Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar Dergisi ve Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü, 11 Mart 2014 Salı günü “Kadınlar Barış İstiyor” başlıklı bir panel düzenledi. Barış İçin Kadın Girişimi’nden Esra Mungan ve Nilgün Yurdalan’ın konuşmacı olarak yer aldığı, Feminist Yaklaşımlar’dan Esra Aşan’ın moderasyonu üstlendiği panel Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşti.
Böyle Bir Dönemde Barışı ve Demokrasiyi Savunmak Çok Önemli
Moderatör Esra Aşan paneli, Berkin Elvan’ın aynı gün vefat etmesinden dolayı, başsağlığı dilekleriyle Gezi sürecinde öldürülen isimleri anarak ve 90’lı yıllardan bugüne devlet şiddetiyle öldürülen çocukları hatırlatarak açtı. Bir yıldan fazla süredir devam eden çatışmasızlık ortamına rağmen devlet şiddetinin sona ermediğini, 90’lı yıllarda uygulanan savaş politikalarının artık şehirlere taşındığını ifade etti. Bu gelişmelerin, barış sürecine sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu gösterdiğinden bahseden Aşan kadınların savaştan birinci dereceden etkilendiğini; militarizm ve savaş koşullarında kadınların daha çok yoksullaştığını, daha çok şiddete maruz kaldığını ifade etti ve savaş koşullarının toplumdaki erkek egemenliğini nasıl güçlendirdiğini anlattı. Feministlerin sistem karşıtı ve çokkimlikli birlikte yaşamı savunarak militarizm ve milliyetçiliğin belirlediği yaşama hayır dediklerini ve bu nedenle barış için mücadele ettiklerini söyledi. 30 yıldır devam eden savaş politikalarının yarattığı hak ihlalleriyle halen yüzleşilmediğini, aksine 30 yılda giderek daha çok çeteleşen bir devletle karşı karşıya kalındığını aktararak 2014 Türkiyesinde barışı konuşmanın önemini vurguladı. Bu panelle kadınların barış mücadelesini görünür kılmayı istediklerini ifade etti.
2009 yılında KCK operasyonları adı altında pek çok Kürt kadının tutuklanmasının ardından kurulan Barış İçin Kadın Girişimi (BİKG) çeşitli illerde barış noktaları oluşturarak eylemler düzenledi. 2013 yılında devlet ve PKK arasında diyalog sürecinin başlamasıyla birlikte Türkiyenin çeşitlli illerinde her kesimden kadınlarla görüşmeler organize etti. BİKG üyesi kadınlar ayrıca diyalog sürecine kadınların da dahil edilmesi için hem devletle hem de KJB (Koma Jinen Bilind/Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi) ile görüştüler. Yaptıkları görüşmelerinin ve gözlemlerinin ışığında bir Çözüm Süreci Raporu oluşturdular.
Sonuçlanmamış Bir Barış Sürecinde Eldeki Silahın Kime Patlayacağı Belli Olmaz
Konuşmacılardan BİKG üyesi Nilgün Yurdalan, yola çıkarken amaçlarından birinin savaşa maruz kalmayan, Kürt olmayan kadınların neler yaşadığını anlama ve yaygınlaştırma çabası olduğunu belirtti. Savaş politikaları ve milliyetçiliğin savaştan uzak gibi görünseler de Fırat’ın batısında yaşayan kadınları da etkilediğini söyledi. BİKG’in üyeleri arasında her kesimden kadınlar olduğunu ve müzakere süreci başladığında bu sürece kadınların nasıl dahil olacağını tartıştıklarını anlattı. Yaptıkları atölyelerler dünyada barış süreçlerinde kadınların nasıl yer aldığına dair çalışmalar yürüttüklerini ve çeşitli bölgelerde savaş koşulları altındaki kadınların durumunu araştırdıklarını, konuyla ilgili BM kararlarını incelediklerini anlattı. Lice, Kandil, Diyarbakır, Dersim, Ceylanpınar’da yaptıkları görüşmeler ile kadınların barış sürecine yaklaşımlarını gördüklerini belirtti. Kürt illerinde pek çok kadının ölümler olmamasından memnuniyet duyduğunu, kendilerine ve DÖKH’e (Demokratik Özgür Kadın Hareketi) güvendiklerini, kadın gerillaların dağdan inmesi ile kendilerini şiddet karşısında savunmasız hissettiklerini fakat barış olmazsa son 35 yılda yaşananların tekrar etmesinden endişe duyduklarını belirtti. Dersim’deki Alevi kadınların ise bu barışın Türk-Kürt-Sünni barışı olmasından endişe duyduklarını, barış sürecinde Alevilere yer olmadığını düşündüklerini belirtti. Gerillanın çekilmesiyle birlikte askerlerin kentte elde silah rahatlıkla dolaştığını ve kadınların kendilerini taciz altında hissettiklerini söyledi. Sonuçlanmamış bir barış sürecinde eldeki o silahın kime patlayacağı belirsiz olduğundan kadınların tedirginlik duyduğunu ifade etti. KJB’nin barış sürecinden kadınların dışlanmasının barışın toplumsallaşmasını ve yerelleşmesini engellediğini düşündüğünü söylediler.
Barış Sürecinde Özneyiz, Tarafız, Müdahiliz
BİKG kurulduğundan beri yapılan çalışmaları anlatan Esra Mungan öncelikle BM’nin 1325 sayılı kararının barış süreci için önemini vurguladı. Barış müzakerelerinde kadınların erkeklerle eşit oranda yer almasını zorunlu kılan 1325 sayılı kararın uygulanması gerektiğini devlete anlatmak ve vurgulamak niyetinde olduklarını söyledi. Savaş yaşayan ülkelerden müzakere süreçlerini buna göre oluşturmalarının beklendiğini, fakat Türkiye’de dünyadakinin aksine çok az kadın dahiliyetinin olduğunu belirtti. Barış anlaşmalarının yalnızca toplumun yarısı tarafından hazırlandığından dolayı kalıcı olamadığını ifade etti. BİKG’in 4 Mayıs 2013’te 250 kadının katılımıyla düzenlediği barış konferansından “barış sürecinde özneyiz, tarafız, müdahiliz” diyerek çıktıklarını ve görüşmelere başladıklarını anlattı. Hedeflerinin barışı, partiler üstü, etnisiteler üstü, inançlar üstü bir noktadan konuşmak ve bir kadın koalisyonu kurmak olduğunu söyledi. Konferansta Türkiye’nin çeşitli illerinde kadınlarla görüşmeler yapacak bir temas ve gözlem heyetinin kurulduğunu aktardı. Bu heyetin müzakere sürecinin muhatapları olarak akil insanlar arasında yer alan kadınlarla, mecliste AKP, BDP, CHP milletvekilleriyle ve Kandil’de KJB ile yaptıkları görüşmeleri aktardı. AKP’li kadınların çoğunlukla son 11 yıllık hükümet döneminde atılan her adımın pozitif olduğunu, kendi iktidarlarından önce yapılan kötülükleri temizlediklerine inandıklarını; CHP’li kadınların BİKG gibi girişimlerin değerli olduğunu düşündüklerini fakat bunları meclis çatısı altında kadın siyasetçiler olarak hayata geçirmenin zorluklarından bahsettiklerini; BDP’li kadınların ise barış sürecinde her türlü çalışmada BİKG ile birlikte çalışmaya hazır olduklarını söylediklerini aktardı. Esra Mungan, Fırat’ın doğusu ile batısı arasında barış sürecine yaklaşımın farklı olduğunu, fakat insanların birbirlerini anlamaya tamamen kapalı olmadıklarını gördüklerini belirtti. Bu nedenle kentlerde yaptıkları görüşmelerle Kürt kadınlarının derdini ve yaşadıklarını anlatmanın önemli olduğunu vurguladı.
Soru cevap bölümünde, seyircilerden gelen “Kürtler açısından bu barış devletle mi yoksa AKP ile mi yapılıyor? Sizce olası bir iktidar değişiminin barış süreci açısından sonucu ne olacak?” şeklindeki soruya karşılık konuşmacılar, “Kürtler masaya devletle oturduklarını düşünüyor; hangi hükümet, hangi koalisyon gelirse gelsin, görüşme yapmak niyetinde olduklarını ifade ediyorlar” şeklinde cevap verdiler. Esra Mungan, “Bu hükümet döneminde, hiçbir dönem olmadığı kadar, devlet ve hükümet arasındaki çizgi muğlaklaştı”, şeklinde yorum yaptı. Başka bir soru, gerilla çekildiğinde Kürt kadınları arasında gündelik hayatın nasıl olacağına dair bir tartışma olup olmadığı yönündeydi. Nilgün Yurdalan Kürt kadın hareketinin özgüveni yüksek bir hareket olduğunu, sivil alanda da güçlü örgütleri olduğunu, ama kadınların kamusal hayatını kısıtlayan sonuçları nedeniyle bu meselenin bir tartışma konusu olduğunu belirtti; “Çünkü balkonundaki kadına asker elinde silahla dik dik bakınca, koca ya da ağabey kadına ‘içeri geç!’ diyordu”. Bir başka seyirci, Dersim’de barış sürecinin başlamasıyla, asker açısından da bir rahatlama olduğunu, sokakta dolanan askerin de gözündeki korku ve hiddetin azaldığını gözlemlediğini belirtti. Ayrıca Aleviler açısından bu Barış’ın tatmin edici olmadığını, barış sürecinin Sünni’ler arası bir barış olarak algılandığını düşündüğünü belirtti. Konuşmacılar ayrıca KCK tutuklularının serbest bırakılması, kadın hakikatleri komisyonu ve anadil meselesinin kadınlar açısından da hayati önemde olduğunu belirtti. Diğer bir seyircinin, “son Ergenekon tahliyeleri ile Barış sürecinin kötü etkileneceği” yönündeki görüşü üzerine, Mungan “Ama eskiye dönülmeyecek diye umuyoruz; çünkü artık dağın yanı sıra sokak da etkili. Sokak güçlenirse tutukluların serbest kalması eskiden sahip olacağı anlama sahip olamayacak” dedi. “Buraya kadar yaptıklarınızın hepsi çok değerli; Barış İçin Kadın Girişimi olarak bundan sonra ne yapmayı planlıyorsunuz?” şeklindeki soruya, konuşmacılar önce raporları farklı dillere çevirip sonra gittikleri yerlere bir daha, belki de birkaç defa daha gideceklerini belirterek yanıt verdiler. Mungan “Kürt kadınları bize şunu söylüyor: ‘biz zaten kendimizi anlatıyoruz, sizin bizi anlatmanız da güzel, ama asıl siz bizim temas edemediğimiz kesimlerle bizi buluşturun’ diyorlar; Çanakkale’deki o kadınları Fırat’ın Doğusuna götürmek, böyle bir buluşmanın yaşandığının İzmir’de de bilinmesini sağlamak temel hedeflerimizden”, dedi.