2009 sezonu için, Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları eğitim prodüksiyonu olarak, metni BÜO’ya ait olan İş Ararım İş adlı oyunu seçti. Eğitim prodüksiyonu planlaması ise reprodüksiyon mantığı üzerine kuruluydu. Yani kurgusal anlamda risk alınmayacak, dramaturjisine hakim olunan bir oyun ile yeni oyuncularla teatral formasyon konusunda emin adımlarla ilerlenecekti. BÜO’nun daha deneyimli üyeleri ise deneysel çalışmalarını dans tiyatrosu geleneğini tekrar diriltmek üzerine kurdular ve BÜFK ile “Okul Yolu” adında bir dans tiyatrosu çıkardılar. BÜO’nun eğitim projesi ayağı olan İş ararım İş’e dair eleştirilerde bulunurken yukarıdaki çerçeveyi gözden kaçırmamaya çalışacağım. 

Oyun çift zamansallık üzerine kurulu: Biri Işıl’ın kendi hikayesini anlattığı yerde geçen süre yani Boğaziçi mezunu Işıl’ın iş bulamayıp “key maneger’lık” yapmaya başladığı eniştesinin küçük işletmesinde başına gelenleri izlediğimiz sahneler... İkinci zaman akışı ise Işıl’ın ödev hazırlama sürecidir. Bu düzlemdeki sahneler Boğaziçi mezunu olan Işıl Parlak’ın mezun olabilmesi için kendisine toplumda etkisi şiddetle hissedilen bir konuda ödev yapması süreci üzerine kurulu... Işıl, yeni bir mezunun iş arama maceralarını kendisine mezuniyet ödevi teması olarak seçer. Ve eniştesinin dükkanında çalışırken seyirciye yazdığı ödevini anlatır. Ödev ise Hasan adındaki arkadaşının iş bulamayışının öyküsüdür. Öykünün sonunda Hasan tüm çabaları sonucu iş bulamaz ve askere gitmek zorunda kalır. Işıl’ın anlatısı böylece sona ererken, Işıl’ın eniştesinin orta işletmesinin iflasıyla da oyun sona erer. 

Öncelikle reji ve danışman kadronun, oyunu ciddi bir biçimde kısalttıkları göze çarpıyor. İki perdelik oyun tek perdeye indirilmiş. Bu noktada oyunun esnek kurgu yapısının bir avantaj olarak kullanıldığı söylenebilir. Belirgin kısaltmalar ile prodüksiyon, bir çoğu çok fazla deneyim ve birikime sahip olmayan kadronun üzerine giyebileceği bir şekle kavuşmuş. Oyunculuk eğitimi açısından ise prodüksiyonun eğitim misyonunu yerine getirdiği söylenebilir. Özellikle Hasan, Fuat Hoş gibi çatı tiplemelerin yeni oyuncular tarafından kotarılması önemli bir kazanım. Beson ve aile sahnesinde yer alan yan tiplemeler içerisindeki yeni oyuncuların da iyi bir eğitim çalışması içerisinden geçtikleri gözüküyor. İkinci senesinde olan kadro ise ciddi oyunculuk sorumlulukları almışlar. Oyunculuk eğitimine dair eleştirim stilizasyon kullanımı konusunda olacak: Kadronun stilizasyon icrasına dair bazı sorunlara sahip olduğu gözüküyor. Bu noktaya dair BÜO’nun stilizasyon çalışmalarına daha düzenli bir yer ayırması gerektiğini söyleyebilirim. 

Öte yandan İş Ararım İş gündeme dair doğrudan bir söylemi olan politik bir oyun. O yüzden çok ciddi güncellemelere gerek duyuyor. 2002 versiyonu üzerinden tam yedi yıl geçmiş. Ve bu süre içerisinde ülke bir darbenin ucundan dönmüş, iç savaş ortamına tekrar girmiş, Irak savaşı gibi önemli konjonktürel gelişmelerin hemen berisinde yer almış. Dolayısıyla 2002 metninin çok ciddi bir şekilde elden geçmesi ve güncellenmesi gerekir. Bu noktaya dair oyun kadrosunun son bir sene içerisinde iyice kızışan ulusalcılık problemine duyarlı kaldığı söylenebilir. Özellikle Hasan’ın babasının ulusalcı söylemlerinin alaya alınması, babanın geleneksel bir figür olan anane ile kurduğu ilişki hem oyuna renk katan hem de ciddi imalarda bulunan sahneler. Final sahnesindeki işten atılan işçilerin arasındaki konuşmalar da o kadar gerçek ki aynı sahnelere haber programlarındaki sokak görüntülerinde rastladığım oldu. Ayrıca eski versiyonların hepsinde erkek olan anlatıcı Zafer’in kadın olarak yorumlanması da açıcı olmuş. Işıl’ın eniştesi ve Murtaza ile kurduğu ilişkinin iş yerindeki cinsiyet ayrımcılığını vurgulayan jestlerle derinleştirilmesi, iyi fikirler içeriyor. Yukarıda saydığım güncelleme ve değişikliklerin oyuna yeni bir soluk ve yaşam katan unsurlar olduğunu söyleyebilirim. 

Ancak oyunun merkezi temasını oluşturan ekonomik krize dair ciddi güncelleme eksiklerinin yer aldığını da belirtmek gerekiyor. 2002 versiyonunda yapılan bazı doğaçların aynen sahnede korunması oyunda bir takım dramaturjik tutarsızlıklar yaratıyor. Bu sorunları sıralamadan önce 2001 krizi ile 2009 ekonomik krizi arasındaki farkı netleştirmek gerekiyor: İlk olarak içinde bulunduğumuz kriz sistemik bir krizin habercisi olduğunu dünya çapında bir çalkalanmanın yaşanmasıyla diğerine nazaran fazlasıyla belli etti. Ayrıca ekonomi konusunda uzman arkadaşlarla sohbetlerimden bildiğim ve ekonomi yazılardan okuduğum kadarıyla 2009 krizine dair kabaca şunları söyleyebilirim: 2001 krizi beyaz yakalılarda büyük bir şok yaratmıştı. Ancak 2009 krizinde ise farklı bir durum var: Kanıksama… Artık bir çok çalışan kesim krizle yaşamayı öğrenmek gerektiğini düşünmeye başladı. Bu önemli bir değişim. Bu olgunun üzerine dikkatle eğilmeye değer bir yorum olduğunu düşünüyorum. Belki de 2009 versiyonunun dramaturjik temeli bu fikir üzerine oturtulabilirdi. 

Ayrıca iş yaşamı koşullarının eskiye nazaran daha vahşileştiği söyleniyor. Bu olgu Beson sahnesindeki açık düşürme esprisiyle işlenme imkanına sahipti. Zaten izlediğim kadarıyla BÜO bu fırsatı iyi değerlendirmiş. Ancak bu konuda Hasan tiplemesinde ufak ama ciddi bir tutarsızlık var. Çünkü dil birikimi zayıf bir Hasan portresi çizilirken Hasan ilk mezun olduğunda “ben kapanın elinde kalırım” diyebiliyor. Belki de grup prestij olarak hafife alınamayacak bir bölümden mezun olan Hasan’a dair eleştiri getirmek istiyor. Öte yandan günümüzde Boğaziçi mezunlarının dahi iş bulmakta zorlandığı bilinen bir gerçek. Dolayısıyla Hasan’ın bu tahayyülü, bir yanılsama olarak çıkmaktan ziyade onu karikatürleştiren bir tablo oluşturuyor. 

Ayrıca eski metinde yer alan MHP kadrolaşmasının işlendiği sahnenin atılması oyunda ciddi bir eksiklik yaratmış. Kadrodan arkadaşlarla sohbet ettiğimde bu sahnenin zaman yetersizliği ve yorum belirsizliği yüzünden rafa kaldırıldığını öğrendim. Yorum belirsizliği şu noktadaydı: Eski versiyonda MHP kadrolaşmasına dair çok basit bir yorum önerisiyle sahneyi çıkarmak mümkündü. İş veren olarak sahneye iğrenç bir adam koyuyordunuz, Hasan’ı örgütten zannedip onu işe almaya çalışıyordu. Sahnenin esprisi bunun üzerine kuruluydu. Ancak günümüze dair bir yorum içerisine girdiğimizde AKP’nin kadrolaşmasına dair söylem kurarken daha derin bir eleştiri getirmek gerekiyor. Çünkü AKP elitlerinin işe aldıkları kişilerin illa ki cemaatten olduğu konusunda net bir şey söylemek mümkün değil. Alt sınıf kesimde cemaat içi ilişkiler belirleyiciyken, Hasan gibi yeni üniversite mezunları açısından iş değişiyor. Bu kesim içerisinden cemaatten olmayan, politik vizyon olarak da liberal görüş içerisinde sayılabilecek donanımlı insanların da AKP elitleri tarafından istihdam edildikleri bilinen bir gerçek. Reji kadrosu bu olgunun sahneyi yorumlama işini zorlaştırdığını ve prodüksiyon süresinin yeterli olmadığını düşünerek sahneyi oyundan atmış. 

Yeni versiyonda sorunlu bulduğum diğer bir nokta ise mülakat kitabı esprisinin olduğu sahne. Mülakatçının el kitabında verilen direktifler şu an kullanılan “enteresan” mülakat tekniklerin yanında karikatür kalıyor. Örneğin artık insanlar toplu mülakatlar içerisinde birbirleriyle yarıştırılabiliyorlar vs. Özetle oyunculuk açısından bir sorunun bulunmadığı bu sahne zamansal olarak eski kalıyor. Peki çözüm olarak neler yapılabilir? Öncelikle reprodüksiyon mantığı içerisinde çalışırken yaz aylarından itibaren iyi bir güncelleme planının elzem olduğu bir kenara yazılmalı. Öneriler kışa sarktığında yeni sahneler çıkarmak riskli oluyor ve tren kaçırılıyor. Olgusal olarak önerim ise mülakatçının el kitabı esprisinin olduğu sahnenin yerine toplu mülakat sahnesinin konulması mümkün. Bu sahnede iş veren tipi üzerinden AKP kadrolaşmasına dair bir yorum getirilebilir. İş veren, cemaatten olan birisiyle birlikte cemaate mensup olmayan yurt dışından gelmiş bir Türk’ü de işe alabilir vs. 

Güncellemeye dair eksiklerini sıraladığım İş Ararım İş’in son kertede derli toplu bir eğitim projesi olduğunu söylemek mümkün. Prodüksiyonda her hangi bir dağınıklık göze çarpmıyor. Çok sayıda yeni üyenin seyir zevki belli bir seviyeyi tutturmuş bir oyun içerisinde sahne üstü deneyimi kazanmasının ayrıca hafife alınmayacak bir özellik olduğunu düşünüyorum.