Delhi Hükümeti’nin, su tarifelerinin 7 ila 10 kat arası artacağını ansızın duyurması, bütün demokratik normların ve insan hakları ilkelerinin ihlali pahasına özelleştirmeyi kolaylaştırmak anlamına gelir.
Zam duyurusu, özelleştirmenin yolunu açmak için yapıldı. Dünya Bankası, programında özel sektör katılımına dair şunu açıkça belirtmiştir:
“Koşullar, hükümetin uzun vadeli bir düzenlemeye girişmesine ya da özel sektörü sermaye yatırımı yapmaya ikna etmesine ya da ticari veya politik risk almasına elvermiyorsa, yönetim sözleşmeleri, daha donanımlı olan özel sektörün devreye girmesine doğru iyi bir ilk adım olabilir. Mesela, şu tip durumlarda bir yönetim sözleşmesi tercih edilebilir:
- tarifeler ticari bir işlemi desteklemek için çok düşükse, ve hükümet, tarifeleri yükseltmek ya da özel sektör katılımına uygun bir kamusal sübvansiyon sistemi geliştirmek için zamana ihtiyaç duyuyorsa,
- düzenleyici çerçevenin, uzun vadeli bir özel sektör sözleşmesi sağlanmadan önce giderilmesi gereken eksikleri varsa,
- ülkenin kamu-özel ortaklığıyla ilgili iyi bir sicili yoksa,
- hükümet, kilit hissedarları özel sektörün uzun vadeli gereklilikleriyle uzlaştırmakta güçlüklerle karşılaşıyorsa.”
Özelleştirmeden sonra gerçekleşen ani tarife artışının politik bedelinin, özelleştirme öncesi artıştan daha büyük olduğu ortada; çünkü Delhi Jal Board (DJB)[[dipnot1]] tarife artışına sadece bir “rasyonelleştirme” adımı olarak yeltenebilirken, Suez gibi ulusötesi bir şirketin, tarifeleri kâr elde etmek için yükselttiği açıktır. Tarife artışı, Suez’in ve diğer ulusötesi şirketlerin yüksek kârdan pay almasının zeminini hazırlıyor. Bu zeminin bedeli, Delhi vatandaşlarına ödettiriliyor. Zaten Suez Degremont, Ganj kanalının yönünü değiştirerek Batı Uttar Pradesh’teki çiftçilere rağmen Ganj suyunu Uttar Pradesh’ten alacak olan Sonia Vihar Su Arıtma Fabrikası için sözleşme yapmış durumda.
Tarifeleri yükseltme zorunluluğu Suez için son derece kârlı bir faaliyet ve bakım sistemi devretme ihtiyacından kaynaklanıyor. Yükselen tarifeler DJB’yi finansal olarak geçerli kılmak için değil, DJB’nin su stoklarındaki rolünü yok etmek için kullanılacak. Kamu yararı ise sadece özel kâr için bir kamu sübvansiyonu kanalı olarak var olmaya devam edecek.
Delhi Hükümeti, Dünya Bankası talimatlarına sonuna kadar uyuyor. Ancak, demokraside suyu kullanma hakkı gibi çok önemli konularda kararları yönlendirmesi gereken halkın iradesidir, halkın haklarıdır. Delhi Hükümeti tarife artışını halkın protestolarına ve meclis içindeki protestolara rağmen açıklamıştır. Bu baskının kaynağı, Dünya Bankası ve Sonia Vihar Fabrikası’nın faaliyete geçmesiyle Suez’in devasa kârları toplaması için hazırlanan zemindir. Her ne kadar su tarifelerinin yükselmesi için başlıca gerekçe işlem maliyetinin artmasıysa da, maliyeti azaltmanın pek çok yolu var.
Maliyetlerin artmasının bir nedeni yükselen elektrik faturaları. 1997-98’den beri DJB’nin elektrik faturaları 917 milyon rupiden 2 milyar 678 rupiye çıktı. Üç katlık bu artış doğrudan, elektriğin özelleştirilmesinin bir sonucudur. Yükselen elektrik faturalarından doğan yükü tüketicilere atmaktansa, hükümet su için elektrik desteğinin zaruri bir hizmet olarak daha düşük ücretlerle temin edilmesini sağlamalıydı.
Maliyet aynı zamanda Suez’in yaptırdığı Sonia Vihar Fabrikası’nı almak için verilen paranın 2 katı harcandıktan sonra hükümet kendine ücretsiz elektrik ve su sağlamaya karar verdiği için de arttı. Suez, bedava elektrik ve su kullanırken, bu harcama Delhi Jal Board yoluyla 10 kat daha yüksek tarife uygulanarak karşılanacak.
Özelleştirme ve tarife artışı sürekli “tam maliyet artışı” adına gerekli olduğu için haklılaştırıldı. Ancak, özel sektör, bu olay özelinde ise Suez, her şeyi bedavaya getiriyor olacak. Kamu hizmeti kuruluşlarımız özel sektöre kâr marjını artırması için daha fazla para harcayabilsin diye fazladan ödeme yapacak olanlar ise vatandaşlar.
Dünya Bankası güdümlü tarife artışı, endüstri için olduğu kadar su şirketleri için de önemli bir mali destek. Yoksullar daha fazla ödemek zorunda bırakılırken endüstriyel kullanıcıların üzerindeki sorumluluk azaltılıyor.
Ev içi kullanıcılar için tarife 743 milyon 500 bin rupiden 2 milyar 222 milyon rupiye çıkarken endüstriyel kullanıcılar için 252 milyon 300 bin rupiden 654 milyon 50 bin rupiye çıkıyor. DJB raporunda da belirtildiği gibi “belli bir limitin üstündeki tarife artışı üretimsizliğin göstergesidir.”
Özelleştirmenin bir alternatifi var: Kamu-kamu birlikteliği. Vatandaşların katılımı ve su hizmeti çalışanları ile kent sakinlerinin işbirliğiyle fiyatları düşürmek ve israfı azaltmak mümkün. Kamu-kamu birlikteliği makul su fiyatlarına dönerek suyu herkes için ulaşılabilir kılabilir. Özelleştirmeye giden yol ağır yükü herkes için, suyu bazıları için, yüksek kârı da Suez için garantileyecek. Tarifelerin artmasının su tüketiminin azalmasını sağlayarak doğal kaynakların korunması için bir ölçüt olması mantığı yanlıştır. Şehirdeki varlık düzeyleri ve gelirlerdeki eşitsizlik göz önüne alınırsa, tarife artışı, su kullanımındaki eşitsizlikleri artıracak ve su konusunda bir nevi ayrımcılık yaratacaktır. Zenginler milyonlar değerindeki Mercedes’lerini yıkamak için fazladan birkaç yüz rupi vermekten kaçınmayarak Delhi’nin sokaklarını çok değerli Ganj suyu ile taşırırken, bir jhuggi jhopri ya da JJ[[dipnot2]] kolonisindeki, 30 rupinin bile ağır geldiği yoksul anne, yıllık yüzde 10 artışıyla birlikte her ay 75 rupiyi ödeyemeyecektir.
Yeni tarife modeli, yoksulların azıcık gelirlerini çocuklarını okula göndermek ve kendileri için sağlık ve yiyecek sağlamak gibi şeylere değil, susuzluklarını gidermeye harcamalarına neden olurken, zenginler için daha fazla su israf etmeye bir davettir.
Tarife düzenlemesinin belagati yoksulların lehine iken içeriği yoksul karşıtıdır; çünkü kamu yararı ve kamu hizmeti kavramlarını, kullanımının para ödeyebilmeyle doğru orantılı olduğu özelleştirilmiş pazar metasına dönüştürmektedir. Başka bir deyişle, zenginin su kullanımı daha fazladır, çünkü daha fazla harcayabilir; yoksulun su kullanımı ise reddedilir, çünkü artı yükü ödeyebilecek durumları yoktur.
Mevcut sistemde jhuggi jhopriler, JJ kolonileri ve kırsal bölgeler kamu çeşmelerinden ve kamusal kaynaklardan suyu ücretsiz kullanabilirken, yeni tarife modeli en yoksul olanları bile bir tarifeye tabi tutuyor. Ekonomik durumları ne olursa olsun bütün vatandaşlar suyun özelleşmesinin tuzağına sürüklenecek. DJB raporunda da belirtildiği gibi “DJB bu tip tüm kolonilerdeki ve kırsal bölgelerdeki ölçülmüş stokların sorumluluğunu üzerine almak için uğraşmalıdır. Ancak, bu yapılana kadar, kolonilerdeki ve kırsal bölgelerdeki tüketiciler ev içi tüketim için 10 KL varsayılarak oluşturulmuş sabit kullanım ücretini ve hacim başına artı bir ücreti ödemelidirler.” Başka bir deyişle yoksullar en az 40 rupilik bir miktarı kullanmadan bile ödeyeceklerdir. Bu bütünüyle adaletsiz ve haksız.
Yeni tarife modelinin amacı Delhi’nin su stoklarını artırmak değil, Delhi vatandaşlarının suyu bir kamu hizmeti değil meta olarak görmelerini sağlamaktır. Nezih her toplumun, sosyal hizmet servislerinin bir parçası olarak ücretsiz su sağlayacağı piaoların[[dipnot3]], yoksul evlerinin, yetimhanelerin, dini binaların, dharamshalaları[[dipnot4]], ölülerin yakılma işlemlerinin gerçekleştiği yerlerin su ücreti ödeme kapsamına alınmasının nedeni de budur. Piaolar su için ücret ödemek zorunda olacaksa piao kültürünün vazgeçilmez bir parçası olan “su verme” eylemini nasıl gerçekleştirecekler? Su tapınakları su marketleri haline gelecek.
Yeni tarife modeli bu yüzden kültürümüze, adalete, insan haklarına ve sürdürülebilirlik ilkesine bir saldırıdır. Haksız ve sürdürülemez kullanıma önayak olacaktır.
Sadece tek bir yolla, az bulunan ve değerli bir kaynağı eşit kullanarak ve paylaşarak su kaynaklarını korumayı garantileyebiliriz. Bunun için su kullanımına bir limit getirilmeli ve müsrif kullanımlar yasaklanmalı. Kamusal çeşmeler yoksullar için ücretsiz olmaya devam etmeli. Su demokrasisi suyu korumak için bir zorunluluktur. Halkın işbirliği olmazsa su israfı büyüyecek ve yükselen su tarifeleri milyonlarca para harcayabilenler için israfın tescillenmesi olacaktır.
Su sıkıntılarını gidermek için Delhi’nin ihtiyacı olan, halkın katılımıdır, Dünya Bankası reçetesinde olduğu gibi “özel sektör katılımı” değil.