Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da feminist ilkelerle ve bağımsız bir grup gönüllü tarafından hazırlanan "Feministival" 8 Mayıs Pazar günü "Sokak İşgali" ile sona erdi. Bir hafta süren festivalde "Buluntu Film&Deneysel Sinema Atölyesi", Yosun Graffiti&Gerilla Bahçecilik", "Feminist Mizah", "Drag King", "Sesli Oyuncaklar ve Ses Yaratım", "Otobiyografik Yazın", "Haz oyuncakları", "Modifiye Kostüm ve Karakter Oyunu", "Yaratıcı Eylem", "Elektronik Beceriler", "Feminist İmla" ve "Hareket Atölyesi" isminde farklı temalarda birbirinden ilginç atölyeler yer aldı.
Festival çağrısında "paylaşmayı ve birlikte eylemliliği önemsiyoruz ve tam da bunun için tüketimi değil, tüketmeden nasıl üretirizi sorguluyoruz; hayatı, işi, sporu, sanatı, eğlenceyi, hareketi, bedeni sorgulamayı ve onu farklı yollarla yeniden deneyimlemeyi beraberce keşfetmeyi istiyoruz" deniyor, tüm kadınlık deneyiminden geçmiş ve geçmekte olan herkesler bu festivale davet ediliyordu. Kendi katıldığım iki etkinlikten gördüğüm ve festival katılımcılarından dinlediğim kadarıyla oldukça olumlu ve üretken bir hafta geçirildi. Onca festival arasında feminist bir festival olması oldukça heyecan verici, umarım önümüzdeki senelerde de bu yaratıcı etkinliklerle dolu festival devam eder diyerek yazıyı yazma sebebim olan Drag King Atölyesi'nden bahsetmeye başlıyorum.
6 Mayıs Cuma günü Milen Nae yürütücülüğünde gerçekleştirilen Drag King Atölyesi'ne katıldım. Öncelikle Drag King?e dair bilgi verecek olursam: Drag King; kulaklarımıza daha tanıdık gelen kavram Drag Queen gibi genel olarak gündelik hayatında kullandığı cinsiyet kodlarının tersine kadın veya erkek kılığında gösteriler yapan bir sahne performansçısına verilen ad. Dolayısıyla Drag King özel olarak toplumsal cinsiyet teatralliği üzerine performe edilen, cinsiyet kavramı ve cinsellik tabuları ile oynayan "erkek" kılığında şov yapan kadın performansçıların kendileri için kullandıkları isim. 80'li yıllara kadar tiyatrolarda ve sinemada karşımıza ara sıra erkek kılığında kadınlar çıkmasına rağmen bu performanslar görünür kılınmamış veya Drag Queen'ler kadar dikkat çekmemiş, ses getirmemişlerdi. 80'li yıllar itibariyle ortaya çıkan, dünyada yayılan Drag King performansçılarından biri olan Diane Torr namı diğer Danny King 1989 yılı itabari ile New York'ta "King for a day" (Bir günlüğüne kral) ismiyle gün boyu süren Drag King atölyeleri vermeye başladı. (http://www.dianetorr.com) Sahnede "erkek"lik parodileri sunan ve bu parodiler üzerinden patriarki eleştirileri ve/veya cinsiyet oyunları sergileyen bu performanslar "King for a day" atölyeleri ile bir gündelik hayat deneyimine dönüştürüldü ve her kadının deneyimleyebileceği bir hal olarak oyunlaştırıldı. Sahne bilgileri kullanarak (kostüm, makyaj, beden dili, karakter geliştirme vs.) kadınlara gündelik hayatta erkek olma deneyimi yaşatan ve dolayısıyla toplumsal cinsiyet performanslarının (Butler diliyle gündelik hayatta cinsiyetin sahnelenmesi anlamında) kavramsal duvarlarını zedeleme üzerine bir çalışma olan ?King for a day' atölyeleri hala sürmekte. Bu atölyeler zaman içinde, katılımcısı kadınların feminist çalışmalarına bir gündelik hayat oyunu olarak eklemlendi ve dünya çapında yayıldı.*
Türkiye'de ise 2010 yılında iki kere İstanbul'da Tütün Deposu'nda, 2011'de Ifİstanbul dahilinde ve son olarak Feministival'de bu atölye gerçekleştirildi. Oldukça teatral bir atölye olduğunu söyleyebilirm. Nasıl ki bir oyunda tipleme çıkarırken yürüyüşünü, duruşunu, konuşmasını, gülmesini, giydiği kıyafeti en ince ayrıntısına kadar düşünüyorsak burada da aynılarını yaptık. Atölye ısınma turlarıyla başladı. Öncelikle yürümeyi öğrendik, "bütün bu alanlar benim çünkü ben erkeğim ve bunun özgüveniyle yürürüm" diyerek. Daha sonra sırayla erkeklik ve kadınlık makinaları yaptık. Herkes kafasındaki kadınlığa/erkekliğe dair bir ses ve beden kullanımı buldu ve sürekli bunu tekrarladı. Kafalardaki en uç erkeklikler/kadınlıkların performe edilmesiyle tabi ki ortaya inanılmaz eğlenceli sahneler çıktı. Daha sonra oturma, konuşma, sigara tutma gibi çeşitli egzersizlerle ilerleyen atölye her anında toplumsal cinsiyet kimlikleri üzerine düşünmeyi, sorgulamayı beraberinde getirdi.
Egzersizlerden sonra fiziksel değişim kısmına geçtik ve herkes yaratacağı tipe uygun kostümler giydi, göğüsler sarıldı, sakallar, bıyıklar, penisler yapıldı. Sonuç olarak ortaya "mahalle delikanlısı"ndan tutun "züppe entel"e kadar çeşit çeşit tip çıktı.
Normalde herkes hazırlandıktan sonra neden o karakteri seçtiğine, bu karakterin ne gibi özellikleri olduğuna dair topluca tartışma yürütülüyormuş. Fakat zaman kısıtlılığı yüzünden ancak hazırlandığımız süreçte birbirimizi tanıyıp analiz edebildik. Ve en eğlenceli kısım geldi: Sokaktayız. Hepimiz etrafımıza çizdiğimiz çemberlerle bu alanlar benim edasıyla yürümeye başladık. İnsanların süzen bakışları, ve birbirlerine işaret ederek "bu erkek mi lan, kız heralde, yok yok abi baksana sakalı gerçek" yorumları eşliğinde yemeğe gittik. Hayatımızın herhangi bir günü gibi geceyi tamamladık.
Bu atölye katılımcıların beden ve kimlik algılarını sorgulamalarını, toplumsal olarak yaratılan erkekliğe dair düşünmeyi sağlarken, bu "ne idüğü belirsiz tipler"le karşılaşan insanlarında algısında kırılmalar yaratıyor. Hatta bence "şu kadın mı yoksa erkek mi" diye tartışmaları bile oldukça önemli. İster istemez bu insanlarda yorumlarıyla performansın bir parçası oluyorlar ve total tablo bize yalnızca ikili cinsiyet sistemiyle düşünmenin kısırlığını gösteriyor.
Uzun süredir çeşitli feminist tartışmalar içerisinde bulunan, toplumsal cinsiyet kimlikleri üzerine kafa yoran bir insan olarak, bu mevzuları bedensel ve performatif bir şekilde gündelik hayatın içine sızarak deneyimlemenin oldukça keyifli olduğunu söyleyebilirim. Festivalin çağrı yaptığı "tüm kadınlık deneyiminden geçmiş ve geçmekte olan herkesler"e bu deneyimi yaşamalarını tavsiye ederim.
Feministival'de Drag King: "Sence Bu Erkek mi Kadın mı Abi?"
Yazar : Nihal Albayrak
- 16.05.2011
- 16.05.2011