Kürt Tiyatrosunun Mardin'deki kurumsal geçmişi henüz yeni diyebiliriz. Bize Mardin Kültür Merkezi'nde yürüttüğünüz çalışmalardan bahseder misiniz?

Mardin Kültür Merkezi 2004 yılının Nisan ayında yurtsever bireyler ve kurumlarımızın desteği ile açıldı. Ekonomik sıkıntılar ve istenilen potansiyele ulaşamamanın sonucu, on aylık bir süre zarfından sonra Mardin'in Kızıltepe ilçesine taşınma gereği duyduk. Halen Kızıltepe'de kültür-sanat faaliyetlerini yürütmekteyiz. Kurumumuz bünyesinde müzik, tiyatro ve folklor alanlarında çalışmalar yürütüyoruz. Şu an müzik gruplarımız, tiyatro grubumuz, çocuk korosu ve bayanlardan oluşan halk oyunları ekibi faaliyetlerini sürdürüyor ve ayrıca ağırlıklı çocuk olmak üzere eğitim çalışmalarımız ve bazı enstrüman kurslarımız da bulunuyor.

Kurumumuzda ilk sanatsal faaliyetlerimizi tiyatro ile başlattık. Yani bir buçuk yılı aşkın bir süredir tiyatro çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. 10-15 kişilik bir kadromuz her zaman var olmuştur. Ama kurumun yer değiştirmesinden dolayı, kadrolarımızın da değişmesi ve özellikle de eğitimleri veren iki kadromuzun bizden kopması sonucu deneyimli bir kadro oluşturabilmiş değiliz. Şu an çalışmaları devam eden bir grubumuz var. Tabi yeterli bir eğitime sahip kimse yok grupta, elimizde var olan kaynaklardan yararlanarak ortalama otuz metrekarelik sahnesiz bir odada eğitimlerimizi sürdürüyoruz.

Çıkardığımız oyunlar genellikle halkın daha iyi algılayacağı bir dille yazılmıştır. Oyunlarda bölge insanlarının kendini içinde bulacağı, göç, siyasi yasaklar, baskılar ve yoksulluk gibi konuları işliyoruz. Şimdiye kadar çıkarabildiğimiz sınırlı sayıda oyunu, çevre illerde kültür sanat kurumlarımızdaki yazarlardan ve Mardin'deki ilişkide olduğumuz yazar arkadaşlardan alıp işledik. Sonradan kendi yazdığımız oyunlar da oldu ama çıkarabilecek kadroya ve imkânlara şu an sahip değiliz

Şimdiye kadar oynayabildiğimiz iki oyun, bir de oyunlardan farklı bir çalışmamız oldu. İlk oynadığımız Êdî Bes adlı Kürtçe bir oyundu. Sanırım 2004'ün Ağustos ayındaydı. Kürt bir ailenin şehir yaşamında çektiği sıkıntıları, evlatlarından duyduğu kaygılarıbürokratik baskıları ve yasakların ailenin isyanıyla sonuçlanmasını konu alan, traji-komik bir oyundu. Daha sonra çıkardığımız bir diğer oyun ise, Çete adlı Kürtçe bir oyundu. Sokağa düşen çocukların yaşamını konu alan ve bunun sebebi olarak çocuklarına karşı sorumsuz olan aileleri gösteren eleştirel bir oyundu. Genellikle düğünlerde, sokak oyunları tarzında oynadığımız bir oyundu. En son gösterimiz ise grubumuzun sahnelediği bir dramatize şiir dinletisiydi. 2005'in Mayıs ayında, Duyun Ondaki Yalnızlığı adlı çalışmamızın dili Türkçeydi. Dört bayan ve üç erkek arkadaşın yer aldığı bu çalışmamızın ana teması kadındı. Şehit düşen Rengin adındaki bir arkadaşın şahsında kadının tarihi, geçmişinden bu güne kadar geldiği nokta ve özgürlük mücadelesinin yarattığı ve yaratmak istediği kadın kimliği konu olarak alınmıştır. Şu an ise üzerinde çalışma yaptığımız oyunlar var, ama çıkarabilmekte zorluk çektiğimiz gibi daha önce oynadığımız oyunları da oynayamıyoruz. Burada Kürtçe oyunlara daha fazla ilgi var. Bunun dışında Kürt tiyatrosunun gelişmesini sağlamak gibi bir amacımız var olduğu için, genellikle Kürtçe oyunları tercih ediyoruz.

Seyirciden şimdiye kadar genellikle olumlu tepkiler aldık. Tabi bazı seyircilerin gelip eleştirdikleri de oluyor. Bu da bizi çok mutlu ediyor, çünkü gittikçe bilinçli bir tiyatro kitlesinin oluştuğunu gözlemleyebiliyoruz. İstediğimiz her yere tiyatro oyunlarımızı götüremiyoruz. Şimdiye kadar sadece Mardin merkez, Kızıltepe ve Nusaybin'de oyunlarımızı sahneleyebildik. Çoğu yerde sahneleyecek salon olmadığından, bazı yerlerde ise engellerle karşılaştığımız için sınırlı yerlere oyunlarımızı götürebiliyoruz

Çocuklarla yaptığınız çalışmalarından biraz bahseder misiniz?

Kızıltepe Kadın ve Çocuk Festivaline yönelik bir çocuk oyunu hazırlığı içerisindeydik. Ama Kızıltepe'de tiyatro sergilenebilecek tek sahnede çok yoğun bir program olduğundan, farklı bir yerde de sahneleyebilme koşulları yaratamadığımızdan, oyunu iptal etmek zorunda kaldık.

Kurumumuzda diğer alanlarda olduğu gibi tiyatroda da çocuk eğitimine çok önem veriyoruz. Çünkü bu alanlarda başarı sağlayabilecek yetenekli insanlarımız var olmasına rağmen, geçmişte eğitim görecek yerlere ve imkânlara sahip olmadıkları için, bu gün yetenekleri sanatsal ifadesini bulamıyor. Ama bu gün geleceğe daha umutla baktıran bu çocukların heyecanı ve yetenekleri bizi daha fazla heyecanlandırıyor. Tabi yetişkinlere nazaran çocuklara eğitim verebilme imkânlarımız daha da fazladır. Şu an tiyatro çalışmalarına katılan 8 ile 14 yaş arası yaklaşık 15 tane çocuk bulunuyor. Normalde eğitim çalışmalarını sadece cumartesi, pazar günleri ikişer saat olarak veriyoruz. Tabi tatilde veya oyun provalarında bu değişebiliyor. Çalışmalar çocukları olumlu yönde etkiliyor, çocuklarda bir güven yaratıyor, çalışmalarını hiç aksatmadan büyük bir mutlulukla sürdürüyorlar. Şimdiden geleceğine dair netleşme sağlayanlar bile oluyor.

Festival hakkındaki gözlemleriniz ve düşüncelerinizden bahseder misiniz?

Kızıltepe Kadın ve Çocuk Festivali'ne geçen seneki festivale göre katılımın yüksek olmasının, kadın ve çocuk renklerinin var olmasından kaynaklandığını gözlemlemek mümkündü. Kadın forumunun kapalı alanda olması katılımı sınırlamış olsa da, gereken yankıyı yaptığını düşünüyorum. Çünkü Türkiye'nin ve dünyanın farklı yerlerinden gelip Kızıltepeli kadınları kucaklayıp, Kızıltepe'de kadınların sorunlarının tartışılması bir güç olduklarını ispatlar nitelikteydi. Kızıltepeli kadınların da bunu algıladığı inancındayım. Bu seneki festivalin bir diğer güzel yanı da etkinliklerin mahallelere yayılmasıydı. Belki hayatında ilk defa bir söyleşiye, bir müzik dinletisine katılma şansı yakalayan kadın ve çocuklar vardı. Kadınların çocukların şahsında festivalin amacına ulaştığını düşünüyorum. Ama genel kültür sanat anlamında bunu söylemek mümkün değil. Kızıltepe gibi bir kentin kültürel sanatsal ihtiyaçlarına üç günlük bir festival ile cevap verildiğini düşünmek gerçekçi değildir. Festivalde öncelikli yapılması gereken yereldeki faaliyetleri desteklemek, bunun için kültür sanat ve sosyal alanları artırmak, halkı, insanları bu alanlara çekmek ve çıkan üretimleri halkla buluşturma imkânlarını oluşturmak olmalıdır.

Mardin ve Kızıltepe halkının festivale katılımı oldukça yoğundu. Büyük bir coşku ile karşıladılar. Her zaman ki gibi büyük konserlere ilgi çoktu. Ama bence en çok ilgi gören etkinlik kadın dengbêjlerdi. Halkın saatlerce sıkılmadan dengbêjleri heyecanla dinlemeleri, kendi öz kültürlerini ne kadar sevdiklerinin ve sahiplendiklerinin bir göstergesiydi.

Kürt tiyatrosu hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz, genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz, gelişim düzeyini nasıl ele alıyorsunuz?

Kürt tiyatrosu on beş yıldan daha kısa bir sürede ciddi bir mesafe kat etmiştir. Bilinçli bir izleyici kitlesine de ulaştığına inanıyorum. Ama Kürt tiyatrosu üzerine çok ciddi araştırmalar yapılabilmiş değil. Kendi eğitim sistemini oluşturamamış, kendi özgün kaynaklarına sahip değil. Dolayısıyla kurumlaşamadığı için deneyim aktarımında oldukça zorlandığını belirtebiliriz. Kürt tiyatrosu kurumlaşamadığı gibi kurumsal bir destekten de yoksundur. Özellikle ekonomik sorunlar tiyatroya katılımı etkilediği kadar, sağlıklı koşulların yaratılmasını ve bireylerin gelişmesini de engellemiştir. Tiyatrocu olup tiyatro dışında işlerle uğraşmak zorunda kalan ve bunun sonucunda tiyatrodan kopan kadrolar bile oluyor. Böyle durumları kendi kurumumuzda gördüğümüz gibi, tiyatro yapan farklı kurum ve bireylerde de böyle durumları görebiliyoruz. Bunun önüne geçebilmek için Kürt tiyatrosunun ciddi bir ekonomik desteğe ihtiyacı olduğunu ve Kürdistan'da halkla buluşturma olanaklarının yaratılması gerektiğini düşünüyorum.