Tiyatro Boğaziçi çalışanlar inisiyatifi, kolektif oyunlaştırma yöntemiyle çıkarmış olduğu 'Biz, Siz, Onlar...' isimli oyunun ardından 2008 yılının sonbaharında "iş hayatında iktidar ilişkileri" temalı yeni bir kolektif oyunlaştırma çalışmasına başlama kararı almıştı. Kadronun tam zamanlı işlerde çalışan tiyatroculardan oluşmasının da etkisiyle bu temayla iş yaşamında yaşanan tartışmaların gündeme getirilmesi hedeflendi.
çalışmalar yine “Biz, Siz, Onlar...” oyununda da tecrübe edilmiş olan, kolektif oyunlaştırma yöntemiyle kuruldu. çalışmanın arkaplan çalışmalarına 2008’in sonbaharında başlandı. Tema çerçevesinde Richard Sennett'in "Karakter Aşınması" ve Gideon Kunda'nın "Kültür Mühendisliği" kitabının aktarımları yapıldı.
Aynı dönemde topluluğun 2007-2008 sezonunda sergilediği “Biz, Siz, Onlar...” oyunun repertuara alınması ve 2008-2009 sezonunda da sergilenmesi gündemdeydi. Topluluğun bu dönemde sahne üstü çalışmalarını “Biz, Siz, Onlar” oyunun adaptasyon çalışmalarını organize edecek şekilde programlaması sebebiyle "İş hayatında iktidar ilişkileri" temalı oyunun sahne üstü çalışmalarına ancak 2009'un Şubat ayında başlandı.
Yöntemsel olarak öncelikle "iş hayatında iktidar ilişkileri" teması çerçevesinde kadrodan çeşitli anlatılar getirmesi istendi ve bir anlatı havuzu oluşturulmaya çalışıldı. Aşağıdaki başlıklardan hareketle anlatılar değerlendirildi.
- Anlatının kesit ya da öykü oluşu
- Seyirlik değeri, merak unsuru ve dramatik çelişki barındırması
- Anlatının toplumsal değeri
1. Episod çalışmaları
İlk seçilen anlatı “uluslararası bir şirkette yaşanan cinsel taciz” temalı bir anlatı idi. Anlatının öykülendirmesi şu şekildeydi:
“Bir işyerinde çalışan iki kişi hakkında, gizli aşk yaşadıkları şeklinde bir dedikodu ortaya çıkmıştır. Hakkında dedikodu çıkan erkek çalışan durumu bölüm şefine anlatır ve rahatsızlığını dile getirir. Şef kendisinin böyle bir dedikodudan haberdar olmadığını ve olayı büyütmemesi gerektiğini söyleyerek onu rahatlatır. Ancak geçen zaman içerisinde dedikodunun sönümlenmediğini, aksine daha da yayıldığını gözlemler. Küçük bir araştırmayla olayın ayrıntılarını öğrenir. Haklarında dedikodu çıkan kadın ve erkek bir gün işyerinde işle ilgili bir konuyu konuşmak için birlikte yemek yemişler ve yemek sonrasında konuşmalarını fabrikanın etrafında birlikte yürüyerek sürdürmüşlerdir. Dedikoduların sebebi budur. Olayın büyümesi ve dedikoduların fazlaca yayılmaya başlaması üzerine şirket yönetimi bir ekiple durumu soruşturur. Araştırma ilerledikçe olayın rengi değişmeye başlar ve başka bir erkek çalışanın kadın çalışana internet üzerinden tacizde bulunduğu ve dedikoduyu asıl olarak onun çıkardığı ortaya çıkar. Karısını ve çocuklarını memlekete gönderen erkek çalışan, kadın çalışana açıkça ilişki teklifinde bulunmuştur. Teklif kabul edilmez ama tacizler işyerinde de devam eder. Bu tacizlere dayanamayan kadın çalışan bir gün iş yerinde fenalaşır ve hastaneye götürülür. Ve nihayetinde olayı bir dilekçeyle yönetimin önüne getirir. Yönetim tarafından oluşturulan soruşturma komisyonu olayı gündemine alır. Tacizi gerçekleştiren erkek çalışan sendikalı olduğu için sendikanın desteğini arkasına almaktadır ve diğer sendikalı çalışanların koruması altındadır. Komisyon gerekli araştırmayı yapar ve yeterli kanıt bulunmadığı için tacizciye sadece sözlü uyarı vermekle yetinir. Sözlü ihtarla kurtulan erkek çalışan sevinç içinde soruşturma komisyonunun toplandığı odadan ayrılır.”
Bu anlatı ile sahne çalışmalarına geçildi. Ancak olayın karmaşıklığı nedeniyle ciddi bir kurgu çalışması yapılmadan sahnenin istenen seviyeye çıkarılamayacağı, hatta anlatının bir episoddan ziyade iki perdelik bir oyuna dönüşebileceği tespit edildi. Kadronun tamamının çalışan insanlardan oluşması çalışmaların belirli dönemlerinde meydana gelebilecek oyuncu eksikliğinin tolere edilebileceği ve sorumluluğun tek bir oyuncu üzerinde toplanmadığı bir çalışma yapısı gerektiriyordu. Bu sebeple tek bir konu etrafında şekillenen uzunca bir oyundan ziyade kısa episodlardan oluşan bir oyun kurmak daha elverişli olacaktı. Bütün bunlar düşünülerek söz konusu sahne rafa kaldırıldı ve tek bir episodla sahne üzerine taşınabilecek yeni bir anlatı arayışına geçildi. Bu vesileyle değerlendirme kriterlerine "anlatının sahne üzerine nasıl taşınacağı" tartışması da girmiş oldu.
Bunun üzerine “iş yaşamında sağlık” temalı yeni bir anlatı ile ilk episodun çalışmalarına devam edildi. Anlatı, orta ölçekli bir firmada çalışan beyaz yakalı bir kadının hamileliği sırasında iş hayatındaki değişimi konu alıyordu. İlk öneri, devamlı sahnede bulunan bir anlatıcı ile sahnede olan hikayenin kimi zaman canlandırıldığı bir formda hikayenin anlatılması şeklindeydi. Ancak devamlı sahnede kalacak tek bir karakter üzerine bu kadar ağırlık vermek gene çalışanlar tiyatrosunun kadro yapısı düşünüldüğünde uygun bir yöntem olmayacaktı. Dolayısıyla anlatı formundan vazgeçildi. Anlatının vukuatlarından hareketle diğer eylemcilerin fonksiyonlarını da belirleyerek öykü yeniden örülmeye başlandı.
öykülendirmenin de netleşmesiyle sahnedeki eylemcilerin fonksiyonları ve birbirleri arasındaki ilişkileri tartışıldı. İzlenen yöntem aşama aşama aşağıdaki şekildeydi:
- Anlatı havuzunun oluşturulması
- Sahneye taşınacak anlatının seçilmesi
- Anlatıdan hareketle bir öykülendirme çalışmasının yapılması
- öykünün aşamalandırılması ve tutarsız, vurgu kaydırıcı öğelerden arındırılması
- Eylemcilerin ve fonksiyonlarının belirlenmesi
- Sahneleme ve dramaturji tartışmalarının toparlanması
Son aşamada yapılan öykülendirme şu şekildeydi:
Bir sağlık firmasında çalışan Sibel, hamiledir. Kriz koşullarında ayakta durmaya çalışan firma piyasaya yeni sürdüğü hamilelik ilacının satışı için yoğun bir hazırlık içerisindedir. Satışlar planlandığı gibi gitmemiştir. Patron, çalışanların işlerini yeteri kadar sahiplenmediklerini düşünmekte ve bu konuda onları uyarmaktadır. Hamileliği sebebiyle işten çıkarılma ihtimali bulunan ve işini kaybetmek istemeyen Sibel son derece yoğun bir tempoda çalışmasını sürdürmektedir. Şirketin patronu ve pazarlama müdürü, Sibel'le doğum için işten ne zaman izin alacağı konusunda bir görüşme yaparlar. Sibel'in şirketi bu zor koşullarda yalnız bırakmaması gerektiğini söyleyerek iznini mümkün olduğunca kısmasını isterler. Sibel, doğuma 3 hafta kalana kadar çalışmaya ve doğumdan 40 gün sonra iş başında olmaya rıza gösterir. Ancak gene de Sibel'in izinde olduğu dönemde işlerin aksamaması için yeni bir çalışan işe alınacaktır. Sibel izinden döndüğünde; Sibel, departman arkadaşı Aylin ve yeni alınacak elemandan oluşan üç kişilik departmanda performans değerlendirmesine göre bir kişinin işine son verilecektir. Sibel'e bu kişinin çok büyük ihtimalle Aylin olacağı söylenir. Aylin'e ise çok büyük ihtimalle Sibel'in işten çıkarılacağı söylenir. Sibel ve Aylin bu durumu anlayınca yoğun bir rekabete girerler. Yeni çalışanın da gelmesiyle ortalık iyice kızışır ve rekabet ortamında son hızla çalışmaya devam eden Sibel daha fazla dayanamaz ve ofiste doğum gerçekleşir.
Sahnede hedeflenen vurgu hamile bir kadının, yaşam koşulları ve kariyer hırsının birleşimi sonucu sağlıklı bir hamilelik geçirmek yerine hem bebeğinin hayatını hem de kendi sağlığını riske attığını göstermekti. Ancak yapılan ilk öykülendirmede söz konusu ilaç hamilelere yönelik bir ilaç değil intihar vakalarına sebep olabilen sigarayı bırakma ilacıydı. Sahne doktorlarla düzenlenecek lansman öncesi hazırlık toplantısında Sibel’in sunumuyla başlıyordu. Bu giriş sahnesi yaklaşık olarak 20 dakika sürüyordu ve öykünün vurgusu hamile kadının hikayesinden ziyade ilacın yan etkileri üzerine şirketin politikasının tartışılmasına kayıyordu. Bu sebeple hikayeyi farklı bir yere savuran sigarayı bırakma ilacı hamilelere yönelik bir ilaç olarak değiştirildi ve sahnenin ilk vukuatı lansman için hazırlık toplantısı yerine şirket sahibinin ilaç satışlarının kötü gitmesi sebebiyle çalışanlarına ihtar çekmesi olarak belirlendi. Bu şekilde vurgu hamile çalışanın yaşadıkları üzerine kaydırılmış oldu.
Sahne boyunca yapılan dramaturji tartışmaları şu şekildeydi:
Şirketin bir patron şirketi olması ve orta düzeyde bir ilaç şirketi olması kararlaştırıldı. Politik olarak patron, yöneticiler ve orta kademe çalışanlar arasındaki iktidar ilişkileri analiz edildiğinde patronun salt emir veren ve güç uygulayan, çalışanların da ezilen ve başka çareleri olmadığından zor koşullarda çalışan bireyler olmadıkları tartışıldı. Patron zorlaşan ekonomik koşullarda şirketi ayakta tutabilmek için maliyetlerden kısmanın yollarını arıyordu. Diğer yandan şirketin çıkarları için çalışanlarının en temel haklarını göz ardı etmekteydi. Patron dışındaki diğer yöneticiler de kendi üzerlerindeki baskıyı insani ilişkileri göz ardı ederek aynen kendi altlarına yansıtmaktaydılar. Temel itkisi işini kaybetmemek olan çalışanlar ise kendi pozisyonları ve rekabet koşullarını yer yer içselleştirmiş her ne kadar durumdan şikâyetçi görünseler de gerçekleştirdikleri eylemlerle bu durumu pekiştirir nitelikteydiler. Dolayısıyla sahneye taşınan beyaz yaka çalışanların çelişkili karakterler olarak ele alınması gerekmeydi.
Bu tip çelişkileri daha iyi vurgulayabilmek adına Sibel'in olduğu sahnelere Sibel'in lüks bir eve taşınması ve bu evin taksitlerini ödemesi, çocuğunu özel okula gönderme hayali, kariyer hedefleri gibi orta sınıf hayallerini tasvir eden belli diyaloglar eklendi. Bu yolla Sibel'in aslında salt geçinmek değil biraz da üst gelir çizgisine sıçrayabilme hayalleri uğruna kendinin de bu koşulları hazırladığını göstermeye çalıştık.
Departmandan bir kişinin işten atılacağı haberiyle Sibel ve Aylin arasında iyice kızışan rekabeti, ilerleyen sahnelerde daha şiddetli bir şekilde vurgulayabilmek adına giriş sahnesine iki arkadaşın gündelik bir arkadaş diyalogunu eklemeyi tercih ettik. Başta iki samimi arkadaş olarak görünen Aylin ve Sibel kendilerine karşı yönetimin bu kaypak tavrını deşifre etmek yerine birbirlerinin altını oynamaya enerji harcarlar. Ve her ikisi de kendilerini kurtarmak için hem kendilerine hem de ilişkilerine zarar verirler.
çalışma koşullarının iyice ağırlaştığı ve rekabetin en yoğun olduğu finali hazırlayan çalışma sahnelerinde bir üslup geçişgenliği yakalanmaya çalışılmıştır. Bu sahneler stilize üslupla icra edilmiş, bu yolla geçmekte olan zaman ve ilerleyen hamilelik süreci gösterilerek bir zaman stilizasyonu yaratılmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu stilizasyon sahnelerinde yöneticilerin grotesk üslup kullanmaları ve jestlerinin yabancılaştırılması hedeflenmiştir. At stilizasyonu ile yarışarak çalışan Aylin, Sibel ve yeni eleman Necla ise başlangıçta son derece sade gittikçe daha groteskleşen bir üslupla çalışma eylemini icra etmektedirler.
İATG kapsamında yapılan sergileme üzerine bu dramaturjik tartışmalar ışığında sahneye yapılan müdahalelerin tam olarak istenen hedefi karşılayamadığı değerlendirmesi yapılmıştır. Sahnede gösterilen karakterlerin derinleştirilmesine, çelişkilerinin biraz daha vurgulanmasına ihtiyaç olduğu, bu sahnenin tekrar ele alındığında bu yönde müdahalelerin yapılması gerekeceği konuşulmuştur. Ayrıca öykünün finalinde işyerinde doğum gerçekleşmektedir. Ancak uzun bir gelişme bölümünün ardından gelen ani final seyir zevki yaratmakla birlikte yeterince haklılaşmamaktadır. Bu sebeple finali kuvvetlendirecek ek olguların da öyküye eklenmesi gerekebilecektir.
çalışma süreci değerlendirilmesinde not düşülen noktalar da şu şekildedir. Sonuçta sergilenen sahne farklı üslupların bir arada kullanıldığı, çeşitli sahneleme buluşlarının yapıldığı ve belli bir seyir zevkine ulaşan deneysel bir sahnedir. Ve belli müdahalelerle geliştirilerek bir oyunun bir parçası olabilecek bir episod ortaya çıkmıştır. Bu kazanımların yanı sıra ilk aşamada anlatı seçimi ve öykülendirme aşamalarında fazlasıyla zaman kaybedildiği, bu sebeple sürecin sergileme tarihine yetiştirme telaşıyla fazlaca sıkışmış olduğu söylenebilir. Bu sıkışmanın etkisiyle çalışma düzeneği sergileme öncesi son 3 haftada minimum çalışma düzeneğinden çıkmıştır. Bu durum ve son süreçte sorumlulukların anonimleşmesi sorunu çalışmaya katılım koşullarını zorlamış ve üretim sürecinin sağlıklı işlemesini sıkıntıya sokmuştur. Tüm bu değerlendirmeler ışığında bu sahne geliştirilebilecek yönleri de not edilerek ileride oyunun bir episodu olarak yeniden ele alınmak üzere paketlenmiştir.
2. episod çalışmaları
Haziran ayında 1. episod’un sergilenmesi ve yapılan değerlendirmelerin ardından yeni çalışılacak episod için yeniden anlatı önerilerinin toplanmasına karar verildi. Bu süreçte kadroya yeni oyuncuların da eklenmesiyle çalışmalar daha kalabalık bir kadroyla yürütüldü. Mayıs ayında oyunun genel çatısını oluşturmak üzere yazılan kurgu önerisi üzerinden bir tartışma yürütüldü. Bu öneride yer alan “aşk ve taciz” sahnesinin öykülemesinden yola çıkılarak bir sahne oluşturulmasına karar verildi. Sahne üzerine yapılan tartışmaların ardından öykülendirme çalışması ayrıntılandırıldı ve sinopsisler haline getirildi. Bu sinopsisler üzerinden sahne çalışmalarına başlandı. Yaklaşık bir buçuk ay süren çalışmaların ardından Ağustos ayı sonunda Tiyatro Boğaziçi’ne dönük bir sergileme yapıldı. Sergilemenin ardından alınan görüşler doğrultusunda yapılan değer analizi çalışmasından sonra öyküdeki eksiklikler saptandı ve yapılan dramaturji tartışmalarının metne aktarılması için iş bölümleri yapılarak 2. Sahne çalışmalarına ara verildi.
Yapılan ilk öykülendirme önerisi şu şekildeydi:
“Orta ölçekli bir işyerinde iki çalışan arasında -Buket ve Haldun- bir yakınlaşma başlar. Aynı zamanda, işyerinin sahibi ve Patron-Saim de Buket’e farklı vesilelerle kendisiyle birlikte olmak istediğini belli etmektedir. Patronun ilgisi gittikçe yoğunlaşan bir tacize dönüşür. İki çalışan arasında bir ilişki olduğunu anlayan Patron, aynı işyerinde çalışan iki insan arasında böyle bir ilişkinin olamayacağı bahanesiyle ikisinden birini işten çıkmaya zorlar. Bu durum Haldun’u “romantik” kip’ten “sahiplenen” erkek kip’ine transfer eder. Haldun “ortama güvenmediği” gerekçesiyle Buket’in işten ayrılmasını ister. Buket, Haldun ile henüz başlamış olan ilişkisinde böyle bir duruma anlam veremez ve bunu reddeder. Saim, Buket ve Haldun’u iyice köşeye sıkıştırır ve tacizin dozunu artırır. Buket işyerindeki pozisyonunu kaybetmemek için uzun süredir manipüle ettiği tacize daha fazla dayanamaz ve patrona bir tokat atarak istifa eder.”
Bu öykü üzerinden yapılan tartışmalarda öyküye temel bazı müdahaleler yapıldı. öncelikle bu episodda işyerindeki diğer çalışanların, “aşk ve taciz” vakasına yaklaşımlarının işlenmesine karar verildi. çalışanların bu olaya yaklaşımlarını göstermek hem dramaturjik ve öyküsel bir derinleşmeye hem de işyeri ortamının daha iyi bir biçimde tasvir edilmesine imkân sağlayacaktı. Bu doğrultuda kadro içerisinden bir grup, çalışanlar odağı için sahneler doğaçlamaya başladı.
çalışanlar sahneleri ilk aşamada doğrusal bir zaman çizgisinde ilerlemekte olan Buket-Haldun-Saim üçlüsünün sahnelerinin ara kısımlarında sergilenecek, spot kesitler olarak doğaçlandı. Böyle bir sahnelemenin hem işyerinde çalışanların tepkilerini göstermek için iyi bir yöntem olduğu hem de daha ayrıntılı işlenmesi gereken ve diyaloga dayalı olan üçlü taciz sahnelerinden sonra episodun ritmini yükselteceği düşünüldü. Ancak bu haliyle sahneler çalışanların, Saim-Buket-Haldun üçlüsünün başında geçenleri “eğlencelik dedikodu malzemeleri” olarak ele almalarına sebep olurken, olaya yaklaşımlarındaki tavır farklılıkları ve bu farklılıkların arkaplanlarını işlemeye olanak vermiyordu. Bu nedenle spot sahneler öyküsel derinleşme ve işyerinin tasvir edilmesi gibi amaçlara hizmet etmiş olmuyordu. Bunun üzerine çalışanlar odağı spot sahnelerden ziyade kendi içinde bir bütünlüğü olan, her çalışanın kendi öyküsünün olduğu ayrı ve uzun sahneler olarak doğaçlanmaya başladı. Bu aşamada da sahnenin temel vurgu noktası işyerindeki taciz olayı ve çalışanların bu duruma tepkisini göstermek iken çalışanların öykülerine fazlasıyla girilmesi bir episodun boyunu aşan bir malzeme ortaya çıkmasına ve sahnenin temel vurgusunun kaymasına sebep oldu. Bunun üzerine, spot sahnelerdeki malzemelerden de faydalanılarak yine belirli bir bütünlüğü olan fakat tiplemelerin yaşamlarına dair ayrıntılar barındırmayan, Saim-Buket-Haldun üçlüsünün yaşadıkları üzerine tavır üretilen sahne parçalarından oluşan yeni bir düzenleme yapıldı. Sergilemelerden sonra yapılan değerlendirmelerde çalışanlar sahnelerinin derinleşmemesinin sebebinin sahnede tipleme öykülerinin işlenip işlenmemesinden kaynaklanmadığı belirtildi. Neredeyse bütün çalışanların “aşk ve taciz” olaylarına tepkisi seyircinin mesafeli yaklaşacağı yoğun bir dedikodu ortamının oluşmasının sebep oluyordu. Ancak bu dedikodu ortamının neden doğduğu, çalışma ortamı ve koşullarının çalışanlar üzerinde yarattığı fiziksel ve ahlaki deformasyonların yeterince vurgulanmaması derinleşmeyen bir mizah sahnesinin ortaya çıkmasına sebep oluyordu.
İkinci olarak da Buket’in hikayesinin tokat ve istifa ile bitmemesine, kadının taciz karşında verdiği bu tepkinin nelere yol açtığının gösterilmesine karar verildi. Bunun için Buket’in patrona tazminat davası açtığı bir mahkeme sahnesi eklenmesi önerildi. Bu sahne olaydan sonra hem taciz vakasının öznesi olan bu üç kişinin hem de çalışanların nasıl tavır aldığını gösteren müzikli stilize bir sahne olarak düşünüldü. Böylece 1. Sahne sonunda yer alan müzikli stilizasyon sahnesi ile bir bütünlük kurulmuş olacaktı. Bu aşamadan sonra masa başı çalışması öykülemenin sahneye nasıl aktarılacağı konusunda yapıldı. öykünün hangi kısımlarının sahneleneceği, sahnelerin sinopsisleri, kurgunun nasıl olacağı üzerine çalışıldı. Bu çalışmalar sahne çalışmalarıyla paralel yürütüldü.
Bu episodda “taciz” olayının nasıl gösterileceği ve Buket’in tacize karşı tavrının ne olacağı dramaturji tartışmalarında önemli bir noktada durmaktaydı. Tacizin baştan itibaren alenen gerçekleşmesindense patronun sistematik ve gizil bir şekilde bu eylemi gerçekleştiriyor olmasının daha ince bir anlatım olabileceğine karar verildi. Buket yeni boşanmış ve maddi olarak kendi ayakları üstünde durması gereken bir kadındı. Ancak aynı zamanda şirket içinde koordinatörlüğe yükselmiş hırslı bir kadındı. Bu iki durum da göz önünde bulundurularak süreç boyunca Buket’in Saim’in tacizinin farkında olsa da, hem kariyer hırsıyla hem de ekonomik kriz ve işten çıkarılma korkusuyla tacizi her defasında manipülatif bir şekilde ara çözümlerle geçiştirdiğine karar verildi. Ancak patron tacizin dozunu arttırıp kadını iyice köşeye sıkıştırdığında tokat atmaya varan bir tepki gösterebileceği konuşuldu. Buradaki en kritik müdahale daha önceden de belirtildiği gibi, sahneyi Buket’in tokadıyla bitirmeyip tazminat için dava açtığını göstermekti. Ancak dava Buket’in lehine dahi sonuçlansa uzun zaman alan dava sürecinin kadın için son derece yıpratıcı olduğunu göstermek gerekiyordu. Mahkeme sahnesi bu dramaturji doğrultusunda doğaçlandı.
Bu sahnede tartışma yaratan dramaturjik noktalardan bir diğeri de Haldun-Buket ilişkisiydi. Sahneye koyduğumuz haliyle episod sonunda Haldun’un Buket’i işten çıkmaya zorlaması bilimsel gerçeklikten uzak kalıyordu. Sergileme sonrası yapılan değer analizinin ardından Haldun-Buket ilişkisinin aşağıdaki şekilde ilerlemesine karar verildi;
“Haldun melankolik-geç ergen-romantik aşıktır. İlişki yeni olsa da Haldun heyecanlıdır, görüştükten sonra pek çok kez Buket’i aramıştır. Buket bu ilgiden memnundur, gerektiğinde dizginleyen pozisyondadır.
Süreç boyunca Buket, Saim’in tacizini manipüle eder. Buket-Haldun ilişkisinden haberdar olan ve Buket’ten karşılık alamayan Saim, Buket’in işten ayrılmasını ima ederek Haldun’un pozisyonunu yükseltmeyi vaat eder. Buket’in Saim’e de yüz verdiğini düşünmeye başlayan Haldun, Buket’in işten ayrılmasını ister. Burada Haldun’un saf aşık olmasının yanında garantici olduğunu da görürüz. Saim, Haldun’u başta rakip olarak görse de, finalde artık ortada patronun iktidarını sarsan “kötüleşen bir kadın” vardır. Buket’in Saim’e de yüz verdiğini düşünen Haldun için de Buket “ahlaksız”laşmıştır.”
çalışma sürecinden bahsetmek ve süreçte yapılan tartışmaları özetlemek bütünlüklü bir değerlendirme için önemli olmaktadır. öncelikle Buket-Haldun-Saim ve çalışanlar odağının çalışmalarının uzun süre ayrı ayrı yapıldığını belirtmek gerekir. çalışmalar ayrı ayı yürütülürken iki odak arasındaki bağlantı, çalışma sonlarında yapılan sergilemeler ve bu doğrultuda oluşturulan görüşlerle kurulmaya çalışıldı. Bu tür bir çalışma yöntemi iki odakta da çalışmaların daha hızlı ilerlemesi açısından olumlu oldu. Ancak uzun süre Saim-Buket-Haldun sahnesini çalıştıracak ve dış göz pozisyonunda olacak kimsenin olmaması bazı çalışmaların verimsiz geçmesine sebep oldu. Ancak bu noktada daha temel bazı tartışmalar kadronun gündemine girdi. Bu odağın çalışmaları sırasında oyuncuların gerçek yaşamdaki iş hayatlarının getirdiği etkileri çalışmaya taşımak ve oyuncu-reji olma konusunda aktif sorumluluk almamak gibi sorunlar ortaya çıktığı değerlendirmesi yapıldı. çalışan tiyatrosu yapan ve minimum tiyatro faaliyetini kapsayan bir çalışma ortamında, haftada bir gün yapılan çalışmaya hazırlıklı ve günlük yaşamın sıkıntılarından sıyrılmış, sağlam bir dimağ ile katılmanın önemi elzem olmaktaydı. Bu noktada yaşanan sıkıntılar hem çalışmaları hem de çalışmalara katılan diğer insanları olumsuz etkiledi. Kadro içinde yapılan bu tartışmaların ardından yaşanan sorunların üzerine gidildiği ve daha verimli çalışmalar geçirildiği söylenebilir.
“İşyerinde taciz” gibi bir konunun işlendiği bir episodda dramaturji tartışmaları çok önemli bir noktada durmaktaydı. Ancak çalışmaların ardından yapılan değerlendirmelerde hem çalışanlar hem de Buket-Haldun-Saim sahnelerinde ortak bir dramturjide uzlaşmadan sahne çalışmalarının yürütülmesinin çalışmaların verimliliğini düşürdüğü saptanmıştır. Bir süre sahne çalışması yapıldıktan sonra sahne ve tipleme değerlendirmeleri yapılmaya çalışılmış ancak dramatujide bir ortaklaşma yaşanmadığı için kafa karıştırıcı tartışmalar yürütülmüştür. Bunun üzerine temel dramturjik vurgular üzerine konuşulmuş ve belli konularda ortaklaşma yaşanmıştır. Bu episodun çalışmalarının ardından sahne çalışmaları ile dramaturji çalışmalarını daha paralel yürütmek gerektiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca iki odağın birleştiği ve episodun matematiğinin kurulduğu aşamada sahne önü ve reji faaliyetinin daha etkin yapılması gerektiği konuşulmuştur.
Ayrıca yaz ayları boyunca hem 2. episoda hem de oyunun geneline yönelik arkaplan çalışmaları yapılmıştır. Haziran ayında oyunda geçecek ekonomi merkezli olayların arkaplanına destek vermesi amacıyla “Küresel Ekonomik Kriz” sunumu yapıldı. Sunum iki bölümden oluşmaktaydı; birinci bölüm, küresel ekonomik krizin yakın zamanda başlangıcı sayılabilecek olan Mortgage krizinin sebeplerine ve sonuçlarına odaklanırken, ikinci bölüm –ki daha çok tartışma şeklinde geçti- krizin Türkiye’deki yansımaları üzerine kişisel gözlemlerden ve çalışanların kendi şirketlerinden verdiği örneklemelerden oluşmaktaydı. Bunun dışında 2. Episod’a yönelik “işyerinde mobbing” ve “işyerinde hukuka yansıyan cinsel taciz vakaları” konulu iki aktarım yapıldı. “Mobbing” aktarımında mobbing kavramı, işyerinde ne tür durumlarda ortaya çıktığı ve çalışanlar üzerindeki etkileri konuları ele alınmıştır. İkinci aktarımda ise işyerinde hukuka yansıyan cinsel taciz vakaları hakkında bir tarama yapılmış ve karşılaşılan case’ler ve sonuçları kadro içinde tartışılmıştır. Ayrıca 3.episod hazırlığı için, Türkiye ve Avrupa'da İnsan Hakları Hukuku bağlamında mobbing, STK lar ve çalışma etiği üzerine Turgut Tarhanlı ile bir röportaj yapılmıştır.
2. episod ile ilgili olarak önümüzdeki dönemde, yapılan değer analizi üzerinden sahne metinlerinin toparlanması, değer analizinin ayrıntılandırılması, tipleme çalışmalarına ağırlık verilmesi ve “İşyerinde Cinsel Taciz” konulu bir aktarım yapılması planlanmaktadır.