Osmanlı tiyatrosu tarihi Cumhuriyet sonrasında çeşitli araştırmacılar tarafından ele alındı. Kimileri yaşadıklarını, gördüklerini anlattı; kimileri ise sosyal bilimler alanının bilimsel disiplini içinde hareket etmeye çalıştı. Ancak bu çabaların büyük bir bölümünün ortak bir noktası vardı ki, bu aynı zamanda hepsinin en temel eksikliğiydi: Cumhuriyet dönemi araştırmacıları, Osmanlı tiyatrosu gibi çokkültürlü bir olguyu tek boyutlu bir çerçeve içinden, "ulusalcı" bir tarih paradigmasına sıkıştırarak ele almayı tercih ettiler. Konu ile ilgili literatür, hep "Türk Tiyatrosu" başlığıyla sunuldu; dolayısıyla hep eksik kaldı, bir parçası hep görmezden gelindi.
BGST Yayınları var olan bu duruma alternatif bir açılım getirebilmek amacıyla yeni dönemde iki yeni kitap yayınladı. İlki, aynı zamanda Tiyatro Tarihi serisinin ilk kitabı olan ve Boğos Çalgıcıoğlu tarafından Türkçeye çevrilen Şarasan'ın 1914 tarihli Türkiye Ermenileri Sahnesi ve Çalışanları adlı kitabı; ikincisi ise BGST-Tiyatro Boğaziçi'nden Fırat Güllü'nün kaleme aldığı Vartovyan Kumpanyası ve Yeni Osmanlılar: Osmanlı'ya Has Çokkültürlü Bir Politik Tiyatro Girişimi adlı çalışma.
Şarasan'ın, gerçek adıyla Sarkis Tütüncüyan'ın ilk bakışta mütevazı görünen, ancak yıllardır pek çok araştırmacı için temel bir başvuru kitabı olmuş olan eseri, modern tiyatromuzun doğuşunu, isimleri unutulmaya yüz tutmuş birçok cefakâr tiyatro sanatçısının hayat hikâyelerinden örülü bir roman tadında anlatma iddiasını taşıyor. Tütüncüyan kendisini bu çalışmayı hazırlamaya iten nedenleri kitabında şu sözlerle anlatmaktadır:
“Küçük yaşlardan itibaren tiyatroya ve tiyatroculara olan ilgi ve merakım, babamdan kalan bir fotoğraf albümünü karıştırırken rastladığım birkaç Türkiyeli Ermeni tiyatro emekçisinin fotoğrafları ile karşı konulmaz bir hal aldı. Onları birer mücevhermiş gibi özenle yerlerinden çıkarıp cebime yerleştirdim. Tanıdığım herkese o resimleri göstermekten büyük bir mutluluk ve gurur duyuyordum. Çevremdeki insanların da yardımıyla bu fotoğrafları çoğaltmaya ve o insanlar hakkında inanılmaz ilginç bilgiler toplamaya başladım. Bir süre sonra artık oldukça geniş kapsamlı ve ciddi bir koleksiyonun sahibiydim. Ama zamanla bu fotoğraflar bendeki eski tazeliklerini ve ilginçliklerini kaybetmeye başladı. Sonuçta hepsi basit birer fotoğraftı. Araştırmalarımı genişletmeye ve o insanların yaşamlarını, çektikleri güçlükleri ve devrin Türkiye Ermeni tiyatrosunu incelemeye karar verdim.”
Osmanlı ülkesinde modern tiyatronun, Ermeni aydınlamasının bir çocuğu olduğunu anlamak için bu kitaptaki biyografilerin okunması kâfi gelecektir.
Osmanlı tiyatrosu tarihini gerçekte olduğu gibi, yani çokkültürlü bir girişim olarak ele alan ve temel hedefi, kadrosunu büyük oranda Ermenilerin oluşturduğu Vartovyan Kumpanyası ile tiyatroyu politik bir mücadele alanı haline getirmeyi hedefleyen Müslüman entelektüellerin kısa süren birlikteliğinin hikâyesini, eleştirel bir dille okuyucuya sunmak olan ikinci kitap ise, söz konusu alana alternatif bir yaklaşımla yönelen ilk çalışmalardan birisi olma niteliğini taşıyor. Kitap öncelikle Türkiye'de Cumhuriyet döneminde yürütülen Osmanlı tiyatrosu araştırmalarının bir soy kütüğünü sunuyor ve Osmanlıya has çokkültürlü tiyatral ortamın temel bileşenleri ile ilgili değerlendirmelere yer veriyor. Ardından Osmanlı'da modern tiyatronun oluşumunda Ermeni aydınlanmasının oynadığı rolden ve Yeni Osmanlılar adı verilen siyasi ve muhalif bir aydın grubunun, oluşan bu tiyatro geleneğinden kendi amaçları için nasıl yararlanmaya çalıştıklarından bahsediyor. Kitabın savunduğu ana tez ise belki de en iyi, bir Ermeni tiyatro adamı olan Mağakyan'ın, bir Müslüman oyun yazarı olan Ali Bey'e attığı tokada gönderme yapan kitabın son cümlelerinde ifade ediliyor:
“Tiyatro geçmişimiz içerisinde ortaya çıkan ayrımcı iktidar biçimleri ve dönemin politik kültürünün sanat hayatı üzerindeki yansınmaları kültürel çoğulcu bir bakış açısıyla yeniden analiz edilmediği sürece Mağakyan’ın tokadının asıl gerekçelerini anlayamayacağız.”