Şarkılarını barış için seslendiren BarışaRock bu yıl beşinci etkinliğini gerçekleştirecek. 2003 yılında Coca-Cola’nın sponsorluğunda düzenlenen Rock’n Coke Festivali’ne karşı geliştirilen BarışaRock Festivali, sponsorsuz organize edilen ve savaş karşıtlığının yanında pek çok ayrımcılık biçimine karşı tavır alan aktivist bir girişim olarak tanımlanabilir. Festivali, “ırkçılığa, cinsiyetçiliğe, homofobiye, milliyetçiliğe, nükleere, özelleştirmelere, militarizme, çok uluslu şirketlere, yasaklara, savaşa, işgale, işgalciye, NATO’ya, İMF’ ye, DTÖ’ ye karşı” olarak tanımlayan BarışaRock aktivistleri toplumsal muhalefetin geniş bir kesimine bu sanatsal aktivite çerçevesinde bir araya gelme fırsatı sunuyor.

Festivale davet edilenler ve bu festivalde yer almak isteyenler festivalin temaları ve amaçları ile tutarlık göstermesi gerekirken zaman zaman çelişkili durumlar da yaşanabiliyor. 2007 festivali organize edilirken sahne alacak Yolgezer Grubunun Refika adlı şarkısı cinsiyetçilikle ilgili bir tartışma açıyor. Refika şarkısının sözleri[[dipnot1]] kadın kimliğine ve cinselliğine ayrıca inanç özgürlüğüne yönelik bir şiddet içermekte; bu şekilde kadına yönelik ayrımcılığı yeniden üretmektedir. Şarkıdaki cinsiyetçilik bu kadar açıkken ve feministlerden gelen tepkilere rağmen Yolgezer Grubu'nun organizasyon içinde konumlanıyor olması organizasyonun muhalif duruşu konusunda acil durum sinyalleri veriyor.

Kendileri ile yapılan bir röportajda grup üyelerinden Kerem, şarkının öyküsünü şu şekilde anlatıyor: “Refika bizim üst komşumuz. Kendisi dul. Evinde teknoloji anlamında hiçbir şey yok. Televizyon bile... Bir “havan”ı var ve tepemizde sürekli bu havanı vurarak sesler çıkarıyordu. Dolayısıyla bizi rahatsız ediyordu. Yaptığı gürültüden duyduğumuz rahatsızlığı belirtmek için kapısına çıktığımızda bize kapıyı açmadı. Biz de polis çağırdık, fakat o da polise bizi şikayet etti. Bizi apartmandan attırmak için çok çaba gösterdi. Ama sonuç alamadı. Bizde bu çabalarına karşılık Can ile oturup ona - intikam mahiyetinde- bir şarkı yazdık. Ve işte Refika böyle oluştu.”[[dipnot2]] Bu açıklamadan kadınlar şöyle bir sonuç çıkarabilirler: Eğer bir kadınsanız ve dulsanız, teknolojik gelişmelerle ilgilenmiyor ve teknoloji yoksunu evinizde yemek yaparken ilkel aletlerden çıkan sesler high-tech alternatif rockçı müzisyen komşularınızı rahatsız ediyorsa adınıza, kadınlığınıza, cinsel kimliğinize ve dini inançlarınıza hakaretler yağdıran şarkılar yapılabilir. Daha da ilginci bu deli saçması şarkı kendini muhalif, alternatif olarak tanımlayan ve ayrımcılığa karşı tavır aldığını iddia eden BarışaRock sahnesinde yer bulabilmektedir.

Rock müzik alanının erkek egemen bir alan olduğu pek çok rockçı kadın müzisyen tarafından dillendirilir. Kadınların sert, “erkekçe” müzik yapamayacağı, iyi enstrüman çalamayacağı varsayılır. Davul, bas, elektro gitar gibi kol gücü gerektiren enstrümanları çalmak çok da kadın işi değildir. Şarkı sözlerinden sahne üstü performansına, video kliplerden müziğin üretildiği mekanlara, oluşturulan dinleyici profiline kadar pek çok alan erkeklere göre kurgulanır ve cinsiyetçi önyargılarla belirlenir.

Yine de 90’lı yılların başında ve 2000’lerde, Türkiye’de rock müzik alanında kadın müzisyenlerin önemli çıkışlar yaptığını söylemek mümkün. Erkeklerin çoğunlukta olduğu rock gruplarında kadın müzisyenler de enstrümancı olarak yer alabilmektedir. Fakat bu durum, rock üzerindeki eril ve cinsiyetçi perdelerin kalktığı anlamına gelmez. Bu alanda aktif üretim içinde bulunan profesyonel kadın müzisyenler bile çoğu zaman kendilerini ispat etme itkisiyle davrandıklarını, hatta bazen rocka dair oluşturulan eril düstura ayak uydurabilmek adına kadınsılıktan uzaklaşmak zorunda kalıp erkeksileştiklerini dile getirirler. Bunun yanında erkek rock gruplarıyla birlikte çalan kadınların çoğu, müzikal kimlikleri yerine cinsiyet kontenjanından gruba dahil edilmekten, ısrarla ikincil ve pasif bir konuma itilmekten ve kadınları aşağılayan küfürlü erkek muhabbetinden duydukları rahatsızlıktan ötürü ya müziği bırakmak zorunda kalırlar ya da alternatif olarak sadece kadınlardan oluşan rock grupları kurarlar. Dolayısıyla kadınlar halen bu alanda marjinalleşmekte ve rock müzik ile güçlü bağlara sahip olan erkek egemen kültür, cinsiyetçilik ideolojisini yeniden üretmeyi sürdürmektedir. Yolgezer Grubu'nun, Refika şarkısını da bu tarz eleştirel bir bakış içinden değerlendirmek gerekir.

Festival organizatörleri şarkıya yönelik eleştirileri haklı bulurken gruplar önceden belirlendiği için sahne programında bir değişiklik yapamayacaklarını ancak bu eleştiriyi Yolgezer Grubu’na ileteceklerini taahhüt ediyorlar. Oysa bu parça, geçen sene de BarışaRock sahnesinden seslendirilmiş. Benim gibi pek çok kadın bu şarkıyı dinlememiş olabilir ama festivalin müdavimlerinin, organizatörlerinin parçanın varlığından haberdar olmamaları mümkün değil. Şarkı sözlerindeki ayrımcılık bu kadar açıkken cinsiyetçiliğe karşı festival organize edenlerin sessiz kalması ve feministler çıngar çıkarınca eleştirileri haklı bulması ama gruba bir yaptırım getirmemesi cinsiyetçilik karşıtı bir tavır olarak açıklanabilir mi?

Benzer bir konu geçen seneki festival sırasında da gündeme gelmiş ama Yolgezer Grubu'nun şarkısı kadar tartışılamamıştı. 2006 Ağustos’unda gerçekleştirilen festivalde, feministler arasında cinsiyetçi jestleriyle tanınan ve kadınlara yönelik taciz eylemlerinde bulunduğu için çeşitli kültür sanat alanlarında kendine zemin bulamayan Mehmet Esatoğlu bu organizasyon içinde konumlanabilmişti. Mehmet Esatoğlu’nun tacizci jestleri konusunda hiçbir özeleştiri vermeden geçen yılki organizasyonda yer alabilmesinin ve feministlerin uyarılarına rağmen konunun festival komitesi içinde ele alınmamış olmasının festivalin “cinsiyetçiliğe karşı” olan tavrına gölge düşürdüğünü söylemek mümkün.

60'lı -70'li yıllarda sisteme karşı duyulan tepki, rock müzikte, müzikal olarak sert bir tarzda ifade bulmuştu. Sistemin birey ve toplum üzerinde kurduğu baskı ve tahakküme, tektipleştirmeye karşı bireyin ve toplumun özgürleşmesi dönemin toplumsal hareketlerinin gündemindeyken rockçılar da şarkılarıyla insanların içinde yaşadıkları sistemi sorgulamalarına, sisteme isyankâr tavır göstermelerine ve sistemi değiştirme gücünü bulmalarına da neden olmuşlardır. Aralarında kadınların, eşcinsellerin, siyahların, savaş karşıtlarının, işçilerin, öğrencilerin… bulunduğu toplumsal odakların özgürlük talebi karşısında 80li yıllara gelindiğinde pek çok ülkede baskıcı, militarist politikalar devreye sokulmuş ve toplumsal muhalefet insanlık dışı yöntemlerle susturulmaya çalışılmıştır. Rock müziğin sistem karşıtı yönü törpülenerek sisteme duyulan tepki ve öfke ehlileştirilerek düzenle uyumlu bir hale getirilmeye çalışılmıştır.

Rock müğinin devrimci yönünün yok edilip sistemle uyumlu bir hale getirilmesine karşı çıkan BarışaRockçılar, festival organizasyonlarında rockın özgürlüğü ve eşitliği vurgulayan yanını öne çıkarmayı tercih ettiler. Dolayısıyla, bu organizasyonda sahne alan kişi ve kurumların BarışaRockçıların atıfta bulunduğu özgürlükçü değerlere nasıl katkılar sunduğu önemlidir. Bu nedenle feministlerin, Mehmet Esatoğlu gibi taciz pratiklerine karışmış bir kişinin ve Refika şarkısının bu organizasyon içinde yer almaması talebi oldukça haklıdır.

“Mehmet Esatoğlu, Yolgezer gibi kültür sanat alanına “katkılar” sunmuş, emekleri geçmiş kişileri bu organizasyonun dışında tutmak yasakçı bir tavır değil midir?” türünde soruların da dilendirileceğini tahmin ediyorum. BarışaRockçılar karşı oldukları kavramları alt alta sıralarken etkinliğe katılım göstermek isteyenlere bir kısıtlama getiriyorlar ve ayrımcılık ideolojilerine bu şekilde bir yaptırım uyguluyorlardı. Sloganlarıyla "Etkinliğimizde cinsiyetçi, homofobik, ırkçı, milliyetçi, militarist, emek sömürüsüne izin veren yaklaşımlar yer alamaz" diyorlardı. Buradaki sorun teori ve pratik arasındaki tutarsızlık; kapitalizme karşı şarkılar söyleyen BarışaRockçıların, kapitalizmin kendini yeniden ürettiği cinsiyetçilik ideolojisiyle kurduğu çelişkili ilişkidir. Teoride karşı olunan ideolojiler, pratikte yeniden üretilmektedir. Unutulmamalıdır ki sistem karşıtlığı ve muhalif kimlik karşı olduğunuz ideolojileri ve kurumları alt alta yazmaktan ibaret değildir. Karşılaştığınız olaylar karşısında aldığınız tavır sizin muhalif duruşunuzu belirler. Atasözlerimizde bu durum “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” ile karşılık bulurken; eğer Marksist bir yaklaşım da isterseniz “ İdeoloji pratikte var olur!” cümlesini duvarınıza asabilirsiniz.