Makale: “Kültürü Devrimcileştirmek”, Justin Podur ile Söyleşi, Michael Albert (http://www.zmag.org/Turkey/makd.htm)
Tartışma eksenlerinin oluşturulması:
Öneriler:
*BGST-BÜFK üretim süreçlerinin, gösterilerinin tarihsel olarak çokkültürcülük, kültürel çoğulculuk bağlamlarında değerlendirilmesi.
*İki eksen üzerine tartışma yürütülmesi:

1-Makalenin dans alanıyla bağlantısı,
2-Cemaat tanımı

*Makalede geçen ifadelerin üzerinden, kültürel alana yönelik eksenlerin tartışılması:
“başka insanların algılarını ve gerçekliklerini algılamak”
“evrensel harmonizasyon”
“ulus-devlet” tanımının Türkiye üzerinden değerlendirilmesi
yerel dansların derleme ve sergilenmesi süreçlerinin, yapılan alan araştırmalarının kültürel çoğulculuk bağlamında tartışılması”
*Kültürel çoğulculuk-çokkültürcülüğün farklarının değerlendirilmesi; dans sahnelerinin hoşgörü, “kültürlere müdahale” bağlamında değerlendirilmesi.
*”Empowerment”ın (güçlendirme) dans sahnesinde nasıl gerçekleştirilebileceğinin tartışılması
*Açıkhava gösterileri dramaturjilerinin kültürel çoğulculuk bağlamında değerlendirilmesi.
*Adalet ve uzlaşma, tazminat tartışmasının yapılması.
*Makaledeki temsiliyet tartışmasının yapılması.

Tartışma:
*           Ana dilde eğitim hakkının var olmadığı bir ülkede “dil” tartışması önem kazanıyor: farklı dillerin yer aldığı gösteri formu hâlâ önemini kuruyor. Tarihsel olarak beden dili de kısıtlanabiliyor: örneğin erotik-kadınsı bulunan göbek dansı stilize edilebilerek “ehlileştirilebiliyor”.
Açıkhava gösterisinde mıtrıp çocukların sahnedeki duruşu gösteriye farklı bir boyut katmıştı: çocuklar İstanbul seyircisinin beklemeyeceği derecede direngen, yere sağlam basan bir beden diline sahipti.
*           Farklı kültürlerle kurduğumuz ilişkiyi değerlendirmek gerekiyor:
Öneri/ Hakkâri dengbejleri sahne alırken onlarla kurduğumuz ilişki, Çingene sahnelerinin dramaturjisi ve çalışma süreçleri, Mıtrıp çocukların ikinci kez gösteriye çağrılması süreci...vs. tartışılabilir.
Ö/ Çingenelerden danslar öğreniyoruz; “telif”ini ödüyor muyuz?:
Türkiye’deki diğer çalışmalardan (Ö/ Bilgi Üniversitesi’nin çingenelerle ortak çalışmasının sonucu olan “Uzun Yol” gösterisinden) dramaturji bağlamında farklılaştığımız söylenebilir. Eğer oryantalizme kaymıyorsak, yerel kültürü ötekileştirmiyorsa “telif”i ödediğimiz söylenebilir.
(Çingenelerin toplumsal sürecindeki şiddet ve bununla paralel olarak piyasadaki tüketimi arttığı için bu seneki çingene sahnesi kurgusu değişti.)
Uzun Yol’da maddi anlamda telif ödeniyor; ama beyazlaştırma ve şehirleştirmenin söz konusu olduğu söylenebilir: dans piyasasında var olan modern dans-yerel dans hiyerarşisi korunmuş; aslında Kuştepeli çingenelerin “yerel” dansları “modern dans” kullanılmadan da seyirlik zenginliğe sahiptir.
Kısa bir dönem çalıştırıcılığımızı yapmış olan Dansör Ahmet’in stilize Çingene dansı tavrını sahiplenme biçimimizi tartışmalıyız: hiyerarşide üst konumdaki dans formlarını eklemeyi tercih ediyor ama bir yandan son derece güçlü bir tipleme de çıkarıyor...
Ö/ Müzisyenlerin Başak Kültür-Sanat Vakfı’yla ilişkisi, Bilgi Üniversitesi’nin Kuştepeli çingenelerle kurduğu ilişkiden farklılaşıyor: Kardeş Türküler projesi bağlamında farklı bir dayanışma ilişkisi kurulmaya çalışıyor; örneğin kurumun gösterilerinde destek amaçlı sahne alınıyor; atölye çalışmaları taşınıyor.
Örneğin çingeneler yıkıma karşı eylem yaparken, kurumsal olarak destek vermek önemli; dansları öğrendikten sonra dayanışma ilişkisini koparmamak gerekiyor. Görüşmelerin yayınlanması gündeme geldiğinde, Ulaşılabilir Yaşam Derneği’nden telif istendi: kültür sahnede temsil edildi, toplumsal sorunlar sahnede görünür kılındı;  yerel kültüre “ulaşılan malzeme” gibi yaklaşılmamış oldu. Öte yandan sürdürülebilir ilişkinin tanımını da yapmak gerekiyor. Kültürel anlamda cinsiyetçilik, homofobi, ayrımcılık içerebilecek bir sorun ortaya çıktığında nasıl müdahale edilebilir?
*            Sahnelerdeki kültürel çoğulculuk dramaturjisini değerlendirmek gerekiyor:
“Sesler Bir Arada Açıkhava’da”: çokkültürcülüğü benimsiyoruz, ancak eksik buluyoruz. Tercih ettiğimiz “kültürel çoğulculuk” tanımı, kültürlere siyasi ve ekonomik bir inisiyatif de önerebileceğini savunuyor; bu tanımda “empowerment” devreye giriyor.
*             Toplumsal cinsiyet eksenli tartışma:
BÜFK’ün Eğin dans-müzikleri kullanılan “Kına-Düğün” sahnesinde bir dramaturji tartışması yürütülmüştü ve Anadolu’da yaygın olan ancak muhtemelen Eğin’de var olmayan kadın ortamlarında erkek kılığında oyun oynama geleneği sahneye taşınmıştı. Sahnelemede feminist dramaturji benimsenmişti.
Zeybek danslarında ya da köçek sahnelerinde farklı kadın dansı tavırları seçildi: bu dans tavırları kültürün kendisinde varsa ama ataerkil sınırlamalar yüzünden karma ortamlarda temsil edilemiyorsa, pozitif ayrımcılık uygulanıp sahneye yansıtılabilir.
Erkek tavırlarını birebir taklit etmek ve kadınlar da yapabilir dramaturjisinin ötesine geçip alternatif güçlü kadın tavırları üretebilmek gerekiyor.
*             Temsiliyet eksenli tartışma:
Kültürler, bölgeler üzerine araştırma, derleme çalışmaları yapıyoruz ama nihayetinde sahneye dramaturjik bir yönelimle ve bir kurguyla taşıyoruz. Kendi sözümüzü söylemeye çalışıyoruz ve genellikle “empowerment“ı ön plana çıkarıyoruz. “Kültürler vardır”ın, yani kültürlerin görünürlüğü sağlamanın ötesine geçmeye çalışıyoruz.

Tartışmanın toparlanması; çalışma planının yapılması
*Bedensel çokkültürlülük, bedensel iktidar algıları, hiyerarşisi...vs. de tartışılmalı.
Örneğin sahnelerimizde yerel dansları sergilerken estetik dile önem veriyor ve “bu hareket biçimi güzeldir” diyoruz. Hareket biçimlerimizin, kostümlerimizin...vs. dramaturjisini, seyircide oluşturduğu etkiyi değerlendirmemiz gerekiyor.
*Kültürel etkileşim, müdahale tartışması genişletilebilir.
*Tartışma, önerilen başlıklar üzerine hazırlık yapılıp, kısa yazılar yazılıp devam ettirilebilir.
*Tartışmanın yürütülüş biçimine dair çekince: öncelikle makale anlaşıldı mı, ortak bir yorum oluştu mu? Bu netleşmeyince, tartışma ekseninin kaybolması riski oluşabiliyor.

SONUÇ:
- ikinci okuma-tartışma toplantısında, farklı kültürlerle kurulan ilişkinin sahneye ve bedensel ifade biçimine yansımasını kendi ürünlerimiz ve başka gösteriler üzerinden tartışmaya devam edeceğiz. Sahnelerimizdeki kültürel çoğulcu -polyculturalist- perspektifi ilerletmeye yönelik önermeler çıkarmaya çalışacağız.

-Sahnelerimize yönelik arka plan çalışması niteliğindeki bu okuma-tartışma toplantısını, maksimum 5-6 toplantıda (toplam 2 ayda) sona erdirmeyi ve yazıya geçirmeyi planlıyoruz.