Işınlanmış baharatlar Türkiye’de bakkal/market raflarını doldurmaya başladı. Bir Ankara firması olan Bağdat Baharat’ın başlattığı ışınlanmış baharat satma uygulaması, İstanbul’a da sıçrayarak önce Migros ve Şok marka baharat paketleri piyasaya çıktı hemen ardından da Arifoğlu firması ışınlama kampanyasına hız verdi. (Türkiye’de ilk ışınlama tesisi TAEK tarafından Ankara’da kurulmuş olup daha sonra özel sektör tarafından İstanbul’da ikinci bir ışınlama tesisi kurmuştur.) Önemli sağlık sorunlarına neden olan gıdaların ışınlanmasına karşı literatürün Türkçe’ye kazandırılması kapsamında ilk olarak Rosalie Bertell’in yazısını yayınlıyoruz.(ç.n.)                      

Gıdaların ışınlanması sorununun temelinde bir sağlık anlayışı yatmaktadır. Gıda, ‘hapların’ bir başka formu ya da hareketsiz duran bir kimyasal yığını değildir. Akşam yemeğinde ‘hasta’ bir tavuk veya buruşuk bir patlıcan yemeyi istemezsiniz. Sağlıklı bir bitki ya da hayvan zararlı ve yararlı bakterileri dengeleyebildiği için normal ölçüsünü, şeklini, dokusunu ve rengini korur. Bir çocuk bile çürük elma ile yeni toplanmış sulu, taze kırmızı elmayı birbirinden ayırabilir.

Geleneksel insan bilgeliği, insanlar için en iyi besinin yeni avlanmış bir balık/av hayvanı, yeni toplanmış bir meyve ya da sebze veya da sağlıklı evcil hayvan eti olduğunu bulmuştur. Meyve toplandığında veya hayvan öldürüldüğünde artık dengeleyici görevini yerine getirememekte, ölüm ve çürüme kuvvetleri görevi devralmaktadır. Çürüme süreci, kurutma, pişirme ya da ısıl işlemler, dondurma veya yeni ortaya atılan ışınlama gibi değişik yollarla yavaşlatılabilir. Bunlardan hiçbirisi de istenen ve istenmeyen bakterileri birbirinden ayırma yeteneğine sahip değildir. Bunlardan hiçbirisi pestisit ya da herbisit kalıntılarını, toksik cansız maddeleri, veya tüm bakterileri, mayaları veya küfleri temizleme yeteneğine sahip değildir. Tamamıyla ölmüş bir besin, tadını, rengini, dokusunu ve çekiciliğini kaybeder. Ayrıca vitaminlerini ve diğer besinlerini de kaybeder.

Bunları unutmadan, yeni gıda işleme yöntemlerine olan ihtiyaç da değerlendirilerek gıda ışınlamasının karşılaştırmalı yarar ve zararları, ışınlanmış gıdaların sıhhiliği ile ilgili bilimsel çalışmalar, teknolojinin geliştirildiği siyasi ve iktisadi ortamla birlikte kısaca ele alınacaktır.

TARİH

Gıda ışınlanması için ilk patentler ABD’de 1921 ve Fransa’da 1930’de alındığı halde teknoloji uygulamaya konmadı. Batı Almanya 1957’de, yiyeceklerin çok küçük bir kısmını oluşturduğu varsayımıyla baharatların ışınlanmasına izin verdi ama bu izni 1958’de geri çekerek gıdaların ışınlanması bütünüyle yasakladı. 1960’da Kanada, daha steril hale getirmek ve filizlenmesini önlemek için patateslerin ışınlanmasına izin verdi, 1963’de ise ABD ihraç edilen buğday, patates ve domuz pastırmasının (bacon) ışınlanması için gerekli izinleri verdi. Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) jambon için verilen izni 1968’de geri çekti.

Gıda ışınlanması için bastıran çiftçiler, kalkınmakta olan ülkeler, manavlar veya tüketiciler olmadı. 1970’li yılların başında, kuruluş amacı nükleer teknolojiyi savunmak olan Uluslararası Atom Enerjisi Kuruluşu (IAEA) gıdaların ışınlanması hakkında seminerler düzenlemeye başlamış ve IAEA, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) uzmanlarından oluşan bir ortak komisyon kurmuştu. Gıdaların Işınlanması Ortak Uzman Komisyonu (JECFI) 1976’da ışınlanan gıdalarda oluşan kimyasallar olan radyolitik ürünlerin diğer gıda katkı maddeleri gibi toksisite testinden geçmesi gerekmediğine karar verdi. Işınlamanın, gıdada serbest radikaller (yüksek derecede reaktif moleküller) ve yeni kimyasallar oluşmasına rağmen bir katkı maddesi değil bir süreç olduğunu ilan etti. Bu radyolitik ürünlerin bazıları, örneğin hidrojen peroksit ve formaldehid, yemek pişirirken veya ısıl süreçlerde ortaya çıkanlarla aynı olsa da ışınlanan gıdalarda daha yüksek oranlarda meydana gelirler. Diğer yan ürünler ise sadece ışınlama sürecinde ortaya çıkarlar.

Gıda ışınlamasının bir süreç mi yoksa bir katkı maddesi mi olduğu basit bir sorun değildir. Gıda katkı maddelerinin toksik olup olmadıklarını belirlemek için testler zorunludur. Gıda süreçleri/prosesleri için ise böyle testler gerekmemektedir. Bu durumda, ‘proseslemeye bağlı olarak ortaya çıkan katkı maddelerinin’ (ışınlamanın ürettiği yeni kimyasalların) toksikolojik testini gerektirecek yeni bir yasaya ihtiyaç vardır.

Patateslerin ışınlanması Kanada’da 1960’larda kısa bir süreliğine uygulandı ve sonra durduruldu. Hâlihazırda Kanada’da patatesler ışınlanmamaktadır. Sağlık Bakanı Jake Epp 10 Eylül 1987’de Kanada Gıda Işınlamasıyla İlgili Tüketici ve Şirketler Komitesi’nin önerilerinin çoğunun görmezden gelerek Ottawa’nın gıdaların ışınlamasıyla ilgili tekliflerini değerlendirmeye hazır olduğunu açıkladı. 4 Haziran 1988’de Kanada Sağlık Bakanlığı (Health and Welfare Canada) Gıda Işınlanması Tüzüğü’nü resmi gazetede yayınladı. Kısa süre önce ise Laval ve St. Hyacinthe Quebec’de biri Atomic Energy of Canada Limited Radiochemical Company (AECL-RCC) diğeri de Agriculture Canada tarafından olmak üzere iki adet deneysel ışınlama tesisi kuruldu. 1988’de Manitoba’daki AECL Whiteshell tesislerinde deneysel lineer hızlandırıcı test edilecektir. Bu federal girişimlerden önce çok az halka açık tartışma yapılmıştır.

ŞÜPHELİ BİR TEKNOLOJİNİN İHRAÇ EDİLMESİ

1988 yazında Environics’in yaptığı bir kamuoyu yoklamasında, Kanadalıların yüzde 75’inin gıdaların ışınlanmasına karşı olduğu sonucu çıktı. Ülkesinde çetin bir muhalefetle karşılaşan AECL’nin kalkınmakta olan ülkeleri hedef alan agresif bir pazarlama kampanyasına giriştiği anlaşılmaktadır. Bu AECL’yi, Kanadalılar tarafından kabul edilmeyen bir teknoloji için gelişmekte olan ülkeleri bir çöplük olarak gördüğü suçlamasına karşı savunmasız bırakmaktadır.

Kanada hükümetinin, Tayland’da bir ışınlama tesisinin yapımı için Kanada Uluslararası Kalkınma Ajansı (CIDA) aracılığıyla 4.4 milyon dolar harcanmasına dair imzaladığı anlaşma bu konuda iyi bir örnektir. Anlaşmanın bir parçası olarak Kanada ışınlanmış mangoları, papayaları ve yengeç bacaklarını ithal etmeyi kabul etmiştir. Bu anlaşma, Jake Epp’in Federal Hükümetin Eyaletlerin gıdaların ışınlanmasını dair taleplerini kabul edeceğini açıkladığı 10 Eylül 1987 tarihinde yapılmıştır. Halen Tayland’dan gelen ışınlanmış gıdaların taahhüt edildiği üzere Kanada’da satılmasına dair bir izin yoktur.

IŞINLAMAYLA İLGİLİ POTANSİYEL SORUNLAR

Botülizm

Isıl gıda işleminde, görece zararsız olan ya da patojenik veyahut toksin üreten tüm bakteriler oldukça homojen sayılabilecek bir şekilde azalır. Işınlamada ise bakteriler duyarlılıklarına ve radyasyona dirençlerine orantılı olarak ölür. Yiyecekteki gayrisıhhîliğin doğal göstergelerini yani bayatlık, kötü koku ya da hoş olmayan tada neden olan bazı bakteriler ölürken fazla patolojik olan bazı bakteriler canlı kalır. Örneğin, Clostridium Botulinum, yiyeceklerin işlenmesinde üst sınır olan 10-kilogray’ın altındaki ışınlamaya direnir. Clostridium Botulinum’un ürettiği toksin botülizme neden olabilir. Anaerobik (oksijensiz) ortamlarda gelişen bu ölümcül patojen, ışınlamayla yok olmaz tam tersine serpilip gelişir. Işınlanan yiyecek yeniden kirlenmeye karşı bazı önlemler alınmasını gerektirir ama Clostridium Botulinum’un büyümesini destekleyen oksijensiz ortam, vakumlu kapların bu amaç için kullanımını imkânsız hale getirir. Oysa yiyeceklerin uygun şekilde “eski usul” teneke kapta (konserve) saklanması botülizm gıda zehirlenmesinin önlenmesinde etkili bir yoldur.

Salmonella Zehirlenmesi

Işınlama, en hassas olan bazı bakterileri öldürebilir ama yiyecekte biriken toksinleri asla bertaraf edemez. Bu nedenden dolayı korumak için seçilen gıdanın temiz ve sağlıklı olması ihmal edilemez. Ayrıca, gıdaların ışınlanmasının, yiyeceklerin sıhhi bir şekilde işlemden geçmesinin yerini almasına izin verilmemelidir.

Nükleer sanayi, özellikle, beyaz etteki salmonellaya karşı önleyici bir eylem olarak ışınlamayı savunmaktadır. 1983 ila 1985 arasında Kanada’da salmonella zehirlenmesine bağlanan 28 ölüm gerçekleşmiştir. Bugünkü istatistikler o tarihte bilinmiyordu. Özel komisyonun 1983-1985 dönemindeki gıda ışınlamasıyla ilgili raporunda:

"Görece kaba yuvarlamalar Salmonella’nın 1985’de Kanada’da görülen yaklaşık 750 ölüme katkıda bulunmuş olacağına işaret etmektedir ama resmi istatistikler 1983 ila 1985 arasında yalnızca 28 ölümü Salmonella’ya bağlamaktadır. Hangi rakamların daha doğru olduğu şu an itibariyle bilinmemektedir ama Salmonella bulaşması gıda zerhirlenmesinin belli başlı kaynaklarından biridir ve Kanada ve başka ülkelerde önemli bir halk sağlığı sorunudur.”

Salmonella bulaşması, gıdaların üreticiler, işleyenler (handlers), tüketiciler ve lokantalar tarafından uygun olmayan şekilde muamele edilmesinden kaynaklanmaktadır. Tavukların bağırsaklarının parçalandığı mekanik temizleme işlemi sorunun en büyük nedenidir. Ekonomist R. Krysynak’ın yazdığı bir makaleye göre kümes hayvanlarının ışınlanması, fayda/maliyet analizine göre, salmonella zehirlenmesini kontrol etmek için araştırılan onbir gıda işleme yöntemi arasında altıncı sırada gelmektedir. ("Current Concerns - Food Irradiation An Economic Perspective"[Güncel Meseleler – İktisadi Açıdan Gıdaların Işınlanması], Food Market Commentary [Gıda Piyasası Yorumu], Ottawa, Agriculture Canada, Eylül 1986)

Aflotoksinler

Gıda Işınlaması Ortak Uzman Komisyonu (JECFI) (bir sorumluluk reddiyle birlikte) ortalama 10 kilogray dozu geçmeyen ışınlanmış gıdaların toksikolojik açıdan bir problem oluşturmadığını açıklamıştır. Açıklamada radyasyona duyarlı bakterilerin ölümünü garanti eden bir minimum belirtmediği gibi radyololitik yan-ürünlerin üretimini veya bilinen zararlı patojenlerin üretimini harekete geçirecek bir maksimumda da belirtilmemektedir. Işınlamanın özellikle kabuklu meyveler ve tahıllardaki bazı mantarların, had safhada toksik olan bazı aflotoksinlerin üretimini artırabileceği çok iyi bilinmektedir.  Bu aflotoksinlerin son derece güçlü kanserojenler oldukları ve ışınlamayı takiben üreyebildikleri olgusuna Ortak Komisyon değinmemiştir. Ortalama bir maruziyet önermek yalnızca bu teknolojinin yaygın olarak yanlış kullanılmasına davetiye çıkarır.

Yiyeceklerdeki Pestisitler ve Diğer Kimyasal Tehlikeler

Işınlama, yiyeceklerdeki pestisit kalıntılarını ya da diğer kimyasal tehlikeleri bertaraf etmekte başarısızdır. Pestisitler ve koruyucu maddelere bir alternatif olarak önerilen ışınlamanın, hasat-öncesinde kullanılmaya devam edecek olan pestisitlerle etkileşimi ise bilinmemektedir. Işınlanan yiyeceklerin yeniden-kirlenmemesi için pişirilmesi, dondurulması, koruyucular ve diğer amillerin kullanılması kaçınılmazdır.

Besin Maddelerinin Kaybı

E, C and Tiyamin gibi bazı kilit öneme sahip vitaminler ışınlamayla kaybolurlar. Hiper oksitlerin üretimi de yağ asitlerinin ve yağda çözünen vitaminlerin yoğunluklarını belirgin bir şekilde azaltır. Bu da yiyeceğin emilmesini ve yararlı hale gelmesini etkileyebilir.

NÜKLEER SANAYİNİN IŞINLAMAYI PAZARLAMASI

Kanada Bilim Konseyi 1987 Nisan’ında Susan Mill imzalı “Gıda Işınlaması ile İlgili Meseleler” adlı bir belge (sorumluluk reddiyle birlikte) yayınladı. Bu yayın, Kanada Tarım Bakanlığı ile Kanada Sağlık Bakanlığı, Tüketici ve Şirket İlişkileri, Kanada Meyve-Sebze Üreticileri Birliği, Kanada Tüketiciler Birliği, Atomic Energy Control Limited, Nükleer Hızlandırıcı Araştırmacıları ve Ionizing Energy Co. of Canada Ltd’nin temsilcilerinden destek almıştır. Çalışmanın kabul edilen iki amacı vardır:

"Gıdaların ışınlanması ve Kanada’nın denizaşırı pazarlara yönelerek yeni bir sanayi kurma potansiyelinin olduğu bu yükselen teknoloji hakkında halkın farkındalığını artırmak ve ikinci olarak da yurtiçi ve ihraç pazarlarındaki potansiyeli değerlendirmek için ne yapılması gerektiği konusunda hükümet ve özel sektör karar vericileri arasında bir fikir birliği oluşturmak." (Önsöz, s. 7).

Özetle, Bilim Konseyi vergi verenlerin parasını kullanarak nükleer sanayi için bir halkla ilişkiler dokümanı hazırlamış ve dağıtmıştır.

Kanada Bilim Konseyi’nin dokümanı bilgiler konusunda oldukça seçicidir. Örneğin, sayfa 27-28’de ABD Ordusu’nun ışınlanmış gıdaların sıhhiliğini korumasıyla ilgili 10 yıllık bir araştırmasını kullanmıştır. ABD Ordusu’nun bu testleri yapmak için kiraladığı Bio-test Limited’in hükümet ve sanayi için hileli araştırma yaptığı için 1983’de hüküm giydiğinden ise bahsedilmemektedir.

ABD GIDA IŞINLAMASI ARAŞTIRMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Gıda ışınlaması konusunda uluslararası olarak yayınlanmış 2000 civarında araştırma vardır. ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) yaklaşık 400 tanesini seçerek ciddi bir değerlendirmeye tabi tutmuştur. FDA değerlendirmecileri,  gözden geçirdiği bu araştırmalardan yalnızca 6’sının “uygun bir şekilde yürütüldüğü ve 1980 toksikolojik standartlarına tam olarak uyduğu ve tek başına güvenliğini desteklediği” sonucunu çıkarmıştır (U.S. Federal Register). Bu çalışmalardan ikisi İngilizce, üçü Fransızca, biri ise Almancadır. 1964’de İngilizce olarak yayınlanan bu çalışmalardan birinin yazarları, soru üzerine, (kendi araştırmaları hakkında) “sonuç olarak birçok vakada istatistiksel karaşılaştırmalar mümkün değildi. Ancak verilerin sezgisel incelemesi farkların gerçek bir öneminin olmadığı yönündeydi.” şeklinde ifadede bulunmuşlardır. Kontrol fareleri ile ışınlanmış buğdayla beslenen fareler arasında sakat doğumlar konusunda istatiksel açıdan önemli farklar vardır. Diğer bulgular, hayvanların sayısının azlığı nedeniyle istatiksel önem arz etmekten uzaktır. Bu çalışma, gıdaların ışınlanması konusunda sağlam bir kanıt oluşturamaz.

İngilizce yayınlanan ikinci çalışma, ışınlanmış gıda verilen hayvanlarda açıklanmayan ölümler ve anormallikler bildirmektedir; çalışmadaki hayvan sayısının azlığı nedeniyle bu çalışma da istatistiksel öneme sahip değildir. Çalışmalardan bir tanesinde daha yaşlı hayvanlarda negatif sonuçlar belirtilmekte ama bulgu takip edilmemektedir. İngilizce çalışmalarda kullanılan yiyecekler, insan yiyecekleri için önerilenden (ortalama 10-kilogray) 50 misli daha az radyasyona (20 kilorad, 0.2 kilograye eşdeğer) tabi tutulmuştur..

Üç Fransızca çalışmanın ikisinde yiyeceklere verilen doz 50 kiloraddan (0.5 kilogray) azdır. Hiçbir yan etki bildirilmemiştir. Almanca çalışmada ışınlanmış yiyecek verilen hayvanlar kontrol hayvanlarından ciddi derecede daha az ağırlığa sahip olup üreme anormaliklerinden muzdariptir. Bu her iki etki de vitamin tatbik edilmesiyle hafifletilmiştir.

Hiçbir bilimci önerilen seviyenin çok altındaki düşük doz ışınlamayı, hayvan sayısının azlığını, kısa takip süresini ve negatif sonuçları görmezden gelerek yapılan çalışmaları ışınlanmış gıdaların güvenli olduğuna delil olarak kabul etmeyecektir.

HİNDİSTAN’DAN ŞÜPHELİ RAPOR

Kanada Sağlık Bakanlığı, bilimsel literatür değerlendirmelerinde genel olarak Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi ve JECFI’yı esas alır. Örneğin Bilim Konseyi, Haydarabad’daki Hindistan Milli Beslenme Enstitüsü’nün (NIN), 1976 tarihli ışınlanmış buğdayla beslenen çocuklar ve hayvanlarda anormal kan hücre bulguları raporunu reddeden FDA’yı referans göstermiştir:

"Hintli bilim insanlarından oluşan komite, NIN’li bilim insanlarının kullandığı teknikleri, deney tasarımının uygunluğunu, veri toplama ve yorumlarını kritik etmiş... Komite, veri yığının birbiriyle çeliştiğini ve biyoloji biliminin genel doğrularıyla uyuşmadığına karar vermiştir."

Bu “hintli bilim insanlarından oluşan komisyon” meğerse iki kişiden, Dr. P.C. Kesavan ve Dr. P.V. Sukhatme’den oluşuyormuş ve Hindistan nükleer kurumu Bhabba Atom Araştırma Merkezi tarafından NIN’in bulgularını kabul etmeyi reddetmesiyle ortaya çıkan anlaşmazlığı çözümlemek üzere görevlendirilmişler. NIN, poliploitlere rastlandığında derhal çocukların ışınlanmış buğdayla beslenmesine son vermiştir. Çocukların kanları yavaşça normale dönmüştür. NIN bulgularını laboratuvar hayvanlarında test etmiş olduğu halde Sukhatme ve Kesavan NIN hayvan çalışmalarını, “referans çerçevesinin dışında kaldığı” gerekçesiyle gözardı etmişler.

Bu komisyonun sınırlı raporu bile FDA’nın elinde yoktur, FDA kararını verirken bu çalışmanın sızdırılan kısaltılmış bir versiyonunu referans almıştır. Yetersiz beslenen çocukların yediği ışınlanmış buğdayın negatif sağlık etkileri ile ilgili verilerin, bilimsel olması gereken organlar tarafından, özellikle de gıda ışınlanması kalkınmakta olan ülkelerde kullanılması için önerildiğinde, daha ciddi bir şekilde incelenmesi gerektiği açıktır.

İYONLAŞTIRICI RADYASYON KİMYASAL BAĞLARI PARÇALAR

Hem Amerikan FDA’sı hem Kanada Bilim Konseyi, Ames, Iowa, Temmuz 1986 raporundan , (Rapor no.9, Council for Agricultural Science and Technology[Tarım Bilimi ve Teknolojisi Konseyi]) alıntı yaparak iyonlaştırıcı radyasyonun herbir kilogray’in yiyecekteki 10 milyon kimyasal bağın yalnızca 6 tanesini parçaladığını söyleyerek gıda ışınlamasının etkilerini enazlaştırmaya çalışmaktadır. Bu, kırılmaların büyüklüğünü, yapısını ve biyolojik etkisini küçük gösterir. Ne var ki 100 mililitre (ya da 0.1 lt) suda 5 gram-mol yani 1025 molekül bulunmaktadır. Bir kilogray’lik düşük bir dozda 6 çarpı 1018 kimyasal bağ kırılarak, biyokimyada bilinen en reaktif maddelerden biri olan hidroksil radikalini üretir. Çoğu yiyeceğin yüzde 80’i sudan oluşmaktadır. Gıda ışınlamasında, ortalama 10 kilogray doza izin verilecektir. Yönetmeliklerde izin verilen maksimum bir dozdan söz edilmemektedir.

ETİKETLEME

Işınlanan gıdaların etiket zorunluluğu gıdanın ışınlanmamış olduğu konusunda tüketiciye garanti sağlamaz çünkü ışınlamayı tespit edecek herhangi bir test yoktur.

Çiçeğe benzeyen radura sembolü yanıltıcı olup “ışınlanmıştır” ibaresi eşlik etmelidir. İbare ışınlanmış katkı maddeleri içeren tüm yiyeceklerde bulunmalıdır. yüzde 10’un altında ışınlanmış katkı maddesi içeren ürünlerin etiketleme zorunluluğundan muaf tutulması önerisi kabul edilemez. Bir yiyecek, toplam olarak ürünün yüzde 45’ini oluşturan her biri yüzde 10’den az altı katkı maddesi içerebilir. Hangi oranda olursa olsun içerilen tüm ışınlanmış katkı maddeleri ürün etiketlerinde gösterilmelidir.

Sonuçlar

IICPH, gıdaların ışınlanmasında Kanada nükleer sanayi için ekonomik kazanç dışında Kanadalılar için pek bir fayda görmemektedir. ABD’de nükleer silah endüstrisinin bundan fayda sağlayacağı gösterilebilir çünkü sezyum-137’yi ayırmak için nükleer yakıt çubuklarının ticari olarak yeniden işlenmesi gerekecektir. Çiftçiler, tüketiciler ve kalkınmakta olan ülkeler için ise daha yüksek fiyatlı gıdalar, gıdada daha az besin maddesi ve muhtemel zararlı yan etkileri olarak ise sorunlu hamilelikler, kanserler ve kronik hastalıklar demektir. IICPH gıda ışınlanması için eksiksiz fayda/maliyet analizi ve sağlık üzerindeki etkisini test etmek çok daha iyi tasarlanmış deneyler önermektedir. Her ikisi de teknolojiden yarar sağlaması muhtemel olan sanayilerden bağımsız bir şekilde yerine getirilmelidir. Bunlar yapılmadan gıda ışınlaması insanlar üzerinde kitlesel bir deney programı olacaktır.

Kanada ve Amerikan halkları, haklı olarak gıda ışınlamasının bilinmeyen etkilerinden kaygı duymaktadır. Bu etkiler öğrenilene ve nicelleştirilene kadar tüketici direnişi devam etmeli ve edecektir de. Toksikolojik testler zorunlu tutulmalıdır.

Kanada Hükümetinin, Gıda Işınlama Geçici Komisyonu’nun önerilerine uymaması yalnızca gıda ışınlanmasına ilişkin Kanadalı tüketicilerin kuşkuculuğunu artırmaya yarayacaktır.

Gıda ışınlama cihazlarının kalkınmakta olan ülkelere ihracı şu an için erken olacak ve bu ülkelerin istismarı anlamına gelecektir.

Bu kısa raporda işçilerin maruziyeti, kaza potansiyeli ve bu deneysel teknolojinin atık bertarafı sorunları ele alınmamıştır.

Teşekkürler

The IICPH, konu ile ilgili araştırma yardımları için Food and Water Inc., Probe International, the Food Chain[Gıda Zinciri] the National Institute of Nutrition of India[Hindistan Ulusal Beslenme Enstitüsü] ve ABD Kongresi Gıda Işınlaması Oturumu ve New Jersey Eyalet Meclisi’nin gıda ışınlanması ile ilgili halka açık oturumunda yapılan konuşmalara müteşekkirdir.

Özel olarak ise New Jersey Tıp Fakültesi Önleyici Tıp ve Toplum Sağlığı Bölüm Başkanı Profesör Dr. Donald B. Lauria’ya, New York Buffalo’daki Roswell Park Memorial Institute’de kanser araştırmacısı Dr. George Tritsch’e ve New York City’deki Accord Research and Educational Associates’de kıdemli biyofizikçi Dr. Richard Piccioni’ye teşekkürlerimi sunarım.