Ne Bekliyor?” sorusu gündemdedir. Belki de İşgal Hareketi’nin, olası yollar arasından seçim yaparken dikkate alması gereken bazı kaygılarımızı dile getirebiliriz. Kendi hesabıma bazı kaygılarım olduğunu söylemeliyim.
İşgal Hareketi’ni nüfusun % 99’u desteklemiyor, daha da önemlisi nüfusun % 99’u yapmaya çalıştıklarına katılmıyor. İşgal Hareketi çok yaygın olmasa da önemli bir destek görüyor, ancak yine de yapmaya çalıştıklarına çok az kişi katılıyor. Her şeyi kazanmak, özellikle de yeni bir dünya kazanmak için çok daha fazla destek ve katılım gereklidir.
İlerisi için akıllıca bir yol çizmek ve akıllıca işler yapmak için, İşgal Hareketi’ne katılanların sayısı ve hareketin kaynakları da göz önünde bulundurulursa, toplumda İşgal Hareketi’ne verilen destek seviyesini arttıracak ve daha da önemlisi, İşgal Hareketi’nin faaliyetlerine katılanların sayısını, hatta hareketi kavrayacak ve özyönetimine katılacakların sayısını arttıracak bir yol izlemek gerekir.
Bazı hamle ve eylemleri, yalnızca hoşumuza gittikleri için, ya da radikal veya atılgan göründükleri için, ya da tam tersine aklı başında ve sakin göründükleri için, ya da bunlar yapıldığında her şeyin mükemmel olacağı sanıldığı için yapmanın hiçbir anlamı yoktur. Her şeyden önce her ne işe girişilecekse girişilsin bunun, İşgal Hareketi’nin şu anda bulunduğu nokta göz önüne alındığında iyi bir şekilde yapabileceği bir iş olması gerekir ki iyi bir şekilde yürütülebileceğine ilişkin yüksek bir beklenti olsun. İkincisi girişilecek işin acil amaçları ne olursa olsun, bu iş iyi bir şekilde yürütüldüğü takdirde İşgal Hareketi’ne verilen desteği ve katılımı arttırmalı ve İşgal Hareketi’ne adanmışlığı ve ilerideki bir karşı karşıya gelişte hareketin elindeki olanakları güçlendirmelidir.
Bu içerimlere sahip olabilecek hamle ve eylemlerin ne olabileceği ülkeden ülkeye ve şehirden şehire farklılık gösterecektir. Ancak bu kaygıları gözardı etmek, nerede ve ne zaman olursa olsun giderek artan bir etki ve başarıya yol açmayacaktır.
Bazı spesifik olasılıkları değerlendirebilir miyiz? Evet, eğer temkinli davranırsak ve bu işi hipotetik olarak yaptığımızın ve İşgal Hareketi’nin farklı kesimlerinin kendi durumları ışığında neyin mantıklı olduğuna ve neyin olmadığına karar vermek üzere bu işi kendileri yapması gerektiğinin farkında olursak bazı spesifik olasılıkları değerlendirebiliriz.
Talepler
Bir talep belli bir amaca yöneliktir ve bu amacı gerçekleştirebilecek bir güce, genellikle de bir hükümet ya da işverene yöneltilir. Bu tip bir talep bazı kazanımlara odaklanır ve gücü elinde bulunduranlara hareketin kendilerine yüklediği maliyeti azaltmak istiyorlarsa ne yapmaları gerektiğini söyler. Örnek verecek olursak, daha yüksek ücret ve daha kısa çalışma saatleri için, kültürel haklar ya da kreş için, eğitim reformu için, savaşı sona erdirmek için öne sürülen talepler böyledir.
Diyelim ki İşgal Hareketi bazı talepler dile getirmek istedi? Makul talepler ne olabilir?
Yukarda söylediklerimizi göz önünde bulundurursak, dile getirilecek ve uğrunda mücadele edilecek ve sonunda elde edilecek -gerçek kazanımları olan- talepler, İşgal Hareketi’ne verilen desteği, harekete katılanların sayısını, katılanların adanmışlığını arttıracak, bilinç seviyesini ve arzularını yükseltecek ve eğer mümkünse gelecekteki mücadeleler için maddi olanaklarını arttıracak talepler olmalıdır.
Spesifik koşullar çerçevesinde yeniden düşünülmeleri kaydıyla bu niteliklere haiz bazı talepler ne olabilir?
İlk örnek olarak İşgal Hareketi insanların nasıl yaşadığı ile ilgilenmeli ve bununla mücadele etmelidir. İşgal Hareketi bazı yerlerde, hatta tüm dünyada, konut kredilerini ödeyemeyenlere haciz konmasına son verilmesini ve evini kaybeden insanların yeniden evlerine yerleştirilmelerini talep etmelidir. İşgal Hareketi bu talep için, üyeleri ve hareketi gözleyenler üzerinde, kazanım yolunda beklenen etkiyi yaratacak şekilde mücadele edebilir mi? Kesinlikle! Bankalar ve kredi kuruluşları önünde gösteriler yapılabilir, grev gözcüleri dikilebilir, hatta yeterli destek sağlanırsa bunlar işgal eylemlerinin hedefi haline gelebilir. Hatta hacze konu olan ailelerin evleri boşaltmaya karşı kolektif olarak korunabilir. Hacze düşen ev kredilerini veren bankaların sahiplerinin evlerinin önüne grev çadırı kurulması bile düşünülebilir. Boş binaların işgal edilmesi de düşünülebilir. Hatta hotel ve motel zincirlerinden bazı odalarını evsizlere vermeleri bile talep edilebilir. Şimdi büyük talebi söylüyorum: Askeri üslerden bazılarının düşük gelirliler için konut olarak yeniden tahsis edilmesi, öncelikle yeni projede çalışmayı kabul ederlerse terhis olacak erlere, daha sonra bölgede yaşayan halka bu konutlarda öncelik tanınmasının talep edilmesi düşünülebilir. Kuşkusuz ki diğer tüm olasılıkların arasından bu saydıklarımdan herhangi birisini ya da tümünü yapmak, yeterli destek sağlanabilirse arzulanan etkilere yol açacaktır. Bunları birçok yerde yaygın bir kampanya olarak yapmak, her girişimi çok daha güçlü, çok daha umutlu, kazanım elde etmeye çok daha yakın kılacaktır.
İkinci bir örnek verelim. İşgal Hareketi ekonomik krizle ilgilenmektedir ve bu krizin iki aşikâr boyutu vardır: bütçe ve istihdam. Öyleyse İşgal Hareketi yerel ve ulusal bütçe ve istihdam ile ilgili olarak, kazanıldığında eziyet çeken insanların çıkarına olacak ve daha önce dile getirildiği üzere, mücadele sırasında bilinç seviyesini yükseltecek ve hareketin gücünü arttıracak ne gibi taleplerde bulunabilir?
Kaynakları savaştan ve zenginlerin yararına olan programlardan alıp adaletsizlikleri onaracak toplumsal programlara yeniden tahsis eden bütçeler talep etmek konusunda ne diyorsunuz? Ya da bütçeleri genişletecek, fakirlerin ödediği vergileri azaltacak ve zenginlerin servetlerini saldırgan bir tutumla eriterek sahip oldukları avantajları dramatik olarak azaltacak ciddi vergi reformları talep etmek konusunda ne diyorsunuz? Tabii ki bu bir yeniden dağıtımdır.
İstihdam konusunda, iş isteyen herkese bir iş bulma -tam istihdam- konusunda ne diyorsunuz? Bu ciddi işsizlik oranlarına rağmen ürettiğini tüketemeyen bir ekonomide nasıl tam istihdama erişebiliriz? Yukarıda sözünü ettiğim yeniden dağıtıma ek olarak istihdam pratiklerinde de bir değişikliğe gitmeye ne dersiniz. Herkes için istihdamın yanı sıra asgari ücret de yükseltilebilir ve en yüksek gelire bir tavan konulabilir, fazla mesai kısıtlanabilir. Toplumun ortalamasından daha az kazananlar için haftada daha az iş günü, daha fazla iş ve daha az çalışma saatine karşı toplam ücrette azalma olmamasına ne dersiniz? Oldukça iyi bir yeniden dağıtım sağlar değil mi?
Bu tip talepler çok açık ki çok geniş kesimlere hitap eder. Bu talepler uğruna, yalnızca ilk elde kazanılabilecek faydaları anlatarak değil, hakkaniyet ve adalete ulaşmak için bu taleplerin nasıl bir yol teşkil ettiğini de anlatarak mücadele edilebilir. Bunlar ulaşılacak amaç değil, bir yolda atılmış adımlardır. Aslında daha az çalışma saatleri elde etmek, harekete daha fazla zaman ayıracak bir kitle kazanmak demektir. Bu yolda taleplerin kabul edilmemesinin toplumsal maliyetini arttıracak mitinglerden forumlara, eğitimlerden yürüyüşlere ve işgal eylemlerine kadar her türlü eylem düşünülebilir. Konut ile ilgili siyasi programlarda olduğu gibi tüm dünyadaki İşgal Hareketleri’nin dünya çapında, yardımlaşmayla, birlikte hareket ederek daha kısa çalışma haftası, gelirin yeniden dağıtımı ve tam istihdam taleplerini gündemine aldığında neler olabileceğini hayal edin.
Savaşa karşı barış talebini yükseltelim. Askerlik şubelerinin, askeri üslerin ve hükümet binalarının önünde mitingler düzenleyelim, grev çadırları kuralım ve şayet muazzam bir destek varsa, buraları işgal edelim.
Medya ile ilgili olarak ezilen toplulukların ve hareketlerin nezaretine verilecek yeni sayfalar açmalarını, bilinçli manipülasyona son vermelerini, kamu desteği ile kendilerini çevirmeleri ve reklam almamalarını talep edelim. Sonra da basına baskı yapalım. Medya kuruluşlarının önünde mitingler düzenleyelim, grev çadırları kuralım ve şayet muazzam bir destek varsa, buraları işgal edelim.
Buradaki mesele, kazanmayı arzu ettiğimizi şeyleri talep etmek değildir. Gerçekten de sağlık, eğitim, kreş, gıda, ırk ilişkileri, toplumsal cinsiyet ilişkileri, ekoloji vb. alanlarda kazanmayı arzu ettiğimiz yüzlerce şey olabilir. Buradaki mesele, yalnızca kazanmaya değecek şeyler talep etmek değil, harekete verilen desteği canlandıran ve sürekli arttıran, günlük kazanımların ötesinde kitleleri eğitecek, esin verecek ve örgütleyecek şekilde uğrunda mücadele edilebilecek talepleri bulup ortaya koymaktır.
Mitingler, yürüyüşler ve işgaller
Herhangi bir belirli talepte bulunmadan şehir merkezlerinde mitingler, yürüyüşler ve İşgaller düzenlemek konusunda ne diyorsunuz? Bu eylemler herhangi bir talepte bulunmayı sınırlandırıcı bulsalar bile ne gibi bir ortak mantığa sahip olabilirler?
Herhangi bir talepte bulunmasalar da mitingler ve yürüyüşler, pankartlar, konuşmalar ve yüz yüze görüşmeler sayesinde moralleri düzeltebilir, arzuları arttırabilir ve eğitici olabilir ve toplantılarda direniş ve dayanışma ruhu pekişir.
İşgallerde daha fazlası da pekâlâ mümkün. Bana göre ve diğer insanlara göre bu eylemlerde çoktan saklı bir şekilde içerilen şeyi açık bir şekilde söylemeye ne dersiniz? Wall Streetíin, ya da bir şehir merkezinin veya meydanın, ya da işyerinin, medya kuruluşunun, ya da başka bir hedefin işgalinin bunun ardından gelecek şeylerin, yani derebeylerinin hâkimiyeti değil halkın özyönetiminin habercisi olduğunu yüksek sesle ve tekrar tekrar neden söylemiyoruz? İşgal Hareketinin toplantılarını özyönetim okulları ve eylemler ve projeler için karar alma mekanizmaları olarak neden kullanmıyoruz? Burada bazı sorunlar var. Özyönetim gerçekte neye benzer? Bu, binlerce kişinin uzun saatler süren, öncesinde bir konuda odaklaşma olmayan ve her zaman uzlaşmanın arandığı toplantılar düzenlemesi midir? Yoksa özyönetimin, katılanlara kararların kendilerini etkilediği ölçüde söz hakkı veren başka bir biçimi mi vardır? Tüm bunlar açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu da daha iyi bir geleceğin bir parçası olarak dikkatli ve sabırlı bir şekilde yapılmalıdır. Bu iyi bir şeydir.
Daha fazla ìmilitanlıkî hakkında ne düşünüyorsunuz? Polislere karşı koymalı, cam çerçeve indirmeli miyiz? Burada da mantık farklı değildir. Bunlar İşgal Hareketinin arkasındaki desteği arttırır mı? Bu eylemler katılanların sayısını ve aralarındaki yardımlaşmayı ve dayanışmayı arttırır mı? Daha güçlü bir harekete mi yoksa daha zayıf bir muhalefete mi yol açarlar? Eğer herhangi bir bağlamda yukarıdaki soruların cevabı evet ise bu bağlamda bu tip eylemlerin bir anlamı vardır. Ancak şu anda İşgal Hareketlerinin içinde bulunduğu herhangi bir bağlamda bu eylemler tam tersi sonuçlara yol açacaklardır, dolayısıyla bir anlamları yoktur. Sonuçta bu görüşe katılmayan olabilir. Ancak daha büyük grubun her yapmak istediğini yapmasına izin verilmemesi (her zaman değil ama genellikle) anlamında küçük azınlık gruplarına saygı gösterilmesi, hiçbir zaman küçük bir grubun neredeyse herkesin iradesine rağmen herkes için koşulları dramatik olarak değiştirerek kendi iradelerini dayatmaları anlamına gelmemektedir. Bu alkışlanacak bir şey değil, izin verilmemesi gereken bir şeydir.
İç örgütlenme ve kültür
Yukarıdakiler oldukça basit şeylerdi. Bunlar basit, genel amaçlardır. Büyü, derinleş, zenginleş! Ortaya atılan fikirler belli koşullar altında bu amaçların, ya da bunlara yakın amaçların ışığında değerlendirilebilir. Ancak dikkate alınmayan bir nokta var ki, o da İşgal Hareketi gibi bir hareketin iç örgütlenmesi ve kültürü, bu hareketin stratejisinin bir parçasıdır ve taktikler barındırır. Aynı mantık burada da geçerlidir.
Bir hareket yeni insanların harekete katılımını sağlayacak araçlara sahip midir? Bir hareket belli değerlere sahip midir? Bir hareket her türden insanın, aileleri olmayanların olduğu kadar ailesi olanların da, işsizlerin olduğu kadar işi olanların da genç ve hareketli olan insanların olduğu kadar, o kadar da genç ve hareketli olmayan insanların da katılımını sağlayacak koşullara sahip midir? Bir hareket azınlıkların ve kadınların konumunu yükseltecek ve onlara belli bir konum ve etki sağlayacak mekanizmalara sahip midir? Bir hareket, yaptığı işlerin bir parçası olarak üyelerinin ihtiyaçlarını karşılamalı ve sıkıntıdan onları güçten düşürmek ve doğruluğu kendinden menkul bir retorikle eziyet etmek yerine esin verip, eğitip, yaşamlarını zenginleştirebiliyor mu? Kütüphaneleri hatta okulları olan bir hareket iyi midir? Oyun alanları, spor organizasyonları, belki de dans partileri olan bir hareket iyi midir? Bir hareketin anlaşmazlıkları ele alıp çözüme kavuşturmak için belli araçlara gereksinimi var mıdır?
Bu minval üzere devam edilebilir. Bütün bu meseleler ve daha niceleri gündeme getirildiklerinde stratejik ve taktik meselelerdir. Hareketin dışında olanların hareketi desteklemelerini ve hatta takdir etmelerini ve hareketin üyelerinin etkinliklerini ve morallerini, harekette kalma ihtimallerini yükseltir.
Öyleyse İşgal Hareketi ne yönde ilerlemelidir?
İşgal Hareketi’nin ya da herhangi bir hareketin ilerleyeceği yön aynıdır. Bir yol izlemelidir -ve tek bir doğru yol yoktur. Ancak bu öyle bir yol olmalıdır ki dışa dönük eylemleri ve açıklamalarının yanı sıra içe dönük yapıları ve ilişkileri ile düzenli olarak hareketleri daha büyük, daha güçlü, ve daha cazip ve kazanımlar elde etmeye daha yatkın kılacak bir yol olmalı ve aynı zamanda başka seçenekleri de açık tutmalı ve araştırmalıdır.
Hareketler bu normları bir kenara koyarlarsa ve bunun yerine basitçe eldeki seçeneğin bir broşür ya da liderin yapılması gerektiğini söylediği şey olup olmadığını sorgulayıp eğer öyle ise yapmaya, değilse yapmamaya karar verirsek, ya da eldeki seçeneğin kendi zevkimizi tatmin edecek kişisel tercihlere tekabül edip etmediğini sorup eğer öyle ise yapmaya, değilse yapmamaya karar verirsek, ya da bu yapıldığında yeterince radikal görünecek miyiz kaygısına düşersek ya da bunu yaparsak kim bizim hakkımızda ne söyler diye düşünürsek ve böylece yapıp yapmamaya karar verirsek, o zaman hareket raydan çıkar ve aktivist bir ruhtan fraksiyonist bir saçmalığa dönüşür. Bundan da kaçınmamız gerekir.