Bu aktarım, Hüseyin Türk'ün "Nusayrilik (Arap Aleviliği) ve Nusayrilerde Arap İnancı" adlı kitabında bulunan “Anadolu'da Hızır inancı ve Hıdrellez" ve "Alevi Nusayrilerde (Hatay'da) Hızır Kültü" adlı bölümlerinin özetini içermektedir.
"Nusayrilik (Arap Aleviliği) ve Nusayrilerde Arap İnancı" adlı kitap Hüseyin Türk'ün Hatay'da Nusayriler hakkında yürüttüğü alan araştırmasının verileri ile Hızır İnancı, Hıdrellez ve Nusayrilik hakkında yaptığı literatür derlemelerinden oluşur.
Hızır'ın kimliği ve Hızır Söylenceleri
a) Hızır'ın Kimliği
Hızır'ın kimliği hakkında üzerinde anlaşmaya varılmış belirli bir isim/kimlik yoktur. Hızır farklı topluluklarda çok farklı isim/kimlikle özdeşleştirilir. Bu kimliklerden bazıları şunlardır:
- Boz atlı, yeşil giysili, nur yüzlü-ak sakallı, kırmızı çarıklı bir derviş veya dilenci kılığındadır (Barın, 1995:22).
- Elinde baston olan sevimli bir ihtiyardır (Erseven, 1995: 18).
- Elinde mızrak ya da kamçı taşıyan bir süvaridir (Ocak,1990: 117).
- Hızır her şeyi bilen ölümsüzlüğe ermiş bir evliyadır.
- Hızır bir peygamberdir.
- Hızır bir melektir.
- Hızır Tanrı'nın yeryüzündeki bir vekilidir...
Alevilikte Hızır inancı dikkate değer ölçüdedir. Aleviler Hızır'ı farklı isimlerle özdeşleştirirler. Bu isim bazen Hz Ali, Hacı Bektaş, Hacım Sultan ve hatta Şah İsmail bile olabilmektedir.
Hızır'ın kimliği hakkındaki bu karışıklığa rağmen, Hızır'ın halk tarfından tanınmasını sağlayan belirli özellikler taşıdığını söyleyebiliriz. Bu özelikleri Güngör (1956:68) şöyle sıralamıştır:
- Darda kalan başı sıkışanların imdadına yetişir, onların dileklerini gerçekleştirir. Kalbi temiz ve iyiliksever insanlara yardım eder;
- Bereket, bolluk ve zenginlik bağışlar, dertlilere derman, hastalara şifa dağıtır. Mucize ve keramet sahibidir;
- Bitki ve hayvaların üremesini, insanların kuvvet ve zindelik kazanmalarına yardımcı olur;
- İnsanların şanslarının açılmasını sağlar. Uğur ve kısmet dağıtır.
Kısaca Ocak'ın (1990:60-61) belirttiği gibi Hızır'ı bir isim değil bir sıfat olarak ele almak daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır.
İlyas, Hızır kadar halk söylencelerinde popüler olmasa da, halk inancında önemli bir figürdür. İlyas Arapça bir isimdir, Grekçe'de Eliyas, İbranice'de Elijah, Batı dillerinde Elie ve Süryanice'de İliya veya İlya ile aynı kökten geldiği öne sürülür. Hızır ile ilişkisine baktığımızda İlyas ile Hızır'ın aynı kişiler olduğu (Tevrat'ta İlya ve Elişa'nın hikayelerinin Kuran'ı Kerim'deki Hızır ve Musa hikayesi ile benzeşmesi göz önüne alındığında) düşünülebildiği gibi Hıdrellez kelimesinin Hızır ve İlyas isimlerinden oluşması bu ikilinin farklı kimseler olduğunu düşündürüyor.
Hızır'ın Hristiyan alemindeki karşılığı St. Georges ("Aya Yorgi" veya "Aziz Corc" olarak da bilinir). Söylencelerde St. Georges'ın aynı Hızır gibi uğradığı evlere bolluk ve bereket getirdiği, hastalara şifa dağıttığı... anlatılır. Hıdrelez ile St. Georges gününün aynı gün kutlanması (6 Mayıs) bu benzerliğe bir diğer örneği teşkil eder. Anadolu'da St. Georges’a bu benzerlikten dolayı saygı duyulur, Hristiyan mabedlerinin yağmalandığı zamanlarda bile St. Georges'un kiliselerine zararverilmemiştir.
Hızır aynı zamanda Baba İlyas Horasani, St. Theodore ve St. Sergios ile de özdeşleştirilmiştir Aynı zamanda St. Georges da bazı Müslüman velileri ile özdeşleştirilmiştir.(Teselya'da Torbalı Sultan, Cafer Baba, Üsküp'te ise Karaca Ahmet Sultan). Farklı dinler arasındaki bu özdeşleştirmeler bu iki dinin birbiri ile ne kadar etkileştiğinin ve kaynaştığının göstergeleridir.
b) Hızır Söylenceleri
İslam halk inanışında Hızır inancı Kuran-ı Kerim'deki El- Kefh suresine dayanır. Sure Hz. Musa ve Hızır'ın öyküsünü anlatır. İşin ilginç yanı surede Hızır kelimesinin hiç geçmemesidir. Ama bu sureyi tefsir edenler surede geçen o "kul" kelimesini "Hızır" olarak tefsir etmişlerdir.
Kuran-ı Kerim'deki Hz. Musa ve Hızır Hikayesi:
Hz. Musa bir gün kendisine buluşması emredilen bilgini bulmak için yanında bir gençle yolculuğa çıkar. Buluşma yerini (Mecmau'l Bahreyn - iki denizin buluştuğu yer) anlaması için yanındaazık olarak balık alır.Buluşma yerinde balıklar canlanır ve denize girerler, fakat bu olaya tanık olan genç bu olayı Hz. Musa'ya geç haber verir. Hz. Musa bu yere geri geldiğinde orada bir adamın oturduğunu görür. Bu adam kendisine Allah tarafından rahmet ve gizli bilgi verilen "o kul"dur. Hz. Musa "o kul"dan kendisini yanına alıpbildiklerini kendisine öğretmesini ister. Adam'ın ise tek isteği vardır kendisi bilgi vermeden, Hz. Musa ona soru sormayacaktır. Yolculuk sırasında üç olay meydana gelir. Birincisi, adam bir gemiyideler; ikincisi, adam bir çocuğu öldürür ve üçüncüsü adam bir duvarı tamir eder. Üçüncü olaydan sonra Hz. Musa dayanamaz ve bunları neden yaptığını adama sorar. Adam bu soruyla anlaşmanın bozulduğunu söyler. Ardından bu üç olayı neden yaptığını anlatır." Gemiyi deldim, çünkü gemi yoksul bir kimsenindi ve kral tüm sağlam gemilere el koyuyordu. Çocuğu öldürdüm, çünkü bu çocuğunanne ve babası mümin insanlardı. Onların nankörlüğe ve azgınlığa boğulmalarından korktuk. Duvarı tamir ettim, çünkü duvarın altında bulunan hazine iki yetime aitti, eğer duvar yıkılsaydı hazineyi başkaları alırdı. Bunları kendi irademle değil Allah'ın emriyle yaptım".
Kuran-ı Kerim'deki bu anlatıya kaynaklık etmesi muhtemel 4 farklı söylenceden bahsedebiliriz.
Bunlardan ilki Gılgamış Söylencesi'dir. Bu söylence'de Gılgamış ölümden kurtulmak için ölümsüzlüğü aramaya çıkar. Sonunda ölümsüzlüğe erişip Utnapiştim'den ölümsüzlüğün sırrını alır. Bu sır denizlerin altında yetişen bir ottur. Gılgamış bu otu denizden çıkarır, fakat kendisi kullanamadan bir yılan gelir ve otu yer.
İkinci hikaye Makedonyalı Büyük İskender ile ilgilidir. Bu hikayenin çok farklı varyasyonları vardır. Hikayede İskender arkadaşı Andreas (bir varyasyonda bu Elyasa'dır) ile ölümsüzlüğü aramaya koyulur. Ama ölümsüzlüğü bulan Andreas olur ve İskender muradına eremez.
Yahudi kaynaklarında yer alan İlya ve Elişa'nın hikayeleri de üçüncü kaynak söylence olarak düşünülebilinir. Bu söylencede İlya ve Elişa'nın seyahatleri anlatılır. İlya ölümsüzdür ve Tanrı katına çıktığında ölümsüz ruhunu ikiye katlayıp Elişa'ya verir.
Dördüncü hikaye ise Glaukos söylencesidir. Ama bu hikaye ilk üç hikayeden ölümsüzlük teması dışında çok farklıdır. Dolayısıyla Kuran-ı Kerim'de geçen Hz. Musa ve Hızır hikayesinin olası bir kaynağı olması tutarlı bir görüş değildir.
İlk üç hikayedeki ortak motiflerden (ölümsüzlük, yolculuk, ölümsüzlüğe erme/erememe vb.) de anlaşılabileceği üzere Kuran-ı Kerim'de geçen Hz. Musa ve Hızır hikayesi Gılgamış destanının isim değişklikleri ve içerikteki bazı zenginleşmeler ile Yahudi, Hristiyan en sonda İslam kültürlüne uyarlanmasından başka bir şey değildir.
Anadolu'da Hızır söylenceleri çok yaygın olarak anlatılmaktadır.
c) Hıdrellez'in Kökeni
Hıdrellez'e kaynaklık edebilecek törenler:
- Etiler -Tammuz (Dumuzi) adına yapılan şenlikler.
- Hititler -Telepinus adına yapılan şenlikler.
- Babilliler - Marduk adına yapılan şenlikler.
- Hititler - Kuppapa adına yapılan şenlikler.
- Adonis adına yapılan şenlikler.
- Frigyalıların Atys ve Kuzey Avrupa'daki Frey ile ilgili söylenceler..
- Hristiyanlar'ın İsa'nın dirildiğiine inandıkları gün St. Georges (Aya Yorgi) 6 Mayıs'ta kutlanır.
Yukardaki söylenceler mevsimsel döngülerin açıklanmasında kullanılan mitolojik söylenceler ve -bundan bağımsız- dini olaylar sonucu oluşmuş törenlerdir. Tammuz kültünün diğer hikayelere kaynaklık edebileceği gibi Hıdrellez ve St. Georges olarak kutlanılan bahar bayramlarının Anadolu'daki ilk örneğini teşkil ettiği kuvvetle muhtemeldir.
d) Nusayrilikte Hızır İnancı
Nusayrilik'te (Arap Aleviliği) Hızır inancı önemli bir yer tutar. Özellikle bunu Hatay yöresinde Hızır için yapılmış ziyaretlerin sayısının çokluğundan anlayabiliriz. Bu ziyaretler (ziyaretgâhlar) beyaz badanalı kubbeli yapılar olabileceği gibi, üzerine nur yağdığı düşünülen bir kaya parçası da olabilmektedir.
e) Hatay'da Kutlanan Bahar Bayramları
Hatay'da Nusayriler'in kutladığı bayramları 4 sınıfta toparlayabiliriz. Bunlar:
a. Dini Bayramlar ve kutsal günler
b. Nevruzi bayramlar
c. Ulusal bayramlar
d. Geleneksel bayramlar
Dini bayramlar ve kutsal günler Nusayrilik inancına özgü bayramlardır. Nevruzi bayramı İran kökenli Nevruz (21 Mart) bayramıdır. Ulusal bayramlar devletin bayramlarıdır. Geleneksel bayramlar ise İslami kökenli olmayan etkileşim sonucu başka kültürlerden aktarılan ve/veya geleneksel olarak kutlanan bayramlar olarak ele alınmıştır. Bahar bayramları bu başlık altında ele alınacaktır.
Hatay Nusayrileri'nde Kutlanan Bahar Bayramları
1- Evvel Temmuz Bayramı (1 Temmuz)
Hicri takvimde 1 Temmuz'da Miladi takvimde ise 14 Temmuz'da kutlanılır. Bu bayram Fransızlar döneminden kalmadır ve Fransızların Cumhuriyeti kutladıkları bir bayram olduğu bilinmektedir. Dönemin Fransız yöneticilerinin teşvikleri (o gün en güzel giyinen kız ve erkeğe hediyeler vermek, vb.) ile halk arasında popülerleşmiş ve Fransızlardan sonra da aynı coşkuyla kutlanmıştır.
2- Sabataj bayramı (17 Mart)
Hicri takvimde 17 Mart'ta Miladi takvimde ise 30 Mart'ta kutlanır. Arapça bir kelime olan "sabataj" Türkçe'de "17" anlamına gelir. Bu bayram Arsuz'un Akçalı ilçesinde bir şenlik veya panayır havasında kutlanır. Bir çeşit yumurta bayramı olan bu bayramda, yumurtalar farklı renklerde boyanır. Hristiyanlar'ın Paskalya bayramından etkilenilerek kutlanılan bir bayram olabilir.
3- St. Georges Günü (6 Mayıs)
Ocak (1991:662) bu günün Müslüman halklar arasında İslamileştirilmiş en eski Hristiyan kültlerinden biri olduğunu belirtir. St. Georges ile Anadolu'da kutlanan Hıdrellez'in aynı gün kutlanması Hristiyan ile Müslümanlar arasındaki etkileşime güzel bir örnektir. Hatay'da Nusayriler de bu günü Hristiyanlar ile birlikte kutlarlar.