Bu sabah Türkiye’de bir tiyatro bölümü fiilen kapatıldı. Hem de en köklüsü olan Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü… 10 kişilik öğretim kadrosundan son OHAL kararnamesiyle geriye 4 akademisyen kaldı. Tasfiye edilenlerin hepsi “Barış İmzacısı”ydı. Bölümde görevden alınan ilk akademisyen Süreyya Karacabey’e göre, “bölüm artık fiilen işlevini yitirmiş durumda”.
Yarım asırlık bir geleneğe sahip; Sevda Şener, Özdemir Nutku, Metin And gibi üretken tiyatro aydınlarını yetiştirmiş ve onların geleneğini sürdüren akademisyenleri tasfiye etmek, tiyatro alanına ve akademisine büyük vahşice bir saldırıdır. Yayıncılık, çeviri, eğitim ve akademisyen yetiştirme konusunda en başarılı bölüm olan DTCF Tiyatro Bölümüne saldırı, seküler tiyatroya da saldırıdır. Ayrıca şu anda bölümde okuyan öğrencilerin eğitimine de darbe vurulması bir hak ihlalidir.
En son görevden alınan 330 akademisyenin ise 115’i “Barış İmzacısı”… Hatırlayalım; bugünün temellerinin atıldığı 12 Eylül Darbesi’nde bile toplam sadece 71 akademisyen görevden alınmıştı. Üstelik görevden alınanlar arasında İbrahim Kaboğlu gibi alanında oldukça tanınan anayasa profesörü de var. Birkaç ay sonra anayasamızı değiştirmeyi planlayanlar, “gaflet ve hıyanetle dolu” niyetlerini bundan iyi anlatamazdı herhalde.
Öte yandan OHAL kararnameleri kisvesi altında darbelerle yönetilen ülkemizde tiyatroya da yönelen bu saldırı akla ve mantığa o kadar uyuyor ki… Hani denir ya: Şaşırdık mı? Hayır! Bundan 2500 yıl önce tiyatronun demokrasiyle el ele dünyaya gelmesi rastlantı mıydı örneğin? O amfiteatrlar aynı zamanda birer tartışma meclisi değil miydi? İlk oyunlar neden hukuki temalara sahipti? Özetle demokrasinin olmadığı yerde tiyatroya da yer yok!
Cebren ve hile ile bütün kalelerimizin zapt edildiği bir devirde tiyatro da bu saldırıdan elbette nasibini alacak. Seküler sanatçıların aydınlattığı bu alan karartılmaya devam edecek. Bu pespaye kararnamelerle bizleri öfkelendirenlerin formülüyse basit: Sustur, korkut ve savaş çıkar! Çünkü biliyorlar ki bugün referandum yapılsa o diktatöryal anayasa tasarıları halk tarafından reddedilecek.
İşte tam da bu yüzden önümüzdeki günler için mücadelenin yolu, tasfiye edilenlerle dayanışmaktan ve Barış İmzacılarının çağrılarında olduğu gibi “savaşa “da” hayır” demekten geçiyor.
Mimesis Editöryal