Bir insan ne yapabilir?
Tarih ve doğa çarpışmak üzere ve bizler bu çarpışmanın odağındayız.
Dünya sizin ellerinizde.
Dünya ikliminin geleceği sizlerin elinde.
İklimin verdiği sinyaller şiddetle aciliyet kazanırken, Bush yönetimi meseleye sırtını dönmüş vaziyette. A.B.D. medyası inkarcı tavrında israr ediyor ve egemen çevre kuruluşları kendi kendilerini önemsizleştiriyor.
Ve bu arada bizler, İngiliz Gazetesi The Independent’ın belirttiği şekilde kıyamete doğru gözleri kapalı ilerliyoruz.
Peki ne yapmalıyız?
Yaşamsal seçenekler az ve aşikar. Diyelim Yeni Zelanda’da güvenli bir yerler bulabiliriz ama küresel teditten kaçış yok; boşa geçmiş tarihi unutup, yeniden ExxonMobil ve Peabody Energy’nin insani duygularına hitab etmeye çalışabiliriz; meseleyi dört sene daha dondurabiliriz. Veya, birey ve örgütler olarak A.B.D.’yi dünyanın geri kalanıyla aynı çizgiye getirmeye çalışabiliriz.
Bugün, Kyoto Küresel Isınma Sözleşmesi Halk Onayı’nı ulusal planda imzaya açan küçük bir grup işte bunu yapmaya çalışıyor. Geçtiğimiz senelerde New York bölgesinde aktivist calismalar yürüten Ted Glick, Connie Hogart, ve Paul Mayer İklim Krizi Koalisyonu’nu kurdular (Climate Change Coalition). İKK, çevrecileri, dini liderleri, üniversite aktivistlerini, barış gruplarını, yerli halkları, çevre adaleti ve insan hakları için çalışan aktivistleri bir araya getiren bir şemsiye örgüt. (Ben de bu grubun bir üyesiyim).
Vietnam savaş karşıtı hareketi, Nükleer Silahlara karşı hareket, ve son zamanların başarılı hareketi Mayınların Yasaklanması KaAmpanyası üzerinde yükselen İklim Krizi Koalisyonu, milyonlarca Amerikalı’nın insanlığın bugüne kadar karşı karşıya olduğu en büyük mesele karşısında hükümetlerinden çok daha ileri bir noktada olduklarını ispatlamayı ümid ediyor. Dilekçe şu ifadeleri içeriyor: “Amerika Birleşik Devletleri anayasasının bizlere, hükümet üzerinde nihai yetki tanıdığının bilincindeyiz. Bizler Kyoto Protokol’ünü onaylıyoruz ve seçilmiş temsilcilerimizin gereğini yapmasını talep ediyoruz”.
Koalisyon Kyoto’nun mevcut hedeflerinin ve zaman çizelgesinin yetersiz olduğunu kabul ediyor fakat bunun, emisyonlarınyüzde 70’ler mertebesinde azaltılmasını sağlayacak gelecek müzakere turları adına desteklenmesi gerektiğine inanıyor.
Bu uzun bir hedef olabilir ama elimizdeki en iyi hedef.
Isıyı Hissetmek
Ocak ayında IPCC başkanı Rajendra Pachauri dünyanın tehlikeli atmosferik karbon dioksit konsantrasyon seviyesine şimdiden ulaşmış olduğunu ifade etti ve eğer insanlığın devamını istiyorsak çok şiddetli emisyon indirimleri yapmamız gerektiğini belirtti.
Aynı günlerde, 24 Ocak’ta, A.B.D., İngiltere ve Avustralya’dan bilimcilerin yer aldığı bir komisyon dünyanın geri döndürülemez iklim değişiminden yalnızca 10 yıl veya 1.1 Santigrad derece mesafede olduğunu ifade etti. Bilimciler geri dönülmez “dönemeç”e, atmosferik kabon dioksit konsantrasyonu 400 ppm seviyesine ulaştığında varılacağını ifade ettiler. 20. Yüzyıl’ın önemli bir bölümünde bu konsantrasyon her yıl 1 ppm kadar artmıştı. Bu artış son yirmi otuz sene içinde yılda 1.5 ppm’e yükseldi. Bugün ise yılda 2 ppm’den fazla. Ulaştığımız toplam değer 379 ppm ve hala artmaya devam ediyor. Bu değer yerkürenin son 420 000 yıldır tanık olmadığı kadar yüksek bir karbondioksit seviyesi.
Aynı mecrada
Bir hafta sonra British Antarctic Survey araştırmacıları Batı Antartika buzulunun şimdiden çökmeye başlamış olabileceğini açıkladırlar. Araştırma grubunun lideri Chris Rapley, Antartika Okyanusu’na buzul akışının arttığına değindi ve şunları söyledi: “Son IPCC (Hükümetler Arası İklim Değişimi Paneli) raporu Antartika’yı iklim değişimi açısından uyuyan bir dev olarak tarif ediyordu. Ben onu uyanmakta olan bir dev olarak tarif edeceğim”.
Yine Ocak sonunda, İngiltere’deki Hadley İklim Tahmin ve Araştırma Merkezi 150 ülkedeki 95000 bilgisayarın birleşik gücüyle yaratılmış bilgisayar modellerinin sonuçlarını açıkladı. Bu modeller gelecek ısınma tahminlerinin boyutlarını dramatik bir şekilde 2.2 ila 5.6 Santigrad dereceden 11.1 Santigrad dereceye yükseltti . Hadley Merkezi’nden Myles Allen “tehlike bizi yüzyıl ortasında beklemiyor, zaten tehlikenin içindeyiz” dedi.
Bu karanlık tabloya eklenen diğer bir bilgi de geçenlerde Christian Science Monitor’da yayınlanan bir makaleden geldi: Hindistan, Çin ve ve A.B.D.’nin inşa etmeyi planladığı 850 termik santral Kyoto’nun önlediği karbondan beş misli fazlasını yaratacak.
Bir insan ne yapabilir?
Bu arada, zamanında Clinton yönetimini Kyoto’ya davet etmek üzere sıkı bastırmış olan önde gelen A.B.D. çevre grupları, Kyoto’nun A.B.D. tarafından onaylanması meselesini arka plana ittiler. Bunun yerine onlara göre er ya da geç ABD’nin iklim müzakerelerine yeniden girmesini sağlayacak yerel eylemlerle ilgilenmeye başladılar.
Bunun aksine İKK, durumun aciliyetinden hareketle protokolü onaylayan veya kabul eden ve sözleşmenin hedeflerini gelecek müzakere turlarında belki de yüzde 400’ler mertebesinde ilerletmek isteyen 141 ülke için halk desteği yaratmaya çalışıyor.
Global Exchage, A.B.D. Greenpeace, Yağmur Ormanları Eylem Şebekesi’nin de desteğini alan dilekçe organizatörleri, mevcut politik iklim dikkate alındığında durumun bu tür bir taban hareketi için uygun olduğunu düşünüyorlar.
Bush yönetiminin Kyoto’nun altını oyma girişimi, yine iki ay ince Buenos Aires’teki bir toplantıda önümüzdeki Mayıs ayında yapılacak ikinci tur görüşmeleri işlevsizleştirdiğinde bir kez daha açıklık kazandı. Görüşmeler daha acil ve daha şiddetli emisyon indirimleri üzerinde odaklanacaktı fakat ABD girişimi sonucunda olay herhangi bir eylem planının gündeme getirilmesini dahi yasaklayan basit bir bilgilendirme seminerine dönüştü.
Birleşmiş Milletler İklim Değişimi Çerçeve Sözleşmesi’nin eski idari sekreteri Michael Zammit Cutajar’a göre ABD eylemi Kyoto görüşmelerini “yaya bıraktı”.
Bir insan ne yapabilir?
Bu dilekçeyi imzalayın. İKK’nun inandığı şeyi ispatlayın, medyanın suç teşkil eden ihmalkarlığına karşın iklim krizinden haberdar olduğunuzu, bu meseleye önem verdiğinizi gösterin. Kamuoyunda bu konuyu önemseyen ama dikkate alınmayan çok büyük bir kesim olduğunu gösterin. Eğer bunca insan hava değişimleri karşısında şaşkına dönmüşse birşeylerin yanlış gittiğini de sezgisel olarak biliyor olmalı. Bunu gösterin.
Dilekçe imzaya açılmadan önce önemli bazı destekçiler buldu. Meşhur çevreci Lester Brown ve Barry Commoner bunu imzaladılar. “Çevreciliğin Ölümü” kitabının yazarlarından ve Apollo Birliği’nin kurucularından Bill McKibben ve Michael Shellenberger de imzaladırlar.
Diğer imzacılar şunlardır: Senatör Dennis Kucinich (Demokrat-Ohio), şarkıcı ve söz yazarı Pete Seeger, aktör Edward Asner, önde gelen dini liderlerden Detroit Bişopu Thomas J. Gumpleton. Dilekçe Energy Action, Green House Network, Just Transition Alliance, Kyoto USA, Affordable Energy Alliance, MADRE, Green Energy Network, New York Climate Rescue, Aveda kozmetik şirketi ve başkalarından da destek gördü.
İKK üyeleri kampanyanın karbon emisyonlarının azaltılmasının ötesinde değerler içerdiğini söylüyorlar. Dilekçenin son paragrafında şu ifade var: “imzalama eylemi bizim demokratik süreçlere, Dünya ile olan temel ve ölümlü ilişkilerimize ve insanlık ailesinin tüm bireyleriyle olan yaşamsal dayanışmaya bağlılığımızı göstermektedir”.
Sizde imzalayın.
Bir insan başka ne yapabilir?
Geleceğimiz, çocuklarımız ve gelecek nesiller tehdit altındayken biz Amerikalılar’ın görevi buna karşılık vermek.
Bugüne kadar 140 ülke Küresel iklim değişiminin şiddetlenen yıkıcılığını engelleyebilmek için 16 Şubat 2005’te yaptırım kazanacak olan Kyoto’yu onayladı.
Aksine, dünya nüfusunun yüzde 5’ine sahip olmasına karşın tek başına dünya karbon emisyonlarının yüzde 25’inin üreten ABD, gezegeni medeniyete evsahipliği yapabilecek şekilde sağlıklı tutmaya yönelik bu girişime katılmayı reddediyor.
Protokolün mevcut hedeflerinin şiddetlenen iklim dengesizliğini düzenleyebilmek için yetersiz olduğunu ve vadesinin çok uzun olduğunu kabul ediyoruz.
Aynı zamanda Kyoto’nun, küresel topluluğun bu eşi benzeri görülmemiş meseleyi göğüsleyebileceği tek diplomatik çerçeve olduğunu da kabul ediyoruz.
ABD anayasasının bizlere hükümet üzerinde yetki verdiğini de biliyoruz.
O halde bizler, ABD yurttaşları olarak Kyoto Protokolünü onaylıyoruz ve seçilmiş temsilcilerimizin gereğini yapmasını talep ediyoruz.
Ayrıca, Kyoto Protokol’ünün seragazı emisyonlarını yüzde 70 mertebesinde azaltacak ileriki safhalarını da destekliyoruz. Temiz enerjiye doğru yapılacak bu küresel geçiş doğanın kararlı iklim talebine cevap vereceği gibi milyonlarca temiz enerji işgücü istihdamı da yaratacaktır.
Son olarak, bu onaylama eylemiye demokratik sürece, Dünya ile olan temel ve ölümlü ilişkilerimize ve insanlık ailesinin tüm bireyleriyle olan yaşamsal dayanışmaya bağlılığımızı ifade ediyoruz.
___________________________
Ross Gelbspan, The Heat is On: The Climate Crisis, The Cover-up, The Prescription, Perseus Books, 1997’nin yazarıdır. Amerikalı gazeteci Gelbspan’ın mesleki faaliyeti iklim krizi ve bu krizin petrol lobileri, düşünce kuruluşları ve akademi içerisindeki bazı destekçileri tarafından nasıl çarpıtılıp gizlendiği üzerinde yoğunlaşmıştır.