Karadeniz’de yürütülen HES karşıtı mücadelenin önde gelen eylemcilerinden olan kadınlar 9 Ocak 2011 Pazar günü Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Konferans Salonu'nda Karadeniz İsyandadır Platformu tarafından düzenlenen “Su ve Kadın” başlıklı etkinlikte buluştular. Moderatörlüğünü Ayşenur Kolivar'ın üstlendiği etkinliğe konuşmacı olarak Senoz Vadisi'nden Gürgenli Nine ve Ayşe Sukas, Ardanuç'tan Nazime Yıldırım ve Loç Vadisi'nden Güler Marazoğlu katıldı.
Açış konuşmasında Karadeniz’de doğa ve kadın ilişkisine dair gözlemlerini paylaşan Ayşenur Kolivar konuşmasına, kendisi için içedönük, sessiz bir kent hayatını simgeleyen İzmit’in grisi ile tüm canlılığıyla hayatı taşıyan Doğu Karadeniz’in yeşili ve mavisi arasında bölünmüş olan çocukluğundan bahsederek başladı. Kadınların derelerle, kuşlarla, ağaçlarla türküleri aracılığıyla kurduğu özel, gizli ilişkiyi bir çocuk ilgisiyle gözlemleyen Kolivar, ilerleyen yaşlarda başka dünyalara açıldıkça Karadeniz coğrafyasındaki kadınların doğayla kurdukları ilişkinin farkını gördüğünü, bunu kendi sanatsal pratikleri aracılığıyla da taşımaya çalıştığını belirtti. Bu anlamda HES karşıtı pek çok etkinlikte bir araya geldiği kadınlarla suyun Karadeniz ve kadın için anlamı gündemli bir toplantıda yer almaktan mutluluk duyduğunu ifade ederek sözü anneannesinden sonra kendisine Karadeniz/doğa/su ve kadın konusunda güç ve ilham veren Gürgenli Nine’ye bıraktı.
Senoz Vadisi’nde elindeki gürgen sopasıyla HES’lere ilk karşı çıkan Gürgenli Nine yüzlerce yıllık ağaçlarının kesilmesiyle eskiden ona göre cennet olan köylerinde “yaşamak işinin bitti”ğinden dert yandı. Yaşamdan kastettiği insan ilişkileriydi elbet; bu tartışmaların insanları hem yerinden ettiğinden, hem de kalanları birbirine düşürdüğünden yakınıp “yıkılsın, viran olsun o direkler” sözleriyle isyanını dile getirdi.
Artvin Ardanuçlu Nazime Yıldırım, suyun tarım ve hayvancılıkta kendileri için ne kadar önemli olduğunun, derelerin satılmasıyla bu kaynakların yok olacağının altını çizdi; fakat mücadelelerindeki kararlılığını da şu sözleriyle dile getirdi: “Dereleri satıyorlar, bizi susuz bırakıyorlar. Biz suyumuzu satmayız, vermeyiz. Bunu herkes işitsin, Başbakan da işitsin, hepsi işitsin. Artvin’in suyu Artvin’e kalacak.”
Yirmi sekiz günlük bir direnişle Kastamonu İdari mahkemesi’nin Cide HES projesi için yürütmeyi durdurma kararı almasında payı olan Loçlu direnişçilerden Güler Marazoğlu sarı yazmasıyla katılmıştı etkinliğe. Marazoğlu, sularının alınmasında hiçbir şekilde fikirlerinin alınmadığını, suyla beraber ekinlerinin, meyvelerinin, ceviz ağaçlarının, her şeylerinin gittiğini, yok olan doğayla beraber bütün bir kültürün kaybolduğunu söyledi.
Gürgenli Nine’nin kızı, HES karşıtı aktivist Ayşe Sukas, Karadeniz’in gerçekten isyanda olduğunu, “Karadeniz isyanda” sözünün her şeyi kapsadığını belirterek sözlerine başladı. Önceden yöresine, köyüne hava almaya, nefes almaya, sağlığını bir nebze de olsa geri kazanmaya gittiklerini, fakat şimdi sudan, havadan mahrum kaldıklarını, her şeyden önce sağlıklarını istediklerini belirtti. Derelerin, ırmakların, pınarların kalmadığını, bunun yaşamı bitirdiğini, bu yüzden her yönden isyanda olduklarını ifade etti.
İzleyiciler arasında yer alan gazeteci Mehveş Evin de konuk konuşmacı olarak söz aldı. İlk kez 2010 yazında, HES’lerle ilgili olarak hazırladığı bir yazı dizisi için Karadeniz’e giden Evin, orada kadının doğayla ilişkisini yakından görme fırsatı yakaladığını ve direniş hareketinin ön saflarında kadınların yer almasını çok anlamlı bulduğunu ifade etti.
İzleyicilerden gelen görüş ve sorularla tartışma bölümünde zenginleşen etkinlik, daha sonra katılımcıların ve izleyicilerin tuluma eşlik eden isyankâr atma türkülerle oynadığı horonla son buldu.