Bu yazı "That's the Joint!" kitabında yer alan Sally Banes'in "Breaking" ve Michael Holman'ın "Breaking: The History" makalelerinin özetidir. İki makale birbirini tamamlayan nitelikte olduğu için birlikte ele alınmıştır. Yazı içerisinde ayrı olarak referans verilmeyecektir.

Hiphop, 1970'lerde New York'ta siyahların yaşadığı bölgelerdeki gençler arasında ortaya çıkan ve hızla yayılan bir kültür. Hiphop'un kökenlerini 18. yüzyıldaki köle ticaretine kadar götürmek mümkün. Bu dönemde Amerika'da Avrupalılar yerleşmiş durumda ve köle ticareti ile Afrikalılar beyazların köleleri olarak Amerika'ya getiriliyor. Köle ticaretinin kültürel bir yansıması ise Afrika ve Avrupa danslarının ilk kez karşılaşması. Bu dönemde köleler kendi aralarındaki eğlencelerinde efendilerinin danslarını taklit ederek tiye alıyordu. Bunu yaparken de kendi danslarını efendilerinden gördükleri danslarla birleştiriyorlar.

Bu danslardan biri olan juba dansı erkeklerin dairede birbirlerine dönük bir şekilde yaptıkları bir dans. Bu dairesel form yüzyıl sonra break dansın icra edildiği form olacak.Bu dönemki danslarda pandomim öğeleri kullanılıyor. Benzer şekilde break dansın içinde de pandomim yaygın olarak kullanılacak.

Bu dönemdeki Afrika dansları, Avrupa danslarına göre daha hareketli ve zorlayıcı olmalarından ötürü kısa zamanda beyazların ilgisini çekiyor. Köleler dans konusunda yarıştırılmaya başlanıyor.

1850'lerde siyahların yaşadığı Manhattan'a İrlandalı göçmenler geliyor ve Irish jig dansını getiriyorlar. Bu dans temel olarak ayak hareketleri üzerine kurulu bir dans. Ayaklar çok hızlı hareket ediyor ve ritm tutuyor. Kol kullanımı ise fazla gelişmiş değil. Bu dans ile juba dansı birleşiyor ve tap dans gelişiyor.

1910'lar New York'un vodvil yılları. Bu dönemde birçok gösteri sergileniyor. 1915'te Brooklyn'e gelen Rus dansçı Ivan Bankoff'u izleyen Dewey Weinglass isimli siyah bir tap dansçısı Rus danslarından etkileniyor. Bu danslarda izlediği düşüş, havada takla, squat gibi akrobatik figürü kendi danslarında kullanmaya başlıyor. Bu akım, 1920'lerde akrobatik bir dans türü olan flash dansa evriliyor.

1960'lardaki konjonktür ile birlikte dansın ifadesel yönü önem kazanıyor. Yine aynı dönemde sonradan hiphop müziğini etkileyecek olan blues müzik de gelişmeye başlıyor. James Brown eski minstrel (beyazların ve Afro-Amerikan'ların yüzlerini siyaha boyayıp icra ettikleri komedi şovlar)'lerde kullanılan danslar ile 1930'ların flash dansını birleştiriyor.

Müzikte ise funk müzikle, müziğin ritim yönü ön plana çıkıyor. Sabit ritim kalıpları kullanılmaya başlanıyor. Bu tarz bir müzik, dans etmeyi ve sabit ritim üzerinde çeşitleme ve doğaçlama yapmayı kolaylaştırıyor. James Brown parçalarında ritmin hızlandığı 20-30 saniyelik kısa bölümler koyuyor. Sonrasında DJ'ler bu bölümleri iki pikap kullanarak art arda çalıyor ve uzatmaya başlıyorlar. Bu akımın öncüsü Jamaika'dan gelen DJ Kool Herc. Bu bölümlere "break" adı veriliyor ve dans için uygun bir ortam kuruyor. Böylece ilk break dansçılar ortaya çıkıyor. Bu break'ların üzerine hızlı sözler söylenmeye başlanıyor ve böylece hiphop'un ilk MC (master of ceremonies)'leri ortaya çıkıyor.

Hiphop kültürünün 1970'lerin New York'unda DJ'ler, MC'ler ve breaker'ların ortaya çıkmasıyla oluşmaya başladığını söyleyebiliriz. İlk dönemdeki birçok breaker Bronx'taki siyah çetelerin üyesi. Çete savaşları ve uyuşturucu kullanımı gençler arasında yaygın. Eski bir çete lideri olan Afrika Bambaataa bu duruma müdahele etmek amacıyla çete liderliğinden çekiliyor, "Zulu Nation" ismiyle DJ, MC ve breaker'ların yer aldığı bir hiphop grubu kuruyor ve gençlerin bir araya geldiği partiler organize etmeye başlıyor. Sokaktaki rekabet bir anlamda break dansta rekebete evriliyor. Break dansçılar arasında en iyi olma mücadelesi başlıyor. Danslarda akrobatik hareketler ve pandomim kullanılıyor.

Zulu Nation'ın erkeklerden oluşan "Zulu Kings" ve kadınlarda oluşan "Zulu Queens" alt grupları var. Kadınlar yer hareketlerini fazla kullanmıyor. Grup koreografilerine önem veriyorlar. Grup koreografisi anlayışı 1980'lerde break dansta yaygın olarak kullanılıyor.

Break dans bu dönemde partilerde ve kapalı mekanlarda icra ediliyor. Dansçılar genelde kafayı bulduktan sonra dans ediyor. Bu dönemdeki figürler daha kolay ve sade. Sonrasında gittikçe atletik ve karmaşık bir hale geliyor. Dolayısıyla bu figürleri yapabilmek için ayık olmak gerekiyor. İlk danslarda sadece el ve ayağın yere değmesine izin veriliyor ve "yeri süpürmek" kötü bir şey olarak görülüyor. Müzikteki ritme ve altyapıya dikkat ediliyor. Herkes kendi tarzını geliştirip kendi etiketini oluşturmaya çalışıyor.

1980'lere doğru break dans, siyahlar arasında popülerliğini kaybederken Porto Rikolu gençler arasında yaygınlaşıyor. Böylece hiphop kültürünün Hispanik gençler arasında da yayılmaya başladığını görüyoruz. Porto Rikolular'ın ilgisiyle birlikte break dans için yeni bir dönem başlıyor. Daha akrobatik figürler, sırt ve kafa üzerinde dönüşler kullanılmaya başlanıyor. Break dansın siyahlar arasında tekrar ilgi görmeye başlamasıyla birlikte siyah-Hispanik karma gruplar kuruluyor.

Dönemin popüler kültürünün de break dans üzerine etkileri var. Özellikle Kung Fu figürlerinin ve Bruce Lee'nin danslar üzerinde etkisi büyük.

Hiphop kültürünün 1970'lerin ortasında şekillenmeye başladığını söylemiştik. Break dans ise bu kültürün en genç öğesi olarak 1970'lerin sonunda ve 1980'lerin başında kimliğini buluyor. Bu yıllarda müzikler daha kıvrak bir hal alıyor, sözler daha hızlı söylenmeye başlanıyor. Synthesizer'ın gelişimi ile birlikte yeni bir sound yakalanıyor. Tüm bunlar break dansın gelişimine katkı sunuyor.

Break dansın gelişiminde b-boy (break boy) denilen dansçıların katkısı büyük. Break dans, ilk zamanlarda gençlerin özellikle de erkeklerin arasında gelişiyor. İlk mekanlar metro istasyonları. Brooklyn, Manhattan ve Bronx'ta break dans grupları oluşuyor. Bu gruplar arasında büyük rekabet var. Amaçları sokaklarda ün kazanmak. Bu gruplar aralarındaki rastlantısal karşılaşmalarda danslarını yarıştırıyorlar. Bu kapışmalar daire içine dönük oluyor. Sırayla her gruptan bir kişi dairenin ortasına geçiyor ve hünerini sergiliyor. Dansta kabaca Giriş – Figür – Spin - Fotoğraf (freze) aşamaları var. En önemli an fotoğraf anı. Bu fotoğrafın ani, şaşırtıcı, karşı tarafla dalga geçen, onu aşağılayan ve kişiye has nitelikte olması gerekiyor. Karşılıklı yapılan fotoğraflar gruplar arasındaki gerilimi artıyor ve çoğunlukla kavgaya neden oluyor.

Her grubun kendine has bir sembolü, etiketi var. Bu sembol grafitilerde, kıyafetlerde, şarkı sözlerinde kullanılabiliyor. Kıyafetler, hem dansın ihtiyacını karşılamak üzere hem de tarz yaratmak amacıyla seçiliyor. Bağcıksız büyük ayakkabılar, bol pantolonlar ve t-shirt'ler tercih ediliyor.

İlk zamanlarda, dansçıların çoğunluğu 8-16 yaş arası çocuklar. Usta-çırak ilişkisi içinde dans etmeyi öğreniyorlar. Öğretenlere "baba" öğrenenlere "oğul" deniyor. Örnek olarak takma adı Ty Fly olan birinin öğrencisi Kid Ty Fly ismini alıyor. Mat üzerinde pratik yapıyorlar.

Bu dönemde az sayıda b-girl var. Break dansın kızlar arasında yaygınlaşmamasının nedenlerini Sally Banes şöyle açıklıyor:

  1. Break dans maçoluğun bir ifadesi olarak görülüyordu.
  2. Dansın ciddi fiziksel riskleri vardı. Yaralanma ve kırıkların dışında, karşılaşmalarda sık sık kavgalar çıkıyordu.
  3. Dansın kızlara hava atmak gibi bir amacı vardı.

Mayıs 1981'de break dans Rock Steady Crew ile sahneye taşınıyor. Çeşitli festivallere katılıyorlar. Medya ilgi göstermeye başlıyor. Bronx folklorü ile ilgili bir konferansta hiphop başlığında bir panel düzenleniyor. Style Wars isimli ilk break dans filmi çekiliyor. 1984'te ise break dans Newsweek dergisine kapak oluyor. Break dans hiphop'un genç bir öğesi olmakla birlikte hiphop kültürünün popüler olmasındaki en büyük etken.

Medya süreci ile birlikte break dansta yapısal değişiklikler oluyor. Medya öncesi break dans spor, dans ve kavgayı içeren ciddi bir oyunken, medya ile birlikte amatör ve profesyonel ayrımı başlıyor. Profesyoneller ünlü olmak istiyorlar. Filmlerde oynamak, turneler çıkmak gibi amaçları var. Artık sokakta ünlü olmak, sokakta kontrolü ele geçirmek, bir gruba girmek gibi hedefleri yok. Amatörler ise formda olmak, sokak kültürünün bir parçası olmak için dans ediyor. Amatörler arasındaki eski rekabet azalıyor.

Daha rahat kamera çekimi yapılması için dairesel form terk ediliyor. Hareketler standartlaşmaya başlıyor. Doğaçlamaya daha az yer veriliyor. Grup koreografileri kullanılmaya başlanıyor. Fotoğraf (freze) kullanılmamaya başlanıyor. Televizyondaki break dans görüntüleri ve dans kursları break dansı homojenleştirmeye başlıyor. Artık kendi tarzını oluşturmaktan ziyade birini taklit etmek tercih ediliyor.

1980'lerin sonuna gelindiğinde break dansın popülerliği azalıyor. Hiphop kelimesi dans anlamında da kullanılmaya başlanıyor. Danslar daha az akrobatik bir hal alıyor.

KAYNAKLAR:

  • Banes, S., "Breaking", yay. haz. Murray Forman ve Mark Anthony Neal, That's the Joint!, (New York: Routledge Press, 2004)
  • Holman, M., "Breaking: The History", yay. haz. Murray Forman ve Mark Anthony Neal,That's the Joint!, (New York: Routledge Press, 2004)