Bilindiği gibi, kentsel yenileme, kentlerin yeni bir anlayışla ele alınıp fiziksel çevre kalitesini yükseltmeyi amaçlar ve bu yenileme çalışmaları yerel halkı mağdur etmeden, örneğin "zorunlu göçe" tabi tutmadan, tarihinden, kültüründen uzaklaştırmadan gerçekleştirilmelidir. Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak, her insanın hakkıdır.

Son dönem, BGST’nin çalışma alanlarından müziğe ve dansa yönelik yürüttüğümüz alan araştırmalarında, Çingene müziği ve dansına dair derlemeler için girdiğimiz İstanbul’un Roman mahallelerinde karşılaştığımız “kentsel dönüşüm” uygulamalarının ya da planlarının, mahalle sakinlerini çok zor durumlarda bırakır nitelikte olduğunu gördük. Konunun, medyaya yansıyan yönünün ise son derece yetersiz olduğu bir gerçek.

Roman mahallelerindeki müzikal alan araştırmaları esnasında tanıştığımız UYD (Ulaşılabilir Yaşam Derneği) ‘den Hacer Foggo, konuya ilişkin bir yazı kaleme almış durumda. Foggo, “bu mahallelerde uygulanan kentsel dönüşüm projelerinde, projenin uygulanacağı bölgedeki sakinler, ne projenin hazırlık aşamasında ne de karar aşamasında hiçbir şekilde fikir beyan edememiş durumdalar” diyor ve bunun böyle olmaması ve katılımcı, demokratik bir kentsel dönüşüm planlamasının işletilmesi yönünde mücadele ediyor. 

ROMANLAR ZORUNLU GÖÇ YOLUNDA

2005 yılının Haziran ayında TBMM Genel Kurulu'nda, “Yıpranan Kent Dokularının Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkındaki Kanun Tasarısı” nın yasalaşmasıyla birlikte bu yasanın uygulandığı mahalledeki yerel halka fikirleri sorulmadan evleri yıkılmaya başlamıştır. Özellikle Roman mahallerini hedef alan Kentsel Dönüşüm Projeleri“kentin çöküntü alanlarının” düzenlenmesi amacıyla bu çöküntüyü oluşturan insan gruplarının da kent merkezi ve/veya merkezine yakın semtlerindeki kentsel görünüm ve dokuyu bozan insanların uzaklaştırılmasını zorunlu kılıyor. Yıkımın gerçekleştirileceği alanlarda genellikle TOKİ (Başbakanlık Toplu Konut İdaresi) ile birlikte büyük bir spor kompleksi, park ya da "surlara uygun" Osmanlı konakları kurulması isteniyor. Belediye proje kapsamında bu bölgelerde ev sahibi olmak isteyen ve zaten gelir seviyesi oldukça düşük olan Romanları ise 10-15 yıl boyunca borçlandırarak yeniden ev sahibi yapma şartı koyuyor.

Roman mahalleri yıkılıp Romanlar “zorunlu göçe” tabi tutulurken kentsel dönüşüm projesi gelir seviyesi yüksek kişilere yeni evler, spor kompleksleri hazırlıyor; spor kompleksi derdine binlerce Romanı da kendi kültürlerini, tarihlerini, komşularını bırakarak yerinden ediyor sokakta bırakıyor. Oysa kentsel yenileme, kentlerin yeniden, yeni bir anlayışla ele alınıp fiziksel çevre kalitesini yükseltirken yerel halkı da "zorunlu göçe" tabi tutmadan, yerinden etmeden, tarihinden, kültüründen uzaklaştırmadan sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı vermek zorundadır.

Türkiye'de uygulanan kentsel dönüşüm projelerinde, projenin uygulanacağı bölgedeki sakinler, ne projenin hazırlık aşamasında ne de karar aşamasında hiçbir şekilde fikir beyan edememiştir. Bakanlar Kurulu yasayı onaylamış belediyeler ise yıkım kararını vererek kendi projelerini uygulamaya sokmuştur. Projede yer alması gereken kişiler; yerel sakinler, şehir plancılar, mimarlar, ekonomistler, sosyologlar, sivil toplum örgütleri, ekologlar ve hukukçulardan oluşan bir komite hiçbir zaman oluşturulmamıştır.

Kentsel dönüşüm ve yenileme projelerinin gerçekleştirilmesi, uzmanından idareye, özel şahıslardan o yerin halkına dek uzanan bir katılım grubu ile gerçekleştirilmelidir. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi de, Nisan 2006 tarihinde yaptığı basın açıklamasında, Kentsel Dönüşüm Projelerinin kent ve insan odaklı olmadığını belirterek şu sözlere yer verdi: “İstanbul’un pazarlanması ve küresel şirketlere rant alanı sunulması” anlayışı temelinde gündeme getirildiklerini biliyoruz. İster uygulansın, ister uygulanmasın, bu şov projeleri ve bunların tetikleyeceği diğer “plansız projeler” İstanbul’un tarihsel, doğal değerlerine zarar verecek ve gereksinimi olan sağlıklı gelişiminin önünde engel teşkil edecektir. Öncelikle yapılması gereken, söz konusu bu projelerin, kentin gelişimini belirleyecek bir plana dayanmadan hazırlanmaları nedeni ile hiçbir ön incelemeye tabi tutulmadan reddedilmeleridir. Bu projeler bu nitelikleriyle her şeyden önce “hukuk dışı”dır"

1000 yıllık Sulukule Romanları göçle dönüştürülecek

Roman mahalleleri olarak belleklerimizde yer edinen Sulukule, Hacıhüsrev, Küçükbakkalköy, Kağıthene Yahya Kemal Mahallesi, Kuştepe, Ankara Çinçin Mahallesi, Bursa Kamberler gibi semt ve mahallerde  yaşayan Romanlara sorulmadan belediye başka bir semte taşıma kararı aldı.

13 Temmuz 2006 tarihinde TOKİ-İstanbul Anakent ve Fatih Belediyeleri arasında "Kentsel Yenileme" projesi altında Sulukule'deki evlerin yıkımı, imzalanan protokolle gerçekleşmeye bir adım daha yaklaşmıştır. İmzalanan protokolün hemen ardından Neslişah ve Hatice Sultan (tarihi Sulukule) mahallelerinde yaşayan 3500 Roman adına Sulukule Roman Kültürünü Yaşatma ve Dayanışma Derneği yaptıkları açıklamada şu sözlere yer vermişlerdir: "Bu karar Sulukule’nin yıkımı ile birlikte Romanlar için  mahalleden “sürgün”  anlamına gelmektedir. Biz Neslişah ve Hatice Sultan mahallelerinde yaşayan 3500 Roman tarihi mahallemizin yıkılmasına kesinlikle karşı olduğumuzu bir kere daha kamuoyuna duyurmak istiyoruz. Belediyenin önümüze koyduğu tüm seçeneklerin sonu tarihin ve semtlerimizin yıkımına çıkıyor. Sonuçta burada yaşayan tüm 3500 Roman, yıkıma karşı. Tarihi Sulukule’de hiçbir yerin yıkılmasını istemiyoruz. Eğer belediye burayı gerçekten tarihi bir mekân olarak korumak istiyorsa, evlerimizin bakım, onarım ve tamiri için bize maddi imkan ile birlikte, mühendislik ve mimari  destek sağlasın. Biz de evlerimizi güzelleştirmek, sağlamlaştırmak istiyoruz. Ayrıca tarihi Sulukule'nin canlandırılmasını böylece semtimizi İstanbul'un kültür ve eğlence hayatına katkıda bulunmasını; böylelikle de genç-yaşlı- kadın-erkek herkes için iş imkanlarının doğmasını arzu ediyoruz"

Kağıthane de dönüşüm projesi Romanları sokakta bıraktı

İstanbul İli Kağıthane ilçesine bağlı Yahya Kemal Mahallesi'de "Kentsel Dönüşüm" programından payını, Kağıthane Belediyesi'nin , Romanların yaşadıkları  tek katlı, tapulu evlerin yıkarak ve bu ailelere yıkım bedeli olarak 2000 ila 8000 YTL.  vererek Romanları mahallelerinden uzaklaştırma kararı ile almıştır. Romanlar Yahya Kemal Mahallesi'ne 70-80 yıl önce Bursa, Kırklareli, Tekirdağ illerinden gelip yerleşmişler. Bölgede hurdacılıkla geçinen Romanların Kağıthane'nin tüm atık dönüşümünde büyük  bir katkısı var. Kağıthaneli Romanlar belediye projesini , “Biz burada mutluyuz, kin tutmaz , birbirimizi üzmeyiz, aslında çok kavga ederiz, ama kavgamız kırgınlığımız birkaç saat içinde geldiği gibi gider, hepimiz birbirimizi biliriz. Ben burada doğdum, komşularımla çocukluğumuz hep bir geçti. Şimdi evimde çocuklarım, torunlarım hep beraber kalıyoruz, askerimiz, düğünümüz, üzüntümüz hep bir. Şimdi bizim evlerimizi yıkmak istiyorlar, tamam anlıyoruz spor tesisi yapacaklarmış; ama bizi sokakta bırakıyorlar” sözleriyle değerlendirmişlerdir.

Kağıthane Belediyesi ile yaptığımız görüşmede, “Romanları sefaletten kurtarıyoruz!” açıklamasına, yıkımlardan sonra, Kentsel dönüşümün enkazında sokakta kalan Romanlar  zaten en güzel yanıtı vermiştir.

Romanlar enkazda elektriksiz susuz yaşıyorlar

Küçükbakkalköy’de yaşayan Romanların evleri 19 Temmuz'da eşyalarını bile almaya vakit bırakılmadan yıkıldı. Şimdi oradaki enkazda yaşıyorlar, suları, elektrikleri yok. Bebekler, çocuklar yıkım sırasında polisin sıktığı biber gazının etkisinde. Bir genç kızın düğün için hazırladı çeyiz toprak altında şimdi. Onlar yıkılan evlerinin üstündeki enkazda yaşıyorlar. Çocuklar, yaşlılar hasta acil doktora ihtiyaçları var yiyeceğe suya ihtiyaçları var. Mahalledeki bir çeşmeyi enkaz kalıntıları ile saklamışlar ama belediye görevlileri geçen hafta gelip o suyu da kesmişler. Tuvaletleri yok banyo yapacakları hiçbir yer yok.

Yerinden etmeden sosyal destek projeleri yapılmalı

Romanlara yönelik yasal düzenleme ve uygulamalar, hem Türkiye’nin Anayasasına hem de Türkiye'nin altında imzası bulunduğu, Uluslararası İnsan hakları Sözleşmelerinin, başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, AİHS, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Sözleşme , Avrupa Sosyal Şartı'na Kişisel ve siyasal Haklara İlişkin Sözleşme gibi çok sayıda düzenlemeye de aykırıdır. Türkiye'nin Avrupa Konseyi üyesi ve AB adayı olduğu da göz önüne alındığında Romanlarla ilgili olarak, barınma, ayrımcıkla mücadele, çocukların eğitimi, ekonomik iş ve güçlerinin iyileştirilmesi gibi konularda Romanların hukuksal ve sosyal durumlarının iyileştirilmesi ile ilgili olarak ile Avrupa Konseyi'nin aldığı çok sayıda karar da dikkate alınması ve uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir.

Türkiye'de 28 il ve ilçede Romanlara ilişkin Ulaşılabilir Yaşam Derneği'nin yaptığı araştırmada;

Romanların üretim ilişkileri içinde rol aldıkları genel meslek alanlarının artık gelir getirici olmadığı,

Sepetçilik mesleğinin sönümlendiği, hamallığın makinalı yük taşımacılığının yaygınlaşması nedeni ile azaldığı, kadınlar arasında yaygın olan bohçacılığın yok

denecek kadar azaldığı,

Kalaycılık mesleğinin bittiği ve kalaycılık yapan grupların artık hurdacılık, kağıt ve hurda toplamaya yöneldikleri,

Geçici tarımsal işçiliğin azaldığı makineli tarıma geçisin bunda temel etken olduğu,

Müzisyenliğin Romanlar arasında zanaat gibi algılandığı ve önemli bir kısmının çocuklarının müzisyen olmasını istemedikleri,

Kendi mahallelerinde küçük esnaflık yapan ailelerin bulunduğu, bakkal, kahvehane sahibi vs.

Yine Roman bölgelerinde eğitim ve/veya formel eğitimin hali hazırda yaygın olmadığı, eğitime devamlılık oranının oldukça düşük olduğu, eğitime devamlılık konusunda toplumsal ve kültürel bir yönelimin hali hazırda olmadığı gözlenmiştir.

Sonuç olarak, Romanlara ilişkin sosyal yaşamdan ve çokkültürlü yaşamdan uzak bütün öneriler reddedilmelidir. Romanları yerinden etmeden, kendi istekleri doğrultusunda kentsel yenileme ve rehabilitasyon projeleri yapılmalıdır.