Mit tırları haberi davasında CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun casusluk suçlamasıyla 25 yıl ceza alıp tutuklanması sonrasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Haziran’da başlattığı adalet yürüyüşü ülkenin gündemine oturdu. Yürüyüş başladığı günden beri iktidar ve iktidara yakın kesimler tarafından yargı süreci devam ederken bağımsız yargıyı yönlendirmek, milli mutabakatı bozmakla suçlandı; “bu sıcakta yürümeye gerek yok, trenle gidin” denerek yürüyüşle dalga geçildi ya da Kılıçdaroğlu’nun tıpış tıpış cezaevine gittiğini yazan gazete köşeleri onun da tutuklanacağını ima etti. Siyasi iktidar, yürüyüşü meşru görmemek ve kriminalize etmekle birlikte şu an için buna göz yumuyor; bu asi çocuğunun isyanını sineye çekiyor.
Yeni anaakım medyada sözde sıfatıyla birlikte anılan Adalet Yürüyüşü, diğer yandan adalet arayan çeşitli kesimlerin katılımıyla devam ediyor. Çeşitli parti, sendika, sivil toplum kurumu, meslek örgütü temsilcileri, sanatçılar, gazeteciler, avukatlar, Kanun Hükmünde Kararnamelerle ihraç edilenler ve onların yakınları, Soma’da hayatını kaybeden madencilerin yakınları, Balyoz ve Ergenekon Davalarında yargılanmış emekli askerler, Ankara Kadın Platformundan, Barış Annelerinden, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformundan kadınlar, Gezi direnişinde çocuklarını kaybeden aileler yürüyüşe destek veriyor. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu kadın kurumlarını yürüyüşe davet ediyor. [1]
Sunulan destekle birlikte yürüyüşe dahil olup olmamayı tartışan, eleştirilerini sunan geniş kesimler de var. Yıllardır olan bitenden rahatsız olanlar, CHP muhalefetini pasif bulan, özellikle mühürsüz referandum sonrasında oylara sahip çıkmadığı için CHP’den iyice umut kesenler “İyi de şimdi mi aklınıza geldi; biraz geç olmadı mı?” sorusunda birleşiyor. Geç olsun da güç olmasın diyen kimi siyasi çevrelerdeki bir eğilim “Biraz da onlar yürüsün bakalım” olurken diğer bir eğilim de yürüyüşe katılırlarsa CHP’nin arkasında yedeklenecekleri endişesi oluyor. Yürüyüşe katılan kadın kurumları olmakla birlikte yürüyüşe katılmanın bağımsız kadın sözüne gölge düşüreceği endişesi kadın grupları arasında da dillendiriliyor. HDP ve HDP’ye yakın bir çok çevre 12. Milletvekili tutuklandığı yani sıra CHP’ye geldiği zaman Kılıçdaroğlu’nun harekete geçmesini eleştiriyor ve yürüyüşün Maltepe Cezaevine değil HDPli vekillerin tutuklu olduğu Edirne, Silivri Cezaevine kadar uzamasını öneriyor.
Bu eleştirilerle ilgili görüşlerimi şöyle ifade edebilirim. Öncelikle sıra kendisine geldiğinde CHP’nin böyle bir yürüyüşe başlaması eleştirilebilir ancak bu eleştiri yürüyüşe dahil olmanın önüne geçmeli midir? Tam tersine yaşadığı adaletsizlikler için yıllardır mücadele veren kesimlerin buna ilk başta destek sunması beklenirdi. Bu yürüyüşe dahil olmak onları CHP’nin arkasında yedekler mi? Bu sorunun yanıtı için biraz erken diye düşünüyorum. Çünkü bu yürüyüşe herhangi bir parti, kurum adı öne çıkmaksızın adalet isteyen tüm toplumsal kesimler çağrılıyor. CHP ne yaparsa yapsın bu kesimlerin kendi arkasında olduğunu söylemiyor. Olur da söylerse bu kesimler de kendi tavırlarını o zaman belirtebilir ve CHP’nin yedeği olmadığını gösterebilir. Yani, Adalet Yürüyüşüne destek vermek CHP ne yaparsa yapsın arkasındayız demek anlamına gelmek zorunda değil. Yürüyüş Maltepe’de değil Edirne’de son bulsun önerisi yapılabilir tabii ama bu, yürüyüşe katılımın şartı olursa siyasi etik açısından da tartışmaya açık bir hal alır. Çünkü çağrısını yapmadığınız ve organize etmediğiniz bir yürüyüşün içeriğini belirmenin sınırları vardır. O zaman biri çıkar “Siz de ilk milletvekili tutuklandığında adalet yürüyüşüne başlayabilirdiniz” diyebilir. O yürüyüşün –şimdiye kadarki- aynı müsemma ve dokunulmazlıkla geçmeyeceği, tıpkı Sur yerle bir edilirken HDP’nin buna karşı başlattığı yürüyüşte olduğu gibi engelleneceği tahmin edilebilir. Yine de Adalet Yürüyüşü başladığında şart koşmak yerine benzer bir sivil itaatsizlik eylemi HPD tarafından da denenebilir ya da HDP kendi adalet yürüyüşlerini organize edebilirdi.
Yürüyüşe dair benzer endişe ve çekinceler kadın grupları arasında da yer buluyor. Barış Anneleri’nden, Ankara Kadın Platformu’ndan, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan kadınlar, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu yürüyüşe dahil olurken pek çok kadın kurumu, grubu arasında yürüyüşe mesafeli yaklaşımlar da söz konusu. Bilindiği gibi çoğu kadın örgütü için siyasi bir partinin arkasına yedeklenmeden politika yapmak hayati önemdedir. Çünkü kadınların eşitlik, özgürlük mücadelesi partiler üstü bir meseledir. Ancak, Adalet Yürüyüşüne katılmak kadın hareketinin bağımsızlığına zarar vermeyeceği gibi kadınların eşitlik ve gerçek adalet talebini farklı kesimlerle dillendireceği bir zemin de sunabilirdi. Çekinceler not edilerek ve herhangi bir şart öne sürmeksizin bu yürüyüşe destek vermek adalet talep eden her kesimin sorumluluğuydu diye düşünüyorum. Yürüyüşe dahil olmak gibi bir çekincem olmamakla birlikte benim çekincem CHP’nin büyüyen bir desteği talep edip etmediği konusunda.
Referandumda yüzde 80 üzerinde Hayır oylarının çıktığı bir ilçede ikamet eden biri olarak dikkatimi çeken ilk nokta her türlü etkinlik, konferans, iftar davetini bize mesajla ileten CHP Belediyesi’nin Maçka Parkı’nda Adalet Nöbeti başladığından beri bize parktaki programa ilişkin herhangi bir bildirimde bulunmaması oldu. Belediyeyi aradığımda beni CHP’nin ilçe teşkilatına yönlendirdiler. Onlar da Maçka Parkı’ndaki nöbetin 10.00 – 23.00 arasında sürdüğünü söyleyen kuru bir bilgi verdiler. Parka birkaç gün gündüz saatlerinde gittiğimde az bir kalabalık görünce CHP’nin sadece biz sade vatandaşları değil kendi üyelerini de nöbete katmakta imtina ettiğini düşündüm. Sonra LGBTİ+ Onur Haftası’nda Beşiktaş Belediyesi’nin tweet olayı gündeme geldi. Belediyenin binasına gökkuşağı bayrağını asması “FreddieMercury’nin askerleriyiz”diyen bir tweet’le paylaşıldı. Bu tweetin, kurumu temsilen yazılmış bir tweet olmadığı, LGBTİ+ ya da LGBTİ+ dostu birinin coşkuyla yazdığı bir tweet olduğu tahmin edilebiliyordu. Belediye, bunun kurumu temsilen yazılmış bir tweet olmadığını sakince belirtebilecekken ardı ardına birbiriyle tutarlı olmayan tweetler attı, Hz. Muhammed’in, Mustafa Kemal’in askeriyiz edebiyatına sarıldı. LBGTİ+ örgütlerin özür dileme çağrısına bile yanıt oluşturmadı.[2] Hem de birkaç gün sonra izin verilmeyecek olan LGBTİ+ Onur Yürüyüşü gerçekleşecek ve LGBTİ+ların adalet isteğiyle Maçka Parkı’na gelmesi daha da meşrulaşacakken… Yine de LGBTİ+lar, Onur Haftası kapsamındaki pikniklerini arife günü Maçka Parkı’nda Adalet Nöbeti’nin tutulduğu alana yakın bir yerde gerçekleştirerek “Burdayız” dediler. Diğer yandan Adalet Yürüyüşü sürerken CHP’den Onur Yürüyüşü’ne izin verilmemesine dair bir tepki,LGBTİ+ların adalet mücadelesini sahiplenen bir destek gelmedi. Katılımı CHP’nin potansiyelinin altıda geçen nöbetlerin, bayram sonrası tatildekiler dönünce daha kalabalıklaşabileceği düşünülürken Maçka Parkı’ndaki Adalet Nöbeti’ne son verildiği ve nöbetin Maltepe Cezaevi’nin önüne alındığı bilgisi geldi. Katılım için CHP’nin kendi üyelerini, seçmenini seferber etmediği bu nöbetin Maltepe’ye alınması hem nöbete gelecek desteği kendi elleriyle kesmeleri anlamına geliyor hem de CHP’nin Adalet Yürüyüşü’ne büyüyen bir katılımı talep edip etmediği şüphesini iyice büyütüyor.
Adalet Yürüyüşü’ne/Nöbeti’ne katılım tartışması zaten çekinceli, şartlı, ama’lı bir şekilde devam ederken bunun üzerine bu yer değişikliği kararıyla ve Onur Yürüyüşü’ndeki tavırsızlığıyla birlikte bu tartışmaya bir de “CHP’ye rağmen yürüyüşe destek vermeli mi?” sorusu eklenmiş oluyor. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, kadın derneklerinin de adalet talebini yükseltmek için yürüyüşte olmasına oldukça haklı gerekçelerle dikkat çekiyor. Diğer yandan yaşadıkları adaletsizlikler karşısında kadınların, LGBTİ+ların CHP’ye rağmen yürüyüşe katılımı da haklı tartışmalar açıyor. CHP’ye rağmen bu yürüyüşe katılımın adalet talebini duyurmak anlamında önemli olduğunu düşünüyorum. Adalet talebi herhangi bir partiye yedeklenemeyecek partiler üstü bir mesele. Yürüyüşe katılım önemini korumakla birlikte kadınların, LGBTİ+ların bir araya gelerek cinsiyetçilik karşında adalet arayacak mekanizmaları geliştirebilmeleri ise hayati önemde. Kadınların, LGBTİ+ların cinsiyetçiliğin, erkek egemenliğinin tahakkümü karşısında elde ettiği haklar ısrarlı mücadeleler sonucunda kazanıldı. Ve kaybedilme riski her an saklı.
[1] EşitlikYoksaAdaletOlmaz; https://ekmekvegul.net/category/esitlik-yoksa-adalet-olmaz
[2] LGBTİ örgütlerinden Beşiktaş Belediyesi ve Hazinedar açıklaması http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=24053