EĞİTİM-SEN 1 NOLU TİYATRO TOPLULUĞU'NUN 20 AĞUSTOS 2016 TARİHLİ DEĞERLENDİRME RAPORU
2016 Mayısının son haftası, İATG (İstanbul Amatör Tiyatro Grupları) bünyesinde, Büo (Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları) ve Büfk (Boğaziçi Üniversitesi Folklör Kulubü) organizesinde, bu ekiplerin çalıştırıcıları tarafından gerçekleştirileceğinden haberdar olduğumuz ritim atölyesine katılım gösterip gösteremeyeceğimizi sorduk. Tüm amatör gruplara açık olduğunu öğrendikten sonra yedi gün olarak planlanan ve katılımcı olabilmenin tek koşulunun her çalışma gününe tam katılım olduğunu öğrendiğimiz bu atölyeye çalışanlardan oluşan bir ekip olma nedeniyle dört kişi olarak katılım sağlayabildik. Genel anlamda atölyenin amaç, içerik ve yapılış şeklini özetleyecek olursak;
Amaç
Atölye amacını, ritim duygusunun oluşmasının yanı sıra ritmin, oyunculuk ve sahne düzenlemelerinde tiyatroya hizmet edebilecek şekilde organik bir hale getirilmesi olarak yorumladık.
İçerik
İlki 15 Haziranda başlayan yedi günlük atölye boyunca, temel ritim kavramlarının yanı sıra ( vuruş, senkop, poliritim vb.), farklı ısınma çalışmaları ve fiziksel aksiyon çalışmaları da yer aldı.
Isınmaya dayalı hareketlerle başlayan bu çalışmalarda; ısınma yürüyüşle başlayıp, postürlerin düzeltilmesiyle devam etti. Ardından 2.4’lük, 3.4 lük, 4.4’lük ölçülere ait müzik eşliğinde koşu ya da farklı bedensel formlara girme şeklinde devam etti. Bu üç ölçü biriminin kullanımına yönelik temel bilgiler aktarılmış oldu. Hızlı ve yavaş tempolarda yapılan egzersizler ile; özellikle de slow motion yöntemi ile bedensel koordinasyon ve denge problemleri ortaya çıkarılarak çözümlenmeye çalışıldı. Senkop çalışmaları da üzerinde çok durulan çalışmalardandı. Bu konuda verilen ödevlerle ; ritim eşliğinde farklı örneklerin fiziksel bir aksiyon ile verilmesi sağlandı.
Aynı ölçü içinde birden çok ritmin uyumlu bir şekilde birbirini tamamlamasıyla oluşturulan poliritim karşılıklı iki grup halinde gerçekleştirildi.
Sahne çalışmalarımızda da kullanabileceğimiz fiziksel aksiyon çalışmaları, ritim temelli olup; bu çalışmalarda, ritim bedensel hareketlerle bütünleştirilerek, organik hale getirilmeye çalışıldı. Çalışmalar sonucu oluşan ürünlerden bir kolaj oluşturularak sahnelenmesi de sağlandı.
Atölye boyunca her güne tam katılım koşulu disipline olmayı ve başarılı bir organizeyi sağladı. Bu durum aynı zamanda grubumuzdan bir arkadaşımızın katılım sağlamadığı bir gün sebebiyle gözlemci olarak devam etmesini gerektirdi.
Atölye Amaç Değerlendirmesi:
Yaklaşık yedi farklı ekipten kırk iki katılımcının geldiği bu atölyede; Büo ve Büfk çalıştırıcılarının öncülüğünde; bizim dışımızda ağırlıklı üniversite öğrencilerinden oluşan, disiplinli, enerjik ve amatör ruhla hareket edebilen bir kitleyle karşılaştık. Eğitimsen 1 Nolu Tiyatro Topluluğu olarak atölyeye katılım amaçlarımızdan ön planda tuttuğumuz; farklı disiplinlere sahip amatör gruplarla ilişkilenme noktasının bu anlamda kısmen de olsa başarıya ulaştığını düşünmekteyiz.
İçerik değerlendirmesi:
Isınma çalışmalarının, birbirini tamamlayıcı ve başta lider eşliğinde, devamında ise katılımcının keşfine bırakılarak yapılması ekipte ezber bozulmasına neden oldu.
Üç farklı ölçüyle yapılan çalışmaların, her atölye gününde tekrar ettirilmesi, ölçülere karşı kulak aşinalığının oluşmasını sağladı. Genel olarak 2.4’lük ve 4.4’lük ritimlere aşina olan arkadaşların 3.4’lük ritim parçalarında daha fazla zorlandığı görüldü.
Ölçü aynı dahi olsa metronom hızının sürekli değişmesi, katılımcı arkadaşlarımızda hareketleri yaparken bunları ezberlemek yerine anlamaya çalışarak zihinlerinin sürekli çalışabilmesini ve daha fazla kalıcı öğrenmelerin gerçekleşmesini sağladı.
Genel anlamda üç ölçüye dair temel bilgiler aktarılmış olsa da; nota değerleri, ölçülerin nasıl oluştuğu ve kullanım şekilerine dair müzikal anlamda yeterli bir öğrenme sağlanamadı. Başlangıç seviyesinde ki bu çalışma sonrasında, farklı ölçü birimleriyle de bu çalışmaların devam ettirilmesi ve basit de olsa ritim aletleriyle bu çalışmaların pekiştirilmesi gerekliliği bizim için ortaya çıktı.
Üniversiteli genç arkadaşlarda, slow-motion hareketlerde çok hızlı ilerleme kaydedilirken; öğretmen arkadaşlardan oluşan bizim grupta; bedenimizin kontrol edebilmesi konusunda hem fiziksel, hem de zihinsel anlamda sıkıntılar yaşandığı ve yavaş öğrenme gerçekleştiği görüldü.
Adımlama ve alkış sesiyle oluşturulan poliritim, 12.8’lik ölçüde zorlukla oluşturulurken, 6.8’lik ölçüde nispeten daha kolay oluşturuldu. Poliritim çalışmaları zihnimizi en çok yoran ve en verimli çalışmalardan biri oldu.
Genel Değerlendirme
Atölye başlangıcında ritim duygusuna hiç sahip olamayacağı algısında olan iki arkadaşımızın çalışarak bu durumun değişebileceğini düşünmeleri önemli bir adım olarak yorumlandı.
Genelde kurs mantığına dönmüş ısınma çalışmalarının daha organik ve müzikle yapılması fikrinin ritimle paslaşacağı vurgulandı.
Bu çalışmalar ile ritmin kullanımı konusunda yetersizliğin ve sahne kullanımındaki öneminin daha iyi fark edildiği ifade edilirken, aynı zamanda farklı örneklerle ritmin sahnelemelerdeki farklı kullanım alanlarının daha iyi görüldüğü ve daha iyi kavrandığı belirtildi. Haftada bir gün olan grup çalışma düzeneğinin biraz zorlanarak iki güne çıkarılıp, ritme dönük çalışmaların yapılmasının tartışılması gerektiği belirtildi. Bu planlama da grubun disiplin koşullarının da göz önünde bulundurulması konuşuldu. Atölyeye katılanlardan sorumluluk almak isteyenlerin bu ikinci günde nasıl bir çalışma yapacaklarının eylülde netleşmesi planlandı.
Çalışanların bu tarz sosyal faaliyetlerini mesleki alanlarına taşımalarının da aslında kritik bir nokta olabileceği ve bu konunun tüm grupta konuşulabileceği vurgulandı.
Dışarıya kapalı olan pek çok oluşumun, aslında ortaya bir emek konulduğunda, bir araya geldiğinin farkedilmesinin ne kadar önemli olduğu görüldü. Eğitimsen olarak ilk defa katıldığımız bu çalışmanın son olmamasını, özellikle enerjisi ve birikimi olan gruplarca tekrar edilmesini temenni ediyoruz.
Eğitim-Sen 1 Nolu Tiyatro Toluluğu Atölye Katılımcıları
TAŞKIŞLA SAHNESİ'NİN 21 AĞUSTOS 2016 TARİHLİ DEĞERLENDİRME RAPORU
Çalışmaya Taşkışla Sahnesi’nden katılanlar: Kaan, Damla, Yağmur, Rana, Orhun, Cansu
Atölyenin Amacı
Atölyenin amacı katılımcılara vuruş, ölçü, aksan, subdivision, senkop ve poliritm gibi temel ritim kavramlarını aktarmak, bu kavramların oyunculukta “aksiyon” ile ilişkisini irdelemekti. Bir diğer amacı ise vücut çalışmalarının salt spor amaçlı bir faaliyetten çıkarılıp sahne üstü çalışmalarına hizmet etmesi doğrultusunda düzenlenmesini sağlamaktı. Ve bu bağlamda grupların kendi çalışmalarında faydalanabilecekleri bir içerik oluşturmak hedeflenmişti.
Atölyenin Değerlendirilmesi
Atölye değerlendirmesi, yapılan çalışmaların ayrıntılı değerlendirilmesinden ziyade Taşkışla Sahnesi’nden katılanların deneyimlerinden yola çıkılarak, çalışmaların amaçları doğrultusunda ne gibi sonuçlara varıldığının ve hangi soruların ortaya atılabileceğinin tartışılması şeklinde yapılmaya çalışılacaktır. Zira atölye yürütücülerinin hazırladıkları rapor çalışmaların değerlendirilmesi anlamında yeterli bulunmuştur.
Atölyenin ilk günü temel ritim kavramlarının aktarımı ile başladı. Aktarımın atölye boyunca yapılacak çalışmalarda kullanılacak “ritim dilinin” oluşması anlamında oldukça faydalı olduğu gözlendi. Ritm kavramlarının değişik kullanımlarıyla ortaya çıkan farklı müzikal etkilerin, zihinde “aksiyona” dair çağrışımları uyandırması, ritim ve aksiyon kavramlarının ilişkisine dair ipuçlarını yakalamamızı sağladı. Aktarımda dikkat çeken noktalardan bir diğeri, bir müzik parçasını oluşturan ritmik vuruşların aksan, senkop, ölçü değişimleri gibi öğeler kullanılarak bozulması veya daha doğru bir ifadeyle karmaşık hale getirilmesi ile müzik parçasını icra eden enstrümanların hareket alanının artırılmasının sağlanmasıydı. Enstrümanların bir nevi özgürlük alanının olduğu bu yapıya caz janrlarında çokça rastlandığı söylendi. Bu da bu özgürlük alanının aslında enstrümanların çaldığı melodinin, ritmin veya başka öğelerin gündelik hayatın ritmine yaklaşmasına olanak sağlıyor mu sorusunu akla getirdi. Böyle bir durumun oluşabileceği göz önünde bulundurulduğunda sahne üstü icralarının stilize olandan gündelik olana doğru bir karmaşıklaşma olarak ele alınabileceği düşünülebilir. (Gündelik olandan “kirli” oyunculuğun kastedilmediğinin altını çizelim.) Gelgelelim gündelik olan bir icranın nasıl bu denli müzikal, ritmik bir analize tabi tutulacağını kestirmek oldukça zor olmakla beraber müzikal yapıya ciddi bir hakimiyet gerektireceği kuşkusuz. Yine de böyle bir farkındalığın sahne üstündeki oyuncular açısından oldukça önemli olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.
Çalışmalar boyunca hedeflendiği gibi ritmik öğelerden yola çıkılarak aksiyona doğru giden bir çizgi izlendi. Daha doğrusu başlangıç olarak ritmik bir kavram ele alınırken, sonrasında atölye katılımcılarının matematiğini oturtabildikleri ritmik öğelere kendi imgelemlerinden verili durumlar oluşturmalarıyla beraber icra edilen fiziksel aksiyonların organik bir bağ oluşturabileceği gözlemlenmiş oldu. Özellikle senkoplu örnekler bu açıdan daha elverişli oldu atölye boyunca. Yapılan ek buluşmalarda aksiyona dair bir çalışma yapılırken ritmik kavramların kullanılabilmeye başlanması da bu gözlemleri destekler nitelikteki bir çıktı olarak yorumlanabilir.
Atölyedeki çalışmalar tempo, aksan, subdivision, senkop ve poliritm kavramların üzerine kurulmuştu ve her yeni günde bu çalışmaların oyunculuk ekseninde üzerine koyarak ilerleniyordu. Atölyenin son üç veya dört gününde ise daha önce yapılan çalışmalardan ortaya bazı ürünlerin çıkmasıyla bu ürünlerin düzenlenerek bir sahne parçası oluşturulmasına çalışıldı. Bu durumda ise atölye ekseninin ritim – oyunculuk ilişkisi ekseninden ritim – reji ilişkisi eksenine kaydığı gözlemlendi. Bu eksen kaymasının atölye esnasında katılımcılarda bir kafa karışıklığı yarattığı söylenebilir fakat oyunculuk ekseninin de tamamen kaybolmadığını düşünürsek, atölyenin bir diğer amacı olan vücut çalışmalarının sergilenebilirliği arayışı anlamında gerekli olduğu düşünülebilir.
Atölyenin vücut çalışmaları ile ilişkisi bağlamında değerlendirmesine gelecek olursak, ritim kavramının vücut çalışmaları ve sahne üstü çalışmaları arasında katalizör işlevi gören kilit bir noktada olduğunu söylememiz gerekir. Yapılan çalışmaların vücut çalışması modeli olarak planlandığını düşünürsek, ritmin sağladığı olanaklarla aksiyona dair elde ettiğimiz çağrışımlarla sahne üstü çalışmasına gitgide yaklaştığını söyleyebiliriz. Hatta vücut çalışmasında kullandığımız bu kavramlar kullanılarak bir sahne parçası oluşturulabileceğini de gördük. Peki vücut çalışmalarına sahne üstü çalışmasına yaklaştırma derdi tam olarak nereden geliyor? Vücut çalışmalarının kendi başınalığı veya özerkliği bir şey ifade ediyor mu? Bu soruları Taşkışla Sahnesi temel eğitim süreçleriyle birlikte ele alarak tartışmaya çalışacağız.
Taşkışla Sahnesi temel eğitim çalışmaları 3 farklı çalıştırıcı grubuyla 3 ayrı koldan ilerliyor: vücut çalışmaları, ses – nefes – artikülasyon çalışmaları ve oyunculuk çalışmaları. Bu çalışmalar her sene gruba yeni katılanların bu alanlarda belli bir seviyeye gelmesi hedeflenerek planlanıyor. Vücut çalışmaları genelde ısınma amaçlı egzersizler, kondisyon, denge, mim, stilizasyon, dans çalışmalarını içeren şekilde programlanıyor. Ses- nefes- artikülasyon çalışmaları ise adından da anlaşılacağı üzere nefes kullanımı, ses kullanımına yönelik egzersizlerin yanı sıra vokal aksiyon çalışmaları, kulak geliştirici melodi ve ritim çalışmalarını içeriyor. Bunlara paralel olarak ilerleyen oyunculuk çalışmalarında amaçlardan biri prodüksiyon döneminde sahne üstü ile dış gözler arasındaki stanislavskiyen dilin oluşmasını sağlamaktır. Prodüksiyon dönemine geçildiğinde vücut ve ses – nefes çalışmaları, sahne çalışmalarından önce gerekli beden hazırlığını sağlayacak egzersiz setlerine evrilir. (Genel hatlarıyla çalışmalar böyledir. İstisnai durumlar her sene özelinde mevcuttur.)
Özetle vücut ve ses-nefes çalışmalarına bakıldığında temel olarak iki amacının olduğu söylenebilir. Bunlardan biri sahne üstü çalışması öncesi beden hazırlığının aktarımı ve sahne üstünde bedensel(ses – nefes dahil) icraların gelişmesini sağlamak. Ne var ki bu hedeflerden ilkine her sene ulaşıldığı gözlemlense de, ikincisinde ise seneden seneye farklar olduğu gibi, temel eğitim sürecinin verimliliği açısından eksikliklerinin olduğu rahatlıkla tespit edilebiliyor. Bu bağlamda Taşkışla Sahnesi’nin, yapılan vücut çalışmalarının prodüksiyon dönemindeki çalışmalarda etkisinin oldukça az görülmesi sebebiyle atölyedekine benzer bir dert paylaştığı söylenebilir. Bu sebeple son yıllarda vücut çalışmalarının programlanmasında seçilen prodüksiyonun gerektirdiklerine yönelik çalışmalar göz önüne alınıyor. Örneğin Klakson, Borazanlar ve Bırtlar’ın oynandığı yıl dans çalışmalarına ağırlık verilmesi veya Gargantua’yı çalıştığımız bu sene Jacques Lecoq’un Şiirsel Beden adlı kitabından aldığımız bazı transpoze çalışmaları gibi. Yine de (özellikle bu yıl) yapılan çalışmaların etkilerinin yeterince sahne üzerinde görülemediğini bir kez daha söyleyelim.
Atölyeden sonra yaptığımız tartışmalarda, Taşkışla Sahnesi vücut çalışmalarının aslında kavramlar düzeyinde birbirinden oldukça ayrıksı bir biçimde ilerlediği, bu kopukluğun sahne üstünde oyuncunun kavramlar arasında gerekli organik bağlantıları kuramayacağı bir boyuta evrildiği tespiti yapıldı. (Örneğin yapılan mim çalışması aksiyon çalışmasından ayrı yapılıyor, bağlantısı kurulamıyor.) Bir yandan da bu ayrıksılık da yapılan çalışmaların çalışma sonunda biten ve başka bir çalışmaya geçilen bir özellikte olduğuna dair yanlış bir algıya yol açıyor.
Vücut çalışmalarının sergilenebilir bir niteliğe sahip olması kurulamayan bu organik bağlantıların kurulması anlamında önemli bir yerde duruyor gibi. Peki vücut çalışmalarının ürünüyle prodüksiyon sürecinin gerektirdikleri nasıl kesiştirilecek? Bu dengenin kurulabilmesi adına da vücut çalışmalarının prodüksiyon dönemi çalışmaları ile birlikte ele almanın yolları aranmalı gibi duruyor. Yine de oyuncu düzeyinde düşünüldüğünde bu çalışmaların her birinin tek başına da faydasız olmayacağını göz önünde bulundurmak gerekli, bu yüzden de çalışmalar arası ilişkinin sahne üzerinde görülebileceği bir çalışma düzeni inşa etmek gerekiyor.Sonuç olarak vücut çalışmalarının değerlendirilmesi hususunda ritim atölyesi gibi pratik çalışmaların oldukça önemli ve gerekli olduğu görülmüş oldu.
Tüm bunların dışında ise farklı amatör tiyatro topluluklarının beraber bir çalışma yapması anlamında oldukça değerli bir atölye olduğunu altını çizelim.
İSTANBUL FEN OYUNCULARI'NIN 28 AĞUSTOS 2016 TARİHLİ DEĞERLENDİRMESİ
Atölye 15-29 Haziran 2016 tarihleri arasında Banu Açıkdeniz, Elif Karaman, Özgür Eren ve Zilan Kaki’nin yürütücülüğünde Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşti. Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü, Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları, Eğitim Sen 1 Nolu Şube Tiyatro Grubu, İstanbul Fen Oyuncuları ve Yeditepe Üniversitesi Oyuncuları katılım gösterdi.
Atölye kapsamlı bir müzik teorisi aktarımı ile başladı. Vuruş, ölçü, aksan, subdivision, senkop ve poliritim kavramları detaylandırıldı ve atölye boyunca kullanacağımız ortak dil oluşturuldu. Müzik disiplini dahilinde mevcut olan bu terminolojinin tiyatro alanında kullanılması ve böyle bir atölye yapılması sahnelemede ortaya çıkan bir takım sorunların sebebi üzerine düşünülmesine de fayda sağladı. Vücut çalışmasının ritmik bir temele oturması ve ritim aksiyon ilişkisinin doğru kurulması ilerleyen çalışmalarda seyirlik bir hale evrildi.
“Tiyatro ve dans alanında yürütülen vücut çalışmalarında “ısınma”, “esneme” ve “kuvvet antrenmanı” gibi bölümler yer alır. Atölye kapsamında “ısınma” bölümünün temel ritim kavramları üzerinden düzenlenmesi hedeflendi. Sunumdan sonraki altı pratik çalışmanın ilk üç gününde temel ritim kavramları fiziksel egzersizlerle çalışıldı. Son üç gün boyunca bu kavramların fiziksel aksiyon çalışmaları içindeki kullanımı ve bir sahne taslağının geliştirilmesi üzerine yoğunlaşıldı. Atölye sonunda grupların çalışmalarını bu kavramlar ışığında yeniden düzenlerken faydalanabilecekleri bir sahne akışı oluşturuldu.”(İATG 2016 Ritim Atölyesi Değerlendirme Raporu’ndan alıntıdır.)
Vücut çalışmalarının seyirlik bir hal alabileceğinin farkına varmak İFO için farklı bir kapı araladı. Blackout oyunundaki müzikli sahnelerin mevcut teorik bilgiye sahip olunsa nasıl olabileceği tartışıldı. Gelecek sene yapılacak vücut çalışmaları atölye sonrası revize edildi. Bugüne kadar hissi olarak oturtulmaya çalışılan ritmin teorik altyapısını bilmenin ne kadar önemli olabileceği konuşuldu ve İFO’dan atölyeye katılanlar bunun aktarımını yapmayı taahhüt etti. vücut çalışmalarını ritmik bir temele oturtmak, mim kullanımında enflasyondan kaçınarak beden kullanımına ağırlık vermek, vücut çalışmasını sürekli tekrara dayanan ayinsel-ritüelistik yapısından arındırmak İFO’nun gelecek seneki eğitim ve sahneleme sürecinin temel dayanak noktalarından olacak.
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ OYUNCULARI'NIN 14 EYLÜL 2016 TARİHLİ DEĞERLENDİRME RAPORU
Yeditepe Üniversitesi Oyuncuları Katılımcıları: Ata Berk Akşit, Orhan İnaldı, Selcen Kıymaz, Simge Bal
Yeditepe Üniversitesi Oyuncuları Gözlemcisi: Emre Bekfilavioğlu
Atölye başlamadan önce katılımcıları belirlerken bu atölyenin nasıl işlenebileceğini, kulübümüze hangi çalışmalarda neler katacağını göz önüne alarak atölyeye katılacak isimleri belirdik. Atölye ile aynı tarihlerde kulübümüzün yaz çalışması olması sebebiyle atölyeye katılacak kişilerin bu çalışmaları etkilemeyecek sayıda olması gerekiyordu. Bu doğrultuda eğitim ve vücut çalıştırıcılarından oluşan 5 kişi belirleyebildik. Fakat daha sonra ilk çalışmaya katılamayacak olması nedeniyle Emre Bekfilavioğlu’nun çalışmalara gözlemci olarak katılması uygun görüldü.
Ritim atölyesinin ilk gününde yapılan sunum, atölyenin amacının anlaşılmasında ve daha sonraki çalışmalarda kullanılacak terimlerin görülmesi ve öğrenilmesi için ortak bir dil oluşmasına zemin hazırlamış oldu. Bu sunumda öğretilen terimlerin açıklamasında atölye yürütücülerinin hazırlamış olduğu sahneleme örnekleri bu atölyenin bize oyuncu olarak neler katacağını daha iyi görmemize neden oldu. Daha önce çalışmalarda kullandığımız terimlerin anlamsal ve uygulama açısından altının dolmasını sağladı. Çalışmalar sırasında sık sık kullandığımız ”sahne düşük” gibi kavramların aslında ritimle bağlantılı olduğunu fark etmemiz bunun örneklerinden biriydi. Ayrıca sunumun İATP-G ekiplerinden herkese açık olması katılımcı olamayanların da bu sunumdan yararlanmasını sağlamış oldu. Ekibimizden de bu şekilde katılım gösteren kişilerden olumlu geri dönüşler aldık.
Sunumun ardından devam eden çalışmalarda kavramları nasıl kullandığımızı uygulamalı olarak öğrenmiş olduk. İlk olarak yaptığımız ağırlık aktarımı çalışması sahne çalışmalarında sürekli kullandığımız ”hareket, etki-tepki, senkronizasyon vb.” kavramların temelinde ne olduğunu anlamamızı sağladı. Bunun yanında daha sonraki senkop çalışmalarında, ”senkop” kavramını sunumda sadece ritim kavramı olarak anlamışken, aslında teatral açıdan nasıl sahneye dökebileceğimizi görmüş olduk. Atölyenin ilerleyen günlerinde bizden istenen senkop örnekleri, kendi çalışmalarımızın ilk adımı olan fiziksel aksiyon çalışmalarını aslında neyin temellendirdiğini daha iyi anlamamızı sağladı. Bu aşamada dikkatimizi çeken önemli noktalardan biri de oyuncu olarak fiziksel aksiyon çalışmalarında aksiyonu fiziksel olarak icra etmeye çalışırken zorlandığımız noktalarda istemli veya istemsiz olarak bu eksiğimizi mimiklerimizi kullanarak tamamlamaya çalışıyor olmamızdı. Sonraki çalışmalarda bunun giderek azaldığını ve beden kullanımı konusunda kendimizi daha çok zorlamaya başladığımızı fark ettik. Tüm bu öğrendiğimiz kavramların ve sahne üstü çalışmalarının devamında yapılan grup çalışmaları toplulukların birbirlerini daha iyi tanımasını ve ortak bir sergileme oluşturmalarını sağlamış oldu. Bunun yanında öğrendiğimiz kavramları grup çalışmalarında nasıl kullanabileceğimizin de örneğini görmüş olduk.
Atölyeyi değerlendirirken, yapılan çalışmaları kendi çalışmalarımıza nasıl yansıttığımıza ve bundan sonraki süreçte de nasıl yansıtabileceğimizi de tartıştık. Atölye çalışmaları devam ederken aynı sürede yaz çalışmamıza devam eden ekibe vücut çalışmalarıyla ilgili küçük çaplı aktarımlar yapmaya başladık. Bu aktarımlar atölye çalışmalarında başta yapılan ısınma hareketlerinden kendi çalışmalarımızda eksik gördüklerimizi ısınma çalışmalarımıza eklememizle başladı. Atölye çalışmaları süresince gözlemci ve katılımcılar kişisel notlarını tuttular. Bunu yapmamızdaki amaç atölye sonrası kendi grubumuza yönelik aktarımların oluşturulmasında önemli noktaları gözden kaçırmamaktı. Atölye bittikten sonra ise atölye katılımcılarının da yaz çalışmasına eklenmesiyle bu aktarımlar daha da detaylanmış oldu. Örneğin vücut çalışmalarımızı kondisyon ve spor çalışması olarak seyirden uzak bir şekilde yapmaktan kurtarıp daha teatral ve izlenebilirliği olan bir hale getirdik. Bunun yanında yaz çalışması sürecinden başlayarak dönem içinde de devam etmek üzere senkop çalışmalarına başladık. Bu çalışmalar bu sene oynayacağımız ”Lysistrata” isimli oyunun koro çalışmalarında da bize kolaylık sağlamış oldu.
Atölyenin son günlerine doğru, çalışmaların başında belirtilen atölyeye tam katılım zorunluluğu ve disiplin uyarısının giderek etkisinin azaldığını fark ettik. Bu da ilk çalışmaya gelemediği için gözlemci olarak katılmak zorunda kalan ilk paragrafta belirttiğimiz arkadaşımız neden gözlemci olarak katılmak zorunda kaldığını sorgulamamıza neden oldu. Bunun dışında böyle tüm İATP-G gruplarının ortak bir amaç doğrultusunda birleştiği bir çalışma olması kulüplerin birbirlerinin çalışma düzenlerini öğrenmesinde ve birbirlerini tanımasında oldukça yararlı oldu. Ayrıca bu atölyenin düzenlenmesini sağlayan ve yürütücülüğünü yapan BGST’ye teşekkür ediyor, bunu İATP-G ekipleri genelinde devamı gelecek çalışmalar için bir adım olarak görüyoruz.
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ OYUNCULARI'NIN 15 EYLÜL 2016 TARİHLİ DEĞERLENDİRME RAPORU
Ritim Atölyesi Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’ndan Elif Karaman, Banu Açıkdeniz, Zîlan Kaki ve Özgür Eren tarafından gerçekleştirildi. Atölyeye İtü Taşkışla Sahnesi, İstanbul Fen Oyuncuları, Yeditepe Üniversitesi Oyuncuları, Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları, Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü ve Eğitim Sen 1 Nolu Şube Tiyatro Grubu’ndan üyeler katıldı.
15 Haziran-29 Haziran tarihleri arasında, yedi oturumda gerçekleşen Ritim Atölyesine BÜO’dan on beş üye katıldı. Bu kadrodan dokuz üye ilk defa yaz çalışmalarına katılıyordu. Atölye temel kavramlar üzerinden yapılan bir sunum ile başladı. Sonrasında gelen altı pratik çalışma ile sonlandı. Atölye katılımcılara temel ve giriş niteliğinde bir ritim bilgisi kazandırmak ve sahneleme çalışmalarında sezginin ötesine geçebilen fiziksel bir ritim duygusu edinmeyi teşvik etmek üzere tasarlandı. Ayrıca atölyenin vücut çalışmalarının nasıl kurgulanacağına dair bir örnek oluşturma amacı da vardı. Vücut çalışmalarının benden eğitimi mantığı ile değil sahne içlerini besleyecek (vücut çalışmalarında kullanılan hareket ve kavramlardan yola çıkarak) izlenebilir sahne taslakları oluşturmak hedefiyle vücut çalışmalarının kurgulanmasına dair örnek bir çalışma oldu.
BÜO olarak geçen sene Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü’nden dansçılarla yapılan ikinci aşama çalışmasında vücut çalışmalarında yapılan egzersizlerin belli bir aksiyon çizgisi dahilinde icra edilmesine ve bunun sonucunda izlenebilen bir set oluşturulmasına odaklanılmıştı. Yapılan bu çalışma eğitim dönemi içinde sürdürülmeye çalışılsa da hedeflenen noktaya gelemedi. Atölye, vücut çalışmalarının beden eğitimi yönünü kırmaya dönük bir yaklaşımla oluşturulduğu için BÜO adına daha da açıcı oldu. Atölyedeki hareketlerin icrasının çalışılması sonrasında hareketleri icra ederken ortaya çıkan aksiyonların ya da eylemlerin nasıl birleştirilip bir sahne kurulacağına dair bir deneme yapıldı. Gelinen son aşamada atölyede üstünde durulan vurgu, ritim, tempo gibi kavramların sadece vücut çalışmalarında değil sahne çalışmalarında da faydalı olacağı görüldü. Bu değerlendirmeden sonra yaz çalışmalarının ikinci döneminde yapılan vücut çalışmaları atölyeden hareketle kurgulandı. Atölye döneminde çalışılan vals adımı, subdivision(altbölümleme) ve polyrhythm (çoğul ritim) çalışmaları BÜO vücut çalışmalarına taşındı. Eğitim döneminde yeni üyelerle yapılacak vücut çalışmalarının içeriğinin de bu mantıkla kurgulanması hedefleniyor.
Atölye süresince BÜO katılımcılarının çalışılan hareketlerin icrasında kendilerini zorladı, fakat üyeler yapabileceklerinin ötesine geçebilecek bir kadro varken bu belirli bir kadro ile sınırlı kaldı. Bunun nedeni ek çalışma içinde yapılan hareketler üzerine ek çalışma yapmak için sadece belirli bir kadronun zaman ayırmasıydı. Ek çalışma mantığının herkes tarafından tam benimsenememiş olması, çalışmanın sadece çalışma saatleri içinde değil kişinin kendine ayırdığı, hareketleri denediği ve çalışmaya bir aşama kat ederek gelmesi gerektiği görüşünde ortaklaşıldı.
Atölyenin amacı ve kadro katılımının yanı sıra çalışma içeriği konusunda da BÜO içinde bir değerlendirme yapıldı. Çalışma esnasında belli gruplar oluşturuluyor ve bu gruplardan belli hareket ya da ritimden yola çıkarak bir şey doğaçlanması isteniyordu. Genel eğilim önce konuşup sonra denemek oluyordu. Belli zamanlarda sadece konuşan ve denemeyen gruplar oluşuyordu. Aynı durumla BÜO’da sahne çalışmalarında da karşılaşıldığı ve konuşmak yerine denemenin yaratıcı süreci daha verimli hale getireceği değerlendirmesi yapıldı.
Atölyenin amacı aynı zamanda gruplar arasında sanatsal dili ortaklaştırmak idi. Bu amaca yönelik ilk adımlar Stanislavki Semineri ve Brecht Semineri ile atılmıştı. Kısa vadede sanatsal zemini ortaklaştırmak adına atölye hedefine ulaştı diyebiliriz. Uzun vadede ise yapılan seminerlerin ve atölyenin amacına ulaşması için, grupların kendi prodüksiyonlarına bu perspektifi yansıtmaları, eğitim paketini gözden geçirmeleri, şenlik döneminde fuayelerde bu temelden hareketle görüş oluşturmaları gerekmektedir. Aynı zamanda grupların bu zeminden hareketle kurguladığı eğitim çalışmalarını ve prodüksiyon çalışmalarını İATP-G‘ye açması ve tartışılması değerli olacak, oluşturulmaya çalışılan sanatsal zemin işlevli hale gelecektir.
Genel olarak atölye süreci çalışmaların nasıl kurgulanacağına dair ve çalışmaya katılan ya da kuran üyelerin nasıl bir disiplin ile çalışmaya geldiğini test etmek ve uygulamak adına örnek oluşturdu.