Menopoz-öncesindeki ABD'li kadınların yüzde yirmisi, genital bölgeleri, pedleri [sanitary pad] ya da doğum kontrol diyaframlarında düzenli olarak kozmetik talk pudrası kullanmaktadır. Johnson&Johnson tarafından üretilen, Osco ve Walgreens gibi eczane zincirleri ve diğer eczaneler tarafından satışa sunulan, sözüm ona genital kokuları bastıran talk pudralarını kullanmaları konusunda kadınların aklı reklâmlarla çelinmeye devam edilmektedir. Bu çabaların sonucunda talk pudrasının, elli yılı aşkın bir süredir, tazeliğin ve temizliğin simgesi haline gelmiş olması şaşırtıcı değildir.
17 Kasım 1994'de merkezi Chicago'da bulunan Kanser Önleme Koalisyonu [Cancer Prevention Coalition] ile New York merkezli Anayasal Haklar Merkezi [Center for Constitutional Rights], FDA(1)'ya bir Yurttaş Dilekçesi [Citizen Petition] vererek “kozmetik talk ürünlerinin kanserojen olduğunun etiketlenmesini istemiştir.” Dilekçe, Sağlık ve Tıp Politikası Araştırma Grubu [The Health and Medicine Policy Research Group] Başkanı Dr. Quentin Young, Yumurtalık Kanseri Erken Teşhis ve Önleme Vakfı [Ovarian Cancer Early Detection and Prevention Foundation] ve ardından Senatör Edward Kennedy tarafından da imzalanmıştır. Senatör Edward Kennedy, 1997'de Senato'da yaptığı bir konuşmada FDA'nın, diğer bilinen kanserojenleri ihtiva eden ürünlerin yanı sıra talk ürünlerinin üzerine de kanser uyarısı etiketi koydurmasını talep etmiştir. Ne var ki aradan on yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen bu talep göz ardı edilmeye devam edilmektedir.
Dilekçe, önde gelen bilimsel dergilerde 1960'lardan sonra yayınlanmış olan 15 makaleye dayanarak "kozmetik sınıf talka sık maruziyete bağlı olarak artan yumurtalık kanseri oranları" konusunda açık uyarılarda bulunuyordu. Bir yılı aşan bir gecikmeden sonra Dilekçe, FDA'nın o zamanki Kozmetik ve Boyalar Dairesi Direktörü şimdilerde ise sanayinin bir kuruluşu olan Kişisel Bakım Ürünleri Konseyi'nin [The Personal Care Products Council] Başkanlığını yürüten Dr. John Bailey tarafından reddedildi. O tarihten bu yana talk pudrasının genital kullanımı ile yumurtalık kanseri arasındaki güçlü ilişkiyi doğrulayan 40'dan fazla bilimsel yayın daha yapıldı. Bu çalışmalarda riskin yüzde 35 ila yüzde 90 arttığı bildirilmektedir. Bugüne kadar yayınlanan bu raporlar arasında, yumurtalık kanserlerinde talk parçacıklarının bulunmasından söz eden 1971 tarihli rapor özellikle ilgi çekicidir. Bu bulguya Johnson&Johnson'ın tıp direktörü Dr. G.Y. Hildick Smith tarafından itiraz edilmiştir. Lâkin prestijli The Lancet dergisinde müteakiben yayınlanan bir makalede "Talkın, yumurtalıklardaki potansiyel zararlı etkileri ihmal edilmemelidir." uyarısı yapılmıştır. Bu uyarı, talk kullananlar arasında yumurtalık kanserinin önemli bir risk olduğu yolundaki 2004 tarihli bir raporla da desteklenmiştir. Bununla beraber, fallop tüpleri bağlanan kadınlar, talk tozlarının yumurtalıklara ulaşması engellendiği için böyle bir risk taşımamaktadır. Hangi yaş grubunda olursa olsun görece nadir bir kanser olan yumurtalık kanserinden ölüm oranlarının, son otuz yılda tırmanışa geçerek 65 yaş üstü kadınlarda, beyazlarda yüzde 12 siyahlarda ise yüzde 32 oranında artmış olması şaşırtıcı değildir. Her yıl yumurtalık kanserinden 15.300 kadın ölmektedir. Bu rakamlarla yumurtalık kanseri, ölüme neden olan kanserler arasında, meme, kolon ve akciğer kanserinden sonra dördüncü sıraya yükselmiştir. Yine de sanayi ve daha kötüsü FDA, bu tehlikeler karşısında kayıtsız kalmaya devam etmektedir. FDA, talk pudrasının genital kullanımını yasaklamadığı gibi sanayinin açık uyarı etiketleri koymasını da zorunlu hale getirmemiştir. Hâlihazırda kozmetik- sınıf nişasta pudrası [starch powder] gibi güvenli bir alternatifin mevcut olması FDA'nın bu tutumunu daha da affedilmez hale getirmektedir.