1970 yılının Eylül ayında, henüz 28 yaşındayken hayata veda eden Jimi Hendrix’in, tüm zamanların en ilginç gitaristlerinden biri olduğuna herhalde hepimiz hemfikirizidir. Gitar tekniği, doğaçlamaları ya da genel müzikal üslubu o kadar farklıdır ki müziğini her dinlediğimizde, biraz da kendimizi rahatlatabilmek için Hendrix’in başka bir gezegenden olduğuna inanmak isteriz. Böyle isimlerle aynı gezegeni paylaşmak tuhaf bir duygu oluşturur insanda.

Başka bir gezegenden olmadığına emin olup da kendimize geldiğimizdeyse, Hendrix’in bu dünyada gizemli bir hayat süren, az rastlanan bir kişilik olduğunu düşünürüz. Hani gündelik hayatta her zaman sokakta görebildiğimiz bir kedi ya da köpek bizi olağanüstü etkilemez ama çok uzak bir diyara, mesela Avustralya’ya gidip de ilk kez bir koala ya da bir ornitorenk görmek bizi bir süreliğine bizden alır ya, işte böyle bir duygudur bu. Koala ya da ornitorenki izlerken kolay kolay başka bir şey düşünemeyiz ve kısa bir süreliğine de olsa dalıp ‘‘bir yerlere’’ gideriz. Jimi Hendrix dinlemek de bize böyle anlar yaşatır ve bizi farklı bir zamansallığa çağırır. Ve dinledikçe, yavaş yavaş kendimizden geçmenin, gözlerimizin önündeki perdeleri kaldırmanın, verili olanların dışındaki farklı algılara yelken açmanın bu hayatta mümkün olduğunu anlatmaya çalışan bir müzisyenle karşı karşıya olduğumuzu anlarız. Müziğin, alışıldık-gündelik algıları kırabilmek için aslında nasıl da işlevsel bir rol üstlenebileceğini bir anda gösteriverir bize.

Jimi Hendrix sadece bize öğretilenle, yani verili olanla yetinmemeye, zihnimizin koyduğu engellerle mücadele etmeye çağırır bizi. Gündelik hayatın öte yakasına geçmeyi; bu hayatı bilmememizin, o hayatın aslında var olmadığı anlamına gelemeyeceğini gitarını çalarken kanıtlamaya çalışır. Bunu yaparken, bizi doğrudan belirgin bir noktaya yönlendirmez. Jimi Hendrix dinlerken sık sık ‘‘Neler oluyor’’ ya da ‘‘Evet evet, bu adam başka bir dünyadan’’ duygusuna kapılmamızın nedeni de budur aslında. Algıların çatırdaması ve yeni (belki de eski) dünyalara doğru farklı bir yolculuğun başlamasıdır söz konusu olan...

Çocukken kendini nasıl hissettiği sorulduğunda “Bu, Mars’ta insanların kendilerini nasıl hissettiğine bağlı aslında” diyen Hendrix, kısa hayatı boyunca hep düşlerin ve duyguların peşinden koşmuş. Gitar çalmış, besteler yapmış ve hep yazmış. Günlükler, şarkı sözleri, mektuplar ya da küçük notlar halinde, sigara paketlerinden otellerdeki not defterlerine kadar bulabildiği her kağıt parçasına bir şeyler karalamış ve hissettiklerini paylaşmaya çalışmış. Ölümünden sonra, Peter Neal ve Alan Douglas tarafından tek tek toparlanan bu notlar, ‘‘Starting At Zero – His Own Story’’ adı altında kitaplaştırılmıştı. Nihayet, geçtiğimiz Mart ayında, Avi Pardo’nun çevirisiyle Domingo Yayınları’ndan bu kitabın Türkçesi çıktı: ‘‘Sıfırdan Başlamak – Benim Hikayem’’

Bu kitap ,Jimi Hendrix’in hayatındaki izleri, sanatçının kendi cümleleriyle paylaşan bir kitap. Hendrix adına konuşmanın kolay olmadığını bilen Neal ve Douglas, Hendrix’le kendisi hayattayken yapılmış olan söyleşilerden bazı bölümleri de ekleyerek ortaya adeta saf ve sansürsüz bir biyografi çalışması çıkarmışlar. 

Kaçırılmaması gereken bu kitaptan birkaç alıntıyla bitirelim:

‘‘İçinde yaşadığımız gündelik bulanık dünya, tinsel dünyayla kıyaslandığında okyanusta bir parazit gibidir. Tinsel dünyayla yüzleşmenin yollarından biri hakikattir. İnsanlar yüzeysel olana odaklanmasalar, gerçek anlamı ve mutluluğu bulacaklar. Dünya bu yüzden bu halde. Çünkü insanlar her şeyi duygularının üstüne kuracaklarına, fazlasıyla gördüklerinin üstüne kuruyorlar.’’

‘‘Güvence arayışı uyuşturucuların en büyüğüdür; günümüzün en kötü uyuşturucusu. O duygudan kurtulduğunda pek çok şey gerçekleşmeye başlar. Ben artık böyle yaşıyorum. Kesin bir planım yok. Geleceğin belirsizliğini seviyorum.”

‘‘Delilik cennet gibidir. O noktaya vardığın zaman kimin ne dediğini umursamazsın, cennete doğru gidersin. Sen derine indikçe onlar, ‘Kahretsin, bu kedi gerçekten kafayı yedi. Geçmiş olsun’ diyeceklerdir. Onlara göre bu delilik. Fakat üretiyor ve yaratıyorsan kendi cennetine yaklaşıyorsun demektir.’’

“Bir şekilde ayaktaysan, yataktan kalkıp sokağa çıkabiliyorsan sorun yok. Bunun şerefine dans edebiliriz hatta. İşin gerçeğini bilmek istersen, yapabileceğin en iyi şey müzik dinlemek. Dünyanın gidişatındaki büyük değişiklikler genellikle sanat ve müzik vasıtasıyla gerçekleşir. Dünyayı müzik değiştirecek. Müzik yalan söylemez anlıyor musun? Yanlış yorumlanabileceğini kabul ederim, fakat yalan söylemez.”