Bu aktarım Ahmet Güner'in "Tarikatlar" (Milliyet Yay., 1986, İST.) adlı kitabından, "İslam Ansiklopedisi"nden ve Atlas Dergisi, Sayı 152, Kasım 2005'den derlenmiştir.

Doğuşu:

Tasavvuf tarihinde Abdulkadir-i Geylani'den önceki döneminde bir şeyhin görüşlerini ve manevi otoritesini kabul edip onun etrafında toplanan sufi cemaatleri oluşmuş, sufilerin şeyhlerle ve birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen kurallar belirlenmiş , isimlerine mahsus rıbat ve hankahlar yapılmışsa da bütün bunlar şeyhin yaşadığı gönem ve bölgeyle sınırlı kalmış, süreklilik , yaygınlık ve kurumsal bir nitelik kazanmamıştır. Tasavvuf tarihi kaynaklarında bu devirde oluşan sufi grupları Kassariyye, Hakimiye, Cüneydiyye, Bayezidiyye, Hareviyye gibi adlarla anılmaktadır. Sürekli yaygın ve kurumsal niteliğe sahip ilk tasavvufi oluşumlar XII. yy da ortaya çıkmıştır. Bunlardan Ahmet Yesevi'ye nisbet edilen Yeseviyye daha çok Orta Asya'da ve Türkler arasında, Ahmet er-Rifai'ye nisbet edilen Rifaiyye Ortadoğu'da ve Araplar arasında, Abdulkadir-i Geylani'ye nisbet edilen Kadiriyye ise Irak başta olmak üzere İslam dünyası'nın hemen her tarafında yayılmıştır.

470 (1077) de Gilan'da doğan Abdulkadir-i Geylani, dini öğrenimini Bağdat'da gördü. Hayr Muhammed b. Müslim ed-Debbas vasıtasıyla tasavvufa yöneldi. 521 (1127) de ders okutup talebe yetiştirmeye başladı. Müderris olması ve vaiz olması görüşlerinin yayılmasında etkili olmuştur. Kadiriliğin bu kadar yaygın olmasının sebeplerinden biri de Abdulkadir-i Geylani'nin çok sayıda çocuğunun ve torununun olmasıdır. Ailece atalarının ilmine ve manevi mirasına sahip çıkıp yaymışlardır.

Kurucusunun ölümünden Moğolların Bağdatı işgal ettiği 1258 yılına kadar kuruluş dönemini tamamlayan ve daha bu dönemde kollara ayrılmaya başlayan Kadiriyye, bu olayın ardından aile mensuplarının şehri terkedip İslam dünyasının çeşitli bölgelerine göç etmesiyle büyük gelişme göstermiş ve birçok kola ayrılmıştır. Kaynaklarda Kadiriyye kolu olarak tanıtılan tarikatler 46 tanedir.

Anadoluda Kadirilik

Anadoluya XV. yy da Hacı Bayram-ı Veli'nin müridi iken onun emriyle Hama'ya gidip Abdulkadir-i Geylani'nin soyundan Hüseyin el-Hamevi'den hilafet alan Eşrefoğlu Rumi getirmiştir. Kadiriyenin Eşrefiyye kolunun piri olan Eşrefoğlu Rumi'nin kurduğu tarikat geniş bir alana yayılmayıp İznik-Bursa çevresiyle sınırlı kalmıştır. Kadiriyye XVII.yy da tarikatın Rumiyye kolunun kurucusu İsmail Rumi nin faliyetleri sonucu başta İstanbul olmak üzre Anadolu ve Balkanlarda yaygınlık kazanmıştır. İsmail Rumi nin Tophanede kurduğu Tekke diğer bölgelerde açılan Kadiri tekkelerinin merkezidir.

Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadoluda kurulduğu XVIII.yy dan beri yaygın olan Kadiriyye, Abdulkadir-i Geylani soyundan gelen Berzenci ve Sadat-ı Nehri gibi Suriyeli ve Kuzey Iraklı şeyh aileleri tarafından temsil edilmiştir. Aynı bölgeden olup tarikatın Halisiyye kolunu kuran Ziyaeddin Abdurrahman Halis et-Talibani'nin Sivasa gönderdiği halifesi Mur-i Ali Baba (Mor Ali Baba) ve diğer halifeleri vasıtasıyla Halisiyye Anadoluda ve İstanbul'da yayılmıştır.

Silsile

Kâdirîye icâzet-nâmelerinde tarikatın silsilesinin Hz. Ali'ye iki şekilde ulaştığı görülmektedir. 'Abd el-Kâdir-i Geylânî ve Ebû Saîd el-Muharrimî'den başlayıp M'arûf-ı Kerhî'ye kadar her iki silsiledeki isimler müşterektir. M'arûf-ı Kerhî'den geriye doğru silsile İmâm Ali er-Rızâ ve diğer Ehl-i Beyt İmâmlarıyla ve Davud et-Tâî, Habib el-Acemî Hasan-ı Basrî yoluyla Hz. Ali'ye ulaşır. Bu silsilelerden ilkine "silsile-i zeheb", ikincisine "silsile-i müzehheb" denir.

Tarikatın Öğretisi

Tarikatın öğretisi Abdulkadir Geylani'nin el-Gunye li-talibi tariki'l hakFütühu'l-gayb ve el Fethu'r-rabbaniadlı eserlerindeki görüşlere dayanmaktadır. Abdulkadir Geylani vasiyetinde oğluna söyledikleri bu eserlerin özeti olması bakımından önemlidir.

Oğluna dinin emir ve yasaklarına titizlikle uymasını, takva sahibi olmasını ögütledikden sonra tarikatının Kitap ve Sünnet üzerine kurulduğunu; gönül huzuru cömertlik, bol sadaka verme, her türlü zorluğa katlanma, ihvanın sıkıntılarına yardımcı olmanın tarikatın esasları olduğunu söyler. Daha sonra tasavvufun sekiz özelliği olduğunu belirterek bunları sehe, rıza, sabır, işaret, gurbet, yünlü giymek, seyahat ve fakr olarak sıralar ve bunların herbirinin bir peygambere ait özellikler olduğunu belirtir. Kadiriyye'nin beş temel kuralı vardır: Himmet'i [[dipnot1]] yüceltmek, haramdan sakınmak, hizmeti güzelleştirmek, azmi arttırmak ve nimete saygı göstermek. Himettini yükseltenin derecesi yükselir. Haramdan sakınanı Allah korur. Hizmeti güzelleştirenin keramet sahibi olması gerekir. Azmini artıranın hidayeti sürekli olur. Nimete saygı gösteren ona şükreder, şükredenin de nimeti artar.

Başka bir kaynakta ise, Abdulkadir Geylani nefislerini olgunlaştırmak isteyenlerin uyması gereken 10 kuralı şöyle açıklar:

  • Yalandan kaçınmak.
  • Sözünde durmamaktan kaçınmak,
  • Kendine zulmedilse de insanlara beddua etmekten sakınmak,
  • Ehl-i den bir kimseyi şirk, küfür ve nifak ile asla suçlamamak,
  • Kalpten veya dıştan günah işlememek, haramdan korunmak ve bütün uzuvları günahtan alıkoymak,
  • Az ve çok kendine lazım olan yiyeceği insanlara yüklemekten kaçınmak,
  • İnsanlara tama etmeyip, insanların elinde bulunan şeyin onlarda olmasını istememek,
  • Alçak gönüllü olmak,
  • İster doğru ister yalan, ister kasten ister yanlışlıkla Allahü Teala'ya and vermemek.

Seyrü Sülük

Kadiriyye tarikatında seyrü sülük bütün tarikatkarda olduğu gibi Allah'ın yedi isminin (esma-i seb'a) zikredilmesiyle gerçekleştirilir. La ilahe illallah, Allah, hü, hay, vahid, aziz, vedüd isimlerine usul esması; hak, kahhar, kayyum, vehhab, müheymin isimlerine fürü esması denir. Usul isimlerinden her biri nefsin yedi mertebesinden (emmare, levvame, mülhime, mutmainne, raziye, marziyye, kamile) birine karşılık olarak belli sayıda zikredilir. Nefsin her mertebesinin ismi (zikri), seyri, alemi, mahalli, hali, varidi [[dipnot2]] ve nuru vardır. Mesela nefs-i emmare mertebesindeki bir salikin zikri kelime-i tevhid, seyri illallah, alemi şahadet, mahalli sadr [[dipnot3]], hali meyil, varidi şeriat, nuru mavi; nefsi levvamedeki salikin zikri Allah, seyri illallah, alemi berzah, mahalli kalp, hali muhabbet, varidi tarikat, nuru sarıdır. Salik ancak bir mürşidin gözetiminde bir mertebedeki seyrini tamamlayıp onun izniyle diğer mertebeye geçebilir. İstidat ve kabiliyetine göre bütün mertebeleri aşıp nefs-i kamile makamına ulaşabilir veya belli bir mertebeyi aşamayıp orda kalabilir.

La ilahe illallah, Allah, hü, hak, hay, kayyum ve kahhar isimlerine de makamet esması denir. Bu isimlerde nefis mertebelerinden herbirine karşılık gelir. Salik hangi mertebede ise o mertebeye ait ismi iki rek'at namaz kıldıkdan sonra belli sayıda zikreder. Emmarenin ismi olan kelime-i tevhid 70.000, levvamenin iami Allah 60.000, mülhimrnin ismi hü 50.000, mutmainnenin ismi hak 40.000, raziye ismi hay 30.000, marziyyenin ismi kayyüm 20.000, kamilenin ismi kahhar 10.000 adet zikredilir. Bazı Kadiri meşayihi [[dipnot4]] dervişlerine makamet esmasını usul esması olarak verir ve usul esması sayısınca zikredilir.

Kadiriyye de Halvetiyye deki gibi halvet, Nakşibendiyye deki gibi rabıta uygulaması vardır. Halvet uygulaması da okunacak günlük evradın[[dipnot5]] tertibi kollara göre farklılık gösterir.

Halvet

Mısırda, Türkiyede ve Hindistanda yayınlanmış, Abdulkadir Geylani'nin tavsiyesi üzerine yazılmış olması muhtemel risalelerde, halvete çekilmek isteyen kişinin gündüz oruç tutmaya, gece de uyumayıp ibadet etmeye devam ettiği kayıtlıdır. Halvet 40 gün sürer. Eğer inzivaya çekilen kişiye bir hayal görünürde :"Ben Allah'ım" derse, o kişinin "Hayır, bilakis sen Allah'tasın" diye cevap vermesi gerek. Eğer bu bir yanılmaysa kaybolacaktır; kaybolmazda olduğu yerde durursa bu hakiki bir tecellidir. 40 gün içinde yiyeceğin derece derece azaltılması ve son 3 gün içinde tamamen kesilmesi lazımdır. Sonra yavaş yavaş alışılmış yemek usulüne dönülebilir.

Kadiriyyede Zikir

Zikir kollara göre farklılık gösterir. Türkiye'deki yaygın kolları Rumiyye ve Eşrefiyye'deki uygulama genel olarak şöyledir: Dervişler hilal şeklinde halka oluşturur. Zikre oturularak (kuudi) başlanır. Şeyhin fatiha okumasından sonra salavat getirilir ve Abdulkadir Geylani'nin Kibrit-i Ahmer adlı evradı özel bestesiyle okunur, ardından kelime-i tevhid ve ism-i celal zikrine başlanır. Bu sırada zakirler ilahiler okur. Kuudi zikir bir zakirin aşr-ı şerif okumasıyla tamamlanır. Ardından ayakta (kıyami) zikre geçilir. Kıyami zikre toplu olarak, "Cem olmuş dervişleri pirim Abdulkadir'in " sözleriyle başlayan ilahinin okunmasıyla girilir. "hayyü'l-kayyüm, Allah" esmalarıyla ahenkli bir şekilde hareket edilip dönülerek (devran) devam edilir. Ritmik adımlarla zikir sağa döndürülür. Bu sırada zakirler tarafından ritme uygun ilahiler okunur. Zikir töreni bir zakirin okuduğu aşr-ı şerif ve şeyh efendinin duasıyla sona erer. Zikir sırasında kudüm, bendir, halile, nevbe gibi vurmalı sazlar da kullanılır.

Semboller

Türkiye deki Kadirilerinin alameti yeşil bir şerittir(rozet). Mürid adayı bir sene sonunda arkiya, yani çuha bir külah getirir; müritliğe kabul edildiği takdirde, şeyh bu külahın etrafına , ortasında mühr-i süleyman bulunan 18 dilimlik bir gül sarar. Bu külaha Kadirilier taç derler.

Üzerinde tarikat sembollerinin işlendiği Kadiri tacının birkaç çeşidi vardır. Bunların en tanınmışı kubbe kısmı yüksek ve sivri olan ve Bağdat veya Celali müjganlısı denilen taçdır. Başa geçen lengerinde müjgan denen kürklü bir kuşak bulunur. Rumiyye koluna ait olan taç beyaza yakın çuhadan yapılmış olup sekiz terklidir. Tepe kısmında besmeledeki 19 harfi temsil eden 19 tığlı ve esma-i seb'ayı temsil eden yedi renkli Kadiri gülü bulunur. Beyaz abadan yapılan Eşrefi tacı 7 terklidir.

Tophane Tekkesi

Mehmet Misbah Ermenkul'un akatrımı:
"Kadiriliği Anadolu ve İstanbula taşıyan İsmail Rumi Hazretleri, Aksaray semtindeki Sofular Camiinde alem-i mana (yarı uyku, yarı uyanık olma) halini yaşarken, kendisine bu mekanda tekke açması emredilmiş. O da 1616 yılının bir sabah namazında, adı Hacı Piri olan arsa sahibine gitmiş. Kırk yıllık dost gibi karşılanmış. Hazret meramını açıklayınca Hacı Piri isteğini kabul etmiş. Hazret dergaha mal sahibinin adının verilmesini istemiş fakat o reddetmiş. Bunun üzerine ikisi sözleşmişler: Şeriat açısından buranın adı Hacı Piri Camii ve Vakfı olsun; lakin tarikat açısından mekana Kadirhane Asithane'si denilsin. O günden beri, bu asithane (merkezi dergah) cami, aşevi, mektep, hamam, çeşme gibi müştemilatıyla[[dipnot6]] külliye olarak hizmet vermiş."

Sufiler Buluşması

Kadirilerin yılda toplam 19 usul buluşması var. Bunlardan biri de Mirace dir. Hz. Muhammet'in Miraç gecesi semaya çıkıp Hakla buluşmasını simgeler. 1800 lerin sonlarında Şeyh Galip Efendi'nin Kutbi Nai Osman Dedeye yazdırdığı Miraciye Sultan II. Abdulhamid'e sunulmuş ve çok beğenilmiş. Miraç kandili haftasını takip eden günlerde icra edilmesi kaydıyla okunmasına izin verilmiş. Miraciye, 1950'den itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün izni ve gözetiminde okunmak şartıyla resmiyet kazandı. Resmen izinli bu gelenek günümüzde de sürmektedir.

Adet üzere sufiler buluşması herkese açıktır. Her meşrepten insan dergaha gelebilir. Genelde Mevlevi, Rıfahi, Halveti, Nakşi ve Kadiriler katılır. Sufiler buluşmasında; Cümle kapısından desturla girilip sağ ayakla eşik aşılır, desturla birlikte sol ayakla dergahdan çıkılır. Makam Şeyhi geldiğinde cümle kapısında buhurdanlıkla karşılanır, giderken buhurdanlıkla teşri edilir(uğurlanır). Zira Cenab-ı Hakk, peygamberi böyle karşılayıp uğurlamıştır.

Dergahta buluşan Sufiler, tekkenin üst kısmından okunan ezanla birlikte namaza durur. Ardından 'lokma' denen beş çeşit yemek yenir. Lokma bitince yatsı namazı kılınır ve Miraciye okunmaya başlanır. İlgili bahir(bölüm) gelince bir tabakda üç ayrı baradkta süt, şeker ve şerbet ikram edilir. Çünkü Allah, peygamberi böyle karşılamıştır. Süt ilim ve temizliği; şerbet tatlı, mutlu hayatı; şeker ise hayatı renklendiren şeyleri simgeler.

Sonra kadiri sancağı önünde ve Abdülkadir Geylani'yi simgeleyen Baazü'l Eşheb (koruyucu şahin) simgesinin altında zikrullah başlar. Mevlevi semazeni, Şeyhinin huzurunda zikrullahın içinde bir zikir çıkartır. Kıyama kalkıldığında makam şeyhi mevcut en kıdemli diğer tarikat şeyhine "eyvallah" diyerek deveran meydanını gösterir. Şeyh tempoya uyarak meydan zikrini sürdürür. Bir müddet sonra eller göğüste boyun kırıp zikrin seyrini makam şeyhine devreder. Kıyam'da deveran usuldür. Zikrin içindedir, bayram ve kandil haftalarında yapılır. Daha sonra bütün yarenler elele tutuşup halka halinde döner. Ruh birliği ve dayanışmayı simgeler bu. Usul kırk dakika bir saat sürebilir, sonra dua edilip, çay içilir. İşi olan gider, kalanlar sohbet eder.