İki şarkının muhabbeti üzerine...[[dipnot1]]
Yılmaz Güney'in 1974 yılında çektiği filmle aynı adı taşıyan, filmin özgün müziği de olan 'Arkadaş'ı çoğumuz biliriz. Popülerliğinden dolayı filmi izlemeyenler de şarkıya aşinadırlar. Şanar Yurdatapan'ın hemhalliği, dayanışmayı vurgulayan bu lirik baladını memleketin politik-sanat tarihine bihaber olanlar da romantik bir aşk şarkısı olarak dinlerler. Bu meşhur şarkı geçtiğimiz ay Melike Demirağ'ın bir jesti ile tekrar gündeme gelmişti. Ergenekon davasından tutuklu olan Mustafa Balbay'ın duruşmasına giden sanatçı, 'Arkadaş'la Balbay'a ‘serenad’ çekmişti:
'...Ortak olmak her sevince
Her derde, kedere
Ve yürümek ömür boyu
Beraberce el ele...'
Şarkının sözlerindeki 'ortak olmak her sevince; her derde kedere' dizeleri yetmişli yıllarda ne gibi hülyalara kapı aralıyordu, günümüzdeki çağrışımları ne acaba? Bende güftesi, bestesi ve vals formu ile 'enternasyonal' bir ruh hali yaratıyor. Bunu söylerken Şanar Yurdatapan ve Yılmaz Güney'i düşünüyor ve onların gayelerine sırtımı yaslıyorum. Devletsiz, ulusalcılığın ötesinde, hakkaniyetli, efendisiz, kibirden uzak bir iklimin kapılarını açıyor. Kar yağarken bir taraftan kendimizi havanın romantizmine kaptırırken, diğer taraftan dünyanın dört bir yanında karın tadını çıkaramayan evsizleri, doğalgazsızları, kömürsüzleri düşünmek gibi. Gazze’yi anarken Cizre’yi, emeği sömürülenleri selamlarken üç kuruş için yaban ellere gidip milliyetçiler tarafından taciz edilen mevsimlik işçilerle duygudaşlık kurmak gibi…
Melike Demirağ iki üç hafta önce yine gündemdeydi. Bu sefer 'sanatçılar girişimi' adı altında İstanbul Bostancı Gösteri Merkezi'nde düzenlenen ve etkinliğin geride bıraktığı izlenimler açısından 'ulusal' soslu bir organizasyona katıldı. Ahmet Kaya'dan bir şarkı okudu, dinleyenlerin bir kısmında homurtular yükseldi. "KCK tutuklularının duruşmalarını da ziyaret edeceğim" dedi, yuhalandı. Sonrasında Levent Kırca'nın maço/politik parodileri ile 'heval' ve 'arkadaş'ın kaygı dolu bakışmaları, ortakmış gibi duran hayallerin ıraklaşması:
'...ey heval
dîtin û xeyal kirin
ne mîna hev in
ev rast e...'
'...hey arkadaş
görmek ve hayal etmek
aynı şeyler değil...'
Baran, Berivan gibi Kürtçe isimlere çoğumuz anlamlarını bilmesek de aşinayızdır. Heval ismi ise daha çok sol camianın tanışık olduğu bir isimdir. İsmi heval olmayan Kürtlere de birtakım politik göndermelerden dolayı 'dost,' 'yoldaş' gibi anlamlarla da seslenilir. Gelin görün ki; Kürtçeye ya da Çerkesceye, Arapçaya ilgi çoğunlukla bu seviyede kalır. Biraz can sıkıcı bir durum tabii; anadilde eğitimi meşru bir hak olarak gören bu iklimde anadilde eğitim meselesi desteklenmesine rağmen, anne babası, akrabaları ile anadilinde konuşan na-Türk aktivistler kamusal alanlardaki muhabbetlerinde anadillerini bir kenara bırakıp sadece Türkçeye meyil edebiliyorlar. Pek teşvik edici bir iklimin olduğunu da söyleyemeyiz - istisnalar kaideyi bozmuyor ne yazık ki. Erovizyonlarda, neo-liberal özentiden kaynaklanan İngilizce söyleme görgüsüzlüğünü de hesaba katarsak, gündelik davranışlarımıza global tektipleşmeyi değil herkesin kendi rengini yansıttığı gerçek enternasyonalizmi anlatmaktan başka özgürlükçü bir yol olmadığını öğretmekle mükellef olmalıyız herhalde. Kuşkusuz, gündelik hayatımızdaki diller arası geçişkenlikler, paslaşmalar yukarıda sözünü ettiğimiz yalancı enternasyonalizmin bertaraf edilmesi için turnusol kağıdı görevi görebilir.
'..Bir kıvılcım düşer önce
Büyür yavaş yavaş
Bir bakarsın volkan olmuş
Yanmışsın arkadaş...'
'...Pê masiyan bikeve
ewna rê dizanin
ajnê ki bi wan re
aha bihuşta me
reng bi renk..
(...balıkların hükmüne bırak kendini
onlar yol bilendir
işte duruyor orada ortak hülyamız
rengarenktir)
Muhabbet ağacında dilden dile meyve yemeyi unutmuşuz. Çok eski değil, yüzyıl önce Diyarbekir'de Kürtler, Türkler, Ermeniler, Süryaniler birbirlerinin dillerine aşina idiler. Karadeniz’de birçok yer ismi Hemşince (Ermenicenin lehçesi), Rumca/Romaika, Lazca, Gürcüce iken orada yaşayan insanlar bu dillerden bihaber olabilirler miydi? Kendiliğinden, muhabbetle genişleyen bir kelime dağarcığı; türküler, yemekler, masallar, hikayeler, ortak yaşamın doğallığı içinde etkileşiyorlardı. Velhasıl; Kardeş Türküler sofrasında -nostaljinin kültürü durağanlaştıran tuzağına düşmeden- nicedir bu dil ağacının tadını çıkarıyoruz hep beraber. Bajar projesi de bu dünyayı başka bir müzikal üslupla anlatmaya çalışıyor. Bajar'ın 'Ey Heval'i 'Arkadaş'ını aramaya devam ediyor. 'Arkadaş'ın duygudaşlığını, dayanışmayı, benzeşmeden bir arada yaşamayı kutluyor:
"...Dem dibor e
emê dest bidin ava heyatê
bi kêfkarî û bê zehmet..."
(...zaman geçmekte haydi
uzatalım elimizi hayat suyuna
keyif dolu, zahmetsizce)
"...Dolduramaz boşluğunu
Ne ana ne gardaş
Bu en güzel en sıcak
Duygudur arkadaş..."