Eruh sahne akışı [[dipnot1]] kendi içinde üç bölümden oluşuyor:
- Düğün sonrası sade bir eğlence:
Heyran Jaro parçasının bir Ermeni gencine söylendiği bilgisinden hareketle, Eruh’ta geçmişte var olan çokkültürlülüğe özlemin, dans ve müzik kullanımıyla masalsı bir dille anlatıldığı bir dayanışma ortamı kurulmaya çalışıldı. Şarkının yorumunda pastoral ve dingin bir müzikal atmosfer öne çıkarıldı. Dans yorumunda ise ikili bir yapı kuruldu: Grup Giranî formundaki dansı icra ederken, Heyran Jaro şarkısının aşk teması tek kişilik bir soloda işlendi.
- Zorunlu Göç:
Aradan geçen yıllarda insanların yaşamlarını etkileyen birçok olay yaşandı ve özellikle de bölgede yoğun olarak yaşanan yerinden edilmeler farklı bir hayatı zorunlu kıldı. Bir sonraki sahnede bu tema işlendi. Meyrem: Göç haberinin alınması, sevgiliyle diyalog ve yolculuğun işlendiği bu bölümde, şarkının sözleri temaya uygun olarak güncelleştirildi ve şarkıya yeni müzikal bölümler eklendi. Şarkının geleneksel ezgi motifindeki dramatik yapı ile buna uygun perküsyon ve elektrik gitar yorumu bir araya getirildi. Geleneksel Xelef dansı bu müzikal yoruma uygun şekilde doğaçlanarak daha hoyrat bir şekilde icra edildi; böylelikle toplu dans ve müzikal yorumla, sahnede yerinden edilmeye karşı isyankâr bir atmosfer oluşturulmaya çalışıldı.
- Metropole Varış ve Zorluklara Karşı Dayanışma Halayı:
Zerê Zer: Şarkıya geçiş bölümünde, kent ortamını ve karmaşayı imleyen bir ses efekti kullanıldı; çocuk kemençecilerin katılımıyla birlikte kent ortamında yeni bir umudun yeşermesi isteği anlatılmaya çalışıldı. Ağırlıklı olarak Xirpanî formunun kullanıldığı halay bölümü, kemençe grubunun ve Eruhlu dansçıların ortak dansıyla sonlandırıldı. Sahnede geleneksel ve kentli müzikal yorum bir arada denendi. Kemençeciler geleneksel değerleri temsil ederken orkestranın daha kentli bir yorumla çalması ve bu iki değerin (geçmiş ile günümüz değerlerinin) de sahiplenilmesi isteği, bu sahnede müzikal bir dille anlatıldı.
Yapılan değerlendirmede Eruh sahnesinin, Bgst’nin Kardeş Türküler dramaturjili sahneleri arasında üçüncü bir sahneleme formuna denk düştüğü görüldü. Bu sahne formu, alan araştırmalarının sonucunda, öğrenilen dansların ve müziklerin yeniden ele alınarak, tercih edilen bir bağlamda düzenlenmesi ve yorumlanması şeklinde ifade edilebilir. Karola’da (1995-Büfk) oluşturulan klasik dans-müzik sahneleme formuyla aynı özelliklere sahip. Daha önce Bgst DB’nin yürütmeye başladığı sahne analizi başlıklı çalışmada Mîrkut ve Bohça-Keletera sahnelemeleri ayrı ayrı birer sahneleme formu olarak değerlendirilmişti.
Eruh sahnesinin formuna dair yapılan genel değerlendirmeden sonra yukarıda verilen sahne akışı üzerinden sahnenin analizine gidildi. Genel olarak yukarıdaki akışta bahsedilen temaların ve alt metinlerin seyirciye hedeflendiği kadar geçmediği konuşuldu. Her bir sahneciğin/bölümün şarkı sözlerindeki anlatı ile sahnedeki anlatının tam olarak örtüşmediği ifade edildi. Sahnenin anlatı yönünden belli sorunları barındırmasına rağmen seyircide olumlu tepkiler yarattığı vurgulandı.
Sahnenin açılış parçasında (Heyran Jaro) tek bir kadının dansı seyrediliyor. Bu parçada olay anlatısı derdinin olmadığı, bir anlamda müziği görselleştiren bir dansın söz konusu olduğu ifade edildi. Bu bağlamda sahnenin seyirlik açıdan başarılı olduğu ve seyircide dingin bir hava bıraktığı değerlendirildi.
İkinci bölümde (Meyrem) yapılan göç sahnelemesinin fazla kararlı ve bilinçli gözüktüğü, dolayısıyla sahnelenmek istenen göçün "zorunlu" olduğunun anlaşılmadığı ifade edildi. Şarkı sözlerinin ve dansın kendi başına iki anlatısı olduğu konuşuldu. Meryem parçasındaki sözlerde (Kürtçe-Kurmancî) zorunlu göç anlatılıyor ancak özellikle Kürtçe-Kurmancî bilmeyenler açısından anlaşılırlık sorunu ortaya çıkıyor. Çünkü sahnede zorunlu göçten çok “serhildan-başkaldırı, mücadele” gibi bir bedensel ifade ortaya çıkıyor.
Son bölümde güçlü halayla bir birliktelik/dayanışma vurgusu yapılıyor. Ancak seyircide daha çok bir eğlence/düğün atmosferi etkisi bırakıyor. Zerê Zer parçası kendi içinde belli bir olgunluğa kavuşmuş başlı başına bir sahne. Ancak diğer sahneciklerle/parçalarla birleştiğinde, yaşanan zorunlu göç sonrası büyük şehirde kurulan yeni bir hayata dair politik bir yorum getirmekte yetersiz kalıyor.
Eruh çalışmasının, dansların öğrenilmesinden sahnelenmesine dek İstanbul’da yaşayan Eruhlularla birlikte yapılması –pratik çalışma ve üretim anlayışlarında çatışmalar ve sorunlar barındırmış olsa da- Bgst Dansçıları açısından farklı bir deneyim olmuştur.