Pazartesi günkü Guardian baskısında politik oyun yazarı Athol Fugard oyun yazarlarının "Adaletsizlikle ilgili sorunlarla yüzleşmek yerine reklamlar arasındaki on dakikalık dikkat sürelerine yönelik yazdıklarına" dair kaygısını dillendirdi. Pazartesi günü aynı zamanda iklim değişikliği sorunlarını samimi bir şekilde ele alan, yiyecek ve suyun tükendiği bir gelecek üzerine kurulmuş Ugly (Çirkin) adlı oyunumun ilk prova günüydü ve bu yaptığım en politik işti. Bu yüzden bir tarafım Fugard'a katılmak istemiyordu. Yine de, kalbimden geçen, önemli bir noktaya parmak bastığıydı.
Yeterince ciddi bir şekilde mücadeleci veya muhalif olan bir tiyatro yapıldığını düşünmüyorum. Peki ama neden insanlık tarihinin en kritik zamanlarında yaşarken politik bir iş yapmanın bu kadar zor olduğu hissediliyor? Cevabın bu korkutucu gerçekliğin hayatlarımızda yansımalarına bakmak yerine, içimizde dikkat dağıtmaya dair bir arzunun (seyircilerin ve tiyatro üreticilerinin de benzer bir şekilde) olmasında yattığını düşünüyorum. Ayrıca bir oto sansürün geçerli olduğunu düşünüyorum. Ugly adlı oyunu yazmakta zorlandım çünkü iklim değişikliğine karşı koymak için radikal ve sistemik bir değişiklik için çalışmak zorunda oluğumu düşünüyordum. Öte yandan bunu kabul etmekten korku duydum çünkü bu, yazma kariyerimi sona erdirmek anlamına gelecekti; artık fazla ciddi ve az komik olan bir yazar olarak anılabilirdim. Diğer yazarların hakim olan bu algıyı hissettiğini sanıyorum: "Hafif olsun: eğer bilgilendirilmek zorundaysan, ironi yap ve her şeyden önemlisi her şey hakkında tarafsız ol, pedofilinin şeytani bir şey olması konusu dışında." Ugly adlı oyunu yazmak oto sansür güdüsüne karşı bir mücadeleye dönüştü.
Sorunlar hakkında öğüt vermeden nasıl konuşabiliriz? Hiçbir seyirci tiyatroya geldiğinde eline bir manifesto tutuşturulmasını istemez. Ama eğer politik tiyatro herhangi bir eylemde bulunmazsa, o zaman ne anlamı kalır? Cevaplara sahip olmak zorunda olmadığımı kendime hatırlatmak zorundaydım: oyun yazmak, sorulara alan açan bir tiyatro eseri yaratmak demektir. Sahne, meydan okuyan ve heyecanlandıran diyalogları kışkırtması halen mümkün olan nadir alanlardan biridir. Bu oyunu yazmak, bazı büyük sorular üzerinde kafa yormaya kalkışmak haline geldi, bu süreçte boğulmamayı umarak…
Peki ama tiyatronun varoluş sebebi insanlara olağanüstü bir gece yaşatmak değil midir? Yazarlar eğlendirmemeli midir? Diğer bir sürü konuyu bir kenara bırakırsak, yaşamını sürdürebilmek için yiyecek kıtlığı olmayan zamanlarda pişirdiği yemeklere dair anılarını ve bedenini satan, onuru elinden alınmış bir ev ekonomisi öğretmeni hakkında gece kadar karanlık komedi yazarken bu mümkün müdür? Birçok vicdan muhasebesinden sonra cevabın evet olduğunu anladım. Politik bir iş yaptığımızda çıta daha alçak değil, daha yüksektir. Ugly'de amacım hem eğlence hem de mücadele. Peki, tüm bunlarda bir umut var mı? Bunun cevabı seyircilerde yatıyor. Red Ladder tiyatro kumpanyasında sevdiğim şeylerden birisi, performanslarının ardından bir forum tartışması düzenlemeleridir. Umarım bu tartışmalarda insanlara düşüncelerini paylaşmaları için ilham verebiliriz. Ve umarım bazılara bu düşüncelerini kendi hayatlarına taşımaları ve eyleme dönüştürmelerini sağlayacak kadar ilham verebiliriz. Ancak insanlara ne yapmaları gerektiğini söylemek niyetinde değilim. Eğer gösteri insanları düşünmeye ve tartışmaya yöneltiyorsa görevini yapmış sayılır.
Provokatif ve politik birçok çalışmayı gözden kaçırmasına rağmen Athol Fugard'ın iyi bir noktaya değindiğini düşünüyorum. Belki de her yerdeki yazarlar ve tiyatro kumpanyaları için onun sözleri bir uyanma alarmı olabilir. Bu işi yapmak zorundayız; ve belki de insanları bundan haberdar etmek için daha iyisini yapmalıyız.
Oyun Yazarları Politik Olmaktan Neden Çekiniyor?
Yazar : Emma Adams
Çevirmen : Sema Merve İş Kaynak : Guardian Kaynak URL : http://www.guardian.co.uk/stage/theatreblog/2010/sep/02/playwrights-political - 07.11.2010
Çevirmen : Sema Merve İş Kaynak : Guardian Kaynak URL : http://www.guardian.co.uk/stage/theatreblog/2010/sep/02/playwrights-political - 07.11.2010