16 Ağustos - 5 Eylül 2008 tarihleri arasında düzenlenen 2. Sinopale'nin (Sinop Bienali) bir kısmına tanık oldum. Ailevi kökenleri itibariyle neredeyse her yaz Sinop'a gelen bir sanatçı olarak ilk bienali kaçırdığıma üzülmüştüm. Bu seneki etkinliğin takip edebildiğim bir bölümünü, özellikle de tiyatro atölyesinin sergileme kısmını seyirci gözüyle değerlendirmeye çalışacağım.

 

"Sinopale"...

Sinopale, benzerlerinden farklı olarak, "kentte yaşayanların da üretim sürecine katılacakları bir sanat etkinliği... sanatsal bir sivil toplum etkinliği" olarak tanımlanıyor. [1]  60 sanatçısı, organizasyon ekibi ve 29.000 Sinoplu ile bir bütün olarak var olan bienalin; yerel sorunların uluslararası dilde ifade bulmasını, değerlerine sahip çıkma bilinci yaratmayı ve uluslararası gündemde olup yerelin fark etmediği konulara dikkat çekmeyi amaçladığı bildiriliyor.

Beral Marda, "Şeylerin Yeni Düzeni" başlığıyla Foucault'ya gönderme yaptıklarını söylüyor: "...Onun için tek seçenek karşı olmaktır ve bu sürekli karşıtlık, bir tür devamlı devrimdir. Savaşların, krizlerin, ekonomik manipülasyonların ve dini inanç çatışmalarının hüküm sürdüğü bir bölgedeki istikrarsız ve muhafazakâr kültür endüstrisinin içinde yaşayan sanatçılar, küratörler, sanat uzmanları olarak biz de; standart bir çalışma biçimi olarak sürekli karşıtlığa inanıyoruz... İlk Sinopale bize, Sinop halkının çağdaş sanatı, belleğini ve güncel olayları kurcalamak için yeni bir araç olarak keşfettiğini gösterdi. Bellek; kenti Radar Merkezi olarak kullanan (1954-1993) Soğuk Savaş stratejileriyle doluyken, şimdi de güncel olaylar, aynı kenti bir Nükleer Santral adayı haline getiriyor..." [2]

Sergiler, oyunlar, performanslar, atölye çalışmalarının yer aldığı programda çocuklara yönelik atölyeler de bulunuyor. "Sinopale Çocuk" etkinlikleri kapsamında, günümüzde müze halini alan tarihi hapishanenin çocuk bölümü, atölyeye katılan Sinoplu çocukların rengârenk işleriyle donatılmış durumda.

imageimage

Festivalin düzenleyicisi -kendisi de bir Sinoplu olan- Prof. Melih Görgün, Sinop hapishanesinin dünyadaki diğer hapishanelerden farklı olduğunu belirtiyor. Çok değerli hükümlü-sanatçıların işlerini sergilediklerini ve etkinlikler düzenlediklerini, bu yüzden de çocukken oyun oynamak için çocuk parkı yerine hapishaneye gittiğini söylüyor. [3]

                                
Oyun Yazarlığı Atölyesi: Sinop Üzerine Tiyatro Oyunları...

Emre Koyuncuoğlu'nun gerçekleştirdiği, 6 Ağustos tarihinde başlayan ve bir hafta süren "Sinop Üzerine Oyun Yazma ve Yönetme Atölyesi"ne ise; İzmit, İstanbul, Trabzon, Bartın ve Sinop'tan 6 yeni oyun yazarı katılmış. Yazılan oyunlar, profesyonel tiyatro yönetmenleri ve amatör yerel oyuncular tarafından 14-18 Ağustos tarihleri arasında Sinop'un merkezinde Kocaeli B.B. Şehir Tiyatroları'nın TIR Sahnesi'nde açık prova biçiminde çalışılmış. Karadeniz kentleri arasında tiyatro kültürünü zenginleştirmek ve birlikte çalışmak için başlatılan tiyatro projesinin ilk ayağını oluşturan bu atölyenin iki ortağı Sinopale ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları; destekçileri ise, Trabzon Devlet Tiyatrosu, Bartın Bölge Tiyatrosu, Giresun Bölge Tiyatrosu, Sinop Sanat Tiyatrosu. [4]

image

Sinop'un kollektif belleğinde önemli yer tutan eski Amerikan radarı, sokaklarda yarı çıplak dolaşan rahmetli "Tarzan" gibi bilge deliler, siyasi suçlularla dolu eski hapishane, nükleer ve termik santral yapımı gündemi...vd. oyunların temaları arasındaydı.

 

Ve seyirciler...

Kocaeli B.B. Şehir Tiyatroları'nın TIR Sahnesi, Sinop gecelerinin en işlek mekânlarından birine yerleştirilmişti. Arka tarafı açılan tır, sahneye dönüştürülmüş; karşısına konan beyaz sandalyelerle de seyirci bölümü oluşturulmuştu. 18-20 Ağustos tarihleri arasında sergilenen oyunların provaları sırasında bile bu sandalyeler boş kalmıyordu.

imageimage

Oyunları ilk iki gecesi tam saatinde oradaydım ve tabii ki ayakta kaldım. Son gece özellikle yarım saat önce gitmeme rağmen oldukça zor yer buldum. Çocuklu aileler sandalyeleri kapmış, çekirdek çıtlatarak oyun bekliyordu. Tabii ki Aşıklar Caddesi'nin ve sahil boyunun simitçileri ve mısırcıları yoğun bir faaliyet halindeydi. Yapılan anonsla, müzik sesini kısan yakın cafe'nin işletmecilerine teşekkür edildi fakat Sinop Kalesi civarındaki cafe'lerden yankılanan müzik, zaten ses fırlatmakta zorlanan genç oyuncuları zora sokuyordu. Biz seyirciler ise duymak ve görmek için uğraş vermekteydik. Tabii kendi aramızda da ufak çaplı bir mücadele söz konusuydu. Örneğin Arkamda oturan, İstanbul'da yaşadığını; devlet tiyatrolarının, devlet opera ve balesinin birçok temsilini izlediğini söyleyen yaşlıca bir bayan, bir öğretmen edasıyla seyircilere tiyatro adabı aşılamaya çalışıyordu. Tam önümüzde kamera kaydı alan genç kızı da, yüksek sesle kahkahalar atan çocukları da bir güzel terbiye etti. Ancak kimsenin keyfinin bozulduğu söylenemez; "aydınlanmacı" teyze sinirlendiğiyle kalmış oldu...

Seyirci, her birinde tanıdık temalara rastladıkları, dolayısıyla çoğunlukla özdeşleşme duygusuyla izledikleri oyunların özellikle mizahi bölümlerine alkışlarla cevap verdi. En çok tepki verdikleri bölümlerden biri de genç oyuncuların nükleer santral karşıtı protestosuydu. Sinop'un en yakıcı gündemlerinden biri sahneye taşınmış; yazan ve oynayanlar arasında olduğu gibi seyircilere de gündem yapılmış ve sahnedeki eylemliliğe katılım sağlanmıştı.

 

 image  image

Katılımcı boyutu oldukça yüksek olan bu tiyatro atölyesinin, özelde tiyatro dramaturjisi genelde sanatın toplumsal bağlamı üzerine düşünen, tartışan, yazanlar için oldukça heyecan verici bir deneyim olabileceğini düşünüyorum. Oyun yazma sürecinde edinilen deneyim, sahneleme sürecinde seyirciyle yaşanan paylaşım Sinop'ta uzun bir süre hatırlanacak gibi görünüyor. Umarım benzeri atölyeler bir sonraki bienalde de -daha da geliştirilerek- tekrarlanır; bize de izlemek, yazmak hatta katılmak düşer...

        

[1] http://sinopale.com/2008/ 

[2] http://sinopale.com/2008/content/view/16/35/lang,turkish/.

[3] http://www.turkishdailynews.com.tr/article.php?enewsid=112591.

[4] kaynak: basın bülteni. Ayrıca:
Katılan oyun yazarları: Mehmet Kuvvet-Trabzon, Ömer Turan -Trabzon, Selvin Yaltır-İstanbul, Zafer Gecegörür-Bartın, Duygu Dalyanoğlu-İzmit, Zehra Konukman-Sinop
Tiyatro yönetmenleri: Hülya Karakaş (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları), Zafer Gecegörür (Bartın Bölge Tiyatrosu), Nihat Alpteki (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları), Erhan Kaya (Sinop Sanat Tiyatrosu)
Dekor-Kostüm-Aksesuar-Sahne Koordinatörü: Can Tuğcuoğlu