Teflon [[dipnot1]] yapımında kullanılan bir kimyasal olan PFOA'ya da diğer adıyla C-8’e, kutuplardaki ayılarda, akdenizde yüzen yunuslarda ve de ABD’deki insan araştırmalarında incelenen hemen hemen herkesin kanında rastlanması, dikkatlerin son yıllarda bu madde üzerinde toplanmasına yol açmış ve bu çapta bir kirlenmenin yalnızca fabrika emisyonlarıyla olamayacağı, bu maddenin üretiminde kullanıldığı ürünlerin tüketiminin de (teflon tava, fast food ambalaj kağıtları, su geçirmeyen giyim eşyaları vs.) PFOA çıkışına yol açabileceği kuşkusunu güçlendirmiştir. En son, sonuçları 2005’de açıklanan bir insan araştırmasında Johns Hopkins Hastahanesi’nde yeni doğan 300 bebeğin göbek bağından alınan numunelerin yüzde 99’unda ciddi düzeylerde PFOA bulunmuştu.
Bu yılın başında, 15 Ocak 2006’da, aralarında bu maddenin halihazırda Kuzey Amerika’daki tek üreticisi olan Du-Pont da dahil olmak üzere PFOA kullanıcısı 8 büyük şirket ABD Çevre Koruma Kuruluşu EPA’yla anlaşma imzalayarak, kontrol edilen bir madde olmamasına rağmen PFOA’nın gerek üretilmesinden gerekse tüketilmesinden kaynaklanan emisyonu 2015 yılına kadar kademeli olarak sıfırlayacaklarını taahhüt etmişlerdir. Küresel ölçekte faaliyet gösteren şirketlerin bu taahhüdünün dünyanın diğer bölgeleri ve diğer şirketler için ne kadar geçerli olacağı ve diğer ülkelerin ve uluslararası kuruluşların konuya nasıl yaklaşacakları ise henüz belli değildir.
Bu gelişmelerin üstüne, 15 Şubat 2006’da, EPA’ya danışmanlık yapan bilim kurulunun, PFOA’nın kanserojenlik derecesinin ‘potansiyel kanserojenden,’ ‘muhtemel kanserojen’ derecesine yükseltilmesi yönündeki raporunun açıklanması ile PFOA ve teflon konusu daha da aciliyet kazanmış ve ABD’de teflon kimyasalları içeren ürünlerin kullanılmaması yönündeki çağrılar artmıştır.
İlk Fransa’da bulunan ve kullanıma giren teflon malzemesinin (yapışmayan tavalarıyla ün yapan Fransız T-fal/Tefal faaliyetlerine hala devam etmektedir) üzerinden yaklaşık 50 yıl geçtikten sonra denetime konu olması, çevre ve insan sağlığı için yeterli ve doğru güvenlik araştırmaları yapılmadan kullanıma giren kimyasalların yaratabileceği tehlikelerin son örneklerinden birini oluşturmaktadır. Hatırlayacak olursanız, PFOA gibi kalıcı kirletici bir başka madde olan DDT, ikinci dünya savaşından sonra tüm dünyada yaygın olarak kullanıma girdikten onlarca yıl sonra 1972’de, kanser de dahil olmak üzere yol açtığı sağlık ve çevre sorunlarının tanınmasıyla önce ABD’de daha sonra da diğer ülkelerde yasaklanmıştı. Türkiye’de ise bu maddenin girmediği bırakın şehri tek bir tane köy kalmamıştır ve hala daha kullanıldığına dair haberler gelmektedir.
Sanayi (özellikle marka olan büyük şirketler) tüm bu gelişmelere rağmen PFOA sorununu ‘çevresel’ alanla sınırlı tutmaya çalışmakta ve PFOA’nın insan sağlığı için bir risk oluşturmadığını iddia etmeye devam etmektedir. Bu konuda yapılan hayvan araştırmalarını ise önemsemezlikten gelmektedir. EPA, 2005’de, deney hayvanlarıyla yapılan testlerin, PFOA’nın hayvanlarda karaciğer, pankreas ve testis kanseriyle, doğum ağırlığında azalmayla, sakat doğumlarla ve bağışıklık sisteminin baskılanmasıyla ilişkili bulunduğunu açıklamıştı. Sanayinin, hayvan deneyleri sonuçlarını işine geldiği gibi kullanması; olumlu sonuçlar verdiğinde tüketicileri, ürünlerinin güvenli olduğuna ikna etmek için kullanması, olumsuz sonuç verdiğinde ise küçümsemesi tipik bir davranışdır. Kimyasalların denetlenmesini savunan ve kimyasalların iyice araştırılmadan kullanıma sokulmamasını savunan bağımsız bilimciler, fare deneylerinin insanlar için yol gösterici olduğunu savunmaktadır: “...kemirgen testlerinden elde edilen kanserojenlik kanıtlarının insan riski tahminlerindeki geçerliliği onyıllardır bağımsız bilimciler, federal ve federal-olmayan üst düzey uzman komiteleri ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Uluslararası Kanser Araştırmaları Kuruluşu (IARC) tarafından çoğunlukla desteklenmektedir. Buna ek olarak sayısız kemirgen testinden gelen pozitif kanıtlar genellikle onyıllar sonra epidemiyolojik olarak da doğrulanmaktadır. Fare genlerinin yüzde 99’unun insan genomunda işlevsel bir eşdeğerinin olduğu ve farelerin biyolojik programlamasının şaşırtıcı bir şekilde benzer olduğu ve farenin insan hastalıklarının moleküler temelini araştırmak için ideal bir laboratuvar hayvanı olduğunun belirtildiği Uluslararası Konsorsiyum Fare Genom Projesi’nin Aralık 2002 raporu bu konuda çarpıcı bir örnek sunmaktadır.„[[dipnot2]]
Sanayi, hayvan deneylerini küçümserken PFOA’nın insan sağlığı üzerinde olumsuz etkide bulunduğuna dair araştırmaların olmamasının rahatlığı içindedir. Dev bütçeli kanser kurumlarının (NCI ve ACS) bu kadar içimize girmiş bir maddeyi bugüne kadar araştırmamış olmaması dikkat çekicidir!
Tüketiciler için kapsamlı araştırmaların olmadığı doğru olsa da bu maddenin üretiminde çalışanların yaşadığı sağlık sorunları için araştırmaların olmadığı pek doğru değildir. Mesleki kanserojenlerle ilgili araştırma raporlarını imha etmekten sabıkalı olan Du-Pont, 1960’larda teflonun üretildiği tesislerinde çalışan işçilerin sık sık hastalanması karşısında bu durumu araştırmış ve DuPont bilimcileri, teflonun 204 ºC’a ısıtıldığında ortaya çıkan polimer dumanına maruz kalanlarda görülen grip belirtilerini, göğüsdeki darlık, kırgınlık, nefes darlığı, baş ağrısı, öksürük, üşütme olarak sıralamıştır.
Yine DuPont tesislerinde çalışanlar arasında 1981’de yapılan bir araştırmada, 8 hamile kadının 7’sinin kanında PFOA’ya rastlanmış ve doğum yapan bu yedi kişiden ikisinin çocukları özürlü doğmuşlardır! 2002’de tesislerinin bulunduğu yöre halkı tarafından içme sularını kirlettiği (kirletici maddelerden biri de PFOA’dır) için açılan toplu dava kapsamında yapılan hukuki araştırmalarda bu raporların varlığı tespit edilmiş ve 2003’de konunun takipçisi aktivist bir çevre örgütü olan Çevre Çalışma Grubu (EWG) tarafından EPA’ya yapılan başvuru neticesinde Du-Pont, madde hakkında yapılan araştırmaları bildirmediği için EPA’nın bugüne kadar verdiği en yüksek idari cezaya çarptırılmıştır.
Modern hayatın kolaylıklarından birini temsil eden teflonun özellikle pişirme araç-gereçlerinde kullanımı, hem büyük miktarda teflon kullanılması, hem de malzemenin ateşe tabi tutulması nedeniyle bozunma riskinin var olması, kolayca çizilen bir madde olması ve yemek pişirmekte kullanıldığı için insan vücuduna kolaylıkla girmesi nedeniyle özel bir ilgiye konu olmaktadır. Tam olarak nedenini bilmesek de öteden beri teflon tavanının kullanımına özen gösteririz ve teflon tavaları çizmemek için metal kaşık vs. kullanmaktan kaçınırız. Ama ne kadar dikkat etsek de teflon tavalar bir süre sonra çizilmeye başlar ve göstermiş olduğumuz bu özene rağmen çizilmiş tavaları kullanmaya devam ederiz!
Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanı Murat Tuncer, ABD’deki gelişmelerin gazetelerde yer alması üzerine, özetle iyi marka teflon tavaları kullanmaya devam edebilirsiniz şeklindeki açıklamasında daha önceden de kulağımıza çalınan tehlikeleri tekrarlamaktan da geri kalmamıştır: Çizilmiş ve eskimiş teflon tavaları kullanmayın. Çizilmiş tavaların kullanılmaması yönündeki sorumluluk savma kabilinden açıklamasında çizik tavaların ve dahi eskimiş tavaların ne tür maddeler çıkmasına ve sağlık sorunlarına yol açtığını ise açıklamamıştır. Bunu tam olarak açıklasa, bu uyarı en azından bir noktayı aydınlattığı için önemli bir uyarı olacak ve bu açıklamayı okuyan insanlar tavalar çizildiğinde bu tavalardan kurtulma yoluna gidebilecek ya da bu kadar kolay çizilen bir tavayı almaktan vaz geçebilecektir.
Teflon tavaların/tencerelerin saçtığı tehlikelere dair kaygılar çizilmesi ve eskimesiyle sınırlı değildir. Teflon tavaların/tencerelerin ısıtılmasının mutfakta bulunan kuşların boğularak ölmesine yol açabildiği DuPont tarafından da kabul edilen bir olgudur. Teflon tavalar/tencereler hangi sıcaklıktan sonra ne gibi toksik maddeler çıkarmaya başlar? Bu konuda ne yazık ki Du-Pont’un yaptığı araştırma sonuçlarından başka bir veriye sahip değiliz. Du-Pont verilerine göre teflon 240 ºC’da toksik parçacıklar salmaya, 360 ºC’da PFOA’da dahil olmak üzere iki kanserojen madde, iki global kirletici ve MFA salmakta, 475 ºC’da ise bir kimyasal silah amili olan PFIB salmaktadır. Du-Pont normal pişirme sırasında sıcaklığın bu değerlere ulaşamayacağı dolayısıyla tüketicilerin endişelenmesine gerek olmadığını söylemektedir. Çevre Çalışma Grubu’nun, 2003 yılında, bir gıda güvenliği profesörüne yaptırdığı araştırmaya göre elektrikli ısıtıcı üzerindeki boş bir ‘iyi marka’ teflon tava, iki buçuk dakikada 240 ºC sıcaklığa ulaşmakta, beş dakikada 382 ºC sıcaklığa ulaşabildiği bulunmuştur![[dipnot3]]
1960’da ABD Gıda ve İlaç İdaresi’nden (FDA) teflonun pişirme araç-gereçlerinde kullanımına dair onay verirken referans aldığı araştırmaların yetersiz olduğu ve bu araştırma sonuçlarında dahi ortaya çıkan kimyasalların önemsenmemiş olduğu bildirilmektedir.
Bir teflon kimyasalı olan PFOA tartışması yeni ifşaatlar ve verilerle boyutlanacak ve önemli değisiklikler meydana getirecek bir sorgulamaya yol açacak gibi görünmektedir.
Kaynakça:
Çevre Çalışma Grubu web sitesi (www.ewg.org)
Du Pont web sitesi, www.dupont.com
Çevre Koruma Kuruluşu web sitesi, www.epa.gov
Samuel S. Epstein, Kanser Önlenebilir Bir Hastalıktır, Domino Yayıncılık, İst 2004.
Orhan Akalın, Kanser Önleme Koalisyonu, akalı