Türkiye'nin nükleer silah geliştirmesiyle ilgili tartışmalar üzerine Boğaziçi Üniversitesi Makina Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nuri Ersoy ile görüştük.
soL: Bir süredir, özellikle yabancı haber kanallarında, Türkiye nükleer silaha sahip olma potansiyeli olan ülkeler arasında gösteriliyor. Siz, Türkiye'nin nükleer silah geliştirme gibi bir hedefi olduğunu düşünüyor musunuz?
Nuri Ersoy: Kısa bir süre önce Türkiye Atom Enerjisi Kurumu bir proje raporu açıkladı, "Nükleer Teknoloji ve Enerji Geliştirme Projesi." Tarihi de zannediyorum Nisan 2006. Bu projede Türkiye'nin uranyum zenginleştirmekten ya da uranyum madenciliğinden, katı atık yönetimine kadar tüm bir nükleer zinciri geliştirme niyeti olduğu belirtiliyor. Uranyum madenciliği, sonrasında da uranyum zenginleştirme hem nükleer silah üretimi için hem de enerji üretimi için gerekli olan uranyumun elde edilmesi için gerekli olan bir işlem. Fakat aslında, yakıt olarak kullanılan zenginleştirilmiş uranyum çok ucuz bir şekilde dünya pazarından temin edilebiliyor. Hal böyleyken Türkiye neden, İran benzeri, uranyum zenginleştirme de dahil bir nükleer program hedefi ortaya koyuyor. Şimdi burada, bir soru işareti oluşuyor. Nükleer enerji santrallerinde kullanılan uranyum yüzde 5 civarında zenginleştirilmiştir. Nükleer silah yapmak içinse uranyumu yüzde 90 civarında zenginleştirmek gerekiyor. Uranyum zenginleştirme işine soyunmak aslında bir ülkenin nükleer silahlanmaya giden yolda bir adım attığı anlamına geliyor. Bu tüm dünya tarafından kabul edilen bir varsayım.
O zaman İran'a yönelik eleştiri ve kuşkularda da bir haklılık payı var diyorsunuz...
Doğrudur. Daha doğrusu, niyetler üzerinden konuşmak doğru değil, ama en azından silah yapma potansiyeline sahip İran. Ve istediği zaman kısa bir süre içinde silah yapmak için gerekli uranyumu zenginleştirebilir. Türkiye de benzer bir program açıklıyor. Ve tabi Türkiye'nin bu açıklaması, bu çalışma hemen başlıyor demek değil ama en azından bir niyet ortaya koyuyor. Burada soru işaretleri uyanıyor. Niye Türkiye nükleer enerji için gereken yakıtı uluslararası pazardan temin edebilecekken bir uranyum zenginleştirme işine girişiyor. Yani Türkiye'nin nükleer silah elde etme niyeti olabilir.
Bahsettiğiniz gibi, uzun süredir İran'ın nükleer programı tartışılıyordu, sonra Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) önce artan ABD saldırganlığı karşısında caydırıcılığı artırmak için nükleer deneme yapacağını açıkladı, ardından da ilk denemesini gerçekleştirdi. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
İran ve KDHC'nin nükleer silah elde etme çabaları büyük ölçüde George Bush'un iktidara gelmesinden sonra başlıyor. Bush geldikten sonra ABD dış politikası farklı bir mecraya yöneldi. Önemli olan ABD'nin yeni doktrinini kavramak: "Benim küresel hakimiyetimi kabul etmeyen rejimlerin yaşama hakkı yoktur ve yıkılması gerekir." Bunlar şer ekseni diye anılıyorlar ve bunlarını büyük kısmı Ortadoğu'da bulunuyor. ABD'nin Ortadoğu'ya müdahalesini yaşadık bildiğiniz gibi, yakın tarihimizi oluşturdu. İran ve KDHC'nin nükleer silah elde etme çabasını ABD saldırganlığına bağlamak lazım.
Türkiye uzun süredir nükleer enerjiyi tartışıyor. Son olarak Sinop'ta bir reaktör kurulacağı açıklandı. Nükleer reaktörlerle nükleer silahlar arasında nasıl bir ilişki var? Bunu biraz açabilir miyiz?
Eğer bir ülke barışçıl amaçlarla nükleer enerji üretimi yapacağını ilan ettiyse ve eğer "nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasını (NPT)" imzaladıysa, ki Türkiye de imzalamış bir ülkedir, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) denetimine girer, yani, bir nükleer reaktöre giren çıkan yakıt miktarı UAEA tarafından denetlenir. Bazı reaktör tipleri var ki bu denetim çok zordur. Çünkü reaktörü durdurmadan bir taraftan yakıt girip bir taraftan nükleer silah elde etmek için gerekli malzemeyi çıkartabilirsiniz. Dolayısıyla denetçiler burada değilken bu işlemi yapabilirsiniz. Belli reaktör tipleri buna izin veriyor. CANDU yani Kanada menşeli bir nükleer reaktör tipi bu amaç için kullanılabilir. Nitekim hem Pakistan hem de Hindistan'ın nükleer silah üretme çabalarında bu reaktörleri satın almalarının önemli bir etkisi olmuştur. İkisinde de CANDU tipi nükleer reaktör var.
Türkiye'de de daha önce, DSP-MHP koalisyon hükümeti zamanında iptal edilen nükleer reaktör ihalesinde de CANDU tipi reaktörden yana görüş bildirilmiş. Burada da bir soru işareti oluşuyor. Öte yandan önceki genelkurmay başkanının geçen sene yaptığı açıklamalar var. İran'ın nükleer silah edinme çabalarına dikkat çekiyor ve "İran nükleer silah elde ederse bir asimetri oluşur" diyor. Asimetri lafı kullanıldığı noktada aslında, bu askeri bir terim, stratejik bir terim. Asimetriyi gidermek için sizin de aynı güce sahip olmanız lazım. Bu ipuçlarından yola çıkarak, Türkiye'nin nükleer silah elde etmek için bir programı var mı yok mu, kesin bir şey söylemek mümkün değil. Ama bir şüphe var. Şunu da belirtmek lazım ki, nükleer silahlar insanlık için bir felaket ve engellenmeleri lazım ve ben, yeni ülkelerin de nükleer silah kulübüne katılmalarının engellenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama bunun yolu asimetriyi giderecek şekilde silahlanmak değil. Örneğin liselerde silah taşındığı söyleniyor. Çocuğunuzun güvenliğini sağlamanın yolu ona da bir silah almak mı yoksa silah taşınmasını gerektirmeyecek bir düzen yaratmak mı. Tabi ki ikincisi. Uluslararası düzen için de aynı şey söz konusu. Ülkelerin nükleer silah edinme güdüsünü ortadan kaldıracak bir düzen yaratmak gerekiyor. Tabi burada birincil derecede sorumlu olan ülkeler nükleer silahlara sahip olan ülkeler. Bunların bir tehdit olmaktan çıkması gerekiyor.
Yakın zamanda ABD nükleer doktrinini değiştirdi. Daha önce nükleer silahların kullanımı için başkanın izni gerekiyordu. Şimdi yeni doktrini, Ortadoğu gibi savaş arenalarında küçük çaplı nükleer silahların kullanılabileceği belirtiyor. Örneğin "Sığınak delen" olarak adlandırılan silahları. Dolayısıyla o bölgeyi yöneten komutana bırakılıyor karar. Bu nükleer doktrin değişikliği, diğer ülkeler üzerinde nükleer silah geliştirmeleri yönünde bir basınç yaratacak.
Nükleer silah yapmanın tek yolu reaktör sahibi olmak değil sanırım. Yine kamuoyuna yansıyan bazı haberlerde Türkiye'nin "kendi ürettiği nükleer silahlara sahip" bir ülke olduğu iddia edildi. Bu haberleri nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye'de nükleer silah bilgi birikimi vardır. Bunun dışında Çekmece'de bir araştırma reaktörü var ama bu iş için kullanılabileceğini zannetmiyorum. Ama zaten şunu da söylemek gerekir ki nükleer silah geliştirme işi çok da büyük bir beceri gerektirmiyor artık. Önemli olan burada birtakım kritik malzemeleri edinmek. Bunun için de uluslararası bir karaborsa bulunuyor. Özellikle de ABD'nin müttefikiyseniz daha da kolay bulunabilir. Türkiye nükleer silah üretebilir, öyle bir potansiyele sahiptir.
Türkiye'de nükleer silaha kimler destek veriyor? Bu Türkiye'nin tek başına verebileceği bir karar mıdır? ABD'nin, Avrupa'nın bu konuda Türkiye'ye yaklaşımı nasıl?
Hassas bir denge var. Ben ABD'nin Türkiye'nin nükleer silahlanmasına çok açık bir destek vereceğini zannetmiyorum. Üstü örtülü bir onay verebilir. Bir de tabii Türkiye'nin ABD'yle yolu ayrılmaya başlayacak olabilir. Ordu içinde anti-Batıcı bir söylemin gelişmeye başlayabilir. Türkiye ABD'ye rağmen nükleer silah işine soyunabilir. Tabi olasılıklardan bahsediyoruz burada. Spekülasyon yapıyoruz. Ya da İran'ın nükleer silahlanması karşısında ABD'nin desteği ve onayıyla nükleer silahlanmaya gidebilir. Bu konu üzerinde şu anda spekülasyon yapmaktan öteye geçilemez.
MHP'nin nükleer silah istediğini biliyoruz. Ordu içinde belli bir kesim de istiyor olabilir. Bunların gerektiğinde kullanılabilecek bir kart olarak nükleer silah istediklerini biliyoruz. Ama nükleer enerji istemekteki bu azim ve coşku göz önüne alınacak olursa nükleer silahlanma hedefinin olduğu görülebilir. Nükleer enerji demek nükleer silahlanma yolunda bir adım demek aslında. Yoksa çok rasyonel bir şey olduğu, çok ucuz enerji ürettiği için değil. Nükleer reaktörlerin hem daha pahalı enerji ürettiği hem de çevreye zararları kanıtlanmış durumda.
Enerji açığını kapatacağız diye nükleer reaktör kurmaya girişmek pek de mantıklı değil. Örneğin, iletim sırasında enerjide büyük kayıplar olduğu bilimsel çalışmalarla ortaya konmuş durumda. Elektrik Mühendisleri Odası'nın yaptığı bir çalışmada dağıtım şebekesinin yenilenmesinin çok daha ucuza mal olacağı ve enerji açığını kapatmakta çok daha etkili olacağı ispatlanmış durumda.
Nükleer lobinin argümanlarından biri bunun Türkiye'nin dışa bağımlılığını azaltacağı yönünde. Neymiş efendim, Rusya'ya doğal gaz açısından çok bağımlı hale gelmişiz de alternatif enerji kaynakları bulmalıymışız. Yalan, tamamen ideolojik bir söylem. Alternatif enerji kaynakları dediğiniz zaman yüzümüzü doğal kaynaklara çevirmemiz lazım, güneşe çevirmemiz lazım. Rüzgar enerjisi, jeotermal enerji gibi kaynaklara çevirmemiz lazım. Nükleer enerji akla gelebilecek en son yöntem.
Dolayısıyla bunları da sorgulayınca Türkiye'nin nükleer reaktör edinmek istemesindeki bu azim ve coşkunun arkasında başka bir şey olsa gerek diye düşünüyorsunuz.
Türkiye'nin nükleer silah elde etmesine dönük nasıl bir tutum izlenmeli? Bunun için ne gibi başlıklar öne çıkarılmalı?
Nükleer silahlara sahip olmak Türkiye'nin güvenliğine hiçbir şekilde katkıda bulunmaz tam tersine nükleer bir saldırının hedefi haline getirebilir. İkincisi Türkiye nükleer silahlara sahip değil ama İncirlik üssünde nükleer silahlar var. Türkiye'nin bunlardan kurtulması gerekiyor. Bu tabi NATO'ya karşı daha uzun erimli bir mücadelenin konusu olabilir. Türkiye'nin komşularının nükleer silaha sahip olmasını da engellemek gerekiyor. Hali hazırda Ortadoğu'da nükleer silahlara sahip bir ülke var, o da İsrail. Türkiye ve İsrail'in nükleer silahlardan arındırılması gerekiyor. Türkiye'de buna karşı yapılacak bir mücadele İran üzerindeki baskıyı da azaltacaktır. Çünkü İran'ı vuracak silahlar Türkiye'den kalkıp gidecek, ya da İsrail'den gidecek. Türkiye'de bulunan bir toplumsal muhalefet tabanı olarak Türkiye'de ne yapabiliriz ona bakmak lazım. Biz önce kendimize bakalım. Bir muhalefet geliştireceksek önce Türkiye'de geliştireceğiz. Sonra diğer ülkelerle bir araya geleceğiz
Bu noktada aslında nükleer reaktörlere, nükleer enerjiye de karşı çıkmak lazım. Hem nükleer silahlarla olan bağlantısı için hem de çevre ve insan sağlığına etkisi nedeniyle. Nükleer enerji ve nükleer reaktöre sahip olma hedefi Türkiye'nin emperyalist duygularını besliyor. Türkiye'nin Ortadoğu'da, Orta Asya'da daha güçlü bir söz sahibi olmak isteğiyle örtüşüyor. Her zaman şunu akılda bulundurmak gerekiyor: Nükleer enerji ve nükleer silahlar siyam ikizleri gibi birbirinden ayrılamayacak şeyler. Kolayca birbirlerine dönüşebilecek şeyler bunlar.