Nişan Beşiktaşlıyan’ın Kaleminden Yenovk Şahen
Yayına Hazırlayan: Duygu Dalyanoğlu
Sahne adı Yenovk Şahen olarak bilinir fakat asıl adı Yenovk İbranosyan’dır. Batı Ermeni tiyatrosunun 1915’te verdiği yegane şehididir. Taşnaksutyun Cemiyeti üyesi olduğu için tutuklandı ve İstanbul Ermeni aydınlarının kervanı ile sürgüne yollandı. Şahitlerin söylediğine göre tutukluluk ve sürgün günlerinde Yenovk, topluluğun en mutlu, hayat dolu ve nükteli kişisiydi. Adeta düğüne gider gibi mutluydu. Bu hali belki de hareketli mizacından ve iyimser bakış açısından (ya da öngörü eksikliğinden) kaynaklanıyordu.
1889’da Bahçecik’te doğmuştu. Babası erken yaşta öldü. Annesi ve iki kardeşi ile yaşadı. Ünlü bir matematik öğretmeni olan erkek kardeşine Krikor Ankut (Merhametsiz Krikor) derlerdi. Krikor bazen gazetelerde yazılar yazardı ve millet işleriyle pek haşir neşirdi. O da Taşnaksutyun Cemiyeti üyesiydi ve o da kardeşinin ardından sürgüne yollanmıştı fakat mucize eseri kurtulmuştu. Dönüşünden sonra sürgüne gidenlerin hayatından esinlenen iki tiyatro oyunu yazdı ve bu iki oyun Felekyan Kumpanyası tarafından sahnelendi.
Yenovk ilkokulu bitirdiği yaşlarda en büyük istediği sahneye çıkmaktı çünkü ünlü oyuncu Bedros Atamyan’ın hayat hikâyesini okumuş, onu izleyenlerin anılarını dinlemiş ve hakkında övgüler duymuştu. İçinde büyük tiyatrocu Atamyan’ın yolunu takip etme arzusu uyanmıştı.
Yenovk baskıcı Abdülhamit döneminde tiyatroya ilk adımını attığında, Bedros Atamyan’ın repertuarında da yer alan Othello oyunundan monologlar, Coppée’nin Demircilerin Grevi adlı şiirinden bölümler çalışmıştı. Bunları aile toplantılarında ezberinden oynardı. İnsanlar onu boşuna başka mesleklere yakıştırıyordu çünkü onun tek isteği tiyatrocu olmaktı. Tabi bu yıllarda sadece Mınakyan Kumpanyası faaliyetteydi. Yenovk bir keresinde komedyan Mikayel Çaprastciyan’ın referansıyla sahneye de çıkmıştı. Taşnaksutyun üyesi bir sosyalistti ve yeni yetme aydınların ahbabıydı. Yenovk özgürlüğe düşkündü ve çalışma isteği ile doluydu. Fakat gerçek anlamda tiyatroya atılmak için baskıcı Abdülhamit rejiminin sona ermesini ve 2. Meşrutiyet’in ilanını beklemesi gerekecekti.
İlk defa Aram Andonyan, Luys (Işık) adlı gazetesinde onun hakkında yazdı. Gazetenin ilk sayfasında Bedros Atamyan’dan bahsedilirken, ikinci sayfası Yenovk Şahen’e ayrılmıştı. Gazetede ikisinin de Demircilerin Grevi’ni okurken çekilmiş fotoğrafları yayınlanmıştı. Zamanla Şahen’in adı Atamyan ile birlikte anılmaya başladı ama bunun nedeni söz konusu gazete haberi değildi. Bedros Atamyan İstanbul’da ölmüştü. Ona ait bir sandık dolusu tiyatro kostümü de akrabalarına kalmıştı. Bu kostümlerin maddi ve manevi değeri de büyüktü. Bu kostümler Hamlet, Otello, Kral Lear, Kean, Demirci Jean rollerini yaratırken Bedros Atamyan tarafından kullanılmıştı. Bu kıyafetler ihtişam, ışık görmüştü. Atamyan’ın kalbi sahnede o kostümlerin altında atmıştı. O sandığın içinde kılıcı, perukları, mayoları, ayakkabıları, şapkaları, Hamlet’i oynarken kullandığı kafatası da bulunuyordu. Fakat bu sandığa miras yoluyla sahip olan akrabası bir ahmaklık yaparak, belki de paraya ihtiyacı olduğu için, bu sandığı bir Yahudiye satmıştı. O Yahudi de eski elbise ticareti ile uğraşan bir kimseydi ve Atamyan’ın bir sandık dolusu kostüm ve aksesuarını karnaval kostümü olarak satışa çıkardı. Bunu duyan Yenovk Şahen çevresindeki tiyatrocuları ayağa kaldırarak para topladı ve o sandığı satın alarak Bedros Atamyan’dan geriye kalanları kurtardı(1).
Sandıktakiler özenli bir biçimde hazırlanmış tarihi kostümlerdi. Örneğin ayakkabıları Atamyan için özel olarak üretilmişti. Kendisi orta boylu olduğu için uzun ökçeli ayakkabılar yaptırmış, hatta sahne üzerinde daha heybetli görünmek için ayakkabıların içinde gizli topuklar koydurtmuştu. Atamyan her bir rol için usta terzilere ayrı kostümler diktirmişti. Hatta Hamlet için aynı kostümden 2 adet diktirmişti çünkü Hamlet’in, babasının hayaleti karşısında yere uzandığı sahnede kostümü kirlendiğinde, ilerleyen sahneler için temiz olanı kullanmaktaydı.
Yenovk Şahen’in eline geçtikten sonra bu elbiselerden bir kısmı çalınmıştı! Hırsız gece duvarı tırmanarak Yenovk’un evine girmişti. Yenovk o gece evde değildi, hırsızın onun evde olmayacağını bilen birisi olabileceğini düşünmüş ve kim olduğunu anlamıştı(2). Bunun üzerine onu bulmuş ve ölümle tehdit ederek kostümleri geri almıştı. Zaman içinde Yenovk, Atamyan’ın kostümlerinden bazılarını bu oyuncuya ödünç olarak vermişti çünkü o da Atamyan’ın rollerine çıkıyordu. Onun kadar yetenekli ve ateşli bir oyuncuydu. Yenovk 1915’te şehit olduktan sonra bu sandık kardeşlerinde kaldı. 1924 tarihinde ise bu eşyalar Sovyet Ermenistan’ın ticaret ateşesi Şahvertyan’a satıldı ve Erivan’a götürüldü. Bu eşyaların bazıları halen Erivan’daki edebiyat ve sanat müzesinde sergilenmektedir.
Yenovk Şahen hayatını kazanmak için çeşitli işlere girip çıkmıştı. Su ticareti yapan bir adamın yanında çalışmış, Onnik Samancıyan’ın dükkanında yöneticilik yapmıştı. 1908’de 2. Meşrutiyet’in ilanı ile özgürlüğün revaçta olduğu bu günlerde işinden ayrılarak kendini Ermeni tiyatrosuna adadı. Aynı yılın Temmuz ayında kendisi gibi birkaç deli ve heyecanlı arkadaşı ile beraber Üsküdar’da Ermenice oyunlar şenliğini organize etti. Kendisi de bu etkinliğin ilk gecesinde Demircilerin Grevi şiirini ve Othello’dan üç monolog oynamıştı. Yenovk ilk defa dört duvar arasından çıkıp halkın önüne çıkmış ve Ermenice oynamıştı. Çok mutlu olmuştu. Bu geceden hemen sonra Yenovk Şahen ve Aşod Madatyan’ın önderliğinde Özgür Sahne kuruldu. Kumpanyaya Eliza Binemeciyan, Yetvart Çaprast ve Armen Ajderyan da katıldı. İlk temsillerini Victor Hugo’nun Kral Eğleniyor adlı oyunu ile Beyoğlu’nda verdiler. Yenovk Şahen, Soytarı Triboulet rolünde, Aşod Madatyan ise Kral François rolündeydi. Program dergisinde şunlar yazılıydı: ‘‘Sosyalist davayı savunan ve millette bu duyguyu uyandıran oyunlara öncelik vereceğiz.’’ Ayrıca program dergisinde grubun repertuarına da yer verilmişti:
- Haşmetlü Dilenciler (Hagop Baronyan)
- Bağdasar Ağpar (Hagop Baronyan)
- Egonun İnsanı (Levon Şant)
- Zoraki Hekim (Moliére)
- Zorla Evlenme (Moliére)
- Aktör Kean (Alexandre Dumas)
- William Tell (Schiller)
- Kötü Çobanlar (Octave Mirbeau)
Özgür Sahne repertuarında yer aldığı belirtilen bu oyunların bazılarını Pera’da, Üsküdar’da, Kadıköy’de, Kumkapı’da sahnelemiş fakat başarı elde edememişti çünkü toplulukta sahnede parlayacak ve oyunun sanatsal yükünü sırtlayacak oyuncular yoktu.
Bir yıl sonra, 1909’da, Aram Vroyr’un önderliğinde Ermeni Dram Kumpanyası kuruldu ve Kumkapı’da Doğu Ermenicesi ile yazılmış Kapriyel Suntugyants’ın Bebo adlı oyunu, Adana Katliamı kurbanlarına yardım için sahnelendi. Oyun İstanbul’a uyarlanmış ve dili de İstanbul Ermenicesine çevrilmişti. Yenovk bu oyunda hem oyuncu olarak hem de oyununun rejisinde önemli rol üslenmişti.
Ermeni Dram Kumpanyası’nda Yenovk Şahen dışında şu isimler yer alıyordu: Vahram Papazyan, Yervant Tolayan, K. Sarkisyan, Yetvart Çaprast, Köleyan, Armen Ajderyan, Matmazel Hıraç. Yenovk Şahen bu kumpanyanın en aktif üyelerinden biriydi. Bu kumpanyayı ayakta tutan üçlü Vahram Papazyan, Yenok Şahen ve Matmaze Hıraç idi. Sahneledikleri oyunlar:
- Mebuslar
- Aktör Kean
- Hamlet
- Albay Prido
- Hayaletler
Kumpanya, İstanbul’da oyunlar sergilemekten ziyade Bahçecik, İzmit, İzmir, Kahire ve İskenderiye’ye turneler yapıyordu. Yenovk Şahen, daha sonra Zarifyan, Mınakyan ve Felekyan gruplarında da sahneye çıktı.
Yenovk Şahen bu yıllarda Bedros Atamyan’ın repertuarını sahneleme sevdasından çoktan vazgeçmişti. Yeteneklerinin ve eksiklerinin farkında olan bilinçli bir tiyatrocuya dönüşmüştü. Ezber problemi yaşardı ama suflorün esiri olmak istemez inat eder, çalışır ve kendi rolünü ezberlemeyi başarırdı. Hamlet’te Hayalet’i ve Laertes’i oynardı. Aktör Kean oyununda Galler Prensi’ni oynardı. Genelde başrollere değil ikinci rollere çıksa da çıkardığı tiplemeler parlaktı fakat abartıya kaçardı. Yaşasaydı ve çalışmalarını ilerletme olanağı bulsaydı bir oyuncu olarak gerekli ölçüyü yakalayacaktı. Son yıllarında oynadığı rollerde daha ölçülü olması, kendini dizginlemeyi başarması bunun işaretleriydi.
Ermeni Dram Kumpanyası, Kahire’de yerel oyuncuların da katılımıyla Dikran Gamsaragan’ın Kurtuluş adlı oyununu sahneledi. Gamsaragan dönemin ünlü edebiyatçılarındandı, Kahire’de yaşıyordu ve İstanbul’dan gelen tiyatrocular ile Mısır’da bir kumpanya oluşturmak istiyordu. Bu teklifi Ermeni Dram Kumpanyası oyuncularına sundu fakat Vahram Papazyan bu projenin gerçekleşmesine engel oldu. Eğer bu rüya gerçekleşseydi Yenovk Şahen Mısır’da kalmış olacak, 1915’te İstanbul’da tutuklanamayacak ve hayatını kaybetmeyecekti.
Yenovk Şahen’in Mısır’dan İstanbul’a dönmesinin ardından kısa bir süre sonra 1. Dünya Şavaşı başladı. O sırada Paris’ten İstanbul’a Vanlı, acemi bir oyuncu gelmişti: Levon Harutyunyan. Yevonk ve Levon, Max Dreyer’in On Yedi Yaşındakiler adlı oyununda, aynı kıza sevdalanan bir baba ile oğlu canlandırdılar. Bu, Yenovk Şahen’in Ermeni sahnelerindeki son başarısı oldu. Oyundan sonra gazetede hakkında olumlu eleştiriler yer aldı. Oyun iki kere sergilendi çünkü savaş yıllarında Ermeni sahnesini ayakta tutmak çok zordu. Bu dönemde Yenovk Ermeniler tarafından sergilenen Türkçe bir oyunda da yer aldı. Ayrıca Türk bir tiyatro grubunun oyununda sahne alması için de davet edildi. Bir gece Nişantaşı’nda tutuklandı ve sürgüne yollandı.
Yenovk Şahen çok mutlu, hareketli, insan canlısı idi ve temiz bir karakteri vardı. Fakat bu tatlı genç hem tiyatroda hem hayatta haksızlığa uğradığında ya da entrika gördüğünde isyan ederdi. Hatta bu kızgın mizacı yüzünden ona ‘‘Sopacı Yenovk’’ derlerdi. Bir dönem disiplinsiz olduğu için Taşnaksutyun Cemiyeti’nden uzaklaştırılmıştı. Ama o partiye bağlılığını kaybetmemişti.
Kendisi uzun boyluydu, gür ve dağınık saçları, yeşil gözleri vardı. Genelde ipek bir takım ve çizme giyerdi. Ölümünün ardından şu satırlar yazılmıştı: ‘‘Yüzlerce şehit, aydın ve toplumsal sima arasında Ermeni tiyatrosu da bir kayıp verdi: Yenovk Şahen. 26 yaşındaydı, Taşnaksutyun üyesi olduğu için dönüşü olmamak üzere Ayaş’a sürüldü. Meşhur rolleri: Jean (Demircilerin Grevi), Soytarı Triboulet (Kral Eğleniyor) ve Shylock (Venedik Taciri) idi. Yenovk Şahen Ermeni sahnesi için önemliydi, hayat dolu bir tiyatrocuydu ve karşılık beklemeden çalışırdı. Yüzünde bir gülücük ile ölüm yoluna yürüdü.’’