İATG 2016 Ritim Atölyesi Değerlendirme Raporu
Ritim Atölyesi, katılımcılara temel ve giriş niteliğinde bir ritim bilgisi kazandırmak ve sahneleme çalışmalarında sezginin ötesine geçebilen fiziksel bir ritim duygusu edinmeyi teşvik etmek üzere tasarlandı.
Bu türden bir atölye çalışmasına ihtiyaç olduğu düşüncesi sahne sanatlarının durumuna dair yapılan bir tespitten kaynaklanmaktadır. Ritim bilgisi adına sahne sanatlarında genelde durum şöyledir: Müzik alanında olmazsa olmaz kabul edilir ve olabildiğince ileri bir seviyeye taşınması gerektiği vurgulanır, dans alanında özellikle müzikle ilişki bağlamında bir ölçüde ritim bilgisi edinmek vazgeçilmez görünür, oyunculuk alanında ise sezgisel bir ritim duygusuna sahip olmak yeterli kabul edilir.
Bu noktada, Türkiye gibi ülkelerde ilk ve orta öğrenime damgasını vuran müzik bilgisi fakirliğinin vahim sonuçlar ürettiğini özelikle belirtmek gerekir. Söz konusu olan, vuruş veya ölçü gibi kavramlara biraz aşina, ama örneğin senkop veya poliritim gibi kavramların içeriğinden (hatta adından) bihaber olabilen geniş eğitimli kitlelerdir.
Ritim Atölyesi'nde temel ritim bilgisinin öğrenilmesine yapılan vurgu bu nedenledir. Doğrudan ritimle ilgili karmaşık meselelere odaklanmadan önce, resmi okul eğitimi yoluyla kazanılamayan temel ve giriş niteliğinde ritim bilgisinin edinilmesinin bir zorunluluk haline geldiği varsayılmaktadır.
Mesleki düzeyde, gösteri sanatları içinde sayılan çeşitli disiplinleri bir araya getiren konservatuvar eğitimi sırasında ritim bilgisinin kazanıldığı düşünülebilir. Fakat konservatuarlarda ortaya çıkan sorun, sanatsal disiplinler arası kopukluk ve iletişim eksikliğidir. Ritim bilgisi esas olarak müzik teorisiyle sınırlı tutulur ve dans, oyunculuk ve sahneleme alanlarında ritim bilgisi ve araştırması ihmal edilir.
Ritim Atölyesi, hem bu sorunlara dikkat çekmeye hem de uygulamada alternatif ve resmi kurumlardan bağımsız veya özerk bir eğitim bölgesinin canlandırılması hedefine katkı sunarken, aynı zamanda, Türkiye'de özellikle son beş yılda yükselişe geçen ve sahneleme sanatlarının varlığını tehdit edecek bir saldırganlık düzeyine ulaşan karşı aydınlanma düzeni karşısında bir duruşun ve itirazın ifadesidir.
Ritim Atölyesi'nin belli bir grubun dışa kapalı bir eğitim çalışması olarak değil, İstanbul Amatör Tiyatro Günleri'ni (İATG) organize eden gruplara açık bir şekilde organize edilmesi, bu duruş ve itirazın üretici ve yayılma eğiliminde bir çerçeve edinmesini amaçlamaktadır. Böylece, hem Atölye'nin yürütücü sorumluluğunu üstlenen sanatçıların içinde yer aldığı BGST[1] bölgesinde hem de ilişkili oldukları İATG bölgesinde toplumsal açılımı ihmal etmeyen, bir aydınlanma motivasyonuna sahip, tek başına gösterilere indirgenmeyen eğitim-araştırma çalışmalarının canlandırılması adına hareket edilmektedir.
Ritim Atölyesi, 15-29 Haziran 2016 tarihleri arasında, Boğaziçi Üniversitesi Park1 çalışma salonunda gerçekleştirildi. Atölyede, İstanbul Fen Oyuncuları’ndan sekiz, Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’ndan on altı, Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nden dört, Yeditepe Üniversitesi Oyuncuları’ndan dört, Taşkışla Sahnesi’nden altı ve Eğitim Sen 1 Nolu Şube Tiyatro Grubu’ndan dört olmak üzere toplam kırk iki katılımcı yer aldı. Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nden dört müzisyen atölyenin ikinci bölümü olan sahneleme aşamasına katıldılar.
Atölye kapsamında yedi günlük bir eğitim-araştırma çalışması yürütüldü. Atölye, temel ritim kavramlarının tanıtıldığı bir sunumla başladı. Sunumda vuruş, tempo, subdivision (alt bölümleme), vurgu ve senkop olmak üzere beş temel kavram ve bu kavramlardan hareketle ritmin çok katmanlı bir şekilde düzenlenmesiyle oluşan poliritim, müzikal ve fiziksel örneklerle açıklandı.
Tiyatro ve dans alanında yürütülen vücut çalışmalarında “ısınma”, “esneme” ve “kuvvet antrenmanı” gibi bölümler yer alır. Atölye kapsamında “ısınma” bölümünün temel ritim kavramları üzerinden düzenlenmesi hedeflendi. Sunumdan sonraki altı pratik çalışmanın ilk üç gününde temel ritim kavramları fiziksel egzersizlerle çalışıldı. Son üç gün boyunca bu kavramların fiziksel aksiyon çalışmaları içindeki kullanımı ve bir sahne taslağının geliştirilmesi üzerine yoğunlaşıldı. Atölye sonunda grupların çalışmalarını bu kavramlar ışığında yeniden düzenlerken faydalanabilecekleri bir sahne akışı oluşturuldu.
TEMEL RİTİM TEKNİK ÇALIŞMALARI
Çalışmalar gündelik hayat aksiyonundan sıyrılıp sahne çalışmasına konsantre olmak amacıyla yapılan karışık yürüyüşle başladı. Katılımcıların donuk ya da içe dönük aksiyonlar yerine rahat ve ortamla ilişkili bir icraya yönelmeleri teşvik edildi. Bu sırada postür problemleri düzeltildi. Yürüyüş bölümünün ardından omurga ve eklemlerin aktifleştirilmesine yönelik müzik eşliğinde yapılan rotasyon çalışmalarına yer verildi.
Vuruş:
Isınma çalışmalarında -eklemlerle yapılan rotasyon çalışmasının ardından- yaklaşık 5-8 dakikalık aerobik/kardiyo çalışmasına yer verilmesi önerilir. Atölyede vuruş çalışmalarına ısınma çalışmalarının ilk bölümündeki yüksek tempolu egzersiz ihtiyacını da karşılayacak bir çalışma olarak yer verildi.
Çalışmanın bu bölümünde üç temel ritim kalıbı üzerine çalışıldı: 4/4, 3/4, ve 2/4. Katılımcılar, özellikle ilk çalışmalarda, vuruşları yakalamakta ve bunu sürdürmekte zorlandılar. Özellikle 3/4 lük adım çalışmasında bedende gerginliklerin oluştuğu gözlendi.
Tempo:
Farklı tempolarda yürüyüş ve tempolar arası geçiş üzerine çalışıldı. Hedeflenen, performerların müzikteki geçişlere uyarak organik ve akıcı bir şekilde tempo değişikliği yapmasıydı.
Tempo çalışmaları sırasında yürüyüşte ağırlığın nasıl transfer edildiğine odaklanan egzersizlere de yer verildi ve bu çalışmalar ilerledikçe bir tempo çeşitlemesi olan slow motion yötemine giriş yapıldı. Gözlemlenen temel teknik problemler kollar ve bacaklar arasındaki koordinasyon sorunu ve denge problemiydi. Ayrıca slow motion koşunun hareket analizinde de belirsizlikler vardı. Vücut kullanımı koşu ya da yürüyüşün hangi hedefle, nasıl bir aksiyonla icra edildiğine bağlı olarak şekillenir. Dolayısıyla slow motion icrası oluşturulmak istenen etkiye göre değişebilir. Atölyede, gerçeğe en yakın yorumun nasıl oluşturulacağı üzerinde duruldu. Bu çalışma üç aşamadan oluşuyordu: hareketin gerçek zamanlı icrası; hareketin analizi ve slow motion mekanik icranın oluşturulması; bu mekanik icranın detaylar eklenerek organik hale getirilmesi.
Subdivision (Alt bölümleme):
Bu çalışmada amaç müziğin bölümlerinin ve ritmik geçişlerinin anlaşılması, vuruşların doğru zamanda gerçekleştirilmesi ve subdivision geçişlerinin uygulanabilmesiydi. Şarkı boyunca (Rene Aubry, “Who Lights the Sun”) melodik yapının aşamaları dikkate alınarak sırasıyla birlik (semibreve), ikilik (minim), dörtlük (crochet) ve sekizlik (quaver) vuruş değerliğindeki adımlar müzik eşliğinde icra edildi. Bazı çalışma gruplarında aksiyon devreye girdiği anda bedende doğrulanmayan mask kullanımına başvurma, subdivision geçişlerinin itkisiz icrası gibi problemler gözlendi, bu problemler üzerine gidildi.
Aksan/ Vurgu:
Ritim kalıbı içinde vurgu oluşturma
Performerlardan 4/4'lük ritim eşliğinde yürürken dört vuruştan herhangi birine vurgu yerleştirmeleri, daha sonra bunu bedenin farklı bölgelerine kaydırmaları istendi. Organik örnekler oluşturmaya yardımcı olması için kişilerin birbirleriyle ilişki kurabilecekleri karışık yürüme mizanseninde çalışıldı. Yürütücüler sabitlenen vurguların daha büyük icra edilmesini istediler. Sonuç olarak, detay çalışması yapılıp geliştirildiğinde etkili bir sahneye dönüşebilecek canlı bir tablo ortaya çıktı.
Ortak Vurgu Oluşturma Çalışması
Katılımcılardan 10’ar kişilik gruplar oluşturuldu. Her grup kendi içinde 5’er kişilik iki alt gruba ayrıldı. Her iki alt grubun da birbirinden bağımsız şekilde 8/8 lik ölçü içinde farklı yerlere vurgular yerleştirmesi istendi. Vurgu zamanlamaları teknik olarak oturtulduktan sonra gruplar yan yana geldiler ve bu vurguları iki grup arasında bir ilişki yaratacak şekilde düzenlediler.
Bazı gruplar çalışmalarını önceden bir fiziksel eylem belirleyerek yürütmüşlerdi. Bu yöntemle çalışan gruplar organik icralar oluşturmakta zorlandılar, bedensel aksiyonu devre dışı bırakan mask kullanımları ortaya çıktı. Bu çalışmada, yalın bir hareketten yola çıkan ve yönelimini uzun süreli tekrarlar sırasında aşama aşama oluşturan grupların iyi sonuçlar elde ettiği gözlendi.
Senkop:
Geniş daire mizanseni korunacak şekilde katılmcılardan önlü arkalı ikililer oluşturmaları istendi. Öndekilerin adımlarını 4/4’lük ölçde güçlü vuruşlara denk getirmeleri (1. ve 3. vuruşlar), arkadakilerin ise adımlarını zamanlama olarak önlerindeki kişilerin hemen ardından basmaları söylendi. Böylelikle arkadan gelen senkop etkisi oluşturuldu. Daha sonra arkadakilerin, adımlarını zamanlama olarak önlerindeki kişiden önce atmaları istendi. (Arkadan gelen senkop "geciken" bir adım olarak gelirken, önden giden senkoplu adım "aceleyle" atılır. Organik bir senkop etkisi yaratılmaya çalışılırken bu aksiyon yönelimleri yol gösterici olacaktır.)
İlk gün sonunda katılımcıların ikili gruplar oluşturmaları ve bir sonraki çalışmada sergilemek üzere yürüyüş üzerinden senkop içeren bir fiziksel aksiyon örneği hazırlamaları istendi. İkinci ve üçüncü çalışmalarda senkop çalışması bu örnekler üzerinden yürütüldü.
Bu çalışmalar sırasında senkopla ilgili önemli bir nokta fark edildi: Senkop içeren iyi bir sahne icrası oluşturmak için öncelikle senkopun ritimsel olarak keşfinden yola çıkılmalı. Ancak ritmin sadece dışsal olarak düzenlenmesi hatasına sıklıkla düşüldüğünden senkop gibi ritimsel olarak zorlayıcı bir kavramla karşı karşıya kalındığında oyuncular genellikle ritmik düzenlemeyi, yani hareketi, aksiyona kurban edebiliyorlar. Bu sadece ritmik yapının bozulmasıyla kalmıyor, ritmik yapıya sıkısıkıya bağlı olan fiziksel aksiyonu da organik icradan uzaklaştırıyor.
Bu ilişkiye dikkat edildiğinde ise oldukça verimli sonuçlar elde edilebiliyor. Örneğin önden ve arkadan gelen senkop denemelerinde, uzun süre ısrarla sadece senkoplu hareket teknik olarak yakalanmaya çalışılarak ilerlendiğinde, kuvvetli sahne üstü aksiyonlarına ve oyuncular arasında dikkat çekici ve organik ilişkilere ulaşmak mümkün olabiliyor. Senkop çalışmalarında performerları en çok zorlayan mesele bu bağın kurulması oldu.
Poliritim/ Çoğul ritim:
İlk iki gün, öncelikle katılımcıların beş temel ritim kavramı üzerine odaklanmaları amaçlandı. Daha zorlayıcı bir ritmik çeşitleme örneği olduğundan poliritim çalışmasına atölyenin üçüncü gününde geçildi.
Poliritmik düzenleme birbirine asal yani cross olan ritim kalıplarının üst üste getirilmesidir. Birbinin katı olan, yani multiple ritimler poliritmik yapılar üretmez. Çalışmaya en basit poliritmik yapılardan biri olan 2:3 poliritminin oluşturulmasıyla başlandı.
Poliritim oluşturmak için şu temel yöntem izlendi: birbirine cross olan iki sayının (x ve y) en küçük ortak katı alındı; ölçü aralığı bu sayıya bölündü. Bu aralık bir grup tarafından x’’e bölünürken, diğer grup tarafından y'ye bölündü (örneğin 2:3 poliritmini oluşturmak için 6 vuruşluk ölçü kalıbında bir grup ellerle 1., 3. ve 5. vuruşlarına vurgu vererek bu aralığı 3’e bölerken diğer grup ayaklarıyla 2. ve 4. vuruşlara vurgu vererek 2’ye bölmüş oldu). Daha sonra bu cross ritm aynı bedende (eller ve ayaklarla) icra edilebilinceye dek çalışıldı. Bu teknik çalışmalarda 2:3 ve 4:3 poliritim oluşturma, poliritim kalıpları arasında geçiş ve farklı ritmik yapıda devinen odakları yanyana getirerek poliritmik sahnelemeye giriş üzerine çalışıldı.
Bu çalışmada dikkat edilmesi gereken, ritim kalıbı oturtulduktan sonra performerın bu poliritmik düzeni oluşturan ritim döngülerini tek tek algılayabilmesi. Örneğin 2:3 poliritmik düzen 6/8'lik bir ölçü oluşturuyor. Bu kalıbı ezberlemek ve çalmak nispeten daha kolay. Önemli olan performans esnasında kişinin ayrı ayrı 3'lük ve 2'lik döngüleri sayabilmesi. Ancak bu şekilde müzikal üretim esnasındaki gibi bir poliritmik algı geliştirmek mümkün olabilir. Bu çalışmalarda icra sırasında döngülerin algılanması üzerine de çalışıldı. Grubun en çok zorlandığı aşama bu oldu. Ancak egzersizler yapıldıkça bu ritmik farkındalığın da gelişmeye başladığı gözlendi.
FİZİKSEL AKSİYON ÇALIŞMASI
Atölyenin amaçlarından birisi vücut çalışmalarının spor amaçlı bir beden eğitimi faaliyeti olmaktan çıkarılabileceğini göstermekti. Vücut çalışmaları ritim-aksiyon ilişkisi kurularak yaratıcı bir şekilde yürütüldüğünde bu çalışmalardan sahnelemeye dönük taslaklar elde etmek de mümkündür. Bu amaca yönelik olarak atölyedeki kavramlar çerçevesinde bir sahneleme çalışması yürütüldü. Öncelikle ritim kavramları üzerine yapılmış olan çalışmalardan örnekler biraraya getirilerek bir kolaj oluşturuldu. Sonrasında da bu kolajdan hareketle bir sahne taslağı oluşturma üzerine yoğunlaşıldı.
Atölyenin dördüncü günü müzisyenlerin de dahil olmasıyla birlikte çalışma canlı müzikle sürdürüldü.
Atölyenin bu bölümünde kolaj çalışmasının anlamlı bir bütün haline getirilmesi hedefleniyordu. Atölye danışmanının önerisiyle sahneleme çalışmasında iki düzenlemeye gidildi:
- Akış tek bir vukuatla sınırlı tutuldu:
Kalabalık bir grubun yürüdüğü alanın önünde bir çanta durmaktadır. Yürüyüş esnasında gruptan biri çantanın yanına gider. Çantayı önüne alacak şekilde omzuna asar. Gruba döner ve diğerleriyle göz göze gelir. Ve herkes slow motion koşu ile kaçmaya başlar. Sonunda çantada bomba olmadığı anlaşılır.
Sonraki çalışmalarda bu vukuatın aşamalandırılması üzerine çalışıldı. Kolaj çalışmasındaki vukuatlardan sadece birine odaklanarak sahnenin sadeleşmesi atölyenin konusu olan çalışmaların hakkıyla yürütülmesine imkan tanıdı.
- Katılımcı sayısının fazla oluşu çalışmanın efektif yürümesini zorlaştırıyordu. Sahne üstündeki odak sayısı artırılarak ve odakların mizansenleri düzenlenerek bu sorun aşıldı. Böylelikle çantayı bomba sanma vukuatının daha anlaşılır bir seyrinin oluşması sağlandı.
Bu ilk çalışma sonunda sahnedeki üç odağın da kendi fiziksel aksiyon çizgilerini oluşturması ve doğaçlamalar yaparak sahneyi zenginleştirmeleri istendi.
Atölye sonunda oluşan sahne akışı şöyleydi:
Sahne ortasında kalabalık bir grup gündelik bir ritimle sıkışık yürümektedir. Arka ve yanlarda bulunanlar ise yüzü sahneye dönük, daha geniş bir alanda, slow motion yürümektedirler. Bir kişi çantasını almaya yönelir. Onun çantayı aldığını gören herkes slow motion kaçmaya başlar. (Arkadaki grup arkasını dönüp kaçma aksiyonuyla, bulunduğu noktada; içerdeki grup ise diğer gruba karışmadan içerde bir halka oluşturacak şekilde devinir.) Çantalı kişi çantasından bir takım eşyalar, sebzeler vb. çıkarıp bombacı olmadığını ispat etmeye çalışır. Ancak kimse onu görmez. Müziğin son bölümündeki değişimle orta bölümdeki kaçışa kargaşa ve izdiham hakim olur. Arkadaki grup bu sırada kaçma eylemini tamamlar, ortadaki grup kargaşasının şiddetlendiğini görüp bir araya gelir ve uzaklaşıp izlemeye başlar. Ortadaki grup çanta taşıyan kişinin bombacı olmadığını çok sonra fark eder ve kargaşa biter. Kalabalığın içinden birisi hala slow motion koşarak kaçmayı sürdürmektedir. Çantalı adam onun yanına gidip çantasından bir sebze çıkarır. Slow motion kaçmakta olan kişi bu nesneyi görünce bayılarak yere düşer.
Sahnenin ihtiyaçları doğrultusunda vuruş, subdivision, tempo, aksan, senkop, poliritim kavramları üzerine detay çalışmaları yürütüldü. Gerektiği ölçüde üslup ve dramaturji de devreye girdi. Sahneleme atölye çerçevesinde son haline getirilirken yapılan temel düzenlemeler şöyleydi:
1- Sahnede üç farklı odak vardı. Bu, poliritmik bir düzenlemeye gidilmesini zorunlu kılıyordu. Sahnenin bazı anlarında poliritmik düzen seyirlik anlamda daha etkileyici bir hal alırken, temelde sahneleme grupların ayrı ayrı takip edilebilmesine imkan tanıyacak düzeyde bir ritmik düzenleme içeriyordu. Örneğin sahnenin başında arka grubun slow motion yürüyüşü, orta grubun gündelik sıkışık düzendeki yürüyüşü ve çantalı adamın gündelik ama stilize hareketleri eş zamanlı gerçekleşiyordu.
2- Arka grubun slow motion yürüyüşünde gündelik hayattakine benzer bir etki yakalanmak isteniyordu. Bunun için bir vuruş düzenlemesi yapıldı. (Bir grup 1. ve 3. vuruşlarda adım atarken diğerlerinden 2. ve 4. vuruşlarda adım atması istendi.) Böylece gündelik düzendeki spontanlık stilize bir biçimde kısmen yakalanmış oldu.
3- Ön ve arka grubun sırayla seyredilebilmesini sağlayabilmek için farklı vurgu anları yaratıldı. Ön grupta çeşitli vukuatlar oluşturuldu, bu vukuatlarda aksan, senkop, subdivision gibi ritmik çeşitlemeler düzenlendi. Arka grubun seyredildiği bir anın oluşturulabilmesi için ön grubun vurgusu azaltıldı. Arka gruptan yürüyüşlerini -belirlenen vuruş düzeninin dışına çıkmadan- bireyselleştirmeleri istendi. Slow motion içinde çeşitli aksanlar oluşturuldu, bunları dikkat çekici hale getirmek için refleksif harekete başvuruldu.
4- Orta grupta bombadan kaçışın vahşete dönüşmesiyle birlikte arka grubun bu olaya dönük tepkilerinin de vurgulanması isteniyordu. Arka grupta gündelik hareket düzeni içinde senkoplu hareketler kullanılarak odak bir süreliğine buraya kaydırıldı, bu sırada ön gruptaki hareket sürekli tekrar eden bir loop şeklinde düzenlendi.
5- Arka grup öndeki şiddet tablosunu izlerken giderek karikatürleşen bir üsluba doğru kaymıştı. Bunun üzerine bomba patlamasının günümüz toplumunda bir realite olduğunun gözetilmesi gerektiği belirtildi. İzleyiciye tepeden bakan veya izleyicinin kendisini dışsallaştırıp güleceği aksiyonlar yerine izleyicinin empati duyarak özeleştiriye yönelebileceği bir aksiyonun keşfedilmesi önerildi ve bunun üzerine çalışıldı.
Sonuç olarak, vücut çalışmalarında bu tip sahneleme çalışmalarına yer vermek teknik çalışmaya sanatsal bir karakter kazandırmaya, vücut çalışmalarını performerların sahne üstü hazırlığına birebir hizmet edecek şekilde tasarlamaya, temel ritim tekniğine dair çalışmaları organik olarak devreye sokmaya ve bu çalışmaları sistematik hale getirmeye hizmet edecektir.
DEĞERLENDİRME
Atölyede iki haftalık bir süre içinde ritim kavramını içeren vücut çalışmalarına dair temel düzeyde bir kavrayışın kazandırılması hedeflenmişti. Performerların sahnedeki fiziksel aksiyonlara içkin olan ritmik altyapının farkına varmaları ve eylemlerini ritim ile ilişki içinde icra edebilmeleri amaçlanıyordu. Bunun dışında atölyenin en önemli yönelimlerinden biri vücut çalışmalarına dönük farklı bir anlayışı yerleştirmekti. Amaç, bu çalışmaların spor faaliyeti olmaktan çıkarılabileceğini, üzerine çalışılan müzikal kavramlarla birlikte tiyatral çalışmalara dönüşebileceğini, sahneleme çalışmalarının bir aşaması olarak kurulabileceğini göstermekti.
Atölyenin özellikle ilk günlerinde ritim kavramları çerçevesinde yürütülen çalışmalarda katılımcıların ritmik kalıpları kavrama konusunda zorlandıkları gözlendi. Müzikteki ritme uygun ya da ritimle ilişki içinde hareket etmede ve ritimdeki değişiklikleri fark etmede güçlükler yaşanıyordu. Bu sorunları tamamen çözmek bu atölyenin konusu olmasa da belli bir düzeye kadar bu teknik problemlerin giderilmesi yönünde çalışmalar yapıldı ve bazı olumlu sonuçlar alındı. Topluluklar kendi çalışmalarında müzik ve ritim kullanımını düzenli bir şekilde gündemlerine aldıklarında bu sorunları çözme yolunda aşama kat edeceklerdir.
Katılımcılar atölye boyunca zaman zaman eski vücut çalışması anlayışlarına dönme eğilimine girdiler. Oluşturulan hareket setlerinin ya da fiziksel aksiyonların dışsal olarak icrasına odaklanılıyor, bu da yaratıcı olmayan bir rutine evrilebiliyordu. Ritim eşliğinde yapılan fiziksel aksiyon icralarında tiyatrocu olan performerların zaman zaman yüz kullanımına yüklenerek bedensel icrayı ikinci plana iten bir performansa yöneldikleri fark edildi. Bunun ritmin organik icrasını engellediğini belirtmek gerekiyor.
Sonuç olarak, atölyede farklı toplulukların bir ciddiyet içerisinde birlikte çalışması anlamında önemli bir giriş yapılmış oldu. Fakat bu noktada çok ideal bir tablodan bahsedemeyiz, topluluklar özellikle ilk çalışmalarda daha içe dönük bir pratik sergilediler, birlikte çalışma kültürünün atölyenin ilerleyen aşamalarında kısmen oluşmaya başladığı söylenebilir.
Yürütücüler yukarıdaki değerlendirmeyi genel hatlarıyla aktardıktan sonra katılımcıların değerlendirmelerine geçildi. Eğitim Sen 1 Nolu Şube Tiyatro Grubu'ndan bir katılımcı bu tür atölyelerin gerekliliğine değindi; Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları'ndan bir katılımcı “konuşmak yerine, uygulayarak çalışma yapma” mantığının önemine vurgu yaptı; Boğaziçi Folklor Kulübü müzik biriminden bir katılımcı ise müzik konusundaki bilgi yetersizliğinin daha fazla üzerine gidilmesi gerektiğini söyledi. Taşkışla Sahnesi'nden katılımcılar atölyeyi grup içinde değerlendireceklerini belirttiler. Atölyenin son günü yapılan bu değerlendirmenin katılımcıların yorumları anlamında eksikli olduğunu, yürütücülerin değerlendirmesiyle sınırlı kaldığını not etmek gerekiyor. Katılımcı grupların temel ritim bilgisi ile yeni tanışıyor olduğu düşünüldüğünde değerlendirmenin bu şekilde sınırlı kalması gayet normaldir. Atölye'nin amacı da zaten bu temel eksikliğin üzerine giderek, grupların bu tür çalışmalara bir giriş yapmalarını sağlamaktı.
[1] Atölye yürütücülüğünü Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu'ndan Banu Açıkdeniz, Elif Karaman, Özgür Eren ve Zilan Kaki üstlenirken, Ömer Faruk Kurhan hazırlık aşamasında ve atölye sırasında danışman olarak katkıda bulundu.