Düğün Merasimi ve Merasim Şarkıları
İki gün süren düğünün ilk gününün, yani kına gününün akşamında, damat sağdıçın [berzava] evine götürülür. Davetliler damat evinde yemekte iken berzava “Yarın herkes bize davetlidir” der ve ertesi gün kahvaltıda herkes oraya gelir. İkinci günün [Pazar günü] sabahında berzavanın evinde serşo merasimi vardır. Şarkılar eşliğinde gerçekleşen damadın banyosu ve tıraşından sonra berzavanın davetlilere verdiği kahvaltı aşamasına geçilir. Daha sonra damat baba evine götürülür. Öğleden sonra düğün alayı, şarkılar söyleyerek gelini almaya gider. Gelini almaya giden ‘berbûk’lar eve girerken erkekler dışarıda halay çekerler. Gelin hazırlandıktan sonra erkeklerden sadece berzava içeri girer ve gelin dışarı çıkarılırken kapıyı açtırmak için berzava ‘pişte der’ (kapı bahşişi) denilen bir parayı çocuklara verir. Gelin, düğün evine geldiğinde kapıdayken damat evin damına çıkar ve gelinin üzerine toprak serper. Bu damadın üstünlüğünü simgelemek içindir. Kayınvalide veya görümce su dolu bir testiyi gelinin ayakları önünde kırar. Su, aydınlığın sembolüdür, ‘uğurlu olsun, ayağı aydınlık getirsin’ dileğinin ifadesidir. Gelin düğün evine götürüldükten sonra kurulan düğünde halaylar çekilir ve davetliler gelinle damadı kutlamaya gelip onlara bahşiş ve hediyeler verirler. Bütün gün halaylar çekildikten sonra davetlilere akşam yemeği verilir ve yine şarkılar eşliğinde damat, gelinin odasına götürülerek kahve ve şerbet gelenekleri uygulanır. Daha sonra davetliler ve akrabalar gelinle damadı yalnız bırakarak oradan ayrılırlar. Bu düğün nizamı Hakkari merkezde böyledir. Köylerde de bazı küçük farklar dışında düğün bu şekilde seyreder. Örneğin köylerde kadınlar hizark takmazlar. Ama merasimin çeşitli aşamalarında mutlaka bir protokol, sıra geçerlidir.

1. Serşo
Serşo töreni ve şarkıları [ikinci gün] sadece berzava’nın evinde damadın banyosu ve tıraşı öncesinde, sırasında ve sonrasındaki aşamadır. Sabahleyin kalkılır ve şarkılar eşliğinde damat banyoya götürülüp yıkandıktan sonra yine şarkılar eşliğinde tekrar içeri getirilir. Berber tıraş için berzavanın evine çağrılmıştır. Tıraş yapılırken de yine damadın etrafındakiler şarkılar söylerler. ‘Serşo’ içeride söylenen bir şarkı formu olduğundan, eşliğinde halay çekilmez. Oturarak; dîwanhane şarkıları, şeşbendîler gibi söylenir. Makamı ve söyleyişi de şeşbendîler gibi ağdalıdır. Sözlerin arasında bolca ulama ve kelimenin ortasında kesme vardır. Serbest değildir, ritmiktir ama karmaşık zamanlı ve çok uzun olan ritm cümleleri nedeniyle serbestle ritmik arası bir duyuşu vardır.

2. Narînk
Berbûklar gelini evden alıp götürürlerken söylenen şarkılara ‘narîn’ veya ‘narînk’ denir. Narînk, ritmik olmakla beraber oldukça duygulu hatta ağıta yakın bir havadadır. Çünkü bir uğurlama, vedalaşma havasıdır. Sözleri de ayrılığı ve vedalaşmayı işler. Ritmi serşo gibi kompleks değildir. Basit ritmlerle ve lirik ezgilerle söylenir. Birkaç farklı makamla [ezgi kalıbıyla] söylenen çeşitli varyantları vardır. Diğer düğün şarkılarında olduğu gibi narînkte de, sözler uzun kıtalar boyunca değişirken ezgi ve ritm hep aynı kalır.

3. Stranên Dawatê [Düğün Şarkıları / Dans Şarkıları]
Düğünün ikinci günü sabah erken saatlerde köyün en büyük tarlasında toplanılır ve düğün en yumuşak makamlı ve en az yorucu olan milanê formunda şarkılar ve oyunlarla başlar. Milanê dik bir halaydır ve çok hareketli olmayan şarkılarla oynanır. Bu oyunda 300-400 kişi elleri serbest bir şekilde omuz omuza verir, oynarken sigara sarar, reşik [keçi kılından ayakkabı] dikerler, kadınlar çorap örerler. Bu aşama birkaç saat sürer, düğün hiç kesilmez. Öğle yemeğinden sonra yavaş yavaş makamlar değişir. Milanê’den şêxanî’ye geçilir. Şêxanî’de ritmler, ayak çekmeler, sekmeler serttir ve eşliğinde söylenen şarkılar da genellikle savaş şarkılarıdır. Ondan sêpê’ye [üç ayak] geçilir, bu da sert figürlü bir bölümdür. Daha sonra qilîçanê’ye geçilir. Qilîçanê’de eller serçe parmaklarından birbirine tutuşur. Oyunun ve şarkıların ritmi ve sertliği giderek yükselir. En son belavê’ye ve zêrînê’ye gelinir. Artık oyun bir kapanıp bir dağılarak oynanmaktadır, bu bölümü genellikle gençler oynar, yaşlılar katılamaz. Gün boyunca oyunun ve şarkıların ritmi, biçimi değiştikçe halaydan düşenler olur. En son kalan grup kaç kişiyse onlar zêrinê oynarlar. Akşam ezanı okunmak üzeredir, herkes abdest almaya gider ve biraz sonra en büyük divanhane neresiyse orada gece şevbuhêrkine geçilir.
 

Bu akış ve formlar daha çok Pinyanişîler için geçerlidir. Ertuşîlerde düğünün seyri biraz farklıdır. Onlarda da şarkılar söylenir ama bir süre sonra davul-zurna eşliğinde oynanan danslara geçilir. Davul-zurna ile oynamak kolay değildir, daha yorucudur. Ertuşîlerin davul-zurnayla çalınan düğün repertuarında Hakkari şarkılarından çok Mıtrıpların taşıdığı çevre bölgelerin şarkıları vardır. Bu anlamda Ertuşîlerdeki müzikal geleneğin dış kültürle bağlantısı daha canlıdır.

Stranên dawatê formundaki bir şarkının ezgisi sürekli tekrar eden tek bir kıtadan oluşur. Sözler bazen 20-30 kıta devam edebilir fakat müzik değişmez.