Çocuklarının güvenliği söz konusu olduğunda Amerikalılar dünyanın en dikkatli anne-babalarıdır. Bisikletleriyle gezintiye çıkmadan çocukların önce koruyucu başlıklarını ve dizliklerini giydiririz. Elektrik prizlerine plastik kapaklar takarız ve arabadaki emniyet sandalyesinin sağlam bir şekilde yerleştirilip yerleştirilmediğini kontrol ederiz. Yeni yürümeye başladıklarında düşmesinler diye arkalarından tutarız. Okula gitmeye başladıklarında tanımadıkları insanlarla konuşmamalarını, kötü niyetli yabancılara kendilerini elletmemelerini tembihler, 911'i nasıl arayacaklarını öğretiriz.

Ama iş çocukları büyük ihtimalle öldüren bir hastalığı önlemeye geldiğinde ne yapacağını bilemeyen bir görüntü sergileriz. Şu an her yıl, 15 yaşın altındaki 9.000 çocuk kansere yakalanmakta ve 1.500'i bu nedenle ölmektedir.

Üstelik, hastalık teşhis edildiğinde, çocukların hastalığın daha ileri safhalarında olmaları ihtimali yetişkinlere göre daha yüksektir. Teşhislerin yüzde 80'inde, hastalığın vücudun diğer yerlerine de yayılmış olduğu görülmektedir. Kanser teşhisi konan çocukların kaç yaşında olduklarını biliyor musunuz? Kanser teşhisi konulanların medyan yaşı 6'dır. Daha da kötüsü, kanser teşhisi konulan çocukların sayısı her yıl şiddetle artmaktadır. 1975 ile 2000 yılları arasında çocuk kanserleri yüzde 32 artmış (bu oran Afrikalı-Amerikalılar için yüzde 36'dır) ve çocuklar için en büyük sağlık tehlikesi haline gelmiştir. Kanser, çocuk ölümlerinin kazalardan sonra ikinci nedenidir. Akut lenfositik çocuk lösemisi yüzde 57; beyin kanseri yüzde 50; böbrek kanseri yüzde 48 ve kemik kanseri yüzde 29 artmıştır.

Ne yazık ki bu kanserlerin pek çoğunu önlemek mümkündür. Ama anne-babalar çocuklarımızın hayat alanlarına nüfuz etmiş olan çeşitli kanser yapıcı etkiler hakkında, örneğin vücutlarına çektikleri kirlenmiş içme suyu, çocuk bahçelerinde kimyasallarla korunan ağaç takımlar, reçeteyle satılan pediyatrik ilaçlar ve Karabaş'ın boynundaki pire tasması hakkında gerekli bilgilere sahip değiller. Ve daha da kötüsü, anne-babalar çocuklarının maruz kaldıkları bu tehlikelerden korunmaları için ne yapmaları gerektiği konusunda da bilgisiz bırakılıyorlar.

Neden? Çünkü federal Ulusal Kanser Enstitüsü (NCI) ve kâr amacı gütmeyen Amerikan Kanser Derneği (ACS), çocuklarda kansere neden olabilen veya daha sonraki hayatlarında kansere yol açan sayısız tüketim maddesi ve diğer yaygın maruziyetler hakkında halkı hiçbir zaman uyarmamışlardır. Çocuk kanserlerinin görülme oranının yirmi yıldan fazladır muntazaman artmakta olduğu konusunda da halkı uyarmayı ihmal etmişlerdir. Halkın, çocuk kanserlerini cenin, bebek ve çocukların maruz kaldıkları kanserojenlerle ilişkilendiren güçlü, saygın bir bilimin var olduğunu bilme hakkı vardır. Kaçınılabilir olan bu maruziyetler dörde ayrılır: çevresel (örn. içme suyundaki ve bebek gıdalarındaki pestisitler ve şehir ve okulların ilaçlanması); mesleki (örn. annenin hamilelikte iş yerinde kanserojenlere maruz kalması); ev içindeki (örn. nitritle muhafaza edilen sosisler, evde ve çimenlerde, pestisit ve kanserojen katkı maddeleri ihtiva eden şampuanların ve losyonların kullanımı); ve tıbbi (örn. dikkat eksikliği rahatsızlıklarında reçete edilen Ritalin ilacı).

Aleyhteki sağlam delillere rağmen ACS, gıdadaki pestisitlere, tehlikeli atık yerlerinin ve nükleer santrallerin yaydığı radyasyona maruz kalmaları "ihmal edilebilir" sayıp görmezden gelmektedir. ACS'nin 2003 "Kanser Gerçekleri & Rakamları" yayınının çocuk kanserleri bölümünde kanserin herhangi bir nedeninden bahsedilmemektedir.

NCI da aynı şekilde başını kuma gömmektedir. Federal örgüt, "çocuk kanserlerinin nedenlerinin genellikle bilinmediğini" kararlı bir şekilde iddia etmiştir. Ama gerçek hiç de öyle değildir.

NCI ve ACS'nin, kanserojenlere maruz kalmaktan doğan riskler hakkında halkı bilgilendirmeyi ihmal etmeleri neticesinde, bu maruziyetlerin düzenlemeye tabi tutulmaları da ihmal edilmiştir. Örneğin, Çevre Koruma Teşkilatı (EPA) Bilimsel Danışma Kurulu şimdi, "kanserojenlere erken yaşlarda maruz kalma" risklerini düzenleme altına almak için yeni ilkeler geliştirmektedir. Bununla birlikte EPA, yalnızca hava ve sudaki kanserojenlerin ayrı ayrı risklerini hesaplamakta, bunların birikimli etkisini ve birbiriyle etkileşimini dikkate almamaktadır. Kanserojenler arasındaki etkileşim de işin içine katılınca Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) ve diğer düzenleme kuruluşlarının yetki alanına giren kanserojenlerle de ilgilenmek gerekecektir.

Ölçüleri küçük, vücut ağırlıkları az ve metabolizmaları daha hızlı olduğu için çocuklar, bebekler ve daha fazla da ceninler, kanserojenik ve toksik etkilere, yetişkinlere göre çok daha fazla açıktırlar. Bu gerçeği adaylığı sırasında Başkan Bush da kabul etmişti ama göreve geldikten sonra unutmuş görünmektedir. Bush yönetiminde, EPA'nın çocuk sağlığı programları federal harcamaları utanç verici bir şekilde, yüzde 10 gibi ciddi bir oranda azaltılmıştır.

Araştırma eksikliği ve halka bilgi verilmemesi kaynak yokluğundan değil dengesiz ulusal politikalardan kaynaklanmaktadır. 1971'de NCI'yi kanserin nedenleri ve önlenmesi hakkında araştırma yapmak ve halkı bilgilendirmekle görevlendiren Ulusal Kanser Yasası'nın çıkarıldığı günden bu yana, bu kurumun bütçesi 220 milyon dolardan 4.6 milyar dolara çıkmıştır. NCI'nin bütçesi artarken, paradoksal bir şekilde, sigarayla-ilgisi olmayan yetişkin kanserleri ve çocuk kanserlerinin görülme oranı da artmıştır. NCI buna rağmen, kanserin kaçınılabilir nedenleri hakkındaki araştırmalar ve halkın bu konu hakkında bilgilendirilmesi için, 4.6 milyar dolarlık bütçesinin sadece yüzde 4'ünden azını ayırmaktadır. ACS ise halktan aldığı 800 milyon dolarlık desteğin (buna hükümet yardımları ve varlıklarının 1 milyar dolarlık getirisi dahil değildir) yüzde 1'inden azını çevresel ve diğer nedenlere harcamaktadır. NCI ve ACS fonlarının büyük bölümü kanserin görüntülenmesi, teşhisi ve tedavisine (bunların değerli uğraşlar olduğu aşikârdır) ayrılmıştır. Önleme ve halkın eğitilmesine daha eşit pay ayrılmaya başlandığında, bunların önemi azalacaktır.

Anne-babalar çok az bildikleri ya da hiçbir şey bilmedikleri tehlikelerden çocuklarını koruyamazlar. Bu konuda açık tartışmaların yapılması ve Kongre'nin ulusal kanser politikasını denetlemesi gerekmektedir.

_____________________

Notlar

- Bu makale, 17 Haziran 2003 tarihli Chicago Tribune gazetesinde yayınlanmıştır. 

- Dr. Quentin D. Young, Chicago'daki Sağlık ve Tıp Politikası Araştırma Grubu'nun başkanıdır, Kanser Önleme Koalisyonu'nun da direktörlüğünü yürütmektedir